26/04/2021 | Yazar: Kaos GL

90’lara ışınlanıp Sappho’nun Kızları’nı Oya Burcu Ersoy ve Yeşim Başaran’dan dinlemeye ne dersiniz?

Patikalar’dan Sappho’nun Kızları: Her kadın heteroseksüel değildir! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

26 Nisan Lezbiyen Görünürlük Günü’nde Türkiye’de mücadele tarihinden bir döneme dönüyoruz.

Sapphonun Kızları, 1997 yılında Ankara’da kurulan lezbiyen feminist bir grup. İki yıl faaliyet göstermiş olan grup, hareketin içinde kadınların kendi alanlarını kurma ihtiyacı üzerine içinde “Kendimiz gibi insanlarla tanışmak için pratikte ilk akla gelen gey barlar veya yaşamın içindeki sonsuz bekleyişler yerine kendi ortamımızı kendimiz yaratıyoruz” diyerek bir araya gelmeye başladı.

“Eşcinsel” kelimesinin akla ilk olarak “eşcinsel erkekleri” getirmesine bir tepki olarak ortaya çıkan grup; harekette kadınları kendi politikalarını üreterek görünür kılmayı amaçladı.

Sapphonun Kızları varlığını, “Neden Varız?” isimli yazıda şöyle açıklıyordu:

“Neden varız? Çünkü biz, diğer tanıdığımız veya tanımadığımız benzerlerimiz gibi kırgındık, yaralıydık, korkuyorduk, kendimizi anlar gibiydik ama dilimiz yoktu, ürkütücü bir dünyanın yalnız çocuklarıydık.

Her birimiz kadınlara ayırdığımız hayal dünyasını keşfedişimiz ve kabul edişimizin şu veya bu aşamasında etrafımızda benzerlerimizi arar olmuştuk. Kimimiz bir gazeteye telefon açıp onların var olduğunu düşündüğü bağlantılara bel bağlarken, bir diğerimiz çaresizce ‘ben varsam, başkaları da vardır’ diyerek günlük yaşantısında gözü açık gezinmişti. Mantığımız ‘anormal, garip, ucube’ olmadığımızı söylerken, insanın kendine güveninin zayıf bağlarını yok etmeye hazır dünya yüzünden benzerlerimizden ‘anormal, garip, ucube’ olmadığımızı dinlemek istiyorduk. Aslında o yıllarda bu arayışımızın gerekçelerini dillendirebilecek kelimelerimiz yoktu. Sadece hissimiz, duygumuz vardı.

Birbirimizi bulsak ne konuşacağımızı bilmiyorduk. Kendimizi hem lezbiyen yerine, hem de ‘lezbiyen’in ne olduğuna çok emin olmadığımızdan ‘lezbiyen’den başka bir şey yerine koyduğumuz için, yavaş yavaş birbirimizle tanışmaya başladığımız zamanlarda bu kadar çok aradığımız ‘birbirimizken’ kolay kolay yakınlaşamadık.”

İki yıl toplantı, etkinlik ve buluşmaların ardından Sapphonun Kızları kendini feshetmeden önce eşcinsel ve biseksüel kadınlar için “Bilitis” isimli bir e-posta grubu açtı. Bu e-posta grubu, hem kadınlarla ilgili kadınların birbirlerini daha “güvenli” olarak bulması için hem de internet çağının başlamasıyla daha farklı fikirlerin görünür olması amacıyla kuruldu.

