17/06/2020 | Yazar: Ali Erol
Haziran’ın ilk yarısından homofobik nefret “köşe”leri Millî Gazete, Milat, Diriliş Postası, Yeni Şafak ve Akit yazarlarından…
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz…
Haziran ayının ilk yarısından cinsiyetçi ve homofobik nefret “köşe”lerini Millî Gazete, Milat, Diriliş Postası, Yeni Şafak ve Akit yazarlarından seçtik.
Saadet Partili Millî Gazete yazarından hep aynı nefret nakaratı: “Eşcinseller hastadır, tedavi edelim”
Millî Gazete “köşe”leri”, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve imzacı devletlere “kadına karşı şiddeti önleme, şiddetten koruma, şiddet eylemlerini kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma” yükümlülüğü getiren “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne karşı cinsiyetçi ve homofobik nefret kampanyasından Haziran ayının ilk yarısında da eksik kalmadı.
Millî Gazete’nin Saadet Partisi GİK Üyesi “köşe” yazarı Sadrettin Karaduman, “Konu gene İstanbul Sözleşmesi” başlıklı yazısında, kendi soruyor kendi cevaplıyor: “Kim savunuyor bu sözleşmeyi? LGBT’liler. Başka? Kadın dernekleri…”
Cinsiyetçi, transfobik, homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede başı çeken muhafazakâr yayın organları, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yürüttükleri “iptal edilsin” kampanyasının cinsiyetçi-homofobik nefret ve dezenformasyonunu “köşe” yazılarına taşımaya devam ederlerken Saadet Partili Millî Gazete yazarı da gene aynı nakaratlarla dolduruyor “köşe”sini: “Eşcinsellerin bir araya gelmesiyle evlilik olur mu? Bunların taleplerine özgürlükler çerçevesinde yaklaşılamaz. Ancak, onların cinsel tercihlerine ve diğer davranışlarına hastalık olarak bakılabilir.”
“Evlilik olmasa bile eşcinsellerin birlikte yaşamalarını düşünmek” Milat “köşe” yazarının “ruhunu titretiyor”
Milat “köşe” yazarı Ahmet Ay, “İstanbul Sözleşmesi” başlıklı yazısında, Sözleşme’nin, “Eşcinsellik ve Eş Cinsel Evlilikleri Özendirme ve Ailenin Yok Edilmesi”ne yol açtığı nakaratını tekrar ediyor.
“Meseleyi Cinsel Yönelim ile birlikte düşündüğümüzde böyle bir ailenin ayakta kalabileceğini düşünmek saflık ötesi bir durumdur” diye devam ediyor Milat “köşe” yazarı: “Aile efradı sözleşmeden cinsel yönelim koruması alırsa, Sözleşme ile sağlanan koruma sayesinde cinsel yönelimi teşvik eden medya, kitle iletişim araçları da çocuklara, gençlere yönelik cinsel yönelime teşvik bombardımanları uygularsa, Bizim kutsal kabul ettiğimiz aileden eser kalır mı?”
“Eşcinseller için evlilik (başka düzenlemeye ihtiyaç duyar) olmasa bile birlikte yaşamalarının bütün imkanları doğunca ailelerin içine düşecek hali düşünmek ruhumuzu titretiyor.” derken, “Peki, ne yapılabilir?” sorusuna gene kendi cevap veriyor: “İstanbul Sözleşmesi Revize Edilmeli”
“Lakin”, Milat “köşe” yazarını, “düşüncesine ve kişiliğine çok değer verdiği Abdurrahman Dilipak Ağabey”i uyarıyor: “Uluslararası bir sözleşmenin revize edilmesi değil, (sözleşmeden) çekilmek ya da (sözleşmeye) çekince koymak gerek. En iyisi çekilmek... ek protokol ve paralel sözleşmeler var” diyerek doğru olan yöntemi hatırlattı ki yerden göğe kadar haklı idi.”
Diriliş Postası “köşe” yazarı “yasa/k/lar” çağrısında gene hızını alamadı: “LGBT ve destekçisi durumundaki dernekler tez elden kapatılmalı”
Diriliş Postası “köşe” yazarı Ferhat Ersin, “Aile ölüyor, insanlık can çekişiyor; KADEM, aramıza hoş geldin” başlıklı yazısına, “er kişiliğini yok edip kadınımsı tipler”den “dişil özelliklerinden soyutlanmış erkeğimsi tipler”e, oradan “sapıklıklar” tekerlemesiyle başlıyor.
