29/09/2021 | Yazar: Deniz Mutlu Taşyürek

Malezya’nın edebi tür bükücü romanları sınırları aşıyor.

Güneydoğu Asya tarihinin ve edebiyatının yeni yüzü: LGBTQ karakterler Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Deniz Mutlu Taşyürek, Marco Ferrarese’nin 28 Mayıs 2021 tarihli “LGBTQ characters give new face to Southeast Asian history and literature” başlıklı metnini KaosGL.org için Türkçeleştirdi.

Yüz yaşındaki İslami aziz Khidir, kanalda boğulmuş bir siyasi blog yazarının bedenini hayata döndürmek için yeşil cübbesiyle modern Kuala Lumpur’un Jamek Camii’nde belirir. Oradan da dünyayı “Ağız” adı verilen kötücül bir güçten kurtarmak için Pahang Eyaleti’ndeki Pekan’a seyahat eder.

Tanrıların ve tanrıçaların insan kılığında gizlendiği, ormanların karanlıkta parladığı ve altından yapılma uhrevi yolların yerküre ile gökyüzünü birbirine bağladığı bu çılgın ve zahmetli yolculuğun yarısında, bu gizemli kurtarıcının aynı zamanda gey olduğu ortaya çıkar. Gey ve lezbiyen cinselliğin geleneksel İslam hukuku altında halen cezalandırıldığı Malezya’da yazarların büyük ölçüde kaçınmaya çalıştığı bir şey.

Kuala Lumpur doğumlu yazar Joshua Kam ise bu duruma dair şunları söylüyor: “Malezya tarihinin, özellikle de sol ve queer tarihlerin bir portresini zamana dair bazı anlatılarda eksik olduğunu düşündüğüm bir netlikle çizmek istedim.”

Kam’ın ilk romanı How the Man in Green Saved Pahang, and Possibly the World[1], 2020’de Singapur’un prestijli Epigram Books[2] Kurgu Ödülü’nü kazandı. Gıpta ile bakılan bu 20.000 Singapur doları ($15,085) ederindeki ödül, o yıl ilk kez Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin on üye ülkesinden roman yazarlarının katılımına açılmıştı.

Kısmen masalsı bir macera, kısmen bilgi dolu yerel folklor eseri, kısmen de Malezya’ya dair tarihsel inceleme niteliği taşıyan, yüksek miktarda büyülü gerçekçilik ve yetişkinliğe geçiş temasıyla tatlandırılmış olan bu roman, edebi tür bükücü bir hikayeydi. Fakat kitabın en dikkat çekici özelliği, kahramanlarının büyük ölçüde LGBTQ karakterler olmasıydı.

Bu açıdan bakıldığında, Kam, Büyük Britanya’da yaşayan Malezyalı yazar Zen Cho’nun kitapları başta olmak üzere, Malezya’nın diğer yakın tarihte yazılmış İngilizce fantastik kurgu eserlerini takip ediyordu. Cho, Kraliyet Londra’sında geçen iki başarılı fantastik tarihi roman Sorcerer to the Crown[3] (2015) ve The True Queen[4] (2019) adlı kitaplarında ve ayrıca wuxia (dövüş sanatına odaklanan Çin’e özgü tarihi kurgu) türünden The Order of the Pure Moon Reflected in Water[5] (2020) adlı novellasında na-beyaz ve LGBTQ karakterlere yer vermişti.

Cho’nun günümüz Malezya’sında geçen yeni kitabı Black Water Sister[6] ise kısa bir süre önce Penguin Random House tarafından uluslararası düzeyde yayımlandı. Cho, bu kitapta da Amerika Birleşik Devletleri’nde büyüdükten sonra ailesinin memleketi Penang Adası’na taşınan Jess adında genç bir Malezyalı lezbiyenin hikayesini anlatıyor. Jess, vefat etmiş olan büyükannesinin gaipten gelen sesinin rehberliğinde yerel bir Çin tanrıçası olan Kara Su Bacı’yı yatıştıracak yöntemler bulmak durumunda kalıyor.

