19/11/2015 | Yazar: Kaos GL

Özgül Saygın Kaos GL Dergisi’nin ‘Queer Çalışmaları’ dosya konulu 144. sayısına yazdı

Kıbrıs’ın kuzeyinde LGBTİ hareketi ve ceza (değişiklik) yasası Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Her alanda farkındalık sağlanması için toplumsal yüzleşmenin ve devlet destekli ayrımcılık karşıtı çalışmaların büyük etkisi olacağı söylenebilir

Özgül Saygın Kaos GL Dergisi’nin “Queer Çalışmaları” dosya konulu 144. sayısına yazdı:

Kıbrıs’ın kuzeyinde Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks (LGBTİ) bireylere yönelik baskılar ve homofobik söylemler devam ederken, 2014 yılında büyük bir adım atıldı. Sunulan Ceza (Değişiklik) Yasa Önerisi’yle Fasıl 154 Ceza Yasasında yer alan ’doğaya aykırı cinsel ilişki’ ’cinsel nitelikli suçlar’ olarak değiştirildi. İngiliz Sömürge döneminde yürülüğe giren bu yasa, cinsel yönelimi ne olursa olsun adada yaşayan tüm bireyler için sorun niteliğindeydi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) de anonim olarak açılan dava bunu destekliyordu, AİHM yaptığı açıklamada şöyle diyordu; "Bir kimliğin suç olarak kabul edilmesi insanları yasanın korumasından mahrum bırakıyor. Bu bir eşcinsel hakları meselesinden öte, evrensel insan haklarını destekleme meselesi. Dünya çapında 80’den fazla yasal sistemde – dünyadaki ülkelerin neredeyse yarısında – eşcinsellik suç olarak görülmeye devam ediyor."

Yasanın değişim sürecine ve daha sonra LGBTİ bireylerin adadaki sosyal, hukuksal ve politik konumuna daha sonra bakılacak, ancak öncelikle böyle bir araştırmanın neden önemli olduğuna değinmek istiyorum. 2014 yılında eşcinsel ilişkinin ’doğaya aykırı cinsel ilişki’ olarak suç olmaktan çıkarılmasıyla, bunun üstüne hem bir çok kutlama yapıldı hem de daha sonrasında ne olacağı ve ne olduğuyla ilgili kısa da olsa bir çok yazı yazıldı, ancak, hem Türkiye’de hem de Kıbrıs’ın kuzeyinde katıldığım bir çok konferans ya da söyleşide yasa değişikliğinden sonrasıyla ilgili merak ve bilgi eksikliği devam ediyordu. Bu nedenle, araştırmanın amacı hem yasa değişikliği öncesindeki sürece göz atmak ve ulaştığım kaynaklarca bir özet oluşturmak, hem de bu yazının çıkış sorularından biri olan Kıbrıs’ın kuzeyinde LGBTİ bireylerin görünürlüğünün yasa sonrasında sosyal, hukuksal ve politik olarak ne kadar ilerleme kaydettiği sorusuna cevap vermek olacaktır.

Kıbrıs’ın Kuzeyinde LGBT Hareketinin Başlangıcı:

Kıbrıs’ın kuzeyinde LGBTİ hareketinin 2000’li yılların başında çeşitli bar ve cafe’lerde toplanan LGBTİ bireylerle başladığı söylenebilir. LGBTİ bireylerin sosyalleşmesini ve karşılaştıkları sorunları paylaşmasıyla anılan bu mekanlar, açık olarak ’gey bar’ adıyla bilinmese de, küçük bir toplum olmanın yarattığı durumla öyle anılmaya başlar. Bu amaca hizmet etmiş bir çok bar ve cafe zaman içerisinde çeşitli nedenlerle, çoğunlukla yürürlükte olan yasa nedeniyle, polis baskınlarına maruz kalmış ve kapatılmıştır.

