24/11/2020 | Yazar: Fırat Uran

Buraya girdiğimde daha önce fark etmediğim bir şeyi fark ediyorum. Kocaman bir televizyon ekranı: içinde hamamın tüm odalarının naklen kamera görüntüleri. Morg dahil! Buraya gelen diğer ölülerin, hamama dava açıp açmadığını merak ediyorum.

Cesetler Hamamı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kapıdan içeri giriyoruz. Adamın biri ellerinde plastik terliklerle bize doğru yürüyor. Nereye oturacağımızı gösterip ayakkabılarımızı çıkarmamızı istiyor. Dediğini yapıyoruz.

Ayağımızda alaturka tuvaletleri anımsatan terliklerle içeriye doğru ilerlediğimizde bir sürü dinlenme koltuğunun olduğu bir alana geliyoruz. Bu alanda, başka bir çalışan tekli odaları gösteriyor. Buzul camla kaplı olan bu odalarda içeriyi görmek imkansız.

Odalarımıza girerken elimize, günübirlikçilerin gittiği kalabalık sahillerin kenarlarına kurulmuş olan dükkanlarda karşınıza çıkabilecek, lacivert, ucuz bir mayo veriyor. Hani şu on liraya alıp günü kurtarıp, beyaz filesi, testislerinizi kızarttığından tekrar giymek istemeyeceğiniz mayolardan.

Peştemal yok mu? Diye soruyorum. Hamam çok eski bir kültürdür. Oranın kendisine ait bir kostümü vardır. O da kırmızı veya mavi çizgileri olan peştemallerdir. Dünyanın en tuhaf sorusunu sormuşçasına bana bakıyor ve şöyle diyor: E havuza nasıl gireceksin? Uzatmıyorum. Mayoyu alıp odama giriyorum. Burnumu yaklaştırıp temiz mi diye kokluyorum. Yosunla rutubet karışımı bir kokusu var. Muhtemelen bizden önceki giydikten sonra yıkanmadan geri konulmuş. Pandemi zamanında mayoyu benden önce kimlerin giydiğini düşünmemeye çalışarak odamdan dışarı çıkıyorum.

Çalışanlardan biri, hamamın kapısını gösterip bizimle birlikte içeri doğru giriyor. ‘Kese ve köpük ister misiniz?’ diye soruyor.

Olur diyoruz. Alanda bizi rahat bırakmadan, üstten bir tavırla ‘O zaman buhara gireceksiniz’ diye buyuruyor.

Buhar odasına giriyoruz. Bu odanın dışarıya açılan bir penceresi var. İçerideki her şey dışarıdan gözüküyor. Radyoaktif hissi veren bu odada fazla kalmadan çıkıyoruz.

Hamamın olduğu oda içeriye cam bir kapı ile açılıyor. Girmemizle çıkmamız bir oluyor. İçerisi çok havasız. Etrafıma bakıyorum. Temiz hava akışının sağlandığı tek yer kapının açılıp kapanması.

 Arkadaşımla birbirimize bakıp, kese köpük olup buradan çıkalım diyoruz. Çalışan adama hazır olduğumuzu söyleyince iki tane tellak geliyor ve bizi bir odaya götürüyorlar. Odanın girişinde kese ve köpük 10dk yazıyor. Morg’a benzeyen, beyaz ışık ile aydınlatılmış bu odada yerden yükseltilmiş gri mermerler var. Üzerine yatmamızı istiyorlar. Keseci sırtımı kanatana kadar keseliyor. Sanki amacı temizlik değil de acı vermek. Bunun üzerine biraz düşününce bu tavrını mantıklı buluyorum. Sonuçta orası bir morg değil mi? Cesetlerin canı acımaz. Keselerken benimle konuşmak istiyor. Benimle arasında, ezbere sorulmuş sorularını sorarak bir bağ kurmak istiyor. Bağ kursun ki çıkışta bahşiş vereyim. ‘Nerelisin? Ne iş yapıyorsun?’ gibi durdurulmazsa ardı arkası gelmeyecek olan bu sorgulamaya müdahale ediyorum. ‘Abi, kese yapılırken konuşmayı sevmiyorum’ diyorum. Cesetler konuşmaz. Şaşırıyor. ‘Ben de’ diyor. Başka bir söz söylemeden konuşmamak konusunda anlaşıyoruz. Biz orada gri mermerin üzerinde yatarken morg’a başka cesetler de geliyor.

Kese ve köpük bittiğinde morg’dan çıkıp dinlenme alanına geçiyoruz. Buraya girdiğimde daha önce fark etmediğim bir şeyi fark ediyorum. Kocaman bir televizyon ekranı: içinde hamamın tüm odalarının naklen kamera görüntüleri. Morg dahil! Buraya gelen diğer ölülerin, hamama dava açıp açmadığını merak ediyorum.

Koltuklardan birine uzanırken, bu hamamın polis devletinden hiçbir farkı olmadığını düşünüyorum. Korku, baskı ve kontrol üzerine kurulmuş bir ‘rahatlama’ mekanı. Sodayla karışık ayranımı içerken içimden ‘ölüler’ diye düşünüyorum. ‘Ne tuhaf oluyor.’

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam