06/03/2013 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL Derneği adına konuşan Aslı Demir, BDP’in 8 Mart dolayısıyla verdiği bu desteğin eşcinsel ve biseksüel kadınlar için öneminin altını çizerken, şiddete uğrayan, öldürülen her kadın heteroseksüel değildir’ diyerek şiddeti önlemeye yönelik yapılan faaliyetlerde eşcinsel ve biseksüel kadınların sorunlarına da eğilmeleri gerektiğini belirtti.

‘Her Kadın Heteroseksüel Değildir’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bu haftaki olağan TBMM grup toplantısını kadın örgütlerine açtı. Kaos GL Derneği adına konuşan Aslı Demir, BDP’in 8 Mart dolayısıyla verdiği bu desteğin eşcinsel ve biseksüel kadınlar için öneminin altını çizerken, şiddete uğrayan, öldürülen her kadın heteroseksüel değildir” diyerek şiddeti önlemeye yönelik yapılan faaliyetlerde eşcinsel ve biseksüel kadınların sorunlarına da eğilmeleri gerektiğini belirtti.  
 
 
 
“Şiddete uğrayan, öldürülen her kadın heteroseksüel değildir”
 
Kaos GL Derneği adına konuşan Aslı Demir’in konuşma metni:
Onlarca yıl Kürt kimliği için mücadele eden, bununla beraber Türkiye demokrasisine büyük katkı sunan BDP ile birlikte olmaktan onur duyuyoruz.
 
Kaos GL Derneği adına özelde eşcinsel ve biseksüel kadınları konuşmak için buradayım.
Bizler, eşcinsel biseksüel kadınlar,  yani kadınları seven kadınlar olarak, heteroseksizmin yaşamlarımızı ve yaşam alanlarımızı bize dar etmesini istemiyoruz.
 
Okulda ve evlerimizde yalnızlaştırılan bizler, cinsel yönelimini gizleyerek ikiyüzlü bir hayat sürmeye, duygularını kapalı kapılar arkasında yaşamaya mecbur bırakılan, buna direnmeye yeltendiğinde ise; yeri gelince dayak yemeye, eve kapatılmaya, işsiz bırakılmaya, linç edilmeye, her türlü şiddet ve zorlamaya göğüs germek zorunda kalan insanlarız.
 
Biz, sırf her ne pahasına olursa olsun değiştirilmemiz gerektiğinden, zorla evlendirilerek heteroseksüel kadın rolünü oynamaya ve hatta çocuk doğurup yine bir aile baskısı içinde yaşamaya zorlanan, hasta, sapık ve ahlaksız olduğumuz gibi yargılarla “sözde” tedavilere götürülen, homofobik psikolog ve psikiyatrların her türlü bilinçsiz ve ilkel testlerinden geçirilen, gerekirse denek olarak kullanılmaya elverişli görülen, hayatın neredeyse tüm alanlarından baskı ve şiddet yoluyla dışlanan, çünkü bizzat iktidarlar tarafından normal olduğu söylenen kalıplar gereği sürekli anormal olarak yaftalanan kadınlarız.
 
Birçok kadın gibi taciz, tecavüz ve öldürülme riski bizim hayatlarımızın rutin bir parçası olmuş durumda.  Kendimizi koruyabileceğimiz güvenli alanlarımız ne yazık ki bulunmamakta. "Ev" "Aile" gibi birçok insan için “güvenliği” temsil eden yerler, bizim hayatımızda kolaylıkla saldırıya uğrayabileceğimiz alanlardır. Zira yönelimleri öğrenildiğinde bizzat kendi yakınlarının tecavüzüne maruz bırakılan kadınların olduğunu bilmenizi isteriz.
 
Sosyal medyada lezbiyen düzeltme timlerinin kurulması ya da Diyanetin danışma hattına telefon açtığınızda “evlenin-evlendirin geçer” sözünün işitilmesi gibi “homofobik galeyanı” gündelik olarak teşvik eden unsurları ise saymakla bitiremeyiz.
 
Şiddete uğrayan, öldürülen her kadın heteroseksüel değildir. Şiddet mağduru kadınlara verilecek destekler tartışılırken bunu unutmamak gerekir. Fakat ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanundan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bir yana, “toplumsal cinsiyet” ibaresi bile çıkarılmıştır. Böylelikle alışıldığı üzere EBT kadınlar yine resmi olarak yok sayılır. Şiddete maruz bırakılan EBT kadınların sığınma evlerine alınmaması da cabasıdır.
 