Kaos GL Derneği’nin sözlü tarih çalışmasının bir ürünü olan “Patikalar: Resmî Tarihe Çentik” kitabında Yeşim Başaran ve Oya Burcu Ersoy Sapphonun Kızları’nı şöyle anlatıyor:

Yeşim Başaran: Kendi deneyimimizle ilgili nasıl konuşacağımızı bilmiyorduk

patikalar-dan-sappho-nun-kizlari-her-kadin-heteroseksuel-degildir-1

Yani tamam Kaos’ta bir çalışma var paralelde. İşte hani dergi var, bir üretim var. Sonuçta onun içeriği, neler yayınlayacağın, üretim süreci, baya bir iş kısmı var. Bir de bir arada olma kısmı var. Toplantılar daha çok o bir arada olma kısmı içindi. Böyle çok bilerek gündem koyarak gitmese bile bir araya geliyorduk. Bazen de kodu belirleyelim, hazırlanalım, öyle tartışalım, diyorduk. Ya da hani bazen dergiden bir şey çıkıyordu. Onları da tartışıyorduk. Bu toplantılarda çok az kadın oluyordu. Bir-iki kadın anca oluyordu. Böyle yıllar içerisinde dört-beş olmaya başladık. Ama orda bile yani elli erkek varsa, dört kadın. Ve konuşulan her şey erkeklerle ilgili oluyordu. Biz de bir şey konuşursak, aslında o konuşulan deneyim hakkında konuşuyorduk. Kendi deneyimimizle ilgili konuşmuyorduk. Kendi deneyimimiz ile ilgili nasıl konuşulacağını bilmiyorduk. Öyle bir şey açığa çıkamıyordu bu eşitsiz matematikte. Sonra bir keresinde şey oldu. Bir gün konuların belirlendiği toplantıda yoktum. Sonra bir baktım konular şöyle. İşte çalışma hayatı, yaşlılık, hani eşcinseller ya da translar açısından hayatın tartışılabilecek çeşitli alanları. Sonra da lezbiyenlik diye bir konu var. Ya bu konuların hepsinde lezbiyenlik diye bir konu varken lezbiyenlik diye niye ayrı bir konu var, anlamamıştım. Sonra meğer o toplantıdaki diğer arkadaşlar da rahatsız olmuş onun öyle ayrı bir başlıkmış gibi konmasından. Aslında biz bütün bu başlıkların içerisinde hani erkek eşcinselliği, kadın eşcinselliği, trans kadınlar konuşuyorduk. Trans erkekler hiç yoktu. Trans erkek yok diye bir şey düşünmüyoruz tabii ama trans erkeklerle birliktelik yoktu. Ama en azından orda olan insanlar hakkında konuşulabilir çalışma hayatı konuşulurken, hepsi hakkında konuşulabilir. Öyle düşünülmemişti. Sonra biz bunu tartışmaya açtık. “Yani sonuçta biz lezbiyenliği bilmiyoruz. O nedenle öyle bir başlık koyduk, böylece öğreniriz diye düşünmüştük” gibi şeyler dediler. Biz de gidip tamam dedik, kalsın başlık. Gidip o başlığın neden doğru bir başlık olmadığını anlatan bir etkinlik yapmıştık. Böyle böyle şey çıktı: Sappho’nun kızları. Yani biz bir araya gelip konuşmadıkça bu başlık hep yan başlıkmış gibi kalacak diye düşündüğümüz için çıktı. Yani erkeklerin içinde böyle birbirinden kopuk adacıklar gibiydik. Nasıl LGBTİ+ insanlar toplum içinde birbirinden kopuk adacıklar, biz onun içinde daha küçük adacıklar gibiydik. Kendi dilimizi, sözümüzü, konuşmak istediklerimizi bulabilmek için ayrıca da toplanmak istedik. Meğer ne kadar mantıklı bir şeymiş ayrıca da toplanmak. Çünkü yıllar içerisinde bu deneyimle anladım ki bir ortamda kadın-erkek var diyelim ve kadınlar az diyelim. Kadınlar niye az, kadınlar niye gelmiyor, hani bu yıllardır olan bir tartışma konusu. Ve hep de bir şeyler düşünüyor insanlar, bunu dert ediyor aslında ama yanlış soruyla tartıştıkları için bir çözüm çıkmıyor. Kadınlar oraya davetli olmadıklarını düşünüyorlar. O yüzden gelmiyorlar. Nasıl, ne yaparsak davetli olduklarını anlarlar, diye düşünüp öyle yapmak lazım. Onlar gelmiyor değil. Senin onların gelmesini istediğini bilmiyor. Ama ne zaman ki kadın etkinliği yapıyorsun, dolayısıyla çok net, orda kadınların davetli olduğu, dolayısıyla kadınlar ortamlara gelmeye başlıyor. O ortamlara geldikçe sosyalleşip başka alanlara geçebiliyorlar. Bu sadece kadınlarla özgü bir şey değil aslında. Herhangi bir kalabalık grup içinde azınlıkta kalan, dâhil değilmiş, davet edilmemiş gibi hisseden her kesim için geçerli. Dolayısıyla neden gelmiyorlar değil de, davet ettiğimizi biz nasıl gösterebiliriz sorusunun sorulması lazım diye anladım yıllar içerisinde. Biz de aslında o davet alanını yaratmış olduk Sappho’nun kızlarını kurarak, bilmeden.

Biri mesela ben araştırmacıyım diye geliyor başka bir konu çıkıyor oradan. Başka biri başka bir şekilde geliyor farklı bir konu çıkıyor. Hayatımızı konuşuyorduk. Bir de feminist değiliz konusu vardı. Daha doğrusu feministiz de, feministiz demeyelim gibi bir şey vardı. Tek tek herkes feminizmi mantıklı buluyordu. Ama hani Sappho’nun Kızları lezbiyen feminist bir yerdir demeyelim, diyorduk. Çünkü feminizm çok kötü algılanan bir kelime gibi düşünülüyordu. Sonra bir gün şey oldu. Benim feminist hareketle iletişimim vardı. Orda da insanlar şey diyorlardı, “Ya işte biz çok merak ediyoruz, tanışmak istiyoruz. Bir araya gelip toplantı mı yapsak, ne yapsak?” Bir arkadaşla böyle konuşurken çıktı. “Tamam” dedim, “hani benim evimde toplanırız.” Zaten evlerde toplanıyoruz. İşte şu gün şu saat dedik biz. Böyle Ankara’daki bütün feminist çevrelere yayılmış. Adres de yayılmış. O akşam kırk kişi geldi. Ya sürekli kapı çalıyor, birisi bağırıyor şu kırmızı olan düğmeye basacaksın. O çok komikti. Orası birdenbire bizim mekânımız gibi oldu. Ve bizim grup hemen “Tamam ya feministiz, sıkıntı yok” dedi.

Oya Burcu Ersoy: Militan dönemler

patikalar-dan-sappho-nun-kizlari-her-kadin-heteroseksuel-degildir-2

Üniversiteye geldiğim zaman, bir de sosyoloji olunca tamam dedim. Bende ışık yandı. Ben buradan bir araştırma yapayım. Üniversite ilk senemizde hoca “Konusunu kendiniz seçeceğiniz bir sembolik saha çalışması yapın”, dedi. “Ben” dedim “eşcinselleri araştırmak istiyorum hocam.” Odasına gittim. “Ama” dedi, “bu sembolik bir araştırma. Konu geniş olduğu için sen sadece lezbiyenleri araştır bence” dedi. “Tabii olur, siz nasıl isterseniz” dedim. Öyle işte başladı Sappho’nun Kızları’yla tanışmam. Sappho’nun Kızları lezbiyen feminist grup olarak adlandırıyordu kendilerini. Daha sonra kendimizi demem gerekiyor ama o zamanlarki dilimle söylüyorum. Yeşim’le (Başaran) tanıştım. “Ev toplantıları yapıyoruz biz” dedi. “Evlerde toplanıyoruz pazar günleri. Sen de istersen gelebilirsin.” Tamam dedim. Ondan sonra ben zaten ilk toplantıda onlara da söyledim. Yani ben böyle araştırma yapıyorum, bu araştırmayı yapmayı gerçekten istiyorum ve sunum da yapacağım. Ama gerçekten kendim için de yapıyorum bu araştırmayı, kendimi bulmak için de yapıyorum. Altı kişi, yedi kişi oluyordu toplantılar. Bazen böyle başkaları da geliyordu. On kişi falan da oluyordu. Genelde belli bir sohbet konusu açıyorduk. Mesela işte bir tanesi aşk oluyordu, başka bir zaman örgütlenmeyle ilgili bir konu oluyordu. Bazen şiir okuyorduk, bazen yazı okuyorduk, bazen sadece sohbet ediyorduk… Sappho’nun Kızları ben yokken broşür hazırlamıştı. ‘Lezbiyenler hakkında’ diye bir broşür, Sappho’nun Kızları’nın broşürü vardı. Onu dağıtıyorduk, yani militan kısmı orda. Ben tabii hemen broşürleri çantama doldurdum. Artık her tanıştığım insanla mutlaka konuşuyorum. Biraz kendimden bahsediyorum. Sonra Sappho’nun Kızları broşürünü çıkartıyorum. Bayağı Sappho’nun Kızları’yla birlikte bir militan lezbiyenlik dönemim başlamış oldu. Mesela yeni biriyle tanıştım. Bu bar da olabilir, cafe de olabilir, okulda konuşurken de olabilir. Bir şekilde konuyu o tarafa getirip yaptığım araştırmadan bahsediyorum. Sonra broşürü veriyorum.

