02/02/2024 | Yazar: Oğulcan Özgenç

#yerelseçim24 dosyamızın bu bölümünde Kadın Koalisyonu’ndan Sinem Mısırlıoğlu ile kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik yaklaşımlarını konuştuk.

“Baskı, süreci zorlaştırsa da daralan alanları açmanın yaratıcı yolları her zaman bulundu” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Yerel seçimler yaklaşırken belediye başkanı adayları netleşmeye başladı. Adayların, seçmenlere yönelik vaatleri de. Her yerel seçimde olduğu gibi toplumsal cinsiyete duyarlı belediyecilik planlarının geliştirilip geliştirilmeyeceği, yerel ve gündelik düzeyde ayrımcılığı en sık deneyimleyen kadınların ve LGBTİ+‘ların merak ettiği soruların başında geliyor.

Peki, kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik nedir? Temel ilkeleri nelerdir? Türkiye’de toplumsal cinsiyet politikaları üretmeye olanak sunan yerel yönetim uygulamaları var mı? Türkiye’de kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik yaklaşımlarının geliştirilmesi için atılması gereken adımlar neler?

Tüm bunları, Kadın Koalisyonu’ndan Sinem Mısırlıoğlu ile konuştuk.

Kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik nedir?

Sanırım en sade haliyle şöyle tanımlayabilirim; kadınların ve LGBTİ+’ların kentle ilişkisini misafir olmaktan çıkartarak özne konumunda olmalarını sağlayan bir yaklaşım. Çünkü misafirlikte sınırları belirleyen ev sahibidir, nelerin yapılıp yapılmayacağının sınırlarını çizen ev sahibinin kurallarıdır. Kentleri de böyle düşünürsek, kimliklerimiz yok sayılarak tasarlanan kentler neyi ne kadar yapacağımızı, hangi saatte nerede olacağımızı, nasıl olacağımızı ve bunun gibi yaşamsal pek çok unsuru belirler hale geliyor. Özgürlüklerimizi elimizden alıyor. Hetero, erkek, herhangi bir engeli olmayan, genç ve vatandaş olan hemşehriler için tasarlanmış kentlerde dışarda kalan herkes misafir ve bazıları istenmeyen misafir bazıları ise eve giren hırsız muamelesi görüyor.  Bu nedenle hem son hem de başlangıç cümlesi olarak Kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik, misafir değil, ev sahibi olduğumuz kentleri öznelerle birlikte planlayan bir belediyecilik anlayışıdır diyebilirim.

Bu bağlamda, hemşehrilerin geride ve dışarda bırakılmadığı, güvende hissettiği, hizmetlere ve kaynaklara erişimde eşit olduğu ama hepsinin ötesinde kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olabildikleri, kendi sözlerini söyleyebilecek güvenli, erişilebilir, eşitlikçi, katılım araçlarının, mekanizmaların sağlandığı, bir belediyecelikten söz etmek mümkün.

“Belediyeler, insan haklarını gündelik hayatın dışında bir yere koyuyor”

Kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik yaklaşımları tarihsel olarak nereye dayanıyor?

Aslında dünyada 1970’lerden başlayan bir süreç bu. Tanım olarak bu kavram kullanılmasa da kentlerin erkeklerin ihtiyaçlarına uygun tasarlandığını savunan feminist eleştiriyle başladı. Tartışılarak, örneklerle ve cinsiyetsiz şehirlerin nasıl mümkün olabileceğini hayal eden ettiren bir tartışma zemini yaratıldı. Öte yandan kadın ve LGBTİ+ dostu belediyelere giden tarihsel süreci tam anlamıyla bu kısa söyleşide ifade etmek pek mümkün değil. Çünkü bana sorarsanız, ben yerel siyaset ve toplumsal cinsiyet bağını, 1970’lerden günümüze kadar taşırım. Feminist tartışmalar, 1. Dünya Kadın Konferansı, CEDAW, Avrupa Kent Şartı, Pekin Deklarasyonu, 12 Mayıs 2006’da benimsediği Yerel Yaşamda Kadın Erkek Eşitliği Şartı, CEMR Avrupa Yerel Yaşamda Kadın-Erkek Eşitliği Şartı, İstanbul Sözleşmesi, Bakanlık ve Belediyeler tarafından hazırlanan Eşitlik ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planları, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Kadın ve LGBTİ+ örgütlenmelerinin yerel siyaset çalışmaları, Belediye İzleme Çalışmaları, sokak eylemleri, gece yürüyüşleri, onur yürüyüşleri, yerel ve ulusal ölçekte sivil toplum örgütleri, kamu kurumları ve uluslararası örgütler tarafından yürütülen program ve projeler...