Yaşanılan ve genellikle haberler aracılığıyla duyulan küçük vakalar dışında polis baskınlarının neredeyse hiç olmaması nedeniyle gerek dönemin bakan ve milletvekilleri gerekse toplum tarafından yürürlükte tutulan Ceza Yasası ’fiilen ölmüş yasa’ olarak anılıyordu. Ancak özellikle 2006-2007 yılları arasında, iki yetişkin erkek arasında gerçekleşen cinsel ilişki sonrasında taraflardan birinin diğerine santaj yapması ve mağdur tarafın polise gitmesiyle, polis o dönem yürürlükte olan yasayı ’uyandırır’ ve mağdur kişiye dava okur. Özellikle bu olaydan sonra Kıbrıs’ın kuzeyinde ’uyuduğu’ iddia edilen yasanın ’uyandırılması’ büyük bir tepki görür ve daha sonrasında ’Homofobiye Karşı İnisiyatif’ adıyla Kıbrıs’ın kuzeyinin kolektif ve örgütlü olarak ilk homofobiyle mücadele başlar.

2011 yılına gelindiğinde ILGA Europe  yayınladığı raporda Kıbrıs’ın Kuzeyinde hala yürürlükte olan ceza yasasının sadece LGBTİ bireyleri kriminalize etmediğini aynı zamanda bireylerin cinsel yönelim ve kimlikleriyle ayrımcılığa uğramasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşik Devletler’in uluslararası insan hakları yasalarına da aykırı olduğunu bildirir. Bununla birlikte, ülkenin sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınması nedeniyle, ILGA Europe Kıbrıs’ın Kuzeyi hakkında çok az bilgiye ulaştığını ancak uygulanan yasaların derhal değiştirilmesi gerektiğini önerir. O dönemde LGBTİ bireylerin özgürlüğü için mücadele eden bir çok birey ve örgüt de aynı fikirdedir.

Kıbrıs’ın kuzeyinde LGBTİ bireylerin özgürlük, hak ve kimlik mücadelesi için herhangi bir etkinin önünde duran ilk engel İngiliz sömürgeliğinden kalan Ceza Yasası olur. Bu nedenle, LGBTİ hareketin ilk hedefinde bu Ceza Yasası vardır. 2012 yılına gelindiğinde, LGBTİ hareketi büyük oranda Homofobiye Karşı İnisiyatif ve daha sonraki adıyla Kuir Kıbrıs Derneği tarafından yürütülür ve toplumda öne çıkan akademisyen, gazeteci ve sanatçılar tarafından da destek görür. Hareketin temeli, LGBTİ bireylere karşı homofobi, önyargı, ayrımcılık ve nefretle mücadele odaklıdır. Hareket aynı zamandaLGBTİ bireylerin Temel Evrensel Hak ve Özgürlüklerinin tanınması yönünde mücadele eder ve terminolojisini Queer Kuram üzerinden kurar. Eşcinselliğin sadece bir kimlik politikasından öte heteronormatif sistem eleştirisiyle ve androjen, farklılığa açık bir toplum idealiyle ilerlemeyi savunur. (Ziba Sertbay’dan aktaran, Firuzan Nalbantoğlu, 2013)

Ancak, hareketin karşılaştığı en büyük dezavantajlardan biri küçük ve kapalı bir toplumda mücadele etmenin getirisi olan homofobi ve transfobinin kültür adıyla toplumun bir çok yerinde hala sürdürülmesidir. Bu homofobi Ceza Yasası’nın değişim mücadelesinde kendini gazetelerdeki bir çok köşe yazısında ve sosyal medyada güçlü bir şekilde gösterir. Bu nedenle, bir çok LGBTİ bireyin özgürlük mücadelesinde aktif olarak rol almaktan çekindikleri söylenebilir.

Buna karşın, birçok feminist, sosyalist, muhalif örgütler, siyasi parti ve sendikaların desteğiyle, 27 Ocak 2014 tarihinde Ceza Yasası değişikliği önerisi Cumhuriyet Meclisi’ne sunuldu ve o dönemde ana muhalefette olan yeni sağ olarak tanımlayabileceğimiz  siyasi parti Ulusal Birlik Partisi’nin oylamaya katılmamasıyla sağlanan oy çokluğu ile kabul edildi. Değişiklik dönemin Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nun onaylamasının ardından 7 Şubat 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Yeni Ceza Yasasıyla Geçen Bir Yıl:

