21/06/2014 | Yazar: Yıldız Tar

Trans aktivistler Trans Onur Haftası’nda, hareketi ve sorunlarını tartıştı: Çocukları öldürülen Kürt ana gibi, konuşuyorduk ancak anlamıyorlardı. Oysa ki devrim sokakta başlardı. İşkenceden geçtikçe kahkaha attık. Bugünlere geldik.

‘Ağır Toplar’ Buluştu: İşkenceden Geçtikçe Kahkaha Attık! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Trans aktivistler Trans Onur Haftası’nda, hareketi ve sorunlarını tartıştı: Çocukları öldürülen Kürt ana gibi, konuşuyorduk ancak anlamıyorlardı. Oysa ki devrim sokakta başlardı. İşkenceden geçtikçe kahkaha attık. Bugünlere geldik.
 
Trans aktivistler “Faili Devlet” temasıyla düzenlenen 5. Trans Onur Haftası’nda bir araya geldi. Trans hareketin, dünü, bugünü ve geleceği tartışıldı.
 
Pembe Hayat’tan Buse Kılıçkaya ve Gani Met ile İstanbul LGBTİ’den Ebru Kırancı’nın konuşmacı olduğu “Sokaklardan örgütlülüğe, örgütlü güçle özgürlüğe” panelinde moderasyonu İstanbul LGBTİ’den Kıvılcım Arat yaptı.
 
70’lerden günümüze trans hareketi
Arat, Türkiye’de trans hareketinin 1970’li yıllarda başladığını söyledi. Abanoz Sokak’tan 1980 darbesine; devamında Pürtelaş ve Sormagil sokaklara transların komün halinde yaşayarak mücadele verdiğini belirten Arat, “Bu komün deneyimleri ve sokakta sürdürülen mücadele; trans hareketi bugünlere taşıdı” şeklinde konuştu.
 
“Biz leş politikası yapıyoruz anacım!”
Ardından konuşan Gani Met, “Aslında ibne hareketi ile trans hareketi arasında ne fark var? Trans hareketi leş bir hareket. Hak mağduriyeti üzerinden hiyerarşi kurmak istemiyorum ama öldürülüyoruz sürekli. İbne hareketi trans hareketinden vazgeçemez. Reelde de birbirimizi doğuruyoruz. İbne hareketi, trans hareketi, feminist hareket ve lezbiyen hareketi bir araya toplamamız gerekiyor” dedi.
 
Dayatılmış güzellik normlarını eleştiren Gani Met, öğretilmiş kadınlık üzerine şunları kaydetti: “Feminist hareketten beslenerek bizim kadınlığı yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Bu toplum bize ne yaparsa yapsın biz kabul eder hale mi geldik? Bu bir Stockholm sendromu da değil.”
 
“Küfredilmeden nasıl yaşayacağımı merak ediyorum”
“Çocukluğundan beri ibne, şişko, dönme olarak kodlanan ben; arkamdan küfredilmeden nasıl yaşayacağımı çok merak ediyorum” diyen Gani, kadınlığı toplumdan, annesinden, kız kardeşinden öğrendiğini söyledi. “Amazon bir kadından öğrenseydim başka bir kadın olurdum” ifadelerini kullanan Gani, kadın hareketi, LGBTİ hareketi ve trans hareketin birbirini beslemesi gerektiğini sözlerine ekledi.
 
Kazancı, Pürtelaş, Sormagil…
Ebru Kırancı ise Kazancı Yokuşu, Pürtelaş Sokak ve Ülker Sokak deneyimlerini aktardı. Taksim Gezi Parkı’nda translara ve eşcinsellere dönük saldırılara karşı 1987 yılında açlık grevi yaptıklarını hatırlatan Kırancı, “Sokağa çıkmanın bile sorunlu olduğu zamanlarda Hortum Süleyman geldi. Pürtelaş’ı, Sormagil’i, Kazancı Yokuşu’nu berbat etti. Bize dost olan mahalleliyi düşman haline getirdiler. Çünkü transların olduğu yerlerde ev fiyatları düşüyordu. Rant vardı bu saldırıların arkasında” dedi.
 