Bahsettiğiniz belgelerin, kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik açısından işlevleri neler?

Her birinin ayrı bir işlevi var. Bazıları kadın ve LGBTİ+ belediyecilik üzerinde düşünmek için zemin yarattı, bazıları bu zeminin güçlenmesini sağladı, bazıları ise doğrudan eşitlikçi kentler için savunuculuk yaparak mücadelenin bir parçası oldu. Kişisel olarak son dönemde, benim yerel siyaset ve toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı belediye çalışırken en çok kullandığım ve elimi güçlendiren CEMR Avrupa Yerel Yaşamda Kadın-Erkek Eşitliği Şartı ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri oldu. Bir diğeri de kadın ve LGBTİ+ örgütler tarafından hazırlanan belediye izleme çalışmalarının çıktılarıydı. Çünkü kişisel deneyimlerimden yola çıkarak gördüğüm bir şey var; belediyeler, insan haklarını uluslararası belgeler içinde saklı kalan, soyut, gündelik hayatın dışında bir yere koyuyor.

Belediyelere dokunmanın, onlara temas etmenin en iyi yolu, kadın ve LGBTİ+ haklarının, insan haklarıyla bağını, yerel yönetimlerle olan bağını göstermekten geçiyor. Bunu yaparken de aslında belediyelerin dünyayı herkes için yaşanabilir bir yer yapmaktaki gücünü ve etkisini onlara göstermekte fayda var. Bahsettiğim argümanlar soyut olan kavramların yaşamın içine yerleştirme ve bunu yerel yönetimlere gösterme konusunda güçlü temeller sağlıyor. Bu sayede ilde, ilçede ve mahallede toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek mümkün.

“Kavramlar sadece kadınlarla ve LGBTİ+’larla ilgili değil”

Türkiye’de bu kavramların yerleşmesinin önünü açan tarihsel süreç nasıl gelişti?

“Kadın Dostu Kent” kavramının Türkiye’de yerleşmesine katkı sunan Kader Ankara’nın da paydaşlarından biri olduğu, Bakanlık, Özel Sektör, Sivil Toplum Örgütü ve Uluslararası Kurumu bir araya getiren Birlemiş Milletler Nüfus Fonu tarafından hayata geçirilen ve dokuz yıl boyunca yerelde “Kadın Dostu Kentler” programı ve bu programın etkileri. Bu kavramın, bu uzun program sayesinde ve kadın örgütlerinin mücadeleleri sonucunda belediyeler için bir marka değeri olarak tanımlandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu gelişme, alanda çalışan örgütlerin elini güçlendirdi.

Peki, ne işe yarıyor kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik yaklaşımları?

Ne işe yarar sorusunun yanıtı, sadece kadınları ve LGBTİ+’larla ilgili değil. Her bir birey için insan onuruna yakışır bir yaşam sürmenin, evrensel insan haklarının gündelik hayatlarımızda karşılık bulmasının yolunu açıyor. Bu nedenle de çok önemli.

Bu yaklaşımların temel ilkeleri neler?

Temel ilkelerden ziyade ben standartların üzerinde durmayı tercih ediyorum. Yıllardır Türkiye’deki pek çok ilde ve sahada yerel yönetimlerle çalışma yürütürken, standartları belirlemeden ilkelerin nasıl esnetilebileceğine ya da “mış” gibi ele alınabileceğine şahitlik ettikten sonra belirleyici unsurun standartlar olduğuna inanıyorum.

