24/06/2014 | Yazar: Yıldız Tar

LGBTİ Onur Haftası kapsamında ‘Temas’ panel ve forumu yapıldı. Kültür savaşları, hafıza, bellek, temas ve ilişkiler konuşuldu.

LGBTİ Onur Haftası kapsamında “Temas” panel ve forumu yapıldı. Kültür savaşları, hafıza, bellek, temas ve ilişkiler konuşuldu.
 
“Temas” başlığıyla düzenlenen 22. LGBTİ Onur Haftası kapsamında “Temas Paneli” yapıldı. Fransız Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelde muhalefetin çeşitli alanlardan isimler birbirlerine temas etti.
 
Kaos GL Derneği’nden Efe Fırat’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde; LGBTİ aktivisti Sinan Birdal, Sosyalist Feminist Kolektif’ten (SFK) Cemre Baytok, Müşterekler’den Begüm Özden Fırat ve Dağhan Irak konuştu.
 
Gezi direnişinin muazzam bir temas alanı olduğunu hatırlatan Efe Fırat, “Bireysel temaslar haricinde politik temaslar sorusunun cevabını aramaya çalışacağız” dedi. Ardından söz alan Begüm Özden Fırat, “Temas aslında politik yapılanmaların ilişkisini tanımlamak için literatürde kullanılan bir kavram değil. Gezi’nin hemen ardından ‘Gezi ittifakı’ gibi iddialı laflara karşı teması daha çok sevmiştim” dedi.
 
Barikat kardeşliği, Gezi komünü ve sonrası
Barikat kardeşliğinde, Gezi komününde ve Gezi sonrasında temasları aktaran Özden Fırat, hiç temas etmeyi düşünmediğimiz gruplarla temas oluştuğunu söyledi. Daha önceden bir hareket ağı olarak birbirine bağlı olan hareketlerin başka türlü temas edip etmediğinin önemli olduğunu söyleyen Özden Fırat, “İlk temas anı barikat kardeşliğiydi. Zorunluluktan ortaya çıkan bir yan yana durma halinden bahsediyoruz. Bunun bir potansiyeli var ancak sürdürülebilir değil” ifadelerini kullandı.
 
“Küfürle değil, inatla diren”
Sosyalist Feminist Kolektif’ten Baytok ise, Feministlerin doğrudan katılımının AKP’nin otoriter politikalarına karşı olduğunu söyledi. Direnişle birlikte kadınların sokak deneyiminin değiştiğini vurgulayan Baytok, “LGBTİ hareketi ile feminist hareketin en çok kesiştiği nokta ‘Küfürle değil inatla diren’ kampanyası ile oldu. Gezi’de doğrudan temasın öznesi olmadan da temasta yer alındı. İki hareketin ilişkisi ve temasının romantize edilecek bir durumu yok. Parka dayanışarak giren iki hareket oldu feminist hareket ve LGBTİ hareketi” şeklinde konuştu.
 
Dağhan Irak da, “Batı Avrupa’da kültürel sermayesi yüksek ama ekonomik sermayeden yavaş yavaş dışlanan bir ara eleman kitlesi ve sınıfı ortaya çıktı” ifadeleriyle sözlerine başladı. Türkiye’de ise AKP’nin kendi sosyal ağlarını kurarak; rejim dışında olan herkesin bu ağlardan dışlandığını hatırlattı.
 
“Gezi’de her şey de o kadar yeni değildi…”
Sinan Birdal ise Gezi öncesi ve sonrasıyla birlikte sol ve LGBTİ hareket ilişkisini aktardı. 1995-1997 öğrenci hareketleri dönemini hatırlatan Birdal, “O kuşağın o günlerdeki militanlıklarını Gezi’de de gördüm. Gezi daha önce yaşamadığımız, yeni bir şey ama çok da yeni olmayan ögeler var. Ajda Pekkan’vari bir ilk anlayışı birçok şeyi de kavramamızı engelliyor. Örneğin taraftar grupları Taksim’e girilebilen 1 Mayıs’larda en kalabalık gruplardandı. Haliyle, bu temas yeni değil” dedi.
 
“LGBTİ hareketinin kültür savaşlarında CHP’nin nesnesi olma tehlikesi var”
Gezi’den sonra LGBTİ hareketinin bir kültür savaşının nesnesi olursa kaybedeceğini vurgulayan Birdal, “Bu durumda biz en iyi ihtimalle CHP’nin AKP’ye ‘Ne kadar da özgürlükçüyüz, demokratız’ dediği hale geliriz. Bağımsızlığımızı ve her şeyi kaybederiz. Kısa vadede kazanımlar olabilir ama uzun vadede sadece nesne oluruz. Biz Susurluk’ta bunu yaşadık. 95-97 öğrenci eylemliliklerinde de bunları yaşadık. Her şeye ilk ve yeni kafasıyla yaklaşırsak yanılırız. Bu temaslar hafızası var” ifadelerini kullandı.
 
Panelin ardından ise “Temas” forumu yapıldı. Katılımcılar LGBTİ hareket içinde ve başka hareketlerle temas imkanlarını, sorunları ve çözüm olanaklarını tartıştı.
 
İlgili haber:

Etiketler: yaşam
nefret