03/08/2023 | Yazar: Yıldız Tar
İçine don giymeyen, kafaları karıştıran Kahpe Feleknaz kim? Seyirci Feleknaz’da ne buluyor? Kahpe Feleknaz’ı yaratan Emre Ozan Yıldız, sahnelerin yeni divasının kirli çamaşırlarını KaosGL.org için ortaya döktü.
Onu ilk, “İçime de iç çamaşırı giymedim” videosuyla tanıdım. Seyircisine neden iç çamaşırı giymediğini, İzzet Yıldızhan’ın Gülşen’e “Külotla sahneye çıkılmaz” sözüne nazireyle anlatıyordu. Sonrası bol bol stalk, tüm videolarını izleme, gidebildiğim kadar geriye gidip Kahpe Feleknaz’ın hayranı olma dönemi.
Kahpe Feleknaz şimdilerin deyimiyle drag queen. Bana kalırsa zenne ve köçek arasında gidip gelen biri. Feleknaz’ı yaratan Emre Ozan Yıldız ise mektepli bir tiyatro oyuncusu. Feleknaz’ın yoğun programından fırsat bulup kendisiyle konuşamadık ama Emre bizi kırmadı ve Ankara’daki gösterisi öncesi buluştuk. Hem Feleknaz’ın dedikodusunu yaptık, hem de pandemiden bugüne sahne hikayelerini konuştuk.
Kahpe Feleknaz bugünlerde sahnelerin tozunu attırıyor, seyircisine sataştıkça mutluluk saçıyor. Ama ilk başta Emre’nin hayatını değiştirmiş. Feleknaz’ın, Emre’nin depresyonla ve işsizlikle mücadelesinde nasıl bir dönüm noktası olduğundan başladık, Huysuz Virjin’le tanışamama hikayesine, sahnede politik mizahın yerine ve seyirciyle iç içe bir oyunun keyfine kadar daldan dala atladık…
“Her sahne yeni insanlarla, yepyeni bir deneyim”
Kahpe Feleknaz nasıl ortaya çıktı?
Pandemi öncesinde Antalya’da tiyatro eğitmenliği yapıyordum. Pandemi patlayınca dört beş ay işsiz kaldım. Sonrasında her yer açıldı ama tiyatrolar bir türlü açılmadı. Acilen para kazanmam, sahnede olmam lazımdı. 18 yaşımdan beri sahnedeydim, sahneden ayrı kalmak da bana pek iyi gelmedi. Tam o zaman klinik depresyondaydım bir de.
O süreçte kimseyle bir ekip kuramayacağımı fark ettim, eski ekibimi toplamam mümkün olmadı. Tek başıma bir gösteri planladım. İnteraktif olmasını istedim. Tek başına gösteriyi Emre olarak yapmanın pek mümkün olmayacağını fark ettim, daha doğrusu anksiyetelerim izin vermedi. Tek başına, interaktif bir gösteriyi Emre olarak yürütemezdim. O yüzden bambaşka bir karakter ararken Kahpe Feleknaz ortaya çıktı.
Kahpe Feleknaz’ın ilk sahnesi nasıldı?
Antalya’da tanıdık bir barda ilk çıktı sahneye Feleknaz. Tanıdığım bir yerdi, bu akşamı ayırın, ben bir şey deneyeceğim dedim. Ayakta elli kişi alan bir mekan. Sahneye çıktığım gece mekan tıklım tıkıştı. Kapıda kuyruk oldu resmen. O an, “Abla ben buna devam edeceğim galiba” dedim. (Gülüyor)
Feleknaz’ın senin anksiyetelerini yenmene, depresyonla mücadelene etkisi oldu mu? Feleknaz’ın senden farkı neydi ki sen anksiyetelerle boğuşurken o rahatlıkla sahneye çıkabildi?
Feleknaz’ı kendimden çok ayrı biri olarak görmüyorum. Oyunculukta da vardır ya, “O benim oynadığım bir karakter, ben değilim” deriz. Doğru, bu bir gerçek. Feleknaz, ben değilim ama bir yandan da benden apayrı biri de değil. Bu zihnin ve bedenin tecrübelerinden ortaya çıkmış birisi.