Tüm bunlarla beraber, bizler 30 yaşına kadar eşcinsel olan sonra da bir anda dünyadan kaybolan varlıklar değiliz. Eşcinsel kadınlara dair toplumca bilinen pornografik öğeler olmaktan ziyade gerçekte sizinle aynı hayatta olan, yanı başınızda bulunan insanlarız.
 
Ancak halen kadın cinayetlerine ve zorla evlendirmelere bakıldığında istatistikler arasında da yerimiz yok. Gündelik hayat içerisinde sayısız fiziksel/sözel/psikolojik şiddet ve ayrımcılığa maruz bırakılan eşcinsel ve biseksüel kadınların yaşadığı insan hakları ihlalleri raporlarda da yer alamıyor; çünkü kadınlar hiçbir güvenceleri olmamasının yarattığı korku ve çaresizlikle sessizliğe mahkûm bırakılıyor.
 
2005 yılında eşcinsel ve biseksüel 151 kadının katılımıyla gerçekleştirilen bir araştırmaya göre;
Türkiye’de lezbiyen ve biseksüel kadınların % 48’inin toplumsal baskılar nedeniyle yalnız kalmaktan korktuğu,  % 64’ünün ailesi ve çevresi tarafından evlenmeye zorlandığı tespit edildi.
 
Toplumsal alandaki görünmezliğimiz,  bizim hayatımızda ev kiralarken yaşadığımız sıkıntılardan, çalışma hayatında terfi alamamaya kadar etkili olabiliyor. Bizler birçok ihlali polise bildirmekten, ailelerimizle paylaşmaktan sakınıyoruz. Çünkü bunu paylaştığımızda yaşadığımız sorunlardan daha büyük sorunlarla karşılaşmamız muhtemel.
Eşcinsel biseksüel kadınlar olarak her vatandaş gibi eşit haklara sahip olmak ve devlet tarafından bu haklarımızın güvence altına alınmasını istiyoruz.
 
T.C. Anayasası’nın “Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10. Maddesi’ndeki ayırım gözetilmeyecek zeminler arasına “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ifadeleri eklenmeli. Aynı şekilde sürmekte olan ‘Yeni Anayasa’ yazımında cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliği tanınmalı ve LGBT’lere (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) yönelik cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığını yasaklayan ifade açıkça kaydedilmeli.
 
Türk Ceza Kanunu’nun “Ayrımcılık” başlıklı 122. Maddesi’nde ayırım gözetilmeyecek zeminler arasına “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ifadeleri eklenmeli.
 
Hükümet tarafından hazırlanan Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurumu Yasa Tasarısı’nın “Eşitlik İlkesi ve Ayrımcılık Yasağı” başlıklı 3. Maddesi’nde yer alan ayırım yapılamayacak zeminler arasına “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ifadeleri eklenmeli.
Türkiye İnsan Hakları Kurumu ve Kamu Denetçiliği Kurumu görev ve yükümlülük alanlarına giren her türlü insan hakkı, demokrasi ve hukuk ihlallerini cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli yaklaşımı gözeterek ele almalı.
 
Nefret Suçları ile ilgili mevzuat çalışmasının bir an önce gerçekleştirilerek LGBT’lere (lezbiyen, gey, biseksüel ve trans) yönelik nefret suçlarına karşı gerekli cezai önlemler alınmalı; “ağır tahrik” indirimlerinin nefret suçları sonrası uygulanamayacağına dair düzenleme yasada yapılmalı.
 
T.C. Anayasası, Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun, Kabahatler Kanunu gibi kanunlar ile çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanan yönetmeliklere dâhil olan “genel ahlak”, “kamu ahlakı”, “müstehcenlik”, “iffetsizlik” ve “yüz kızartıcı suçlar” gibi muğlâk ifadeleri mevzuattan çıkarılmalı ya da LGBT’lerin (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) aleyhine yorumlanamayacak şekilde yeniden düzenlenmeli.
Eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün hakça dağıtımının nasıl yeniden düzenlenebileceğine dair vekillerimizi ve sivil toplum örgütlerini hep beraber çalışmaya davet ediyoruz.
 
Bizler bedenlerimize duygularımıza hiçbir kısıtlama ve baskının olmayacağı bir dünya için çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet ilişkileriyle ve heteroseksizmle derinlemesine bir çalışma yürütmeden hiç bir barışın gerçek olamayacağını biliyoruz.
Mücadeleler arasında ağlar örmek için sizlerin de bu süreçte yanımızda olmaya devam edeceğinizi umarak, bugün burada bu gündemle toplanmış olmanızın ve bize söz hakkı tanımanızın dahi bizim için fevkalade önemli olduğunu bilmenizi ister ve Kaos GL adına teşekkür ederiz.
 
fotoğraf: Hülya Karabağlı /T24
 
 

Etiketler: kadın
İstihdam