24/10/2015 | Yazar: Yıldız Tar

Trans aktivist Gani Met, kayıp yakını Sinan Demirkan, Teodora Hacudi ve Agos yazarı Pakrat Estukyan öteki olarak ölmeyi tartıştı: Ağıtlarımız da mı ayrı olacak?

‘Ölünce de mi eşit olmayacağız?’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Trans aktivist Gani Met, kayıp yakını Sinan Demirkan, Teodora Hacudi ve Agos yazarı Pakrat Estukyan öteki olarak ölmeyi tartıştı: Ağıtlarımız da mı ayrı olacak?

Kaos GL Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Halklar Arası Dayanışma Köprüsü Derneği’nin düzenlediği “Ölülerimiz, Biz // Öteki Olarak Ölmek” sempozyumunun üçüncü oturumunda Pembe Hayat LGBTİ’den Gani Met, zorunlu göçle İzmir’e gelmek zorunda kalan kayıp yakını Sinan Demirkan, İzmir’de kalan son kırk Rum’dan Teodora Hacudi ve Agos gazetesi yazarı Pakrat Estukyan deneyimlerini paylaştı.

Konuşmalardan satırbaşları şöyle:

“Beni dünyaya sığdırmadınız, öldüm artık, bari hemen gömün”

Gani Met: Translar seks işçiliği yapar, şarkı söylerler ya; bir yandan da cenazeleri vardır evlerinde. 45 yaşındayım ve bu yaşıma göre çok fazla ceset gördüm. Koskoca dünyaya bedenin sığmaz ya yaşarken; öldükten sonra da sığmaz. Ben yasımı bile sessizce tutuyorum. Arkadaşımın helvasını dağıttığımda almadılar. Ölümden, ölmüş bedenimden ne istiyorsunuz? Transların öyle cemevi, cami gibi lüksleri yoktur. Ceset ortadan kaldırılsın yeter. Hızlı bir şekilde, ailenin diğer fertleri görmeden ortadan kaldırılalım yeter. Trans cesetleri öyle bütün de değildir. Parça parçadır bizim cesetlerimiz. Kesilir, parçalanır.

Bizim de annelerimiz de var. Biz ölünce gizli gizli ağlarlar. İsmimizi bile söyleyemeden, ölüme bile sahip çıkamadan ağlarlar. Öldüm artık, beni dünyaya sığdırmadınız, bari hemen gömün. İmam yıkamaz, dede istemez, aile sahip çıkmaz. Ben doğduğum gibi ölmek istemiyorum, yaşadığım gibi ölmek istiyorum. Öldükten sonra hâlâ er kişi diye, erkek ismiyle cenazem kılınıyor. Öldüm artık, lütfen yapma bunu.

Bu aralar cenazelerle çok iç içeyim dedim ya, geçende babam öldü. Babamın cenazesine beni almadılar. Translar cenazelerine sahip çıkamazlar. Biz öldüğümüzde de aile cenazeyi sahiplenmezse LGBT örgütleri sahiplenmek ister. Ama çoğu zaman verilmez. Bizlerin cenazeleri sessiz sakin, habersiz gömülür.

Bir yandan herkes yasını tutarken ben seks işçiliği yapmak zorundayım. Ankara katliamında benim de tanıdıklarım öldü ama o akşam çalışmak zorundaydım. Benim sorunum herkesin sorunundan biraz farklı bir sorun aslında. Beni yaşarken de dayak yerken de görmediniz. Bunu görmeyen zihniyet tabi ki cesetlerimizden de korkacak.

Yaşarken eşit değiliz, ölünce de mi eşit olmayacağız? Ağıtlarımız da ayrı olacak? Benim annem hiç bağıra bağıra yas tutamayacak mı? Saklamak zorunda mı kalacak beni?

“Kemiklerden ne istiyorlar?”

