07/05/2020 | Yazar: Defne Güzel

“HIV meselesinde iki hiyerarşi var. Biri bilimin kurduğu hiyerarşi, diğeri de paranın kurduğu hiyerarşi.”

AIDS’li İğne: HIV’le yaşayanlar için HIV politikası / Yunus Emre Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çizim: Aslı Alpar / Kaos GL

AIDS’li İğne dizimizde geçtiğimiz hafta Şov Devam Etmeli dedik ve bugün de konuğumuz Yunus Emre. Hem HIV’le yaşayan kişilerin hakları için hem de LGBTİ+ hakları için mücadele eden aktivist Yunus Emre ile HIV’le yaşamayı, hak ihlallerini, HIV aktivizmine bakış açısını ve ayrımcılığı konuştuk.

Uzun zamandır HIV hareketinin içindesin ve bu alanda hem de LGBTİ+ alanında aktivizm yapıyorsun. Neden açık kimlikli olmayı seçtin? Açılmak hayatında neleri kolaylaştırdı ya da bir şeyleri zorlaştırdı mı?

Aslında günlük yaşamımda tanı aldığımdan beri, iki buçuk yıldır açık kimlikli olarak yaşıyorum. Günlük yaşamım dediğim yerler; arkadaş çevrem, politika yaptığım ortamlar, bazen sosyal medya, bazen çalıştığım ortamlar, her zaman olmamak kaydıyla partnerlerim, ailemin bir kısmı…

Aslında bu röportajı da tam olarak açık kimlikli olarak verecektim ama verememe sebeplerime değineceğim. Yakın çevreme açılırken iki temel motivasyonum oluyor. Biri bunun politikasını yapmak, diğeri de ayrımcılığa uğradığımda benimle dayanışacak insanlarla iletişim halinde olmak. Aynı zamanda bazı insanlar açılmıyorken de motivasyonları kendilerini korumak olabiliyor. Dolayısıyla nerde açıldığınız, kime açıldığınız, nasıl açıldığınız çok fazla kendini koruma refleksine göre belirlenebiliyor. Bu röportajı verirken yüzde yüz açık kimlikli olma noktasında değilim. En azından fotoğrafsız bu röportajı vereceğim seninle de konuştuğumuz gibi.

Açılmak hayatımda neleri kolaylaştırdı sorusuna gelince; bunu çok kişisel bir yerden anlatacağım. Herkes için böyle olmak zorunda değil. Cinsel yönelimimi açıkladığımda bunu birileriyle konuşuyor olmak üstümdeki toplumsal baskıdan güçlenerek çıkmamı sağladı. Yönelimimi kamusal dillendirebilmek güçlenmemi sağladı. Aynı zamanda sadece beni değil çevremdeki insanları da bu durum güçlendirmeye başladı.

Neleri zorlaştırdı sorusunda ise yine biseksüel olarak açıldığımda da aynı şekilde aynı motivasyonlarım vardı; politikasını yapmak ve kendimi ayrımcılığa karşı korumak. Herhangi bir olumsuzluk gördüğümde o insandan geri çekiliyorum. Olumsuz bir şeyde HIV konusunda da uzaklaşıyorum. Değiştirilebilir biriyse de o insanla konuşup onu değiştiriyorum. İşe başlama sürecimde de olumsuz durumlar olmadı ama ileride birçok HIV ile yaşayan kişi gibi bu ayrımcılıklara ben de uğrayabilirim ama inanıyorum ki beraber mücadele ettiğim, beraber sosyalleştiğim insanlar sayesinde bu süreçlerden de güçlenerek çıkarım.

"HIV meselesinde iki hiyerarşi var"

HIV’e dair sağlık politikalarının da ötesinde sen güncel, hak temelli ve özneyi merkezine alan bir aktivizmi benimsiyorsun. Tam olarak seni böyle bir aktivizm yapmaya ve aslında aktivizm yapmaya iten süreç ne oldu?