Cho’nun ve Kam’ın çalışmalarını diğer Malezyalı ya da Güneydoğu Asyalı romancılarınkinden ayıran bir şey var: Her iki yazar da hem konformist olmayan cinsel yönelimleri hem de kendi ülkelerinin tarihine dair tartışmalı kısımları keşfe çıkıyor. Bu tartışmalı tarihe, Malaya Ayaklanması da dahil. O süreçte Britanya, Malaya ve İngiliz Milletler Topluluğu’na ait birlikler, o zamanlar Malaya olarak anılan kolonyal Malezya’da ortaya çıkan komünist bir ayaklanmayı mağlubiyete uğratmıştı. 1948’de başlayan savaş, Malezya’nın Birleşik Krallık’tan bağımsız olmasının 3 yıl ardından 1960’ta sona erdi. 1968’de daha düşük ölçekli bir çatışma yeniden baş gösterdi ve nihayet 1989’da son buldu.

Çoğu Malay, Çinli, Hint ve yerli nüfustan oluşan grupların Müslüman, Budist, Hıristiyan, Hindu ve diğer dini gruplarla iç içe geçtiği bu ülkede her iki yazar da kendi kurguları ile ülkenin çok etnikli tarihini, dinini ve folklorunu harmanlıyor. Böylece, kendilerine özgü bir Güneydoğu Asya büyülü gerçekçiliğiyle Malezya’yı uluslararası okura tanıtıyorlar.

Cho, kendi kahraman seçimlerine dair, küresel ölçekte dağıtımı yapılan edebi eserlerde belli tiplerde karakterlerin yaygın olmasının derin tarihsel kökleri olan bir iktidar dengesizliğinin sonucu olduğunu söylüyor. Sözlerine “Fakat, beyaz heteroseksüel bir erkek hakkında bir hikâye yazmak, siyah heteroseksüel bir erkek hakkında ya da queer Asyalı bir kadın hakkında yazmaktan aslen daha doğal değil” diye devam ediyor. “Bence Amerika Birleşik Devletleri’nin ya da Birleşik Krallık’ın yayıncılık endüstrileri giderek kapsayıcı olmanın önemi konusunda daha bilinçli hale geliyor ama hala gidilecek çok yol var.”

Öte yandan Kam ise ilk romanının Güneydoğu Asyalılar tarafından ve onlar için yayımlanmış olmasına minnettar: “[Epigram Kurgu Ödülü için] benimle birlikte finale kalan Sunisa Manning’in kendi memleketi Tayland’a ilişkin söylediği gibi, bizimki gibi ülkeler sıklıkla buralı olmayan kişiler tarafından seyrediliyor, göz hapsine alınıyor ve teorilere konu ediliyor. Fakat biz geçmiş ya da gelecek üzerinde yeniden hak iddia eden diğer Güneydoğu Asyalı sesleri okuma fırsatını nadiren buluyoruz.”

Kam, geçmiş ile gelecek arasındaki dengeyi Khidir ve Gabe (daha sonradan Khidir’ın sevgilisi ve gönülsüz suç ortağı olan, Malezyalı-Hint Hıristiyan tercüman) ile Ling Mo Niang ve Toh Yun’un yakınsak hikayeleri yoluyla kuruyor. Ling ve Toh, Malaya Komünist Partisi’nin silahlı kanadı Malaya Ulusal Özgürlük Ordusu’ndan iki kadın savaşçıydı. Toh’un yeğeninin çocuğu Lydia, büyük teyzesinin ölümünün ardından, eski bir günlüğün içine gizlenmiş şekilde iki kadının birbirine yazdığı mektupları buldu. Malaya Ayaklanması ile ayrı düşen Ling ve Toh, birbirlerine yazdıkları duygu yüklü mektuplarda o dönemde kabul görmeyen aşklarını dile getiriyorlardı.

Kendisini gey olarak tanımlayan Kam, “Bence Malezyalıların birçoğunun hikayelerde LGBTQ karakterler görmek ile ilgili bir sorunu yok,” diyor. “Fakat queer bedenleri ve queer kişileri gerçek hayatta kutsal olarak görebilmek, yani onların da diğer herkes kadar nurlu olduğunu kabul etmek; belki de hâlâ yıkıcı hissettiren bu. Bazen yazdıklarım queer folklora olduğu kadar dini edebiyata dairmiş gibi hissediyorum. Benim için ikisi tam da aynı şey olabiliyor.”