Sosyal medyadaki “erkekler yerini bilsin” kampanyasına çatıyor, “içlerinde ciddi sayıda örtülü(!) kadın da vardı” diyor ve devam ediyor: “Düşünebiliyor musunuz? Müslümansınız ve kafanıza göre ayetleri değiştirip hadisi şeriflerle oynuyorsunuz. Bunu da sapık bir ideolojinin ürünü olan, cinsiyetsiz toplumu savunan, LGBT denen insanlık dışı örgüte hizmet adına yapıyorsunuz!..” Ardından, “bunu yapanları kınayan” KADEM’e selam yolluyor: “Çünkü biz KADEM’i ne kadar eleştirsek de hiçbir zaman diğer sözde kadın örgütleri ve cinsiyetsiz toplumu savunan sapık LGBT savunucuları ile aynı kefeye koymadık.”
Diriliş Postası “köşe” yazarı Ferhat Ersin hızını gene alamıyor ve daha önce de Devlet’ine yaptığı “yasa/k/lar” çağrısını tekrar ediyor: “Dolayısıyla KADEM’e, aramıza hoş geldiniz diyoruz. Hükûmet de bundan sonrası için ciddi kararlar alıp yasalar çıkarmalı. LGBT ve destekçisi durumundaki dernekler tez elden kapatılmalı…”
“İnsanlığın büyük sorunu: Cinsel sapıklık ve sapkınlık” başlıklı “köşe” yazısında ise diriliş Postası yazarı, bu kez, ağız tadıyla homofobik nefret söylemi yayamamaktan şikâyet ediyor: “Cinsel sapıklıkları, sapkınlıkları konu alan paylaşımların altına hemen LGBT savunucuları üşüşüyor. Sapıklıkları ve sapkınlıkları savunan ve karşı çıkanları yobaz, gerici, anlayışsız vb. ifadelerle suçlayan insanları görünce insanlığa dair umutlarım azalıyor.”
Diriliş Postası yazarı, derken, kaygılı bir kaynana ağzıyla “adam akıllı damat” bulamamaktan yakınıyor: “Cinsel sapıklıklar ve sapkınlıklar çok normalleşiyor. Bir an önce gerekli tedbirler alınmazsa yarın kızımıza adam akıllı damat, oğlunuza hanımefendi bir gelin bulamayacağız. Geldiğimiz noktadan bir adım sonrası şu olacak ve şöyle cümleleri yadırgamaz olacağız: Kızımızı bu hafta falanın kızıyla nişanladık. Oğlumu geçen hafta falancanın oğluyla evlendirdik.”
Sosyal medyadan yakınan Diriliş Postası “köşe” yazarı, “LGBT” ile yetinmeyip “Feminizm bir hastalıktır” paylaşımı yaptığı twitter’da ilgili ilgisiz her heştegi kullanmaktan geri durmuyor!
Yeni Şafak’tan Ergün Yıldırım’ın cinsiyetçi ve homofobik nefretine çektiği akademik cila “kıç despotizmi” ile “avradizm”den ibaret!
“Türk, Sünni, Müslüman ve Heteroseksüel” sopası sallamayı pek seven, “Oğlancı-lezbiyen” nakaratını ağzına almadan “köşe”sini dolduramayan ve de iktidar, güç ve kibirle baştan çıkmanın güya günahını çıkartırken bile bedelini LGBTİ+’lere ödetmeye kalkan Yeni Şafak “köşe” yazarı Ergün Yıldırım, en son Diyanet İşleri Başkanlığı bürokratı ve devlet memuru Ali Erbaş’ın kurumsal ayrımcı söylemini savunurken çarpıtmada sınır tanımaycam diye, Yeni Şafak’tan Yasin Aktay’ın “eşcinsel despotizm” dediğine “kıç despotizmi” diyerek seviyeyi Akit’e bağlamıştı.
Yeni Şafak’ın “sosyolog” yazarı, “Nietzsche, Marx ve Foucault’un feminist veletleri” başlıklı yazısında aynı seviyeden devam ediyor, eşitlik isteyen kadınlara, herhâlde, “bu karılar da kötek istiyor” diyemeyeceğinden “avradizm” diye bir şey uyduruyor: “Bütün hırçınlığıyla saldırıp duruyor etrafa. Ne adap tanıyor ne de edep. Elimize ve bedenimize bulaşarak yapış yapış bir ıslaklık bırakıyor. Konuşmanın değil, hırlamanın peşinde.”