HIV meselesinde iki hiyerarşi var. Biri bilimin kurduğu hiyerarşi, diğeri de paranın kurduğu hiyerarşi. Sağlık uzmanları, doktorlar ellerinde çok büyük bir bilgi hiyerarşisi tutuyorlar ve bunları hangi noktada bizimle paylaşacakları çok kendilerinin kontrolünde. Her sağlıkla alakalı konuda da olduğu gibi. Aynı zamanda da ilaç şirketleri olmak üzere fon verenler, bu alanda çok fazla söz sahibi. Politikalara çok yön veriyorlar ve ne yazık ki hem sağlık uzmanlarının önemli bir kısmı hem de fon verenler çok fazla hak temelli bir bakış açısına sahip değiller.

Burada politikayı kimin yaptığı çok önemli. Bilgiyi, parayı kimin elinde tuttuğu. Bunları yapanlar ne kadar çok özne olursa iş o kadar hak temelli bir eksene kayıyor. Son zamanlarda özellikle son HIV tartışmaları ile birlikte hukukçular, avukatlar çok söz üretmeye başladı. Bilgi hiyerarşisi o taraftan da gelmeye başladı. Bunların hepsi önemli elbette. Hukukçuların, fon kuruluşlarının, ilaç şirketlerinin, sağlıkçıların varlığı çok önemli. Ama alandaki asıl faktörün kim olduğu konusunda çok belirleyici oluyorlar. Şu an hem Dünya’da hem de Türkiye’de alandaki asıl faktörler bilgiyi ve parayı elinde tutanlar. Aktivistler de tüm hak savunuculuğu alanlarında olduğu gibi ellerinde kaynak olmadığı için biraz kaynak tarafı ne derse oraya yönelmek zorunda kalıyor. Bu HIV’e özel bir şey değil.

Kendi politik noktam özneyi merkeze alan hak temelli bir aktivizmi öngörüyor. Buna ek olarak özne olarak alanda karşılaştığım her şeye baktığımda arada büyük bir açı görüyorum yani benim ve çevremdeki insanların karşılaştığı sorunlar veya sahip olduğu avantajları bir kenara alanda yapılan işleri ise bir kenara koyduğumda arada çok büyük bir açı var. Bu açı hak temelli özneyi merkeze alan bir açı. HIV politikası Türkiye’de HIV pozitifler için yapılmıyor. Türkiye’de ne yazık ki HIV ile yaşamayanlar için genelde politikalar yapılıyor. Motivasyon HIV negatifler ve bunlar HIV politikası altında yapılıyor. Bu durum bana makul ve adaletli gelmiyor. Evet cinsel sağlık önemli bir başlık, tüm insan hakları kurumları bunu merkeze almalı ama HIV çalışan kurumların merkezi HIV ile yaşayanlar olmalı. Karar alıcılar, işe alınanlar HIV ile yaşayanlar olmalı. Projelerinin tamamında HIV ile yaşayanları merkeze alan politikalar üretmeliler. Bu açıyı fark ettiğim için bu tarz bir politika yapmaya yöneldim.

Kaos GL’nin düzenlediği “HIV ve ayrımcılık” çalıştayında HIV çalışan örgütlerde örgütlenemediğini söylemiştin. Örgütlenememe sebebin benimsediğin bu politikalar mı?

O çalıştayda hem HIV ile yaşayan aktivistler, hem HIV dernekleri, hem kimi doktorlar ve LGBTİ+ aktivistleri vardı. Söylediklerim gizli değildi. Burada da bahsedebilirim. Bahsettiğimiz kurumların çoğu eski ve köklü. Pozitif Yaşam’ın içinden çıkmış kurumlar. Bu noktada kullandıkları dil beni kapsamıyor. Sahiplenemiyorum o dili. Bir yandan da az önce bahsettiğimiz gibi HIV meselesine dair işleri bu kurumlarda özneler yapmıyor. Özneler yapıyor olsa bile fon verenin motivasyonu çok başka olduğu için kurumun da motivasyonu değişiyor. Dolayısıyla yine ortaya özneyi merkeze alan bir iş çıkmıyor.

Şunu düşünüyorum; mesela bir derneğin HIV testi kampanyası yapması. Bir dernek bunu yapamaz demiyorum ama bir HIV derneği PeP ve PrEP’i gündemine almadan, B eşittir B’yi bangır bangır söylemeden, HIV ile yaşayanlara dönük ayrımcılığın raporlanması için gecesini gündüzüne katıp çalışmalar yapmadan test danışmanlığı veremez.

HIV ile yaşayanlar için üretilen politikalarda test ne için yapılır; bir ihtimal tanı arttıkça sağlık hizmetlerine erişimde zorluklar yaşanabilir ve bu yüzden yeni tanıların alınması engellenmelidir. Aynı zamanda statüsünü bilmeyenlerin sağlık hizmetlerine erişmesi için de tanı önemlidir ama bunu adım adım yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Kişi tanı aldıktan sonra ona dair ayrımcılık durumunu bilmiyoruz. Kişi yaşadığı ayrımcılıkları anlatmakta ve hali hazırda tanı almış kişiler açılmakta zorluk yaşayabiliyor. Hal böyleyken gel önce senin tanını alalım ondan sonrasına bakarız, diyemeyiz. Bunlar bir arada yürümesi gereken politikalar. Yürüyemiyorsa bile önceliği savunuculuk olması gereken politikalar. Sadece bu alanda fon bulunabiliyor diye bu alana dair politika yapıldığı zaman biz HIV derneği olmuyoruz. Kimse kusura bakmasın, biz HIV ile yaşamayanlar için politika üreten bir dernek oluyoruz. Bu sebeplerle alan bulamıyorum kendime.

"Kişi statüsünü oradaki kişilere anlatamıyorsa bunun sebebi o kişinin kendisi değildir"

Son tartışmalar demişken, statünü paylaşmak zorunda mısın?

Statümü paylaşmak zorunda değilim. Bazen paylaşıyorum, bazen paylaşmıyorum. Bir yerde kendimi güvende hissetmiyorsam statümü paylaşmıyorum. HIV ile yaşayan biri HIV statüsünü bir yerde paylaşmadığında, bu yatak odası olabilir, iş yeri olabilir, okul olabilir, ev arkadaşlığı olabilir, örgütlendiği insanlar olabilir… Kişi statüsünü oradaki kişilere anlatamıyorsa bunun sebebi o kişinin kendisi değildir. Çünkü şunu düşünmek gerekir; o ortam, o iş yeri, o okul o kişiye açılması için genelde güvenli ortamı sağlayamıyordur.

Hepimiz her yerde açılamıyoruz. Bir kişi bir yerde açılamadığında dönüp bakacağımız yer o ortamın dinamiğini belirleyen yapılar, o kişinin o gün o ana gelene kadar ki kişisel süreci, o yerde neler yaşadığı, karşısındaki insanlarla neler yaşadığı gibi sorular olmalıdır. Bunların hepsi önemli etkenler. Dolayısıyla paylaşmak zorunda değilim. Neden paylaşmadın, diye sorulacak kişi de ben değilim. Eğer illa bu soru sorulacaksa o ortamdaki diğer kişilere sorulmalı. Bu alan güvenli bir alan mı? Sen güvenilir biri misin? Diye sorulmalı. Bu arada alan güvenliyse de açılmak zorunda değilim. Bu benim kişisel durumum.

Yaşadığın ayrımcılıklarla nasıl mücadele ediyorsun? Motivasyonunu nereden alıyorsun?

Sırf HIV üzerinde değil, bir ayrımcılık yaşadığımda karşımdaki kişi ne durumda ona bakıyorum. Saldırgansa ben de saldırıya geçiyorum. Çok sakinse ben saldırganlaşabiliyorum. Bunun sözünü veremiyorum. Elimden geldiğince sakin olup onu dönüştürmeye eğer dönüştüremiyorsam da boş vermeye çalışıyorum. Yeni yeni bu özelliği kazanıyorum. Önceden çok kafaya taktığım süreçler de vardı. Mesela özne ben olmadığım zaman çok daha fazla konuşabiliyorum. İyi bir şey mi, kötü bir şey mi veya politik olarak doğru mu emin değilim ama özne ben olduğumda boş vermeye yönelik adımlar atıyorken özne başkası olunca ve bir dayanışma talebi de varsa biraz daha fazla cesur adımlar atabiliyorum bu konuda.

Yakın zamanda sosyal medyada gerçekleşen, senin de aslında içinde bulunduğun HIV tartışmaları ile ilgili ne düşünüyorsun?

