28/11/2021 | Yazar: Umut Erdem
Özgürleşme, özgürleşmeyi doğurur. İşte gündem budur.
Umut Erdem, Bi+ dosyası kapsamında Denarii Grace’nin Bi Women Quarterly’nin 2019 Yaz sayısında yayımlanmış Non Binary Agenda başlıklı yazısını çevirdi.
10 yıldır biseksüel olarak açığım. Fakat nonbinary/agender olarak açılmam 31 yılımı aldı. Yaşadığım şeyin herkes için geçerli olmadığını kabul edebilirim fakat benim için cinsel ve romantik yönelimler cinsiyet kimliklerine göre daha kolayca ve fazla anlam ifade etti. Bunun nedeni kendi yolculuğumun özüyle ilgili olabilir.
Hemcinse yönelik çekimlerin varlığının (ve belki de en önemlisi bu tür çekimlerin, farklı cinsiyetlere yönelik olanlarla birlikte var olmasının) ilkokuldan, ilk adetimi olmamın öncesinden beri… yani çok uzun zamandır farkındayım. Geleneksel cinsiyet ikiliği dışında kendimi tanımlamak ise, benim için nispeten yeni bir fenomen.
Bu yazıyı yazmadan önceki gece non-binary olan bir arkadaşımın, nonbinary olarak açılan ve they/them zamirlerini kullanan 10 yaşında bir çocukla ilgili paylaştığı makaleyi okudum. Çocuk beyaz ve zayıftı. Nonbinary olmanın ne anlama geldiği hakkındaki medya algısına uyuyordu ve bu algı, yaşamı boyunca şişman Siyah biri olarak yaşadığım deneyimlerimden tamamen ayrıydı. Buna rağmen ilgi, hayranlık, arzuyla ve biraz da şüpheyle okudum yazıyı.
1987’de doğmuş daha yaşlı bir Y kuşağı kişisi olarak, sıklıkla şunu merak ediyorum: Daha büyük yaşlarda olduğum zamanlar yerine toplum nezdinde reşit olduğum zamanlarda, kesinlikle mükemmellikten inanılmaz biçimde uzakken queerlik, en azından translık daha kabul edilebilir ve anlaşılır olsaydı nasıl olurdu? “Bu da değil ama şu da pek sayılmaz” şeklinde açılmak için 31’imi beklemek zorunda kalmamak nasıl olurdu merak ediyorum.
Ve tabii ki imposter sendromu sürekli non-binary kimliklerde pusu kurduğu için ayrıca 10 yaşımda olduğum gibi farkındalık sahibi olur muydum, merak ediyorum. Eğer nonbinary, agender ve genderfluid kimlikler şimdi olduğu gibi 90’larda da anaakım olsaydı, onları bilir miydim?
Belki de cinsel ve romantik kimliklerden çok daha fazla trans deneyim anlatısı, insanların çok genç yaşlarda, neredeyse bebeklik dönemlerinde kim olduklarını “bildiği” üzerine kurulu. Günümüzde bu konular üzerine yayımlanan çalışmalar, pek çok genç trans (ve gençliğinde açılmamış yetişkin translar) için kalbinin derininde bir yerde ne olduğunu daima bildiğini doğrulayan bir nimet anlamına geliyor.
Peki ya bilmeseydim? Ya düşündüğüm kişi olmasaydım? Bu bir şeyi değiştirir mi? Değişmeme izin var mı? 12 yaşında natrans, 21 yaşında meraklı/sorguluyorsam ve şu an (çoğunlukla) ne olduğumdan eminsem? Bunların hepsi ne anlama geliyor? Açılmamın üzerinden 1 yıl geçti ve hâlâ çözmeye çalışıyorum. Hiç çözebileceğimi de sanmıyorum.
Non-binary/agender olarak açılmadan birkaç yıl önce hayatım, içselleştirilmiş sorgulama dizisinden ibaretti sadece. Aşağıda linkini paylaştığım Medium yazımda belirttiğim gibi kavram olarak cinsiyetin kendisi pek çok soruyu beraberinde getiriyor. Kim ve ne olduğumu ve nereye uyduğumu nasıl bileceğimi merak edip durdum. Genç yaşımda birden fazla cinsiyete cinsel ve romantik ilgi duyduğumu gerçekten biliyorken (sadece hetero varsayıldığımı düşünüyordum çünkü olması beklenen tamamen buydu) yetişkinler ve benzer şekilde çocuklar tarafından kız çocuğu görülerek büyüdüm bu yüzden sadece söylediklerini benimsedim. “Kız çocuğu” olmak böyle bir şeydi. Kritere uyuyorsun, dolayısıyla sen bir kız çocuğusun. Hepsi bu kadardı.
Ben bir kız çocuğuydum, tüm bildiğim buydu. Ta ki kültürel değişimlerin trans deneyimi, cinsiyet, non-binary kimlikler ve yüzyıllardır dünya üzerindeki yerli halkların içinde var olan cinsiyet(sizlik) çokluğunu ortadan kaldıran kolonileşme ve beyaz üstünlüğünün rolü üzerine kamusal alanda sağladığı daha fazla (ve çok daha derinlikli) diyaloglar sebebiyle artık bundan emin olmayana kadar. Bana arkamı dönüp hayatıma bakma ve hangi deneyimler benimle konuştu (ve konuşmadı), hangileri doğru ve hakiki hissettirdi üzerine yeniden düşünme özgürlüğü verildi.
Bazen gerçek, karmakarışıktır. Bazen onunla yüzleşmek istemeyiz. Yani, hadi ama. Ben zaten Siyah, biseksüel, (onurlu) bir şişman, çoklu sakatlığı olan, fakir, feminen, Hristiyan merkezli bir toplumda bir cadımsı ve kahverengi tenliyim. Sakat sırtıma yüklenecek başka bir ötekileştirilmiş, baskılanmış kimliğe ihtiyacım var mı gerçekten?
Fakat on yıldır biseksüel olarak açık biri olarak tam anlamıyla özgürlüğü aramaktan başka bir şey yapamadığımı fark ettim. Tamamen kendim olmak için özgür olmak istiyorum. Biseksüel olarak 2007 yılının Ekim ayında açıldığımda bundan tam olarak 18 ay önce kendime açılmıştım. Geçen bahar aylarında non-binary/agender/exogender olarak açıldığımda nihayet bundan sadece 1 ay öncesinde kendime açılmıştım.
Özgürleşme, özgürleşmeyi doğurur. İşte gündem budur.
*mikrofonu yere atar*
https://biresource.org/a-reflection-a-decade-of-being-out-as-bisexual/
https://medium.com/@writersdelite/the-long-road-to-non-binary-d3bb86ace5b
Denarii Grace, Siyah, biseksüel, nonbinary, onurlu bir şişman, çoklu sakatlığı olan, fakir, feminen, cadımsı bir kadın. Blues şarkıcısı ve söz yazarı, şair, freelance yazar ve Sağır Şairler Topluluğunda kurgu dışı editörü, senarist, konuşmacı/eğitimci/aktivist. Sadece Siyahların kullanabileceği “exogender” terimini kendi cinsiyet(siz) deneyimini tanımlamak için kullanıyor ve 2019 yılının Ocak ayını Şişmanların Tanınması Ayı olarak ilan etti.
Etiketler: yaşam, cinsellik, dünyadan