Ülker Sokak’ta ise kalabalık olduklarını, ilk başlarda sorun olmadığını ancak “Hortum Süleyman”ın baskın yaptığını söyledi. “Çelik kapılarımızı yıkıp hurdacılara satıyorlardı. Ülker Sokak’ta mücadele edildi. Demet arkadaş vardı. Onun evine oturdum” diyen Kırancı, Cihangir Güzelleştirme Derneği’nin “Hortum Süleyman”ı getirdiğini söyledi.
 
Aynı senaryo: Avcılar!
Aynı senaryoların Avcılar Meis Sitesi’nde yaşandığını vurgulayan Kırancı, “Her şeye rağmen trans hareket iyi gidiyor. 20-30 yıl öncesine göre çok aşama kat ettik. Ayrışmalar ve tartışmalar hareketi zenginleştirecek. Umutsuz değilim. Hareketin ayrışması lüksümüz şu an yok ama farklılıklar da önemli” şeklinde konuştu.
 
“Biz bu yoldan dönmeyiz!”
Buse Kılıçkaya ise Boğaziçi Köprüsü’ne asılan gökkuşağı bayrağı asıldığını hatırlattı: “Bugünleri gördük ya, artık ölsem de gam yemem!”
 
Kılıçkaya sözlerine şöyle devam etti:
 
“Biz varız diyorduk ancak varlığımızı nasıl göstereceğimizi bilmiyorduk. Akademisyenler bizden nemalandı. Ancak bizim istediğimiz sadece yaşam hakkıydı. Aligül Arıkan’ın yaşamını yitirmesinden geliyoruz. Basit bir sağlık hakkına erişim ihlaliyle yaşamını yitirmekten geliyoruz. Ve biz bu yoldan dönmeyiz!
 
“İstiklal’de vitrindeki mankenler gibiydik”
“Biz İstiklal Caddesi’nde vitrindeki mankenler gibiydik. Mağaza sahibinin, toplumun giydirdiği mankenler gibiydik. Ancak bir şeylerin yanlış gittiğini biliyorduk. Bunun farkındaydık. Türkiyeli trans aktivistler yaşıyordu, anlatıyordu ve sokakta nasıl mücadele edileceğini biliyordu.
 
“Devrim sokakta başlar”
“Devrim sokakta başlar. Biliyorduk. Ancak bunu geliştirmek için okumak, bilgisayar kullanmak, politize olmak gerekiyordu. Sadece derdimizi anlatıyorduk. Kürdistan’da çocukları öldürülen anneler gibi anlatıyorduk. 5-6 yıl önce bir Kürt ana elime dokundu. Konuşamıyor ve duyamıyordu. Bir şey anlatmaya çalışıyordu. 3 çocuğunu dağda devletin öldürdüğünü söylüyordu. Tam da böyleydik biz de. Biz konuşuyorduk ama karşımızdakiler bir türlü anlamıyordu.”
 
“İşkenceden geçtikçe polislere kahkaha attık”
İşkenceden geçtikçe polislere kahkaha attıklarını hatırlatan Kılıçkaya, “İşkenceden geçtikçe gullüm yaptık. Biz birbirinden farklı insanlarız ve dünyaya özgürlük getirmek için geldik, dedik. Bunu da anlamadılar. Ama biz yılmadık. Biz bu yoldan dönmeyiz. Pantolonu çıkardık, eteğimizi giydik. Eteğimizi çıkardık, pantolonumuzu giydik. Korkularımızı yendik. Bildiğimiz önemli bir şey vardı. Bizim duruşumuz politikti. Biz bir kişinin çığlığı için mücadele ettik” dedi.
 
“Kapitalizm rekabete zorluyor”
Kapitalizmin baskısıyla rekabete zorlandıklarını söyleyen Kılıçkaya, “Biz bir avuçtuk, dayanışıyorduk. Şimdi bizi rekabete zorluyorlar. Keşke para etmesek. Yaşamın her alanında rekabete zorlanıyoruz. Biz rekabet etmiyoruz. Varoluş mücadelesi vermeye çalışıyoruz. Sadece nefes almaya uğraşıyoruz. İstediğimiz dünya bu değil. Biz istediğimiz dünyayı kuruyoruz” şeklinde konuştu.
 
İlgili haberler:

Etiketler: yaşam
İstihdam