Tabii ki ilkeler olmadan olmaz, katılımcılık, toplumsal cinsiyet eşitliği, ayrımcılık yapmama, insan haklarına saygı... Ancak kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilikten bahsedeceksek bu ilkeler doğrultusunda tüm hak başlıkları altında standartların netleştirilmesi gerekiyor. Tabii bu konu tıpkı haklar tanımının her geçen gün genişlemesi gibi, yaşayan bir süreç. Her geçen gün yeni bir standart eklenebilir çünkü yaşam çok dinamik ve belediyecilik de yaşamın tam orta yerinde duruyor.

Bu ilkeler doğrultusunda, kadın ve LGBTİ+ dostu belediyeciliğin standartlarlarını belirlemesi gereken öncelikli başlıklar sıralanabilir. Belki her türlü hak başlığını kesen katılıma öncelikli yer vermek özgürlüklerin güvence altına alınmasını da sağlayacaktır. Özellikle günümüz Türkiye’sinde büyüyerek devam edecekmiş gibi görünen barınma hakkı ile ilgili sorunlar, her geçen gün derinleşen yoksulluk, güvenlik, şiddetle mücadele mekanizmaları, ulaşım özgürlüğü, hizmetlere erişim ve yakında yıl dönümü gerçekleşecek olan afetle mücadele.

“Barınma, kadınlar ve LGBTİ+’lar açısından bir yaşam mücadelesine dönüşüyor”

Sıraladığınız başlıklar, toplumsal cinsiyet kavramı ekseninde ele alınıyor mu?

Günümüz belediyecilik yaklaşımında bu başlıklar, toplumsal cinsiyet kavramı görmezden gelinerek ele alınıyor. En temel ihtiyaçlardan biri olan barınma, kadınlar ve LGBTİ+’lar için yaşam mücadelesine dönüşüyor. Barınma sorununa toplumsal cinsiyet perspektifinden bakmadıkça bu hakkın kullanımında kimlerin dışarıda kaldığını daha şimdiden görmek mümkün.

Mesela; 6 Şubat depreminden sonra barınma sorunu nedeniyle kadınların boşandıkları eşlerinin yanına dönmek zorunda kalmaları, uzaklaştırma kararlarının uygulanamaması, çocukları eşlerinin yanına göndermek zorunda kalmaları gibi konular gündemde. Bu konu barınmanın dışından afet ve toplumsal cinsiyet bağını, mülkiyet ve toplumsal cinsiyet bağını da ortaya koyuyor. Hiçbir başlık birbirinden bağımsız düşünülemez. Transların barınma hakkına erişimdeki sorunları yıllardır karşımızda duruyor.

İngiltere, İspanya’da kentin ulaşım politikalarını toplumsal cinsiyet stratejisi ile yapılmasının örneklerini görmek mümkün. Çünkü toplumsal cinsiyet farklılıkları ulaşımı kullanma alışkanlıklarını da oldukça etkiliyor. Ancak kentlerin ulaşım politikaları bunu görmezden geliyor. Ulaşım kadınların istihdamdan, hizmetlere erişimine kadar pek çok başlığı kapsıyor ama cinsiyet bağı ülkemizde henüz kurulmayan bir başlık olarak bekliyor.

Bu örnekleri sayısız çoğaltabilirim ama önemli olanı vurgulamakla yetineceğim; yerel yönetimlerin yükümlülüğünde olan her bir hak başlığı toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınmadıkça, standartlar bu perspektifle ele alınmadıkça, kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilikten söz etmek mümkün olmayacaktır.

“Cinsiyet kimliklerimiz yaşadığımız kentte ne kadar var olabileceğimizin sınırlarını çiziyor”

Kadın dostu belediyecilik kavramı, LGBTİ+ların yerel yönetimlere ve kente katılımına ilişkin ne söylüyor?

Her şeyden önce katılımının standartlarının netleştirilmesi gerektiğini söylüyor. Katılımın sadece bir ilke değil kadın ve LGBTİ+’lar için özgürlük mücadelesi anlamına geldiğine vurgu yapıyor. Katılamadığınız, kendi yaşamınız üzerinden söz sahibini olamadığınız, gündelik yaşamın sınırlarını belirleyemediğiniz sürece özgürlükten ve özne olmaktan söz etmek mümkün değil. Bu nedenle katılım başlığı kadın ve LGBTİ+ dostu belediyenin en belirleyici unsurlarının başında geliyor.

