14/01/2020 | Yazar: Ali Erol

Ocak’ın ilk haftasından homofobik nefret “köşe”lerini Şereflikoçhisar Çengel, Türkiye, Antalya Hilal ve Isparta Haber32 yazarlarından seçtik…

“Bekâra ev vermekten çekinenleri daha da sıkıntılı gelecek beklemekte” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını sizler için yeni yılda da okumaya devam ediyoruz.

2020 Ocak’ın ilk haftasından cinsiyetçi ve homofobik nefret “köşe”lerini Şereflikoçhisar Çengel, Türkiye, Antalya Hilal ve Isparta Haber32 yazarlarından seçtik.

Şereflikoçhisar Çengel, Mehmet Çetin: “Batı elbisesi bize uymaz. Eş ile partner birbirine eş olamaz”

İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik cinsiyetçi, homofobik ve transfobik nefret nakaratını Şereflikoçhisar Çengel gazetesinden Mehmet Çetin, üç bölümlük “İstanbul Sözleşmesi” başlıklı yazısıyla devralıyor.

Şereflikoçhisar Çengel “köşe” yazarı, Aralık’ın son haftası başladığı “İstanbul Sözleşmesi” başlıklı dizisinin ilkinde, “Aile yapımızı tehdit eden bir sözleşme” nakaratıyla “köşe”sini açıyor. “Evlilik dışı cinsel münasebet ile din ve ahlâk ölçülerine uymayan her nevi aşırılık” diyerek “fuhuş” tanımı yapıyor, “kadının kadınla ve erkeğin erkekle” her türlü “münasebet”i aynı tanımın içine atarak “köşe”sine devam ediyor. Nihayet “cinsel yönelim” ve “sapıklık” terimlerini de nakaratına katarak “köşe”sini taçlandırıyor.

Şereflikoçhisar Çengel “köşe” yazarı, yeni yılın ilk günü, aynı başlık altında devam ettiği “köşe” serisini “fıtrat” ile açıyor: “Cinsiyet kavramını, fıtrî istikametinden çıkarıp, kamusal alana taşıyarak oluşturulan alanda yeni tabir ve kavramlarla yeni bir dünya kurup, mefhumlar üzerine bina edilen bu mevhum dünya, insana huzuru getiremedi ve getiremeyecek de.”

İstanbul Sözleşmesi’nde, “herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaması istenen vasıflar arasında ne yazık ki toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim de âdeta sokulurcasına sıralanır” diyerek dert yanan Şereflikoçhisar Çengel’den Mehmet Çetin, “cinsel yönelim” olarak, adını anmadan sadece heteroseksüelliği işaret ediyor: “Cinsel yönelim, kadının erkeğe, erkeğin kadına yönelik cinsel yönelim duyması, yaratılışta olan bir gerçektir. Kendi cinsine yönelim duyulması ya da istemesi ise sağlıklı ve sağduyulu insanın ve toplumun kabul etmeyeceği bir durumdur. Bu vaziyet, bizim yapımıza zıttır. Fert ve cemiyette zuhur eden hata, kabul edilmese de bir gerçektir. Ancak bu gerçeklik, ona imkân ve fırsat vermeyi gerekli kılmaz.”

Şereflikoçhisar Çengel “köşe” yazarı, bu noktada, haliyle geri ilk yazısına dönüyor ve sözü  “fuhuş” ile kaıyor: “İstikametinden sapan her cinsel yönelim, fuhuş kapsamına girer ve fuhuş ise toplumun yapısını sarsarak yıkan bir dinamittir. Dolayısıyla fuhşa, hangi unvanlar verilirse verilsin, nasıl bilimsel tabir ve terimler getirilirse getirilsin nihayetinde bir sapmadır, meşruiyet sağlanmamalıdır.”