Uzun yıllar süren bu hukuksal mücadelenin ardından her ne kadar homofobik saldırılar gerek geleneksel medyada gerekse sosyal medyada devam etse de bu mücadele Kıbrıs’ın kuzeyindeki LGBTİ hakları için bir dönüm noktası oldu. Özellikle yasa sonrası örgütlenme ve farkındalık açısından yaşananları daha anlaşılır bir şekilde anlatmak için Kuir Kıbrıs Derneği aktivistiyle yaptığım ropörtajdan aktarıyorum; ’Kişisel anlamda yasa değişikliğinden sonra günlük yaşamımda bir değişiklik olmadı, çünkü yasa iki erkeğin cinsel birlikteliğini cezalandırıyordu. Dernek olarak değişiklik yarattığını söyleyebilirim. Yasa kaldırıldıktan sonra derneği ziyaret etmek isteyen ve sosyal medyada dernek sayfasına üye olan kişi sayısında önemli derece bir artış yaşandığını söyleyebilirim’ (Kişisel Görüşme, 24 Mayıs 2015).

Bu nedenle, yasa değişikliğini daha eşit bir geleceğe ’yeni bir adım’  olarak düşünmemiz gerekiyor. Hareketin başlamasına dahi izin vermeyen engelin kalkmasıyla LGBTİ bireylerin örgütlenmek ve mücadele etmek adına harekete geçmeye başladığı söylenebilir. Ayrıca, ’doğaya aykırı cinsel ilişki’ adı altında LGBTİ ilişkilerin suç olmaktan çıkarılmasıyla aynı yıl içinde Kıbrıs’ta ilk kez Onur Yürüyüşü düzenlendi.Yürüyüş bir çok LGBTİ birey ve karma muhalif örgütlerin katılımıyla destek gördü.

O halde, yasa değişikliğini yeni bir düzene ve özgürlüğe ilk adım olarak görüyorsak, günümüzde hala yaşanan sıkıntıları tespit etmemiz ve mücadelenin yeni yollarını aramamız gerekir. Yapılan görüşmelerin büyük bir çoğunluğundaysa LGBTİ bireylere hukuken, ayrımcılık karşıtı yasalar geliştirilse de sosyal yaşamda hala ’kullanım alanının çok kısıtlı olduğu’ (Enver Ethemer, Kişisel Görüşme, 25 Mayıs 2015) ortaya konuluyor. Bir çok kişi nefret söylemine maruz kalsa dahi yasama sürecine güvensizliği nedeniyle sözel müdahaleyi seçiyor ya da sessiz kalıyor.

Aile ve Eğitim Kurumları ve LGBTİ Hareket:

LGBTİ hareketini sadece yasal kısıtlamalarla ve yasal süreç üzerinden tanımlamak eşcinselliği yalnızca cinsellikle ilişkilendirmek olacaktır Bu nedenle, değişimi politik bir noktadan ve sistemi yaratan tüm aktörlerce eleştirmemiz gerekir. Yasal sürecin sonrasında yaşam ve kültürün nüfuz ettiği her alanda da eşitlik politikası yürütülmelidir. Bu alanlardan bahsedecek olursak, ilk başta ’aile’ sonrasında eğitim ve son olarak kadın mücadelesi ve LGBTİ hareketinden bağımsız düşünülemeyecek muhalif hareketler geliyor.

Küçük bir toplumda yerleşmiş homofobinin ve normatif algının yeniden şekillenebilmesi ve düşüncelerin yenilenmesi ’aile’ politikalarının daha eşitlikçi ve daha yenilikçi olmasıyla başlayacaktır. Erkek egemen toplum tarafından sürekli olarak yeniden düzenlenen ’aile’ kavramı, hem feminist mücadelenin hem de LGBTİ hareketinin hedefi oldu. Anne, baba ve çocuklardan oluşan heteronormatif aile kavramı Kıbrıs’ın kuzeyinde de hem yasalarca hem de sosyal olarak yeniden üretiliyor. Kıbrıs’ın kuzeyinde geleneksel aile kavramına hala kültürel olarak büyük değer atfediliyor, toplumsal cinsiyet rolleri aile içinde başlayarak şekilleniyor. Eşcinsellik hala bir hastalık olarak görülüyor ve ailelerce tedaviye kadar giden çözüm yöntemleri üretiliyor, böylelikle, LGBTİ bireylerin gelişim ve açılma sürecinde aileleriyle aralarına büyük farklılıklar giriyor. Bu nedenle, aileleri bilinçlendirmek, bu konuda seminerler vermek, eğitim çalışmaları hazırlamak hem LGBTİ hareketine hem de siyasilere düşüyor. Yeni Ceza Yasasıyla birlikte, aile politikalarında yenilikçi ve farklılığı kabul eden, kültürel ve sosyal bir değişim gerekiyor.

