21/02/2025 | Yazar: Kaos GL
Kaos GL Derneği’nden Avukat Kerem Dikmen, yaptığı konuşmada kanunlarda LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığın düzenlenmediğini vurguladı. “Temel haklar arasında hiyerarşi yoktur” dedi.

Kaos GL, 17 Mayıs ve Murat Çekiç derneklerinden oluşan konsorsiyum, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Evrensel Periyodik İnceleme STK ön oturumlarına katıldı. Cenevre’de gerçekleşen STK ön oturumlarının 20 Şubat’taki sunumuna Kaos GL Derneği’nden İnsan Hakları Programı Koordinatörü Avukat Kerem Dikmen ve 17 Mayıs Derneği’nden Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Janset Kalan katıldı.
Katılımcı delegasyonlara yapılan sunumda Kerem Dikmen; Kaos GL, 17 Mayıs ve Murat Çekiç derneklerinden oluşan konsorsiyumun Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne sunduğu ortak rapordaki tavsiyeleri STK ön oturumunda aktardı.
“Kamusal alanlarda eşcinsel çiftlerin dışlandığı hak ihlalleri bildiriliyor”
Dikmen, konuşmasında ilk olarak Türkiye’deki nefret suçlarına ve ayrımcılığa değindi. Türk Ceza Kanunu’nda LGBTİ+’lara yönelik nefret ve ayrımcılıkla ilgili herhangi bir düzenleme olmadığını belirten Dikmen, şu ifadeleri kullandı:
“Maddede ayrımcılık motivasyonları özel olarak belirtilmiştir. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bunlar arasında yer almamaktadır. Dolayısıyla bu fiilin LGBTİ+'lara karşı işlenmesinin herhangi bir cezası yoktur.”
Dikmen, konuşmasında LGBTİ+ yoksulluğuna ve barınma sorunlarına da Ceza Kanunu’nda LGBTİ+’lara yönelik şiddete ilişkin özel bir düzenleme olmaması üzerinden değindi:
“Türkiye, COVID-19'dan sonra etkisi artan bir ekonomik kriz yaşamaktadır. Konut krizi de buna eşlik ediyor. Bu maddenin LGBTİ+'ları dışlayıcı yapısı, LGBTİ+'ların konut krizini daha şiddetli hissetmesine neden oluyor. Özellikle kiralamada ayrımcılık yaygındır. Mal ve hizmet satışında, özellikle kamusal alanlarda eşcinsel çiftlerin dışlandığı hak ihlalleri de bildirilmektedir. Hükümete, Türk Ceza Kanunu'nun 122. maddesini bir yıl içinde değiştirerek, işe alma, kiralama ve mal ve hizmet satışında herhangi bir gerekçeye dayalı ayrımcılığı yasaklamasını tavsiye ediyoruz.”
“TİHEK, LGBTİ+ karşıtı politikaların doğrudan etkisi altındadır”
Dikmen, konuşmasında Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun (TİHEK) LGBTİ+’ların ayrımcılık başvurularını sistematik olarak kabul edilemezlikle reddettiğini de hatırlatarak şöyle devam etti:
“TİHEK, LGBTİ+’ların başvurularını kabul edilemezlik gerekçesiyle ayrımcılık yaparak sistematik olarak reddetmektedir. Bunun nedeni, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin kuruluş kanununun 2. maddesinde sayılan ayrımcılık biçimleri arasında yer almamasıdır.
TİHEK'in bazı kararlarında LGBTİ+’lardan sapkın olarak bahsedilmektedir. Doğrudan cumhurbaşkanına bağlıdır ve bu nedenle cumhurbaşkanlığı tarafından üretilen LGBTİ+ karşıtı politikaların doğrudan etkisi altındadır.”
Dikmen, TİHEK’e ilişkin ifadelerinde tavsiyeleri ise şöyle aktardı:
“TİHEK'in kuruluş kanunu bir yıl içinde "LGBTİ+'lar tarafından yapılan ayrımcılık başvurularının da incelenmesini" sağlayacak şekilde değiştirilmelidir; ve TİHEK'in bağımsız bir yapıya kavuşturulmasını tavsiye ediyoruz. BM İnsan Hakları Komitesi'nin Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin gözden geçirilmesinin ardından Devlete sunduğu raporda da aynı tavsiyede bulunduğu unutulmamalıdır.”
“Translar, resmi belgelerdeki cinsiyet hanelerini değiştirmek için ameliyat olmak zorunda”
Dikmen, konuşmasında yasal cinsiyet tanıma konusuna da değindi. Medeni Kanun’undaki düzenlemeye göre resmi belgelerdeki cinsiyet hanesini değiştirmek için transların ameliyata zorlandığına dikkat çeken Dikmen, şöyle dedi:
“Zaman zaman mahkemeler trans erkeklerin falloplasti adı verilen penis ameliyatları geçirmelerini beklemektedir. Rahim ve meme ameliyatlarını yeterli görmüyorlar. Ve insanlar üreme yeteneklerinin kalıcı olarak sonlandırılmasını kabul etmek zorunda bırakılıyor. Bu konudaki tavsiyemiz, Türk Medeni Kanunu'nun 40. maddesinin değiştirilmesi ve bedenine müdahaleyi kabul etmeyen transların cinsiyetlerinin yasal olarak tanınmasının sağlanmasıdır.”
“Temel haklar arasında hiyerarşi yoktur”
Dikmen sözlerini şöyle noktaladı:
“İlke olarak insan hakları evrenseldir ve temel haklar arasında bir hiyerarşi yoktur. Ancak Türkiye'ye baktığımızda, ayrımcılıkla ilgili iki kuralın LGBTİ+'lara yönelik ayrımcılığı kapsamaması bu ilkeye aykırıdır. Türk Ceza Kanunu 122 ve TİHEK'i kuran kanunun her türlü ayrımcılığa uygulanması için yasanın değiştirilmesi zorunludur. TİHEK cumhurbaşkanına bağlı olduğu sürece, onun gündemine bağlı olmaya devam edecektir. Ulusal mekanizmanın bağımsızlığı sağlanmalıdır. Türk Medeni Kanunu'nun 40. maddesi transların bedensel bütünlüğüne sistematik bir müdahaleye yol açmaktadır. Cinsiyet geçiş sürecinde fiziksel, hormonal ve psikolojik bütünlüğe yönelik eylemler Türk Medeni Kanunu'nun 40. Maddesinden çıkarılmalıdır.”
TIKLAYIN - Kaos GL, BM İnsan Hakları Komitesi’ne sunum yaptı: Sistematik yasaklara son verilmeli!
TIKLAYIN-BM İnsan Hakları Komitesi’nden Türkiye’ye LGBTİ+ hakları uyarısı
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, çalışma hayatı, barınma, sağlık hakkı, dava, özel haber