Yaşanan tartışmadaki haklılığımdan bir kere olsun şüphe etmedim. Çünkü ben bir özne olarak, alanda örgütlenen bir özne olarak karşımdaki insanların çok önemli bir kısmının hak temelli yaklaşmak ne demek, özne olmak ne demek, mahremiyet ne demek, ayrımcılığa maruz kalmak ne demek, bunların hiçbirini deneyimlememiş cis beyaz ortamlarından atıp tutan insanlar olduklarını biliyorum. Birkaç tane belki uyduruk hukuksuz argüman sunuyorlardı. Çok eskilerden kalma, bilimsel olduğunu düşündükleri argümanlar sunuyorlardı. Bazen sadece ayrımcılık yapıyorlardı. Bazen TERF tartışmalarında olduğu gibi akademik kimliklerinin arkalarına sığınarak yalan yanlış bilgilerle insanları provoke ediyorlardı. Gerçekten o dönem HIV aktivistlerine saldıranların tamamı atıp tutan boş beleş insanlardı. Yüz yüze geldiğimizde arkalarındaki sosyal medya gücü olmasa asla bu özgüvene sahip olamayacak insanlardı.

Yıpratan yanları oldu senin için, benim için… Ama benim gördüğüm biraz da güçlenerek çıktık buradan. Böyle süreçleri fırsata çevirmek önemli diye düşünüyorum. Biraz daha birbirimizle dayanıştığımız bir süreç oldu. Yani zor bir süreçti yeniden de yaşanabilir yaşanmayabilir de ama buradan güçlenerek çıktık. Muhtemelen tartışmalara hiç katılamayan HIV ile yaşayan kişiler olmuştur. Umarım onlar için de yıpratıcı olmamıştır bu süreç.

Bu tartışmaların temel belirleyeni; sosyal medyada karşımıza gelen insanlarla aynı eksende olmadığımızı fark etmemiz oldu. Aynı eksende olmayışımızın nedeni gerçekten bizim politika üretirken önümüze koyduğumuz meseleleri o insanlar koymuyorlar. Zaten politika üretmiyorlar. Günlük yaşamında politika ne demek bilmiyor. Bizim durduğumuz politik konumun da ne anlama geldiğini bilmiyor. Ona bizim kendi aramızda konuştuğumuz şeylerle bir şey, hatta herhangi bir dilde bir şey anlatamayız. Dolayısıyla benim öyle tartışmalardan çıkacak sonuç beklentim “bu insanlar dönüşecek” değil, aksine bu insanlar böyle kalacak ama hem akla kara belli oluyor hem de hem HIV hem TERF tartışmaları politik hareketler içindeki safları netleştiriyor. Bu iyi bir şey. Hem de bir araya gelişler ve yakınlaşmalar artıyor.

Son olarak ne söylemek istersin?

HIV ile yaşayanların maruz kaldığı ayrımcılıkları, erişemedikleri hakları konuşuyoruz ama bir hakkı unutuyoruz. Örgütlenme hakkı. Ben HIV ile yaşan biri olarak bu hakka erişebilmek için kişisel olarak biraz daha çalışma sözü veriyorum. Dilerim ki HIV ile yaşayanların HIV ile yaşayanlar için örgütlendiği ve politika ürettiği zeminler oluşur. Özneyi merkezine alan oluşumlar, inisiyatifler dilerim ki artar, çoğalır. Ben kişisel olarak bunun bir süredir çevremdeki insanlarla beraber çabasını veriyorum. Yakın zamanda umarım bunun çıktılarını görebiliriz. Dilerim başka insanlar da belki aynı platformlarda belki başka platformlarda bunun için çalışmaya başlarlar. Umarım sayımız artık.

Artık HIV politikası değişiyor. Dünyada üretilen hak politikaları değişiyor. Politikalar değişiyor. HIV politikası ise bambaşka bir yerden değişiyor. Konu bir tıp meselesi olmaktan çıktı. HIV artık sosyal bir mesele. Hak temelli bir mesele. Dolayısıyla dilerim ki doğrudan hak temelli çalışan kurumların sayısı gün geçtikçe çoğalır.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, çalışma hayatı, sağlık, sağlık hakkı
nefret