Ailenin devamı olarak görülebilecek, bireylerin karakter temellerinin atıldığı ikinci bir kurumsa eğitim kurumudur. Eğitim sistemi iktidar tarafından desteklenir ve belirlenir. Toplumsal cinsiyet rolleri ve heteronormativite okullar aracılığıyla yeniden üretilir.  Dünya’nın bir çok yerinde iktidarın tekelinde olan eğitim sistemi, Kıbrıs’ın kuzeyinde de aynı şekilde düzenlenmektedir. Örneğin, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’nın "Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşit(siz)liği" (2014) adlı araştırma kitapcığında yaptığı araştırmaya göre; ilkokul 1. sınıftan 5. sınıfa kadar olan tüm Türkçe kitaplarında  ve 1. - 2. sınıfların kullandığı Hayat Bilgisi kitaplarında kullanılan erkek ve kız çocuk figürlerinin sayısı 759 erkek figüre 596 kız çocuk figürüdür. Bu figürler geleneksel kadın ve erkek rollerine uygun olarak resmedilmekte, ataerkil ve heteronormatif kadın - erkek algısını yeniden üretmektedir. Bununla birlikte, militarizm ve dinin de eğitim sistemi tarafından desteklenmesi okul içerisinde farklılıkların ve farklı bireylerin yaşam alanı oluşturmasını ciddi boyutta etkilemektedir. Enver Ethemer’in KTÖS  Genel Başkanı Semen Saygun’la yaptığı ropörtajda (Kıbrıs Postası, 2015), Saygun, LGBTİ bireyler ve eğitim sistemini şu sözlerle anlatıyor; "İlkokulda feminen davranışları olan çocuklar zorbalığa maruz kalıyor. Hatta futbol sevmediğini söyleyen erkek çocukları bile aynı tutumla karşı karşıya. Toplumsal rollerin pekiştirilmesine hizmet eden pek çok uygulama var. Bu uygulamalarla eşitsizlikleri her gün her saat yeniden üretiyoruz." Eğitimde cinsiyetçilik ve homofobiye karşı düzenlenen bir çok ayrımcılık karşıtı seminer, konferans ve eğitimle bunun önüne geçilmeye çalışılmakta ve hem öğretmenlerin hem de eğitim kitaplarının farklılığa ve yeniliğe açılması sağlanmaya çalışılmakta. Post Araştırma Enstütüsü ve KTÖS’ün yaptığı araştırmaya göre öğretmenlerin farkındalıklarının eğitim ve atölye çalışmalarıyla yükselmeye başladığı görülmektedir. Aynı zamanda yurt içi ve yurt dışından bir çok örgütle homofobiye karşı mücadelede görüş ve destek alınmaktadır. Böylelikle, farklılığa ve yeniliğe daha açık bir eğitim sistemi hedeflenebilir ve hukuksal değişikler sosyal yaşamda da hayat bulabilir.

Yargı Sistemi ve LGBTİ Hareket:

