17/06/2021 | Yazar: Defne Güzel

Hak-lı Çarşambalar etkinlik serisinin üçüncüsünde Av. Hatice Demir cinsiyet uyum sürecinin hukuki boyutlarını anlattı.

Hak-lı Çarşambalar’da cinsiyet uyum süreci konuşuldu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL, SPoD ve 17 Mayıs derneklerinin ortaklaşa gerçekleştirdiği ve LGBTİ+’ların haklarına odaklanan Hak-lı Çarşambalar etkinlik serisinin üçüncüsünde Av. Hatice Demir cinsiyet uyum sürecinin hukuki boyutlarına ilişkin sunumunu gerçekleştirdi.

Etkinlikte ilk olarak Bülent Ersoy kanunu olarak da bilinen Medeni Kanun Madde 40 üzerindeki değişiklikler konuşuldu. Bülent Ersoy’un Türkiye’de kimliğini değiştirmek için açtığı çeşitli davaları anlatarak sunumuna başlayan Demir, “Bülent Ersoy’un açtığı davalar dört kere reddediliyor ve en nihayetinde mücadelesi sonucunda Türk Medeni Kanunu’nda değişiklikler yapılıyor” diye ekledi.

Cinsiyet uyum operasyonu davalarında evlilik ve tıbbi zorunluluk

Eski Medeni Kanun’da evliyken “cinsiyet değiştirme” için dava açılabildiğine fakat davanın sonucunda kişinin boşanmasına da karar verildiğine değinen Demir, yeni düzenlemeyle evli kişilerin bu davayı açamayacağına, davayı açtığı tarihte resmi olarak evli olamayacağına, ancak boşanmış veya hiç evlenmemiş şekilde davayı açabileceğine de vurgu yaptı. Ayrıca tıbbi endikasyon şartı olmadan yani tıbbi bir zorunluluk olmadan yasaya göre “işler” bir organın “işlemez” bir duruma getirilemeyeceğini de belirten ve bu bağlamda hukukun dilini de eleştiren Demir, cinsiyet uyum operasyonlarının büyük çoğunluğunun estetik sayılmadığını ve tıbbi zorunluluğunun ispatının şart olduğunu da ekledi. Bu anlamda mahkemenin izniyle gerçekleşen hastaneye sevk işleminde Demir, kişilerin kendi süreçlerini yürüttükleri hastaneye sevkini istemesinin büyük kolaylık sağlayabileceğini söyledi. Aksi halde mahkemenin keyfi olarak en yakın hastaneye yahut adli tıpa sevk edebileceğinin de altını çizdi.

“Üreme yeteneğinden sürekli olarak yoksun bırakılma” şartı

Üreme yeteneğinden sürekli olarak yoksun bırakılma şartında yapılan kanun değişikliğine de değinen Demir süreci şöyle ifade etti:

“2018 Mart öncesi bu davayı açtığımızı ele alırsak mahkemeye transseksüel yapıda olduğumuzu ve üreme yeteneğimizden sürekli yoksun olduğumuzu belirten bir rapor sunmamız gerekiyordu. Zaten ameliyat olmak için bu dava açılıyor. Hormon kullanımını ‘sürekli yoksunluğun sağlanmadığı’ olarak değerlendiriyorlar.”

“Mahkeme transseksüel yapıda olmayı, ‘cinsiyet değişikliğinin’ ruh sağlığı için gerekli olmasını ve üreme yeteneğinden sürekli yoksun olunmayı arıyor. Bu durum bir kısır döngüye yol açıyor. Zaten onlara göre olan üremeden sürekli yoksunluğun aranabilmesi için önce mahkemenin operasyona onay vermesi gerekiyor. Şükür bir hakim bu durumun anayasaya aykırı olduğunu fark etti. Maddenin bu fıkrası kalktı. İzin davalarında da sürekli yoksunluk kaldırıldı.”

Trans erkekler için zorluklar

Sunumunun devamında Türkiye’de trans erkekler için falloplasti ameliyatlarının 150.000 Türk Lirası civarında olduğunu ekleyen Demir, bu rakamı “astronomik” olarak değerlendirirken transların iş bulmada yaşadığı zorluklara da değindi. Ayrıca herhangi bir komplikasyon riskine karşı doktorların iyi seçilmesi gerektiği, bu konuda sivil toplum kuruluşlarından öneri ve danışmanlık alınması gerektiğinin iyi olabileceğini de belirtti.

Medeni Kanun Madde 40’ta “amaç ve tıbbi yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatının gerçekleştirildiğinin…” ibaresiyle birlikte zaten vajinoplasti, falloplasti ya da histeroktomi olup kişilerin hala üreme yeteneğine sahip olamayacağını söyleyen Demir, “bu madde durduğu müddetçe Türkiye’de kısırlaştırma var” diye ekledi. Aksi halde yani uyum operasyonu gerçekleşmeden cinsiyet hanesini değiştirmek istemenin mümkün olmadığını da söyledi. Bu anlamda mahkemenin bu durumun “kamusal düzenle çatışacağı” gerekçesini öne sürdüğünü ve mahkemenin beyanı esas almadığını belirtti.

Konuşmasının devamında Demir, trans erkekleri ilgilendiren operasyonlar için histeroktomi ameliyatının üreme yeteneğini yoksun bıraktığını, falloplasti ameliyatlarının Türkiye’de pahalı ve komplikasyonlara sebep olabileceğini, AİHM kararlarını ve uzman görüşlerini dava dosyasına eklemenin önemli olduğunu söyledi.

İsim davaları ve diploma

AYM kararıyla isim davalarında büyük kolaylığın sağlandığını da belirten Demir, artık “kamu düzeni” gerekçe gösterilerek bu davaların reddedilemeyeceğini ve isim değiştirme davalarında cinsiyet algısına göre bu davaların reddedilemeyeceğini belirtti.

Benzer durumun diploma için de geçerli olduğunu aktaran Demir buralarda LGBTİ+’ların elinin kolaylaştığını belirtti ve sunumunu soru-cevap bölümüne geçmek için sonlandırdı.

*Bu etkinlik, Expertise France’ın desteklediği “Türkiye’de LGBTİ+ Hakları İçin Savunuculuk” ve İsveç Kalkınma Ajansı’nın (SIDA) desteklediği “Gökkuşağı Projesi” kapsamında yapılmaktadır. Bu durum, etkinlik içeriğinin ve etkinlikte konuşulanların Expertise France’ın ve/veya SIDA’nın resmi görüşünü yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları
nefret