21/05/2021 | Yazar: Hatice Demir

Sonra gel zaman git zaman, o aile eşrafı, sağ ve iyi olduğunu bilmesine rağmen bizim lubunyayı sırf huzursuz etmek için ne yapsak ne yapsak diye düşünürken harika bir çözüm bulmuş: Polise kayıp başvurusu…

Aile ve ailenin ideolojik aygıtları Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Mesleğin ilk yıllarında katıldığım Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Avukat Atölyesi’nden sonra mailime gönderilen İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun’a dayanarak alınmış uzaklaştırma ve gizlilik kararları örneklerini karıştırıyorum. Bir sekmede mailim, bir sekmede -ağırlıklı hukukçuların kullandığı- karar arama motoru Lexpera, bir sekmede Anayasa Mahkemesi karar arama sayfası açık.

Saat; gece, melek ve bizim çocuklar dışında herkesin uykuda olduğu bir saat… Bütün sekmeleri kapatıp bu yazıya başlıyorum. Çünkü ahvalimiz henüz içtihatlara konu olmamış, biliyorum.

Aile mefhumu LGBTİ+’ların büyük çoğunluğunda bir sızıyı imliyor. Ama bazılarımız için sızıyla kalmıyor bir mücadele alanına dönüşüyor. Elbette her mücadelenin tarafları vardır, bu tarafların da bazıları kavgaya birkaç adım önde başlar. Söz konusu LGBTİ+ varoluş ve Türkiye olunca da, “aile” ve “aile içindeki lubunya” ikiliğinde olası bir kavgada kimin elinin daha güçlü olduğu zannediyorum çok açık.

Ev içinde şiddet gördüğü ya da şiddet görme ihtimali olduğu için evden kaçan/ açıldığı ya da lubunyalığı ailesi tarafından öğrenildiği için evden atılan, yaşadığı şehri- telefon numarasını- işini değiştirmek zorunda kalan birçok LGBTİ+’ya karşı aile’lerinin (özellikle baba-ağabey-amca-dayı dörtlüsünün) yarattığı şiddet sarmalını biliyoruz. Bunları bazen haberlerde okuyoruz, bazılarının yıllardır duruşmalarını takip ediyoruz, bazılarını mezar başında ellerimizde çiçeklerimizle anıyoruz, bazılarını duyuyor fısıldaya fısıldaya kendi aramızda konuşup çözüm üretmeye çalışıyoruz…

Ama burada esas bahsetmek istediğim başka…

Bu hikayelerin bir de şu versiyonu var: Lubunya açılmış ya da ifşa edilmiş, bir şekilde ailesiyle yüzleşmiş. Oturulmuş konuşulmuş, kavgası verilmiş, olmamış, yollar ayrılmış. Lubunya toplamış bavulunu, “hadi bana eyvallah siz sağ ben selamet” demiş, aile de arkasından bi’ tas su dökmemiş; “git nerede yaşıyorsan yaşa bizden uzak olsun ibneliğin” demiş kapatmış kapıyı… Eh, buraya kadar yine şükür. Sonra gel zaman git zaman, o aile eşrafı, sağ ve iyi olduğunu bilmesine -iyi olmasa da iyileştirecek bir adım atmayacak olmasına- rağmen bizim lubunyayı sırf huzursuz etmek için ne yapsak ne yapsak diye düşünürken harika bir çözüm bulmuş: Polise kayıp başvurusu…

Şaka gibi gelebilir, değil… Buradan sonra hikaye bazılarımız için şöyle akıyor: Aileden biri yaklaşık olarak yılda 1 kere, en yakın karakola gidip, çocuğumdan/kardeşimden x zamandır haber alamıyorum, kayıplara karıştı başına bir şey geldi herhalde deyip kayıp başvurusunda bulunuyor. Devamında o “kayıp” kişi yolda yürürken GBT’ye girdiğinde ekranda pat diye bu ilan çıkıyor. Ne kadar “yahu olur mu öyle şey biz görüşmüyoruz, isterlerse ulaşırlar, bakın bu işin artık cılkı çıktı” dense de, memurlar tarafından alınıp karakola götürülüyor ve kayıp olmadığına, ailesiyle görüşmediğine, iyi olduğuna ilişkin bilgi alma tutanağı tutuluyor. Bu arada, normalde karakola götürülmemesi gerekir, bulunulan yerde tutanak tutulması yeterlidir fakat bizim memlekette her iş gibi bu da bürokrasinin çarklarına girmeden çoğunlukla çözülmüyor.

Ben bunu yıllar önce ilk kez duyduğumda dürüstçe söyleyeyim hikayenin bir yerinde bir şeyin benden gizlendiğini, çünkü bunun aşırı saçma olduğunu düşünmüştüm. Benim cahilliğim ve hadsizliğimmiş, hayat ve meslek sağ olsun öğretti. Bir değil on değil yüzlerce lubunya, böyle kayıp başvurularıyla “taciz” ediliyor.

Tabi bu arada polisle kalsa yine iyi, işin bir de Esra Erol ve türevleri var ki oraları sakince açmaya benim görgüm yetmez.

Bu kadarını anlatmışken şunu söylememek olmaz; böyle tacizlere ısrarla maruz kalınıyorsa, bu iş artık biri ikiyi aşmışsa, gidip en yakın savcılığa “kayıp müracatında bulunan kişi” hakkında, huzur ve sükunu bozmaktan suç duyurusunda bulunun. Bir sonuç alınır mı bilmem ama, muhatabın da canının sıkılacağı kesin…

Peki bu mücadelede ailenin ideolojik aygıtları varsa bizim neyimiz var?

Aile derneklerimiz, yaşlansak da yalnız kalmayacağımızı ve unutulmayacağımızı hatırlatan 40+ Lubunya’mız var. Umudumuz, mücadelemiz, gökkuşağının altında adil, eşit ve özgür bir dünya kuracağımıza olan inancımız, seçilmiş ailelerimiz var. Ama bence, her şeyden önce, içini doldurmak konusunda hepimize sorumluluk düşen bir sloganımız var:

Bizim Ailemiz Dayanışmadır!

*(Başlık atfını Marksist Filozof Althusser’in “İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları” isimli makalesinden almıştır.)

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, aile
İstihdam