Toplum bir taraftan LGBTİ bireylere yönelik homofobik söylemlerine devam ederken bir taraftan da açık görüşlü olduğunu dile getiriyor. Kapalı, küçük ve siyasi olarak ambargo altında olan bir toplum olarak homofobi, transfobi ve cinsiyetçi söylemler kültür içinde yer edinmeye ve yeniden üretilmeye devam ediyor. Ceza (Değişiklik) Yasası özelde eşcinsel bireyler ve genelde Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan her birey için sorunlu olduğunu ve yasanın değişmesinin önemini tekrar vurgularken yeni geçirilen yasaların LGBTİ bireyler için kullanılırlığı ve ulaşılabilirliği de sorgulanmalı. Yargı sisteminde özellikle yeni gelen değişikliklerle LGBTİ bireylere yönelik bir çok ayrımcılık karşıtı yasalar düzenlenmiş olsa da, yapılan görüşmelerden öne çıkan görüşlerden biriyse, birçok LGBTİ bireylerin günlük yaşamlarında nefret söylemine maruz kaldığıydı. Görüşme yapılan bir çok LGBTİ aktivist, yasal düzenlemenin yetersiz olduğunu ve herhangi ayrımcılık veya nefret söylemi durumunda yargıya başvurmayı tercih etmediğini, başvurulsa bile şikayetin dava açılmadan geri çekildiğini belirtti. Örneğin, görüşme yapılan aktivist bir birey nefret söylemine maruz kaldığını bunun için polise gittiğini ve yaşadığı süreci şöyle anlatıyor; "Polis karakoluna götürülüp ifadeleri alındı, korktuklarını anladım, genç çocuklardı zaten o yüzden polisin vereceği cezayla kimsenin benden daha az nefret edeceğine inanmadım. Davayı ileri götürüp şikâyetçi olmamamın tek nedeni budur." (Kişisel Görüşme, 24 Mayıs 2015). Bu nedenle, yargının eşitlik ve adalet temelli davranması ve yaptırımı takip edebilmesi, homofobik ve ayrımcı davranışları caydırıcı cezalarla ve mesajlarla işlemesi gerekmektedir. Böylelikle var olan toplumsal değişim, desteklenebilir ve LGBTİ hareketi siyasal bir zemine daha eşitlikçi koşullarda geliştirilebilir.

Kıbrıs’ın Kuzeyinde Sol ve LGBTİ Hareket:

Yukarda da bahsettiğim gibi, Ceza (Değişiklik) Yasasının yürürlüğe yeni haliyle girmesiyle birlikte, LGBTİ bireylerin örgütlü mücadelesinin önü açılmış oldu. Böylelikle, LGBTİ bireylerin genelde toplumda özeldeyse sol mücadelede görünürlüğü bir kez daha karşımıza çıktı. Gerek İngiliz Sömürge Dönemi’nden kalma Yasayla gerekse küçük ve kapalı bir toplum olmanın getirdiği içselleştirilmiş homofobi nedeniyle sürekli görmezden gelinen LGBTİ bireylerin muhalif hareketlerce yok sayılması imkansızlaştı. Günümüzde hala, Dünya’nın bir çok yerinde olduğu gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde de geleneksel sol, LGBTİ hareketini hala ’yozlaşmış kapitalizmin bir ürünü’  olarak görmekte ve ’devrimden sonra’ya ertelemektedir. Bu nedenle, hem örgüt içindeki farklı cinsel yönelim ihtimalleri yok edilmekte hem de erkek-egemen heteronormatif sistem yeniden üretilmektedir. Bunu elbette, pratiğini Feminist Politika üzerinden kuran ve yasa değişikliğinde emek veren bir çok örgütü dışında bırakarak söylüyorum.

Örneğin, LGBTİ hareketin kilit isimlerinden olan Kuir Kıbrıs Derneği cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve homofobi karşıtı mücadeleyle ilgili, çeşitli çalışmalar yürütmeye devam ederken,  mücadelenin bir diğer önemli isimlerinden YKP-Fem  yasa değişikliği sürecinde mücadelede büyük paydası olan ve mücadele alanını sokakta ören bir örgüt olup son 4 yılda Kıbrıs’ın kuzeyindeki LGBTİ aktivistlerle sanat atölyeleri ve seminerler düzenleyerek örgütlenmektedir. Ayrıca, sendikal mücadelede LGBTİ haklarını merkeze alıp tartışmaya açan ve bu konuda bir çok çalışma yürüten Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası da Türkiye ve Kıbrıs’taki LGBTİ hareketin içinden örgütlerle çalışmakta ve özellikle eğitimde ayrımcılığa karşı mücadele etmektedir.

Her ne kadar direkt olarak LGBTİ hareketine işaret etmese de politikasında eşitlikçi ilkelerle ilerleyen diğer bir çok örgüt de Kıbrıs’ın Kuzeyinde yeni şekillenmeye başlayan LGBTİ hareketini göz ardı etmeyerek, genelde toplumun özeldeyse sol hareketin hem sınıf hem kimlik mücadelesinde ortak paydalarını görerek daha çoğullukçu, farklılığa açık ve androjen bir mücadele yolu seçmelidir.