Feleknaz çok fütursuz, sınır aşan, ağzına geleni söylemekten hiç korkmayan birisi. Bu aslında benim depresyonumun tam zıttıydı. Feleknaz hem benim olmak istediğim biri hem de olmaktan çok korktuğum biri. Onun o özgürlüğü, lubunyalığından gelen gücü kendimi keşfetmeme de depresyonu yenmeme de yardımcı oldu. Seksen altı gün içinde sadece üç gün dışarı çıktığım günler oldu. O üç gün de sadece Feleknaz’ı oynamak için çıkmışım dışarı. Feleknaz yokken sosyal hayat da yoktu.
Feleknaz, pandemi ve sonrasında sosyal medyada da çok patladı. Instagramda, Tiktok’ta yeniden yeniden paylaşılan içerikler var karşıma çıkan. Bekliyor muydun böyle bir ilgi ve sevgiyi?
Bekliyordum, o videoları o yüzden yaptım zaten. (Gülüyoruz) Bütün çalışmalarımı zaten böyle bir şey olsun diye yaptım. Düşünüldü, tasarlandı, denendi, içimize sindi. Seyircinin sevdiği kadar ben de sevdim Feleknaz’ı. Gün sayıyorum bazen.
Bazen seyirciler, “Gelmek istiyorum ama korkuyorum Feleknaz bana sataşırsa” diyor. Bilmiyorlar ki ben de korkuyorum her seferinde. Bilet satılan o 70-80 kişi kim? Kimle olacağım? Kime sataşacağım? Nasıl insanlar? Ben de bilmiyorum ki. Her seferinde benim için de heyecanlı oluyor. Her sahne yeni insanlarla, yepyeni bir deneyim.
“Çocukluğumda Huysuz Virjin bana çok yardımcı oldu”
Seyircilere sataşmanın Türkiye’de en bildiğimiz örneği Huysuz Virjin’di. Yeni dönem drag performanslarda bu tarzın azaldığını, lip synchlerin ya da görüntüye dayalı bir tarzın yaygınlaştığını görüyoruz. Feleknaz’ın çıkışı ve yaptıkları beni televizyonda izlediğimiz Huysuz Virjin’e götürdü. Huysuz’un sana ve Feleknaz’a nasıl bir etkisi oldu?
Feleknaz hiç ortaya çıkmadan önce metin yazarı bir arkadaşımla karı-koca drag queenlik yapan bir çiftin hikayesini yazıyorduk. O sıra fark ettim ki, benim oyunculuğa merakımın gerisinde biraz da Huysuz Virjin var. Çocukluk fotoğraflarıma bakınca da fark ediyorum, ikili cinsiyetin dışında yer alan varoluşumu yaşamaya çalışırken Huysuz Virjin bana çok yardımcı olmuş.
Daha önce de doğaçlama tiyatro geçmişim vardı ama Feleknaz’ı yaratırken bahsettiğin performansların neredeyse hepsini izledim. Drag queenler Türkiye’de ne yapıyor, Avrupa’da ne yapıyor, geçmişte Türkiye’de ne yapıyorlardı, Avrupa’da ne yapıyorlardı? Tüm bunları araştırdım. Bahsettiğin tespite katılıyorum. Türkiye’deki drag queenlerin büyük bölümü biraz Avrupa’dan buraya göçürülmüş bir performans sergiliyor. Yanlış anlaşılmasın, bu iyi ya da kötü bir şey demiyorum. Çok beğenerek izlediğim performanslar da var. Ama bence sanat biraz da coğrafyadan gelişiyor, oradan besleniyor. Mesela Çehovyen tarzda öykü yazmayı burada deneyebiliriz. Ama kökünü buradan almayınca, doğrudan uyarlama olunca alımlayıcıdaki yeri başka oluyor…
Seyirciye, okuyucuya biraz dışarlıklı geliyor sanki?
Evet, biraz öyle. Bunu yanlış bulduğumda söylemiyorum. Ama özünü buradan, bu coğrafyadan alınca buradaki insanlara daha tutarlı, daha anlaşılır geliyorsun. Feleknaz’ın seyircisine bakınca görüyorum bunu. En son Antalya’da mesela ışığı açtırıp izleyicilere bakınca şok oldum. Mesela seks işçisi trans bir kadınla başörtülü bir kadın aynı anda izliyor, aynı anda gülüyor. Genç, yaşlı hetero erkekler var. Lubunyalar var. O kadar karışık, o kadar farklı ki seyirci birbirinden. Çünkü Feleknaz ve yaptıkları kimsenin yabancı olduğu bir şey değil. Tiyatro okurken çok kızdığım bir şey vardı, tiyatrocular hep buluşup işte bizim tiyatromuz bir türlü kendi sesini bulamıyor diye hayıflanıyor ama buna ilişkin hiçbir şey de yapmıyorduk. Feleknaz’la birlikte bu meselede içim biraz daha rahat bir oyuncu olarak.
Peki Feleknaz’la Huysuz Virjin birbirlerini tanır mıydı? Birbirlerini sever miydi?
Ben ilk sahneye çıktıktan sonra bir arkadaşım beni Huysuz’la tanıştıracaktı. Hatta ulaşmış ama hastanedeymiş. İlk sahnemden bir hafta sonra vefat etti. Kendimi çok tuhaf hissettim. Bir yandan da çok madi biri olduğunu da duymuştum, korkuyordum açıkçası. Yetişebilseydim, tanışsaydık muhtemelen beni çok madilerdi. Yattığı yer ışıkla dolsun…
“Daha fazla iş alayım diye kimliğimi bir kenara koyamam”
Seyfi Dursunoğlu, Huysuz’la kendisi arasına çok kalın bir çizgi ve ayrım da çiziyordu. Feleknaz’la kendin arasına o kadar ayrım çizmiyorsun. Bir parçan olduğunu söylüyorsun…
Dönemle alakalı belki de. Seyfi beyin de lubunya olmadığını düşünmüyorum açıkçası. Seyfi bey lubunya mıydı diye sormak geceleri gökyüzünde gördüğümüz o beyaz, kocaman şey ay mı diye sormak gibi.
O dönemde öyle var olmak sanırım onun kendi konfor alanıydı. Benim konfor alanım da bu. On beş yaşında aileme açıldığım değil patladığımdan beri hiçbir zaman geri adım atmadım. Konservatuvarda da, çalıştığım iş yerlerinde de herkes benim ibne olduğumu biliyordu. Bununla barışık olmayanla da barışmaya hiç niyetim yok çünkü bu benim gerçeğim. Birileri beni daha fazla sevsin, daha fazla iş alayım diye kimliğimi bir kenara koyamam.
Aklımıza ilk gelen Huysuz Virjin oluyor ama Fehmi Dalsaldı, Seyhan Arman’ın yarattığı Matmazel Coco, dönüp baktığım iki isim. Keşke üçümüz bir gün bir araya gelebilsek bir projede.
Huysuz Virjin yasaklandıktan sonra Dursunoğlu, Hürriyet Kelebek’teki söyleşide “eşcinsel belediye başkanı” sorusunu, “Belediye başkanı olabilir ama o bir yara ve ondan asla kurtulamayacak” diye yanıtlıyor. Sence de lubunyalık bir yara mı?
Lubunyalığın kendisi bir yara mı bilmiyorum ama lubunya olmak yaralayıcı bir şey. Dış dünyadan gelen sesler, bir süre sonra senin iç sesine dönüşüyor. O iç sesi bastırmak için dış sesler icat ediyoruz. Benim dış sesim Feleknaz oldu. Benden çok daha özgür. Benim söyleyemeyeceğim şeyleri söylüyor. Bazen Feleknaz’ın sahnede yaptığı şakalar Emre’nin gün içinde düşündüğü ama bunu şimdi söylersem beni tefe koyarlar dediği şeyler oluyor. Dur bir makyajımı yapayım, peruğumu takayım da o zaman yumurtlarım diye düşünüyorum.