İlerleyen yıllarda enerjimizi, zamanımızı Kaos GL’de kadınların örgütlenmesine, Kaos GL’de lezbiyenlerin örgütlenmesine ayıralım, dedik. Zaten toplantılarımızı 2000’de Kaos GL Konur Sokak’ta ilk yerini Kaos Kültür Merkezi’ni açtığı zaman orda yapmaya başlamıştık her pazar. Öyle karar verdik. Ondan sonra dedik; Sappho’nun Kızları’nı sona erdirdik diye. Kaos GL dergisinde deklarasyonumuzu yaptık. Ama az kişi de kalmış olsak o az kişi Kaos içinde aktif olmaya devam ettik. Bir kadın Kaos GL’ye geldiğinde orada kadın yoksa tam kendini açmıyor. Bir daha gelirsem gene öyle olacak deyip bir daha gelmeyebiliyordu. O yüzden de dedik ki böyle özel bir zaman ayırsak hiç değilse diğer zamanlarda gelmekten çekinen, ayakları geri giden kadınlar bu şekilde gelir, bu şekilde ısınır. Öylece hani hem kadın kadına sohbetleri yapabiliriz hem de belki o kadın kadına sohbetlere olan ihtiyacı doyurduğu zaman birlikte bir şey yapabileceğine dair inancı da gelişecek diye düşünüyordum. Yani benim öyle oldu. Bir yandan kendimizi Kaos’a gelen kadınlara tanıtıyoruz ediyoruz. Ama yazılı olarak da şimdiye kadar neler yaptığımızı gösterebileceğimiz ve dağıtabileceğimiz bir broşürümüz olsun istiyorduk. ‘Biliyor(mu)sun? Her Kadın Heteroseksüel Değildir’ broşürü öyle çıktı. O broşürün iki amacı var aslında. İlki eşcinsel, biseksüel kadınlara “Her kadın heteroseksüel değildir” demek. Yani kendini yalnız hissetmemesi gerektiğini söylemek. Hem de heteroseksüel dünyaya bir şey söylemek. Heteroseksist yaklaşıma karşı bir duruşu ortaya koymak. Yani siz hiçbir şey söylemediğiniz zaman heteroseksüel olmuyorsunuz demekti… O zamana kadar yaptığımız şeyler üzerinden onları hem yazılı hale getirdik hem de sıkça sorulan sorular bölümü koymuştuk. Öyle bir amaç güttük. Çok çaba harcadık onun yapılması için. Bir sürü insanla konuştuk. Onun gelişim, yani yapma süreci de ayrıca heyecan veren bir şeydi. Onu ürün olarak elimde gördüğümde… Benim için böyle bebek gibi oldu o broşür.

Patikalar kitabının tamamına ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: kadın, yaşam
İstihdam