Sonuç Yerine:

7 Şubat 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla yürürlüğe giren Ceza (Değişiklik) Yasasının hem LGBTİ bireyler hem de Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan tüm insan hakları için çok önemli bir adım olduğu ortadadır. LGBTİ hareketinin örgütlenmesinin önündeki ilk engel aşılarak daha eşitlikçi bir mücadelenin önü açılmıştır. Birçok alanda hak ve eşitlik mücadelesi devam ederken, LGBTİ bireylerin de artık görünür olmaya başlamasıyla, gerek kamusal kurumlarda gerekse sol örgütlülük içinde cinsiyet, cinsel yönelim, kimlik ayrımcılığı ve homofobiyle mücadelenin ilk adımı olarak görülebilir. Dolayısıyla, bu yazının da amacı hem bu başlangıca işaret etmek hem de Ceza Yasasının değişikliğine yol açan koşulları anlamaktı. İngiliz Sömürge Döneminden kalan gerici zihniyetin artık temizlenmeye başladığı ve günümüzde Dünya’nın birçok yerinde kabul gören insan haklarının yasal olarak da uygulanmaya daha yeni başlanıyor olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda, yukarda da bahsedildiği gibi, eğitim, aile kurumu ve yargı gibi birçok alanda cinsiyet eşitlikçi ve homofobi karşıtı farkındalığın önü yeni açılmıştır. Kıbrıs’ın kuzeyinde LGBTİ mücadelesinin daha yeni şekillenmeye başlayan bir hareket olduğu, buna karşın hareketin gerekli yasal, sosyal ve siyasal destekle artabileceği açıktır. Bu sürecin geride bırakılan homofobik söylem ve yaptırımlara karşı, her alanda farkındalık sağlanması için toplumsal yüzleşmenin ve devlet destekli ayrımcılık karşıtı çalışmaların büyük etkisi olacağı söylenebilir.

Kaynakça:

Birey, Tegiye, Politik Alanda Cinsel/Cinsiyetçi (S)imgeler, Feministatolye.org, Şubat 2011.

Ethemer, Enver, Yaşadığımız Toplum ’Hoşgörülü’ Değil, KIBRISPOSTASI.com, Kasım 2014.

-------, Kıbrıs’ta LGBT hareketi üzerine eleştirel yazı serisi, KIBRISPOSTASI.com, Ekim 2014.

-------, Homofobiye Karşı İnisiyatif salt bir eşcinsel örgütlenme hareketi değildi, YENIDUZEN.com, Mayıs 2014.

-------, LGBT Bireyler ve KTTC Eğitim Sistemi, Kıbrıs Postası, Sayı: 544,17 Mayıs 2015, s. 21.

Elmas, Abbas, KKTC’de LGBT Bireyler, Kıbrıs7/24.com, Eylül 2014.

Erhurman, Tufan, Kıbrıs’ın Kuzeyinde Eşcinsel İlişki Hâlâ Suç: Ayıptır!!!, Feministatolye.org, Şubat 2012.

ILGA EUROPE, Annual Review of the Human Rights Situation of Lesbian, Gay, Bisexual, Trans and Intersex People in Europe, Igla Europe, Belçika: 2013.

Kaos GL Dergisi, Dosya: Sendikal Mücadele, Sayı: 140, Ocak-Şubat 2015.

-------.Queer ve Psikanaliz, Sayı: 136, Mayıs-Haziran 2014.

KAOSGL, Eğitimde Cinsel Kimlik  Ayrımcılığına Son. Ayrıntı basımevi. Ankara: 2010.

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası, Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşit(siz)liği, KTÖS Yayınları, Lefkoşa: 2014.

Polili, Öncel, Toplumsal Cinsiyet ve Kuzey Kıbrıs’ta Yürürlükte Olan Uluslararsı İnsan Hakları Antlaşmaları, KTİHV.org, Kasım, 2009.

Sayılan, Fevziye, Toplumsal Cinsiyet ve Eğitim: Olanaklar ve Sınırlar. Dipnot yayınevi. Ankara: 2012.

Özkızan, Celal, LGBT Hareket ve Sosyalistler, ANKARADEGİLLEFKOSA.org, Mayıs 2015.


Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam