30/05/2023 | Yazar: Eylem Esen Arabacı
Lubunyalara sorduk: Zor zamanlarda nasıl hayatta kalıyorsun?
2023 seçimlerinde sağ popülist iktidarın ve çevresinde gelişen siyasi partilerin dilinde tek bir söylem vardı: “Bunlar LGBTci, ailemizi yıkacaklar”. Bununla birlikte her alanda yalnızlaştırılmaya itilen lubunyaların bir aradalığı bizi tekrardan zor zamanlarda nasıl hayatta kaldığımız hakkında sorular sormaya yöneltti.
Hüner anne geçmiş kuşağın en önde gelen isimlerinden biri oluşuyla, Ankara lubunya camiasında birçoğumuzun annesi olarak bilinir. Son seçim sürecinde iktidarın ve siyasi partilerin dilinden düşmeyen LGBTİ+ karşıtı söylemler biz lubunyaların atmosferini olumsuz duygularla kuşatmış vaziyette. Ama bizler, eski kuşak lubunyasından yeni kuşak lubunyasına, hayatta kalmanın yollarını en iyi deneyimleyen insanlarız aslında. Bununla birlikte zor zamanlarda nasıl hayatta kalıyoruz diye lubunyalara sorduk.
“Hep kendime tutundum, hep kendime sarıldım”
Hüner anne kedi canlarıyla birlikte yaşayan, onların canı için mücadele eden ve ardından gelen lubunyalara annelik yapan bir kadın. Yaşadığı birçok deneyimle bize yol gösteren Hüner anneye zor zamanlarda neye sığınıyorsun, nasıl hayatta kalıyorsun diye sorduk.
Zor zamanlarda neye sığınıyorsun, nasıl hayatta kalıyorsun?
Bir şey söyleyeyim mi? Ben bu ortama girdiğimden beri hani yaşamadığım şey kalmadı. O yüzden hep kendime tutundum, hep kendime sarıldım. Başka hiçbir şeye sarılıp tutunmadım. Destek almam gereken yerde bile, kendim hallettim hepsini. Çok şey yaşadım gerçekten. Yani hani yazsam roman değil ansiklopediyi bile geçer. Herkes soruyor da anlatsam burada vakit yetmez. Gerçekten yetmez yani.
Fotoğrafın çok güzel, hangi dönemden bu?
Ehliyet için çekmiştim, 96 yılıydı.
Peki eski ile şimdiyi karşılaştırdığında hangi dönem sana daha zor geliyor?
Eskiden daha zordu tabii canım. 94’ün sonlarında gelmiştim ben Ankara’ya. Taa o zamanlardan bu zamana gelirsek, şimdi her şey daha kolay. Çark yok, ondan sonra gazino yok. Gazinoda çalışmak yok. Herkes özgürlüğünü eline aldı, istediği gibi çalışıyor mesela. Hâlâ tabii çarkta çalışanlar var ama bence şu an daha iyi. Geçmişten bugüne o balyoz dönemi çok kötüydü mesela. O zamanlar gerçekten çok kötüydü. Peşimize sopalarla takılırlardı, kameralarla bizi sorguya çekerlerdi.
Peki anne, umutsuzluğa kapılmış lubunyalara tavsiyen nedir?
Kendinize sarılın ve inanın bacım. Hayvanlara yardım edin, kedileri kurtarın.
“Dünya birden başımıza yıkılacak değil ya…”
Hüner anneyle konuşmaya gittiğimde yanımda olan arkadaşıma da yönlendirdim bu soruyu. Kendisi uyum sürecinde olan bir lubunya.
Peki ya sen zor zamanlarda neye sığınıyorsun, nasıl hayatta kalıyorsun?’’
Ben şey yapıyorum, geçen bu seçim muhabbeti olduğunda depresyona girecek gibi oldum, oturamıyordum yerimde. Sonra ertesi gün uyandım, biraz depresif gibiyim falan. Birkaç günüm kötü geçti, şey dedim kendi kendime ‘Ne olacaksa olacak zaten bunu engelleyemem’. Bir de kötü olsa bile ben hedeflerimden vazgeçecek miyim diye düşündüm. Ve hayır, ben yine yarın bir gün ne yapacağım, hedeflerim ne olacak diye düşündüm. Beni ayakta tutan şeyler, arkadaşlarım falan da aslında ama hayattayken yapmak istediğim şeyler var ve bu zamana kadar gelmişiz. Dünya birden başımıza yıkılacak değil ya… Sanki göklerden bir anda ateş mi püskürtülecek diye düşündüm. Keza bunlar da olsa, ne olacak tekrar devam edeceğiz diye düşünüyorum. Bunların hepsi yaşandı ve devam ettik. Yine devam edeceğiz. Ve buna sığınıyorum.
“Gullüm bizi hayatta tutuyor”
Şebnem Ankara’da yaşıyor ve tercüman. 4 kedi annesi. 32 yaşında. Son süreçte gelişen olumsuz atmosferin onda yarattığı etkileri sordum.
Şebnem, peki sen bir lubunya olarak zor zamanlarda neye sığınıyorsun, nasıl hayatta kalıyorsun?
“Öncelikle çok zor bir soru. Sanırım zor zamanlarda önce kendi kabuğuma çekilmeyi tercih ediyorum. Bir ölçüyorum, tartıyorum. Kendi içimde anlamlandırmaya çalışıyorum yaşadığım şeyleri. Sonra en yakınlarımla paylaşıyorum. Özellikle fikrine çok değer verdiğim, mümkünse bana muhalefet de olabilecek yakınlarıma danışıyorum. Eleştirebilirsem de eleştirileyim diye. Ama aslında öyle bir sürece girdik ki, önce benim kendimi eleştirmem gerekmiyor. Çünkü bir yaşam hakkının, yani en temel birtakım hakların sağlanamadığı bir ülkede bireyin kendini değil dışarıyı eleştirmesi gerekiyor. Yani neden 21. yüzyılda yaşam hakkım elimden alınmasın diye ben uğraşıyorum? Tabii ki uğraşacağız bu arada, bu uğraşmayalım demek değil ama zaten bunun sağlanıyor olması gerekiyor. Dolayısıyla evet ilk yaptığım şey kabuğuma çekilmek, sonra da yakınlarımla paylaşmak ama keşke ilk kabuğuma çekilmesem.
Peki LGBTİ+ karşıtı söylemlerle karşılaştığında ne yapıyorsun?
Ya sanırım genel olarak benim üzerimde çok sarkastik bir hava hakim diyebilirim. Gülüyoruz, dalga geçiyoruz. Bir de sistematik olarak aynı şeylerle karşılaştığımız için, oturup hepsini ciddiye alırsak, teker teker cevap verirsek ve depresyona girersek böyle daha kötü olacakmış gibi her şey. Yani böyle gülmeye başladık. Bu arada bunun da doğru olduğunu savunmuyorum, burayı böyle komikleştirmenin yani ama gullüm işte bir yandan da. Fakat işin ciddiyetini de kaybediyor muyuz diye de düşünüyorum. Ama özetinde bu kadar ciddiye alırsak da hayatta kalabileceğimizi düşünmüyorum açıkçası. Gullüm bizi hayatta tutuyor.
Etiketler: yaşam, medya okulu