Cinsiyet kimliklerimiz yaşadığımız kentte ne kadar var olabileceğimizin, o kentin nasıl kullanabileceğimizin sınırlarını çiziyor. Kentin sokaklarını, parklarını, kamu binalarını, hizmetlerden yararlanma koşullarını, sınırlarını belirlerken varlık gösterebilmemiz ancak katılabildiğimiz oranda mümkün oluyor.

Bu noktada da katılım yöntemlerinin, mekanizmalarının oluşturulmasını önceliklendiriyor. Her şeyden önce katılımı bildik siyasi katılımın ötesine taşıyor ve katılım için farklı araçlar geliştirilmesi yönünde bir yaklaşımı var.

Kadın ve LGBTİ+ dostu belediyelere ilişkin iyi uygulama örnekleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

İyi uygulama örnekleri son dönemlerde, belki de uzun bir mücadelenin verdiği yorgunluk ya da ülkede bir ileri iki geri giden toplumsal cinsiyet uygulamaları nedeniyle zorunlu olmadıkça kullanmayı tercih etmediğim, en azından bir başarı malzemesi ya da sevinilecek bir şey olarak değerlendiremediğim sadece umudumu yitirmememe katkı sunan bir hal aldı. Bunun altını çizmek isterim. Çünkü artık şunu hissediyorum, en azından konuştuğumuz konu başlığı üzerinde, iyi uygulama “örneği” tanımı var oldukça, yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyet eşitliği, bir ilke, bir strateji, bir politika olmanın dışında tutan, sadece iyi örnekler olarak kalacak.

Cinsiyet kimliklerimizle başkaları tarafından sınırları belirlenen yaşamlarımız, belediye başkanlarının, kamu çalışanlarının iyi niyeti ya da “konuya” ilgisiyle sınırlı uygulama örnekleri arasında sıkışacak ve kentlerin gerçek özneleri olmaktan uzaklaştırılacağız. Tabii bunu söylerken son dönemdeki siyasi baskının örgütler üzerindeki etkisini dile getirmeme gerek yok sanırım.

Öte yandan Kadın Koalisyonu, 2000’lerden bu yana yerel siyasette toplumsal cinsiyet eşitliği çalışıyor ve belediyeleri toplumsal cinsiyet politikaları üzerinden izliyor. Pek çok LGBTİ+ örgütünün de yerel siyaset ve belediye çalıştığını biliyorum, belirttiğim gibi bu iki yapının raporlarından oldukça yararlanıyorum. Bu çalışmalardaki iyi örnekleri paylaşabilirim ancak bunu yaparken faaliyet odaklı iyi uygulama örnekleri yerine toplumsal cinsiyet politikaları üretmeye katkı sunan uygulamaları paylaşmayı tercih ederim.

Toplumsal cinsiyet politikaları üretmeye katkı sunan uygulamalar

Örneğin hangi uygulamalar bunlar?

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerel politikalar yerleştirilmesi ve ana-akımlaştırılması konusunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığında Yerel Eşitlik Kurulu, Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığın’da Yerel Eşitlik Komisyonu, Ankara Çankaya Belediyesi’nin halihazırda bizim de çok sıkı çalıştığımız Eşitlik ve Farkındalık Bürosu mevcut. Bunlar sürdürülebilir toplumsal cinsiyet politikası geliştirmesi açısından çok değerli örnekler. 

Bilgiye erişim de katılımın önemli bir parçası olduğundan Ankara Büyükşehir Belediyesi Mor Haritam uygulamasının yanı sıra gezici saha aracı çalışmaları geliştirilmesi gerekse de hizmetin herkese erişimini sağlaması açısından önemli uygulamalar.

Muğla Bodrum Belediyesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu ve Bodrum Kadın Dayanışma Derneği tarafından birlikte hazırlanan “Şiddet Tutum Belgesi” yine iyi örnekler arasında yerini alabilir.