Seksist nefretiyle feminizme “velet” muamelesi çeken Yeni Şafak “köşe” yazarı, homofobik nefretiyle devamını getiriyor: “Oğlancılar, homoseksüeller, eşcinseller, lezbiyenler sıralanıyor. Mahremiyet değerlerini bombalıyorlar, aileleri yıkıyorlar, karı ve kocayı, baba ve kızı birbirine düşürüyorlar.”
Her kavmin, halkın, toplumun kendi kültürel uyarlamalarını bilmezmiş gibi, Yeni Şafak’ın “sosyolog” yazarı, bin yıldır kılıktan kılığa, renkten renge sokulan İsa’nın “siyah” resmedilmesini bile “Siyah Hz. İsa resmini çiziyorlar.” diyerek, “alay” ve “dalga” sandığını açık ediyor.
Heteroseksizme karşı varoluş mücadelesi veren LGBTİ+ toplumuna olan nefretini, patriyarkaya karşı eşitlik mücadelesi veren kadınlara yönelttiği seksist nefretiyle bulamaç ediyor: “Bunlar hiçbir değere inanmıyor, hiçbir değere saygı duymuyorlar. Lut kavminin modern veletleri. Lut kavminin çağdaş çocukları. Lut kavminin dişil versiyonları.”
Kadınların ve LGBTİ+’ların hak, hukuk, hürriyet ve eşitlik mücadelesine saydıran Yeni Şafak “köşe” yazarı, kendisine benzemeyen herkesi “namussuz” ve “sapkın” ilan ettikten sonra her itham ve nefret söyleminden bir kolaj yaparken araya bu hareketleri “kapitalizmin finanse ettiği” geleneksel sol söylemi de katarak “köşe”sini kapıyor.
“Köşe”leri ayrımcılık ve nefretle dolduran Akit’in manipülasyon muhabbetleri…
Nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede iktidarın “yaygın medya organı” halini almış olan Yeni Akit’in cinsiyetçi, transfobik ve homofobik nefret “köşe”lerinde haftanın gündemi, konusu Akit yazarları için fark etmez. “Tartışma” diye içine çekecekleri ırkçı, cinsiyetçi, homofobik nefret çukuru hiç değişmez!
Akit’den Dilipak’ın yıllardır “düşünsenize 5 kişilik ailede en az bir kişi homoseksüel, lezbiyen, biseksüel, ensest ilişki içinde” diye tekrar ettiği “batıda 5 kişilik aile” tekerlemesi gibi Akit’den Ali Karahasanoğlu da, karaladığı “köşe”nin konusu ne olursa olsun araya mutlaka aynı tekerlemeden bir nakarat atar. “Gezi isyanının 7. yılında seçmen kime ‘defol’ diyor?” başlıklı “Gezi”ye küfür yazısına da, “Toplumu “eşcinsel evliliklere hazırlama”yı görev addeden Ekrem İmamoğlu” ile başlıyor. Akittv’deki “Güzelleştirmede; eşcinsellikten başladılar, Haliç’in pisliğine geldiler” yazısında da gene aynı homofobik nefret nakaratını tekrar ediyor.
Karantina günlerindeki online derslerde “kızları da gören” erkek üniversite hocalarının izlediklerinden netflix’e, derken oradan tabii ki “eşcinsel ilişkiler”e gelen Akit “köşe” yazarı Karahasanoğlu, “Biri kendisini, diğeri tüm Türkiye’yi batırıyor!” başlıklı yazısında, ha “porno” ha “netflix” diyor: “Bu platform, eşcinsel ilişkileri bile, okul binalarında çevirdikleri filmlerle, bizim çocuklarımıza dayatacak, bizler de “Ben seyretmiyorum ya” diyerek, kendimizi koruduğumuzu sanacağız..”
“Türkiye’deki 7240 hesap, AK Parti Gençlik Kolları ile ilintili” gerekçesiyle Twitter tarafından kapatılmasına “Hani Twitter özgürlük alanı idi?” başlıklı yazısında saydıran Akit yazarı Ali Karahasanoğlu’nun “köşe”sinde gene hep aynı cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratı: “Hani açarsınız Twitter’ı.. Ne kadar eşcinsel varsa.. Ne kadar ibne.. Ne kadar bedenini satan fahişe varsa.. Orda telefon numaralarını yayınlayıp, ahlaksızlığa davetiye çıkarttıklarını görmemiş olsanız..”
Etiketler: medya