Sinan Demirkan: Kardeşim Metin Demirkan’ın 1999 yılında Bagok dağında şehit düştüğü haberini aldık. Haberi aldıktan sonra Mardin Nusaybin’e gittik ailemle birlikte. Cenazelerimizi istedik ancak bize verilmedi. 2003 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bize telefon geldi. Nusaybin’e gitmemiz söylendi. Gittik. Botaş denen askeri bölgede önümüze tank ve zırhlı araçlar çıktı. Önümüzü kestiler ama sonunda yolumuzu açtılar. O gece orada Agit Suruç mezarlığında tören yaptık. İki gün sonra devlet mezarlığı darma duman etti.

Sonrasında Muş Milletvekili Demir Çelik’i alarak annelerle birlikte mezarlığı yeniden inşa etmeye başladık. Bize doçkalarla saldırdılar. O mezarlıkta zaten kimsenin DNA’sı yok. Orası bizim için kimin yattığını bilmeden hepimizin mezarıdır.

Son savaş sürecinde bu mezarlığa devlet tekrar saldırdı. Mayınlarla bütün mezarlığı, camiyi, oradaki kamelyaları parçaladılar. Mezarlığa silah gömdüğümüzü söylediler. Neden gömelim? Orası bizim mezarlığımızdır.

Son olarak tekrar gitmeye çalıştık son durumu görmek için. HDP milletvekilleriyle birlikte gittik. Sadece mezarlığı ziyaret etmek istedik. Yalvarıyoruz orada mezarımızı ziyaret etmek için. Geçici güvenlik bölgesi olduğu için bizi geçirmediler. Dört saat oturma eylemi yaptık ve dağıldık.

Bir gün sonra ben gizlice gittim oraya. Gittim gördüm. Benim aklım çok ermiyor ama on üç yıllık bir kemikten ne istediniz?

“Onlar için zafer olan benim için zulümdü”

Teodora Hacudi: Bu sempozyuma katılmam istendiğinde ne yalan söyleyeyim çekindim. Kendimden değil, benim sözlerim yüzünden mensubu olduğum cemaate sorun yaratma ihtimalinden ötürü tedirgin oldum. Bana görünür ol, dediler. Ben de düşündüm. Aslında çok görünürüm. Anadolu’da kalan son 2 bin Rum’dan biriyim. Ve orana bakarsak çok görünürüm.

Bu topraklarda Rum’san senin yapmadığın her şey sana yüklenir. Ne zaman yaşadığım acılardan bahsetmeye kalksam çok yakın arkadaşlarım bile lafı ağzıma tıkadılar. Belki onlar da kendilerine haklıydılar. Onlar için zafer olan benim için zulümdü.

“Ermeniler vatanında ölmek için dininden vazgeçti”

Pakrat Estukyan: Ermenileri kedilere benzetebilirim. Köpekler sahiplerine sadık olurlar, kediler mekanlara. Ermenilerde de biraz bu vardır. Vatan sevgisi de diyebilirsiniz buna. Pek çok Ermeni vatanında ölmek için dininden vazgeçti. Bu ülkede Müslümanlaştırılmış Ermeniler varsa bunun arkasında bu da yatar.

Ermenilerin vatan kaybetmesinde etkili bir diğer neden ise birbirini takip eden nesillerin asla aynı mezarlıkta olmamasıdır. Birçok aile üç neslin başka şehirlerde gömülü olduğunu hatırlar.

Ermenilerin mezarlarının etrafı 4 metre duvarla çevrili? Neden Müslüman mezarlarında yok bu? Doğal olan o mezarların görülmesidir. Ama benim yaşadığım şehirde Müslüman olmayan herkesin mezarları saldırılardan korunmak için metrelerce duvarla çevriliyse kimse bana hoşgörüden bahsetmesin. Kelime sorunlu bir kere.

İlgili haber:

“İktidar ölülerimize kendi korkusundan zulmediyor”

“Yaşarken inkar edilen ölümde de inkar ediliyor”


Etiketler: yaşam
İstihdam