Emre olarak söylersen tefe konacağın şeyleri Feleknaz söyleyince tefe konmayı bırak alkış kıyamet… Nasıl hissettiriyor bu durum?
Sinir bozucu. Bazen Feleknaz’dan nefret ediyorum. Benden daha ünlü. Instagram takipçisi benimkinin kaç katı bilmiyorum. Hatta benimle sevişmek isteyenlerin çoğu benden daha çok Feleknaz’la sevişmek istiyor. Bu, Kemal Sunal’a gidip Şaban’la sevişmek istiyorum demek gibi bir şey.
Peki Feleknaz sevişiyor mu? Sahnede yansıttığı kadar azgın biri mi?
Feleknaz sevişmiyor. Ulaşabilecek her yere ulaşsın bu bilgi. Feleknaz’la sevişmek istiyorlarsa para vermeleri lazım. Makyaj malzemeleri çok pahalı. Bedavaya et yok bundan sonra.
Köçekler, zenneler ve politik mizah
Bir yandan bu coğrafyada çok eskiden beri lubunya oynatma geleneği de var. Deyim yerindeyse lubunya oynatmayı seviyoruz. Zenneler, köçekler…
Sevilmez mi ya, çıldırdın mı sen?
Mesela 2016’da Kastamonu’da belediye başkanı düğünlerde köçek oynatmayı yasakladı. Ama şimdi Tiktok, Kastamonulu köçek videolarıyla dolu ve düğünlerde oynamaya devam ediyorlar. Feleknaz’ın tarzını da biraz zennelere, köçeklere benzetiyorum. Drag queen’den ziyade zenne derim…
Ben de öyle. Hatta afişlerimde bir ara zenne yazıyordu. Ama sanırım kelime anlamı birazcık kaydı ve seyircide karşılığını bulamadı. Oturup da herkese zennenin etimolojik kökeninden, Türk tiyatrosundaki yerinden bahsedecek gücüm de yok. Zenne kelimesi aslında tam karşılıyor Feleknaz’ı ama bugün daha ziyade erkek oryantal dansçılar için kullanılıyor zenne.
Feleknaz, seyirciyle iletişime giriyor. Korkutucu olduğunu söyledin söyleşinin başında. Sataşmaktan korktuğun seyirci profili var mı? Sanki Feleknaz, görmüş geçirmiş lubunyalara sataşmaktan biraz çekinir gibi geliyor bana. Cis hetero seyirciye sataştın mı genelde apışıp kalır. Ama lubunya seyirci öyle mi?
Bakıyorum gözüne, kesin lubunya, biraz da balamoz. Aman dikkatli yaklaş diyorum. Lubunyalar hem çok mutlu ediyor hem de birazcık korkutuyor. “Onun yaptığı güllüm ne, biz bu yaşa kadar neler yaptık” hissi oluyor sanki. Çok da iyi anlıyorum çünkü ben de aynısını benden genç lubunyalar için hissediyorum arada.
Feleknaz bir yandan politik meselelere de giriyor. Geçenlerde ODTÜ Onur Yürüyüşü’yle ilgili videosunu izledim mesela.
Bu meseleden bahsedeceğini biliyordum. İnsanlar bazen sadece seyirciye bulaşmamı, iki tango, bir türkü bekliyorlar. Ama ben böyle bir şeyi yaptım zamanında hayatta kalmak için. Artık hayatta kalmayı başardığıma göre, istediğimi yapmak istiyorum. Ben bir yandan muhalif bir oyuncuyum. Bunu yapan ilk de değilim. Daha önce erkek oyuncular yaptı ve alkışlandı. Ben yapınca garipseyenlerin fobisiyle alakalı biraz da. Ne kadar politik meselelere girmekten korksam da, yapmaya devam edeceğim. Benim, kimliğimin bir parçası bu.
Etiketler: kültür sanat