Cho ise neden baş karakterlerinin çoğunun LGBTQ toplumundan olduğu sorusuna cevaben, heteroseksüel cis (kendilerini doğumlarında atanan cinsiyet ile tanımlayan) kişiler de dahil olmak üzere cinsiyet ve cinsellikle ilgilendiğini söylüyor. “Heteroseksüel cis karakterlerimin dahi geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini bir şekilde altüst etmeye meyilli olduğunu söyleyebilirim,” diye devam ediyor. “Tekrar etmek gerekirse, sadece ya da çoğunlukla heteroseksüeller hakkında yazmaktansa cinsiyetle çeşitli ilişkiler kuran ve farklı cinselliklere sahip olan karakterlere yer vermek bana daha doğal geliyor.”

Black Water Sister’da, lezbiyen olarak açılmanın ailesiyle ilişkilerini mahvedeceğini bilen Jess, ABD’deki modern yetiştirilme biçimi ile yeni yeni açığa çıkan Malezyalı kimliği arasındaki farklılıkları da müzakere etmek durumunda kalıyor. Bu aslında Cho’nun Malezyalı etnik grupların “komünalizmi geride bırakmak adına” kendi tarihleriyle bağ kurmaları gerektiğini iddia etme biçimlerinden biri. 

“Kamusal söylemlerimizin çok büyük bir kısmı korku ve yargılama üstüne, nüanslardan kaçınmak üstüne, Malezya’nın kendi yararı uğruna sömürdüğü çok sayıda marjinalleştirilmiş grubu silip geçerek bir tarafı kurban diğerini zalim ilan etme üstüne kurulu,” diyor Cho. Ardından da şunu ekliyor: Biz Malezyalı yazarlar, “kendi tarihimizden koparılıp atılmış olmaktan” mustaribiz.

“Malezya edebiyatında İngilizce eserler ancak 2000’lerde kaleme alınmaya başladığından değil. Ama daha önceki çalışmalara erişmek görece daha zordu,” diyor Cho. “Malezya’da bir kitap dükkanından Lloyd Fernando’nun Green is the Color’ı gibi önemli yerel kitaplar ya da K. S. Maniam’a ait çalışmalar almaktansa diyelim ki Jane Austin almak çok daha kolaydı.”

Fakat Cho aynı zamanda İngilizce edebiyatın Malezya’da büyümeye devam ettiğine ve geleceğin iyi göründüğüne inanıyor. “Görmek istediğim ise daha çok sayıda Malezyalı yazar ya da eserleri uluslararası ölçekte yayınlanan ve Çinli olmayan daha çok yazar.”

Bu esnada Kam ve Cho, kendi tarihlerinin ve cinsiyet çeşitliliğinin daha dürüst tasvirlerinin yapılabilmesi adına diğer Malezyalı ya da Güneydoğu Asyalı yazarlar için zemini hazırladılar. “Myanmar’da birçok açıdan bugünkü protestolarda başı çeken cesur queer ahaliyi düşünüyorum,” diyor Kam. “Her zaman buradaydık. Her zaman burada olacağız.”



[1] (ç.n.): Joshua Kam’ın kitabının yayımlanmış bir Türkçe çevirisi bulunmamaktadır. Kitabın ismi şu şekilde çevrilebilir: Yeşil Giyen Adam Nasıl Pahang’ı ve Muhtemelen Dünyayı Kurtardı

[2] (ç.n.): Singapur’da yer alan bağımsız bir yayınevi.

[3] (ç.n.): Kitabın ismi şu şekilde çevrilebilir: Kraliyet Büyücüsü

[4] (ç.n.): Kitabın ismi şu şekilde çevrilebilir: Gerçek Kraliçe

[5] (ç.n.): Kitabın ismi şu şekilde çevrilebilir: Saf Ay Yoldaşlığının Sudaki Yansıması

[6] (ç.n.): Kitabın ismi şu şekilde çevrilebilir: Kara Su Bacı


Etiketler: kültür sanat, yaşam, dünyadan
nefret