03/01/2015 | Yazar: Kaos GL

‘Zabel Yesayan’ı Bulmak’ belgeseli BÜKAK’ın ev sahipliğinde Türkiye’de ilk defa bir üniversitede, Boğaziçi Üniversitesi’nde gösterildi.

Boğaziçi Üniversitesi’nde ‘Zabel Yesayan’ı Bulmak’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“Zabel Yesayan’ı Bulmak” belgeseli BÜKAK’ın ev sahipliğinde Türkiye’de ilk defa bir üniversitede, Boğaziçi Üniversitesi’nde gösterildi.
 
Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü (BÜKAK), geçtiğimiz günlerde “Zabel Yesayan’ı Bulmak” adlı belgesel gösterimine ve ardından belgesel yönetmenlerinden Talin Suciyan’la yapılan söyleşiye Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Salonu’nda ev sahipliği yaptı.
 
Film gösteriminden önce BÜKAK üyelerinden Zeynep Nisan Günç neden böyle bir belgesel gösterimi yapma ihtiyacı duyduklarından bahsetti. Daha sonra film gösterimi ve Talin Suciyan’la söyleşiyle devam eden etkinlikte Zabel Yesayan’a ve hayatına dair çeşitli sorulara cevap oluşturulmaya çalışıldı.
 
Yesayan’ın yazdıkları ile günümüzdeki savaş koşulları arasındaki benzerlik
 
Film gösteriminden önce konuşan Günç, Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü olarak bu yılın 1915 Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümü olması dolayısıyla bu konuyla ilgilenmeye başladıklarından bahsetti. Bu konu üzerine yaptıkları çalışmalarını, yazdığı yazılarla ve tanıklıklarıyla dikkat çeken Ermeni kadın yazar Zabel Yesayan üzerinde yoğunlaştırmak istediklerini belirten Günç, bu süreçte Zabel Yesayan’ın Yıkıntılar Arasında, Silahtarın Bahçeleri, Sürgün Ruhum (My Soul in Exile) adlı kitaplarını ve Bir Adalet Feryadı içindeki yazılarını incelediklerini belirtti.
 
Özellikle 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Haftası etkinlikleri çerçevesinde gerçekleştirdikleri “Türkiye Artık Göçmenler Ülkesi” panelinde savaşın ve göçmenlik durumunun yarattığı tahribatı konuştuklarını ve Zabel Yesayan’ın Yıkıntılar Arasında kitabında kaleme aldığı tanıklıklarını da okuduktan sonra bugün yaşananların 100 yıl önce yaşananlardan çok da farklı olmadığını gördüklerini söyledi. Yesayan bu metinde, katliam sonrasında gittiği bölgede karşılaştığı tabloyu, hem yaşananlara hem de kendi deneyimlerine yer vererek anlatıyor. Katliamda ölen insanlardan sonra tutulan yası, geride kalan yaşlıların, kadınların ve yetimlerin durumunu okuduklarında katliamın ortaya çıkardığı sonuçların günümüzdeki savaş tablosuyla ne kadar benzer olduğunu fark ettiklerini ifade etti. Okuma çalışmalarına devam ederken karşılaştıkları “Zabel Yeseyan’ı Bulmak” adlı belgeseli kulüp içerisinde izledikten sonra böyle bir gösterim düzenleyip yönetmenlerden Talin Suciyan ile bir söyleşi yapma kararı verdiklerini söyledi.
 
Yesayan’ın hayatı…
 
“Zabel Yesayan’ı Bulmak” Lara Aharonian ve Talin Suciyan yönetmenliğinde 2008 yapımı bir belgesel. Bu belgesel, 1878’de Üsküdar’da doğan Zabel Yesayan’ın hayatını günümüzdeki akrabalarının ve çeşitli biyografilerin ışığında ele alıyor. Önce kaynayan siyasi ortamın da etkisiyle 1895’te Paris’e gidip Sorbonne Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alan, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ve yeni anayasal düzene geçilmesiyle beraber Türkiye’ye geri dönen Zabel Yesayan 1909’da Adana ve çevresinde yaşanan Ermeni Katliamı’na tanıklık etmesi ve yetimlerin durumunu rapor etmesi için görevlendirilir. Bu tanıklıklarını Yıkıntılar Arasında adlı en önemli eserinde kaleme alır. 1915 katliamından son anda kurtularak Bulgaristan’a kaçan Yesayan, enternasyonel Sovyet Ermenistan’a umut bağlar ve oraya gidip Fransız Edebiyatı eğitimi vermeye başlar. Yesayan Sovyetler’e karşı da geliştirdiği muhalif duruşu sebebiyle ajanlıkla suçlanır ve Sibirya’ya doğru olan sürgün yolculuğu sırasında 1943 yılında öldüğü tahmin edilir. Belgeselde bu genel bilgilerden çok daha fazlasını, Zabel Yesayan’ın hayatına ve eserlerine dair çeşitli anekdotlarla bulma imkanı yakalayacağınızı söylemekte fayda var.
 
