04/12/2024 | Yazar: Kaos GL

MLSA’nın raporuna göre; LGBTİ+’lar, öğrenciler, işçiler ve hak savunucuları en çok “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla yargılandı.

MLSA senelik dava izleme raporu: basın ve ifade özgürlüğü davalarında en fazla yargılananlar aktivistler oldu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) hazırladığı 2024 yılına ilişkin İfade Özgürlüğü ve Gazetecilik Davaları: Dava İzleme Program Raporu yayınlandı. MLSA Dava Takip Birimi’nden Deniz Tekin ve Eylem Sonbahar’ın katkılarıyla Barış Altuntaş ve Semra Pelek tarafından hazırlanan rapor, 1 Eylül 2023- 20 Temmuz 2024 adli yılı boyunca izlenen davalara dair bulguları içeriyor.

Rapora göre; MLSA bu dönemde görülen 614 duruşmadan 281’ini izledi. Davalarda toplam 1861 kişi yargılandı. Söz konusu davalarda yargılanan en büyük grup, yüzde 46,3 oranla aktivistler oldu. Öğrenciler ise yüzde 20,25 oranla yargılananlar arasında ikinci sırada yer aldı. Gazeteciler ise yüzde 19,71 oranla yargılananlar arasında dördüncü.

2911 sayılı kanuna muhalefetten en fazla yargılananlar da aktivistler

Rapora göre; LGBTİ+’lar, öğrenciler, işçiler ve insan hakları savunucuları en çok “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla yargılandı. Bu suçlamayla yargılanan 1125 sanığın 710’u aktivistlerdi. Bu sayı, söz konusu suçlamadan yargılananlar arasında yüzde 63,1 oranla aktivistlerin birinci sırada olduğu anlamına geliyor.

Raporda, basın ve ifade özgürlüğü davalarında LGBTİ+’ların sık sık hedef alındığı belirtildi. MLSA Dava Takip Birimi tarafından izlenen BEKSAV davası, 3.Eskişehir Onur Yürüyüşü davası ve 2.Ankara Onur Yürüyüşü davası; basın ve ifade özgürlüğü davalarında LGBTİ+’ların hedef alınmasına örnek olarak gösterildi.

Tıklayın- BEKSAV davasında beraat kararı!

Tıklayın- 3. Eskişehir Onur Yürüyüşü davasına beraat!

Tıklayın- 2. Ankara Onur Yürüyüşü davasında beraat kararı!

Bununla beraber; İstanbul Sözleşmesi Ankara Kampanya Grubu'nun çağrısıyla, 2021 yılında Azra Gülendam Haytaoğlu ve Emine Gökkız cinayetini protesto ederken darp edilerek gözaltına alınan 15 kadın hakkında açılan davanın da bu dönemde sonuçlandığı ve yargılanan kadınların LGBTİ+ bayraklı pankart taşıma gerekçesiyle suçlandığı hatırlatıldı.

Raporda; Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün, 2019 yılında kulüp üyelerine yolladığı bir e-postanın sosyal medyada paylaşılmasının ardından, ‘İstiklal Marşı’na hakaret edildiği’ iddiasıyla açılan davanın karar duruşmasına da değinildi. Bu dava kapsamında sosyal medyadan paylaşım yapan sanık hakkında 10 ay hapis cezası verildiği ve cezanın ertelendiği hatırlatıldı.

Tıklayın- Boğaziçi Lubunca davasında beraat kararı

“Bülent Kılıç’ın yargılandığı dava, hukuki hakların nasıl kötüye kullanılabileceğinin bir örneği oldu”

Raporda yer alan davalardan birisi de AFP fotomuhabiri Bülent Kılıç’ın 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'nü takip ederken polis işkencesi ile gözaltına alınması oldu. Raporda şu ifadeler yer aldı:

“Kılıç’ın yargılandığı dava, polislerin müşteki ve şikâyetçi olduğu yargılamalarda hukuki hakların nasıl kötüye kullanılabileceğinin bir örneği oldu. Duruşma aşamasında Bülent Kılıç’ın polis şiddetiyle gözaltına alınmasına ilişkin görüntülere dair bilirkişi raporu dosyaya gönderildi. Raporda bir polisin Kılıç’ın sırtına dizini koyarak kalkmasını engellediği bu esnada Kılıç’ın “Nefes alamıyorum” diye bağırdığının görüntülerde tespit edildiği kaydedildi. Bilirkişi raporunun polisler tarafından tutulan olay yeri tutanağıyla çeliştiği görüldü”

Tıklayın- Bülent Kılıç'a yönelik işkence bilirkişi raporunda

“Hukuki delil niteliği taşımayan pek çok barışçıl protesto suç unsuru olarak kabul edildi”

Raporun sonsözünde ise Türkiye’de ifade özgürlüğü hakkını kullanım alanının daraldığı belirtildi. Türkiye'de anayasa ve uluslararası hukukun koruması altında olan ifade özgürlüğü, toplanma hakkı ve örgütlenme özgürlüğü gibi hakların kullanılamadığına dikkat çeken raporda şu ifadeler yer aldı:

“Önceki raporlar gibi, bu seneki bulgular da hukuken delil niteliği taşımayan pek çok yazı, barışçıl protesto, pankart, tweet ve sosyal medya paylaşımının suç unsuru olarak kabul edildiğini, bunun gazeteciler, aktivistler, avukatlar ve tüm yurttaşlar için ifade özgürlüğü haklarını kullanmalarına karşı bir engel ve demokrasi adına bir tehdit olduğunu göstermiştir. Bu raporun ve son yıllarda yaptığımız adalet gözlem faaliyetlerinin aslında en büyük sonucu Türkiye’de pratikte kullanılamayan ifade özgürlüğü hakkının alanının genişletmek ve bu alanı korumak için hep birlikte mücadele etmezsek, bu hakların pratikte tamamen ortadan kalkabileceğidir.”

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, medya, dava
2024