24/06/2009 | Yazar: Lale Düşnar

Aile içi şiddetle mücadelede bir kapıyı daha aralamak..

Aile içi şiddetle mücadelede bir kapıyı daha aralamak..

‘Dünyada en fazla anne babamıza güveniriz. Eğer en güvendiğiniz insanlar sizi istismar ederlerse, artık hiç kimseye güvenemezsiniz’
 
Nüfusbilim Derneği, 2004 yılında kurulmuş bir dernek. Amaçları, nüfusbilim alanında bilimsel nitelikli araştırmalar yürütmek, bu alandaki ortak çalışmaları desteklemek-duyurmak, alan çalışanları arasındaki mesleki dayanışma, iletişim/etkileşimi artırmak, kamuoyu ve baskı grupları oluşturmak. Üyeler akademisyen, araştırmacı ve bürokratlardan oluşuyor. Kuruluşundan beri Türkiye’de ‘iç göç hareketlerinin analizi’, ‘uluslararası göçün boyutları’, ‘namus cinayetlerinin dinamikleri’, ‘gençlerde cinsel sağlık ve üreme sağlığı araştırması’ gibi çalışmaları gerçekleştiren derneğin son faaliyeti ensest üzerine. Sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen nüfus politikaları ve stratejilerinin oluşturmasını hedefleyen Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) işbirliğiyle yürütülen bu araştırmanın amacı, birkaç akademik çalışma dışında çok az bilinen ‘ensest sorununu tüm boyutlarıyla saptamak, konuya dikkat çekerek farkındalığı artırmak ve konuşulur kılmak’. Yani aile içi şiddetle mücadelede bir kapıyı daha aralamak...
 
UNFPA ve Nüfusbilim Derneği, 23 Haziran’da Ankara’da, ‘Türkiye’de ensest sorununu anlamak’ başlıklı bir toplantı düzenlediler ve bu araştırmanın sonuçlarını açıkladılar. 
 
Girişteki söz, araştırmaya katılan bir psikologa ait. UNFPA Basın bildirisinde de değinildiği gibi ‘Ensest bütün dünyada tanımı bir kültürden diğerine değişmekle birlikte üzeri örtülen, konuşulmayan bir olgu. Ensestin insan hakları ihlali olduğu, tüm uluslararası sözleşmelerde yer alan bir gerçek. Öyle ki bireyin beden bütünlüğünü, mahremiyetini, üreme haklarını elinden alan bu durum, genellikle çocuk yaşta başlayarak uzun süre ‘aile bütünlüğünü’ bozmamak adına gizli kalarak devam ediyor ve kişinin gelecekteki yaşamı için de gerek psikolojik, gerek sosyal, gerekse cinsel anlamda tehdit oluşturuyor. Ensest, yol açtığı sosyal sonuçların yanı sıra bir cinsel şiddet olgusu olarak kısa, orta ve uzun vadede üreme sağlığı açsından da birçok sağlık sorununa neden oluyor’.
 
Nüfusbilim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hilal Özcebe’nin de vurguladığı gibi ‘bu çalışma, alandaki eksiklerin ve ihtiyaçların tespit edilmesi, ayrıca yasa yapıcı ve uygulayıcılara veri sağlaması açısından önemli bir boşluğu dolduruyor ve bundan sonraki çalışmalara altyapı oluşturuyor. Araştırma sonuçları, dünyadaki pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de haklarına ulaşmakta güçlük çeken çocukların karşılaştığı ve ne yazık ki toplumun çoğunluğunun yok saydığı ensest vakalarında müdahale alanlarının belirlenmesini sağlayacak’.    
 
Alanur Çavlin Bozbeyoğlu tarafından sunulan araştırma sonuçları raporuna gelince; üzerinde düşünülmesi gereken bir hayli ayrıntı var. Veri toplama üzerine kurulmuş bu 1,5 yıl süren çalışmada, sadece ensesti değil, onu çevreleyen sorunlar ağını da anlamaya çalışmak üzere farklı mesleklerden uzmanların deneyimleri paylaşılmış: öğretmen, hekim, ebe, polis, hâkim, savcı, avukat, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, sosyolog ve sivil toplum kurumu çalışanları. Adana, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul ve Kocaeli’nde saha çalışması yapılmış; şu sorulara cevap aramak için: Mağdur kim, Saldırgan kim, hangi davranış ensest, nasıl yaşanmış, neden açığa çıkmamış, nasıl açığa çıkarılmış, mağdurlar uzmanlara nasıl ulaşmış, ensest yaşanan evdeki aile ortamı ve diğer çocukların durumu nasıl, olayın açığa çıkmasından sonra mağdur ve saldırgan hangi hukuksal, psikolojik, sosyal, tıbbi destekler almış, sorunun saptanması ve çözümüne dair mevcut işleyiş nasıl gibi bitmeyen sorular...
 
Raporda verilen Ana bilgiler ise şöyle:
 
ENSEST, AİLE İÇİ ŞİDDETİN SİSTEMLİ BİR PARÇASI
 
Ensestin Tanımı: Birbiriyle evli olanlar dışındaki aile üyeleri arasında sözlü-sözsüz, fiziksel, görsel her türlü erotik davranış. Taciz edenin cinsel uyarılması ya da tatmini için çocuğa veya gence yönelmiş her türlü davranış. Taciz edenin kim olduğu konusunda temel kriter ise kan bağı değil. Yani baba, anne, abi, abla, amca, dayı, teyze, hala ve dede gibi akrabalara ek olarak enişte, üvey anne-baba, üvey kardeşler de bu grupta. 
 
Ensest vakalarının genel özellikleri:
 
Mağdur her yaştan olsa da kız çocukları ön planda. Aynı evden birden çok kız ve erkek çocuk, aynı zamanda ya da farklı zamanlarda istismar edilebiliyor. İstismar genellikle dokunma, okşama gibi tacizlerle başlıyor. Bazılarında taciz artarak devam ediyor ve anal-vajinal tecavüze varabiliyor. Saldırgan genellikle mağdurun direncini yok etmek için tehdit ya da ödüllendirme yöntemini kullanıyor. Kendisini, annesini öldürmek, diğer kardeşlere tecavüz etmekle korkutmak gibi. En güvendiği ve sevgi ilişkisi kurduğu kişiler söz konusu olduğunda mağdurun karşı durması ve bu çemberin dışına çıkması çok zor.
 
Saldırgan, her yaşta ve farklı sosyo-ekonomik özelliklere sahip. Neredeyse tamamı erkek. Çoğunlukla pedofil değiller. Her zaman da şiddete başvurmuyorlar. Gündelik hayatlarını herkes gibi sürdüren insanlar. Alkolik ya da devamlı işsiz olmak gibi ortak bir noktaları da yok. En sık yaşanan, baba-kız ve baba-oğul arasındaki istismar ilişkisi. Sık karşılaşılan bir durum da saldırganın daha önce ailesi tarafından taciz edilmiş olması. Çoğu, istismarı normalleştirerek bir suç-kötülük olarak kabul etmiyor ve reddediyor. 
 
Aile ortamı: Ensest yaşanan ailelerin çoğunluğu çekirdek aile formunda. Yüksek gelir grubundaki ailelerde ensest fark edildiğinde, genellikle sorun kendi içlerinde çözülmeye çalışılıyor. Gebelik, ensestin ortaya çıkmasında önemli bir etken. Ensest yaşanan aileler genelde dışardan problemli görünen aileler değil. Sorunun fark edilmesi ve çözümü konusunda en büyük rol ise anneye düşüyor. Ama anne bazen ensesti fark edemediği gibi saldırının varlığına da inanmayabiliyor. İnansa da ensesti durdurmaya gücü yetemeyebiliyor. Mağdura destek veremeyen anne, saldırgandan daha çok suçlanabiliyor.
 
Ensest nasıl açığa çıkıyor?: Çocuklar, cinsel istismar konusunda doğrudan ya da dolaylı olarak mutlaka bilgi veriyorlar. Yaşı ile uyumsuz konuşmalar, başarısızlık, altını ıslatma, garip davranışlar gibi... Aynı evde birden fazla çocuğun tacize uğraması ensestin ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. İstismarın büyük kardeşle başladığı vakalarda sıra küçük kardeşlere geldiğinde, kendi istismarında ses çıkarmayan büyükler bu kez duruma müdahale ediyor genellikle. Buna, kendilerinin suçlu olduğu şeklindeki psikolojik baskıdan kurtulabilmeleri de yol açıyor. Okullar, ensestin ortaya çıkmasında çok önemli bir yere sahip.
 
Saldırganın çocuğun yakını olması ve ensesti normalde kendini güvende hissetmesi gereken kendi evinde yaşaması, çocuğun istismarı dillendirmesini zorlaştıran bir durum. Çoğu çok küçük olduğu için yaşadıklarının ne olduğunu anlayamayacak durumda. Aile bireyleriyle ilişkinin böyle bir şey olduğunu da zannedebiliyorlar. Hatta oyun olarak algılayabiliyorlar. Anlayamadıkları için tepki gösteremiyorlar. Ensesti dillendirmemenin bir nedeni de, çocuğun kendini suçlaması, yalnız hissetmesi ve sadece kendisinin başına geldiğini sanması. Saldırganın aile içinde sahip olduğu otorite de olayın ortaya çıkmasını engelleyici bir faktör.
 
Bir diğer durum da aile fertlerinin mağdura gerekli desteği verememesi ya da bunu yapmakta gecikmesi. Mağdurların tercih ettikleri yollardan biri ise erken yaşta evlenip evden uzaklaşarak kurtulmaya çalışmaları. En korkuncu mevcut namus anlayışı sonucu aile fertlerinin ensesti fark ettikleri halde ses çıkarmamaları. Bir başka sorun da hem saldırgan hem de mağdur kendi çocukları olduğu için sessiz kalan ebeveynler.
 
Ensestin yaşandığını bilmek tek başına yetmiyor. İlgili kurumlara başvurulduğunda, olayın nasıl seyredeceği mağdurla ilk karşılaşan uzmanın tavrına bağlı. Ne yazık ki donanım eksikliği çocuğun aleyhine sonuçlanabiliyor. Gerek sağlık kuruluşlarında, gerekse okul, karakol, savcılık ya da SHÇEK’te bu konuda çok disiplinli bir birimin olup olmaması çok önemli. Ancak uzmanlar şüpheyi değerlendirmekte her zaman yeterli olamıyorlar.
 
Ensestin açığa çıkması sonrası: Mağdurun çok fazla yıprandığı, hayli zorlu bir süreç. Defalarca alınan ifadeler, davaların görüldüğü mekanların çocuklara uygun olmaması, fiziki delillerin zorunlu kılınması, her kurumda ve şehirde çocuk ruh sağlığı uzmanının olmaması, mağdurun can güvenliği ve maddi-manevi ihtiyaçlarının karşılanamaması, dışlanma ve damgalamalarının engellenemeyişi, SHÇEK’e bağlı kurumlara yerleştirilmelerin yarattığı gerginlik gibi.. 
 
Uzmanlar açısından da gayet sorunlu bir süreç: Cinsel istismar konusunda bilgi eksikliği, ensest bildirme sırasında uzmanların güvenlik sorunları yaşamaları, bütün bu süreçle boğuşurken kendi ruh sağlıklarının bozulabilmesi, cinsel istismar şüphesinin ihbar edilmesi yasal bir sorumluluk olsa da bu konuda ikilemde kalmaları; genellikle rehber, hekim ve psikologlarda görüldüğü gibi ensesti yargıya taşımanın her zaman mağdurun yararına olmayacağını düşünmeleri, iş yükünün fazlalığı gibi…
 
Bütün bu araştırmaların sonucunda ortaya çıkan şu:
 
Temel hedef, ensest karşısında iyi işleyen bir sistem geliştirmek. Çocuğun kendisini ifade edeceği bir ortam ve farkındalık oluşturmak. Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumları bu konuda çalışmak için daha uygun kurumlar. 
Farklı mesleklerin eğitim ihtiyacının giderilmesi de gerekiyor. Çünkü duyarlılık, iyi niyet ve kararlılık tek başına yetmiyor. Yerinde yönlendirmeyi, ancak gerekli donanıma/bilgiye sahip olmak getirebiliyor. Bir başka güçlük de yargılanma sürecinde. Bir defalık, sesli-görüntülü kayıt yoluyla çocuğun ifade sırasında örselenmesini engellemek mümkün.
 
Ayrıca ensesti açığa çıkarmak için etkili iletişim yolları olması gerekiyor, şahsi başvuruları ve ihbarları kolaylaştırmak açısından. Örneğin ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı ya da aile içi şiddet ve cinsel istismarla mücadele alanında çalışan STK'ların tanınması, tanıtılması. Uygulamalarda da standart bir yöntem izlenmesi, çocuklar ve anneleri için barınma ihtiyacının karşılanması, mağdur ve aile bireylerine ruh sağlığı ve rehabilitasyon hizmetlerinin verilmesi, durumun medyaya aktarılmasında hem mahremiyete saygı duyulması hem de ihbarların teşvik edilmesi gerekiyor. 
 
Bu çalışmadan çıkan sonuçlardan en önemlisi, ensestle mücadele için çok disiplinli bir grubun birlikte çalışması ve bu çalışma tarzının kamu kurumları tarafından sahiplenilmesi gereği. Özellikle de sürekliliğin sağlanması. (Araştırma ekibi Alanur Çavlin Bozbeyoğlu, Ece Koyuncu, Filiz Kardam, Ayşen Ufuk Sezgin, Altan Sungur, Hacer Taşçene, Nihan Yolsay, Ömer Akınsoy, Zeynep Alpar ve Emine Bademci'den oluşuyor).


Etiketler: kadın
İstihdam