Türkiye’de ilk defa bir üniversitede gösteriliyor
 
Gösterimin ikinci kısmında filmin yönetmelerinden Talin Suciyan’la film üzerine küçük bir söyleşi gerçekleştirildi. Öncelikle kendini tanıtarak başlayan 10 Nisan 1978 İstanbul doğumlu olan Talin Suciyan İstanbul Üniversitesi Radyo-Televizyon Yayıncılığı Bölümü’nden mezundur. Şu an Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. olarak çalışıyor.
 
Talin Suciyan bu belgeselin Amerika ve Avrupa’da birçok üniversitede gösterilmesine rağmen, Türkiye’de ilk defa bir üniversitede gösteriliyor olmasından dolayı duyduğu memnuniyeti ve minnettarlığı belirtti. Ardından neden böyle bir belgesel çekmeye karar verdiklerinden ve belgeselin çekim sürecinden bahsetti. 2007 yılı baharında bir yaratıcı yazın seminerine katılmak üzere Yerevan’a gittiğini orada Lara Aharonian ile tanışıp, bu seminer çerçevesinde Zabel Yesayan’ın eserlerini okuduklarını anlattı. Daha sonra Yesayan’ın ailesinin Yerevan’da yaşadığını öğrendiklerini ve onlarla görüşmeye giderek başlayan çalışmanın bir belgesel projesine evrildiğini belirtti. Belgeselin Türkçe altyazısınınsa yine Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde yer alan Mithat Alam Film Merkezi’nde, Özcan Vardar’la birlikte yapıldığını belirtti. Bu belgeseli yapmaktaki birinci amaçlarının Zabel Yesayan’ın hayatının tam bir biyografisini hazırlamaktan ziyade farklı siyasal bağlamlarda, örneğin, diyasporada, Sovyet Ermenistanı’nda ve daha sonra bağımsız Ermenistan’da Zabel Yesayan üzerine kurulan söylemlerde nasıl boşluklar oluşturulduğunu ve bu boşlukların nasıl yeniden üretildiğini göstermek olduğunu söyledi.
 
Zabel Yesayan’ın Türkiye’de olduğu kadar Ermenistan’da da çok tanınmadığına ve bunun nedeninin neler olabileceğine dair soruya bunun birçok nedeni olabileceğine işaret ederek cevap veren Suciyan, bunlardan bazılarının kendisinin her zaman sistem karşıtı muhalif bir duruşu olmasından, kadın olmasından veya Batı Ermenicesi’yle ilgili yoğunluklu çalışmalar yapılamamasından kaynaklı olduğuna değindi. Bu belgesele Amerika ve Avrupa’da gelen tepkiler sorulduğunda ise farklı yerlerde çok farklı tepkiler geldiğini söyledi. Örneğin Amerika’da Zabel Yesayan’ın kitaplarına olan ilginin arttığına, Beyrut’taki gösterimden sonra belgeselin okullara dağıtılmaya başlandığına değindi. Bir başka soru, Marc Nichanian’ın Zabel Yesayan’ın kitaplarından bahsederken 1915 sonrası yazdığı hiçbir eserinin 1909 Adana Katliamı’ndan sonra oraya gidip tanıklıklarını kaleme aldığı Yıkıntılar Arasında kitabının yarattığı etkiye ve felaketi anlatma haline yaklaşamadığı yorumu üzerineydi. Sorunun devamınysa bu farkın Yesayan’ın Adana’da yaşananları tecrübe etmemesinden ve sadece tanıklık etmesinden dolayısıyla olaya mesafelenebilmesinden fakat 1915 katliamı sırasında felaketin direk içinde yer almasından kaynaklı olup olamayacağına dairdi. Suciyan, Marc Nichanian için yas dışında bir edebiyat olamayacağını belirtip aslında belgesele ilk başladıklarında bu fikrin onlara çok keskin geldiğini fakat şimdi bu belgeseli izlediğinde belki de bir yastan başka bir şeyin gerçekten mümkün olmadığını düşündüğünü söyledi. Bu yüzden bu konuda Nichanian’a hak verilebileceğini söyledi.
 
Haber: Hilal Bayar, Ronay Bakan 

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam