25/04/2023 | Yazar: Aslı Alpar

İzmir Barosu eski yöneticilerine açılan davayı ve beraatla sonuçlanan duruşmayı İzmir Barosu avukatlarından Mahmut Şeren anlatıyor.

“Nefret hutbesinden sonra artan nefret suçunun sorumlusu yargılanmalı” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın LGBTİ+’ları ve HIV’le yaşayanları hedef gösteren nefret hutbesini eleştiren İzmir Barosu eski yöneticileri dün gerçekleşen ilk duruşmada beraat etti.

2020’de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın tüm Türkiye’de eş zamanlı okuttuğu nefret hutbesinin ardından İzmir Barosu, Anayasa’daki ayrımcılık yasağını hatırlatarak nefret söylemini eleştirdi.

İzmir Barosu eski yöneticilerine Eylül 2022’de açılan davayı ve beraatla sonuçlanan duruşmayı İzmir Barosu avukatlarından Mahmut Şeren’le konuştuk.

Davaya dair iki nokta

Avukat Mahmut Şeren, iktidarın bu davayla vermek istediği iki mesaj olduğunu söyledi:

“İzmir Barosu, 2018’de LGBTİ+ komisyonu kurulduğundan beri sistemli şekilde LGBTİ+’ların haklarını savunuyor. Daha önce LGBTİ+’ların haklarını savunduğu için siyasi iktidardan doğrudan bir müdahale gelmemişti. Bir davadan bahsediyoruz bense yargıdan çok siyasi iktidardan bahsediyorum, bunun nedeninden bahsedeceğim ancak öncelikle bu davanın ortaya koyduğu iki duruma değinmek istiyorum. İlki iktidarın bu davayla açıkça “Diyanete dokunma” dediğini gördük; o kurum eleştirilemez bir kurum! İkincisiyse “LGBTİ+ haklarını savunamazsın”.

Av. Şeren, “Diyaneti eleştirip üstelik bunu LGBTİ+ haklarını savunarak yaptığımızda iktidar bu davanın açılmasını istedi. Amaçlarının İzmir Barosu’nu sindirmek olduğunu söylemek yeterli olmaz çünkü aslında LGBTİ+ komisyonu olan diğer barolara da gözdağı vermek istedi. Barolardaki LGBTİ+ haklarının savunulmasındaki artan ivmenin devamı gelmesin, dayanışmanın önü kesilsin diye bu davanın açılmasını istedi” dedi ve İzmir Barosu’nun dava sürecindeki tutumundan bahsetti.

“İzmir Barosu olarak tüm süreçte Diyanet’in hutbesinin nefret söylemi olduğunu söylemenin baronun yasal yükümlülüğü ve ifade özgürlüğü olduğunu savunduk. Bunu söylerken de somut bir dayanağımız var; Avukatlık Kanunu. Kanun, barolara insan haklarını savunma ve koruma yükümlülüğü veriyor. İzmir Barosu da ‘Bu hutbe LGBTİ+’lara karşı ayrımcılık içerdiğine göre baroların sorumluluğu var’ dedi.

Adalet Bakanlığı savcıları dinlemedi

Davanın siyasi olduğuna dikkat çeken Av. Şeren, “İktidar bu davada avukatların yargılanması için açık bir rol üstlendi. Avukatların yargılanabilmesi için iki aşamalı bir süreç var; inceleme ve soruşturma süreci. Bu iki süreçte de iki ayrı savcı görev aldı. Davanın incelenmesi aşamasında savcı soruşturmaya gerek olmadığı yönünde görüş verdi ancak Adalet Bakanlığı, savcının kararına rağmen soruşturma yapılmasını istedi. Soruşturma süreci tamamlanınca bir başka savcı kovuşturmaya gerek olmadığı yönünde görüş verdi ancak Adalet Bakanlığı yine savcının kararını dinlemedi ve kovuşturma izni verildi. Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi ise davanın açılmasını istedi. Özetle davada yargıdan çok siyasi iktidarın daha çok emek verdi.”

Yargılanan avukatlar gökkuşağı rozet ve fularlarıyla salonda

Beraat kararının çıktığı salondan bahseden Av. Şeren, “Salon çok kalabalıktı; avukatlar,  insan hakları savunucuları, siyasi partileri yöneticileri ve milletvekili adayları mahkeme salonundaydı. Bu kalabalığın önemli sebeplerinden biri elbette yargılananın İzmir Barosu olması ancak bu LGBTİ+ haklarına olan destekti aynı zamanda” dedi.

Yargılanan avukatların ifadelerinin LGBTİ+ haklarına sık sık yer vermesinden de bahseden Av. Şeren şunları söyledi: “Hem yargılanan meslektaşlarımızın beyanlarının büyük kısmı LGBTİ+ hakları üzerineydi hem de avukatlarının. Bu beyanlar salonda çok olumlu bir karşılık buldu, duruşma aralarında ve sonunda övgü ve memnuniyetle karşılandı. Belki de salondakiler beyanların daha çok teknik olacağını tahmin ediyordu ancak bu şekilde oldu. Bu bir lubunya avukat olarak beni o salondan çok mutlu ve umutlu çıkardı.”

“Hiçbir geri adım yok”

Av. Şeren İzmir Barosu’nun tüm süreçte insan haklarının temel değerlerinden hiçbir şekilde geri adım atmadığını hatırlattı ve ekledi: Salonda başka barolardan da izleyiciler vardı. Onların da bu süreçten feyz almasını, mesleki ve etik sorumluluklarına sahip çıkmaları gerektiğini düşünüyorum. Yargılanan meslektaşlarımın hepsinin gökkuşağı renklerinde fular ya da rozet takması dahi çok önemli bir duruş.”

“Nefret hutbesinden sonra artan nefret suçunun sorumlusu yargılanmalı”

Duruşma öncesinde Kaos GL’nin insan hakları raporlarına baktığını söyleyen Av. Şeren, “Diyanet’in nefret hutbesinin ardından Türkiye’nin birçok ilinde LGBTİ+’lara yönelik nefret suçları arttı. Bazılarının yaşam hakkı elinden alındı. Tabii ki tek başına bu hutbe nedeniyle değil ancak on binlerce camide aynı anda okutulan ve etkisinin çok güçlü olduğundan emin olduğumuz bir hutbeden bahsediyoruz. Bu nefret suçlarının sorumlusu olan Ali Erbaş’ın yargılanması gerekiyor.”


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, din/inanç, siyaset
İstihdam