Derinleşen yoksulluk, özellikle kadın yoksulluğu, kaynaklardaki sınırlılıklar sağlıklı gıdaya erişim konusunda toplumsal cinsiyet eşitliğini hesaba katan katılımcı yöntemler geliştirmeyi zorunlu kılıyor. Bu noktada İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Gıda Strateji Belgesi'nin Tartışma Grubu’nun varlığı vurgulanması gereken iyi uygulamalardan. Derin Yoksulluk Ağı, Tüketiciyi Koruma Derneği, Kadın Tohum Derneği, farklı üniversitelerin farklı bölümleri, vb. temsilcilerden oluşturulmuş olması kapsayıcılık açısından önemli.

Uluslararası bir yapı olan “Rainbow Cities”e Türkiye’den giren Şişli, Nilüfer ve Beşiktaş Belediyeleri örnek gösterilebilir. Uygulamaların etkinliğini takip etme şansım olmasa da LGBTİ+ hakları ve homofobi konusunda belediye çalışanlarına yönelik eğitim, toplumsal farkındalık açısından kampanyalar yürütülmesi, ücretsiz psikolojik danışmanlık ve sağlık hizmeti desteği, Çankaya Belediyesi’nin Anonim HIV-AIDS test ve danışmanlık hizmeti, Gönüllü Danışmanlık ve Test Hizmetleri Birimi önemli uygulamalardan.

“LGBTİ+ hareketine yönelik siyasi baskı, süreci zorlaştırıyor”

Mevzuatlara, politikalara, uygulamalara bakıldığında kadın ve LGBTİ+ dostu belediyecilik açısından Türkiye nasıl bir manzaraya sahip?

Bu soruyu en iyi ihtimalle şöyle yanıtlayabilirim; umut her zaman var. Türkiye Belediyeler Birliği’nin (TBB) de içinde olduğu Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyi’nin (CERM), 12 Mayıs 2006’da benimsediği Yerel Yaşamda Kadın Erkek Eşitliği Şartı, şu anda Türkiye’de bildiğim kadarıyla 37 belediye tarafından onaylandı ve yürütücülüğü TBB tarafından yapılıyor, en azından yapılması gerekiyor.

İçişleri Bakanlığı tarafından 201/10 sayılı genelge, yerelde eşitlik mekanizmalarının kurulmasına yönelik çıkartılmış bir genelgeydi. Bu genelge de Beleyelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini hayate geçirmek için gerekli mekanizmaları kurması konusunda teşvik edici bir unsurdu. Geçen yıl genelgenin yürürlükten kaldırıldığına dair bir bilgi gelse de, Belediyeler özelinde geçerliliğini koruyor, en azından uygulamada.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın yerelde hayata geçirilmesi için yine TBB’nin içinde olduğu yapının bu konuda öncülük etmesi ve yaygınlaştırılması söz konusu. En azından buna dair bir zemin var.

Kadın ve LGBTİ+ dostu belediyeciliğin geliştirilmesi için atılması gereken adımlar neler?

Yine deneyimlerime ve sürece bakarak söyleyebilirim ki bu hedefin gerçekleştirilmesi, kadın ve LGBTİ+ örgütlerin mücadeleleri ve belediyelerle geliştirdikleri katılımcı iş birlikleri ile mümkün olacak.

Yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyete dayalı politika geliştirebilmesini sağlayacak en önemli unsur, yerel eşitlik mekanizmalarının oluşturulması, yerel eşitlik planlarının yapılması, sivil toplum örgütleri ile güçlü yoldaşlıklar, danışma mekanizmalarının kurulması. Aynı zamanda her bir hak başlığına yönelik belediyelerin yerel stratejilerinin geliştirilmesi gerekmekte.

Kadın ve LGBTİ+ hareketlerine yönelik siyasi baskı, süreci zorlaştırsa da Türkiye’deki onlarca yıllık feminist hareketin tarihine baktığımızda görüyoruz ki, mücadele etmenin, daralan alanları açmanın yaratıcı yolları her zaman bulundu. Yine bulanacaktır.


Etiketler: insan hakları, kadın, kent hakkı, barınma, sağlık, siyaset, özel haber, yerel seçim
2024