24/11/2019 | Yazar: Aslı Alpar
Pembe Hayat’ın düzenlediği 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Haftası etkinliklerinin ikinci günü ikinci paneli “LGBTİ+ Hareketinde Trans Görünürlüğü” oldu.
Pembe Hayat’ın öncülüğünde
bu yıl 12.’si düzenlenen 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Haftası
programının ikinci günü “LGBTİ+ Hareketinde Trans Görünürlüğü” oturumuyla
sürüyor. Panelin konuşmacıları Lucis the Destroya, Doğukan Karahan ve Üzüm
Derin olurken oturumun moderasyonunu Cihangir Öz üstlendi.
“Üniversitelerin LGBTİ+ topluluklarının trans kapsayıcılığı tartışmalı”
Panelin ilk konuşmacısı Lucis the Destroya oldu. Lucis the Destroya akademilerde trans öğrencilerin az olmasına değinerek başladı. Transların eğitimin ilk yıllarından itibaren yaşadıkları ayrımcı uygulamaları anlatan Lucis the Destroya ODTÜ özelinde yaptığı araştırmasının sonuçlarını aktardı.
Üniversite topluluklarının
trans aktivizmine dair Lucis the Destroya “Kampüslerde birçok LGBTİ+ topluluğu
var ancak akademide transların olmaması LGBTİ+ topluluklarda transların da
olmadığı anlamına geliyor. Dolayısıyla bu toplulukların ne kadar trans
kapsayıcı çalışma ürettiği de tartışılmalı” dedi.
Üniversite topluluklarından
örneklerle konuşmasına devam eden Lucis the Destroya medyadaki transfobik dil
ve haberlerden bahsederek konuşmasına son verdi.
“Queer’i konuşalım ancak bu durum trans kimliklerimizi de görünmez kılmasın”
Lucis the Destroya’nın ardından sözü alan Üzüm Derin, “Deneyimlerimizden bahsetmek zorundayız, bilgi akışının olmadığı bir yerde bunları konuşmak zorundayız” diyerek konuşmasına başladı.
Heteroseksizm karşıtlığının
tek başına ikili cinsiyeti sorgulamaya yetmediğine dikkat çeken Derin, “Cinsiyet
kimliği ve cinsel yönelim politikasını üretmek zorundayız, bunun için deneyimlerimize
ihtiyacımız var. Queer’i konuşalım ancak bu durum trans kimliklerimizi de
görünmez kılmasın” dedi.
Derin, “Ben işletmeciyim,
LGBTİ+ topluluğunu kapsayan bir işletmem var ben kendi yaşam alanımda dahi
transfobiye maruz bırakılıyorum. Özellikle cis geylerden. Cis gey ve
lezbiyenlerin, transların mücadele alanına dair bir aydınlanma yaşaması lazım“
dedi ve queer-trans feminizm yöntemi ile bu mağduriyetlerin giderilebileceğini
ancak feminizmin de trans mücadelesinden öğrenmesi gerektiğini belirtti.
“Bir kuşak trans yaşamaya
çalışırken öldü. Bunları cisler yaşamadı. Üniversiteye gidemedi, aileleri
reddetti, sokağa düştüler, sevdikleri tarafından öldürüldü. Bu bir gerçeklik,
trans kadınlara kendilerine ifade edebilmeleri için hiçbir alan tanınmadı”
diyen Derin eşit haklar talebinin önemi ile konuşmasına son verdi.
“Sokakta ve akademideki trans aktivizm arasındaki uçurumu kapatmamız
gerekiyor”
Oturumun son konuşmacısı
Doğukan Karahan oldu. Karahan, trans aktivizminin akademi ve sokak ayrımına
değinerek başladı konuşmasına. “Sokakta ve akademideki trans aktivizm
arasındaki uçurumu kapatmamız gerekiyor” diyerek iki alanın ihtiyaç ve
sorunlarının farklı olduğunu aktardı.
Transların sokak örgütlenmesinin çok güçlü olduğunu belirten Karahan, derneklerin ya da akdeminin bugünkü koşullarında bu örgütlülüğe dâhil olmasının çok zor olduğunu belirtti. Transların en temel ihtiyaçları için dahi mücadele ettiğine dikkat çeken Karahan bu gerçeklikle örgütlenmemiz gerekiyor dedi.
Karahan, “Bir tarafımız
akademide diğer tarafımız da sokakta yaşamaya çalışırken birbirimize düşman
olmak yerine bugüne dek ürettiğimiz politikayı içselleştirebilsek ve bir araya
gelebilsek. Akademi aslında sokakta, sokaktaki trans da biliyor cinsiyetin
akışkanlığını. Yoldaşlığımızı akademiden birilerinin kalemine teslim etmeyelim
lütfen” diyerek sözlerine son verdi.
Katılımcıların soru-cevaplarının
ardından biten etkinlik, Yerel Örgütler ile Trans Çalışmaları Protokolünün
İmzalanması ile sürecek.
Etiketler: insan hakları