“Tuzak dolu sözleşme” alt başlıklı üçüncü bölümde ise Şereflikoçhisar Çengel “köşe” yazarı Mehmet çetin, “Sözleşmedeki “toplumsal cinsiyet” tanımı içindeki “cinsel yönelim” sapıklığı meşrulaştırmanın yanında ne manaya geldiğini bilir bilmez “partner”, hayatımıza sokulmaya çalışılır.” diyor ve “Bekâra ev vermekten çekinenleri daha da sıkıntılı gelecek beklemekte.” uyarısında bulunuyor: “Şimdi, bu sözleşmeye göre beraber nikâhsız yaşamak isteyen kız ve erkek öğrencilere; cinsel eğilimlerine sağlanan özgürlükle meydan bulan cinsel sapıklara, kiralamak istedikleri evinizi vermediğiniz zaman toplumsal cinsiyet ayırımı suçlamasıyla mahkemeye düşmek hiçten bile değil!”

Türkiye, Hikmet Köksal: “cinsiyeti izafileştirip eşcinselliği meşrulaştıran, aileyi topyekûn imha eden”

Türkiye gazetesinden Hikmet Köksal, senenin ilk haftasına, “Çok geç olmadan!” başlıklı “köşe” yazısına, ABD’den homofobik nefret suçlarına karşı yasal düzenleme ve uygulamadan yakınarak başlıyor.

Türkiye gazetesinden “köşe” yazarı, “çok geç olmadan” sözü, İstanbul Sözleşmesi’ne bağlıyor: “Dünyaya verdiğimiz en değerli kurum olan ailenin varlığının devamı için ailenin merkezinde duran kadınların maruz kaldığı şiddetin önlenmesi elbette gerekir. Ancak bunun yolu, cinsiyeti izafileştirip eşcinselliği meşrulaştıran, aileyi topyekûn imha eden “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesi değildir.”

Gene Türkiye gazetesinden Cihangir Yıldız, “İstanbul Sözleşmesi’nin paratoner etkisi” başlıklı yazısında, ““eş” kavramı, İstanbul Sözleşmesi ile “eş ve partner” hâline getirilerek, eşcinsel evliliklerin de önü açılmıştır!..” nakaratını tekrar ediyor.

Antalya Hilal, Mustafa Ece: “erkekler erkeklerle yetinip (eşcinsel ilişki kurup), kadınlar da kadınlarla yetindiğinde (lezbiyen ilişki kurduğunda)”

Antalya Hilal’den Mustafa Ece, “Bu Günü İnsanca Nasıl Yaşarız-5” başlıklı “köşe” yazısını “Kur’an’ı Kerim” ile açıyor ve sözü, “Kadın erkek ilişkilerindeki aile ortamını yıkan ama aileyi koruduğu iddia edilen uygulamaların kanunlaştırılması.”na getiriyor. Ve gelsin “felâket”: “erkekler erkeklerle yetinip (eşcinsel ilişki kurup), kadınlar da kadınlarla yetindiğinde (lezbiyen ilişki kurduğunda)”

Isparta Haber32, Havva Bütün saraç: “Uyuşturucuya, alkolizme, LGBT'ye "dur" diyebildik mi?”

“Isparta’nın ilk haber sitesi” Haber32’den Havva Bütün Saraç, yeni yıla girerken, “LGBT’lerin insan haklarının ihlal edilmediği bir yıl diliyorum” diyen köşe yazarlarının tersine, her türlü ayrımcı söylem ve nefreti “2020 Ne Getirsin?” başlıklı “köşe” yazısından saçmakta beis görmedi.

2019 muhasebesine, “Mülteci çocukların üremesi canımızı iyiden iyiye sıkarken kedimizi köpeğimizi okşadık çocuk niyetine...” sözleriyle başlayan Haber32 “köşe” yazarı, hızını alamayarak elbette sözü “LGBT”ye de getiriyor: “Gücümüz kaldı mı İsrail'e, ABD'ye, Çin'e meydan okumaya? Batı'nın tek dişi kalmış medeniyetine kafa tutmaya. Uyuşturucuya, alkolizme, LGBT'ye "dur" diyebildik mi? Cesaretimiz var mı putları reddetmeye, "Allah' tan başkasına eğilmem" demeye?..”

Not: Bu haberde, alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.


Etiketler: medya
2024