23/03/2021 | Yazar: Kaos GL

“Bundan böyle kadına ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık temelli şiddetten devlet sorumlu olacaktır”

TİHV: Hatadan vazgeçin, İstanbul Sözleşmesi’ni kararlı ve etkin bir şekilde uygulayın! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına ilişkin açıklama yaptı. TİHV, “İstanbul Sözleşmesi’nin reddedilmesiyle devlet, kadına ve LGBTİ+’lara yönelik şiddetin tarafı, ihlallerin doğrudan sorumlusu olduğunu ilan etmiş olacaktır” diyerek, hatadan vazgeçme çağrısı yaptı.

“İnsan hakları kavramı siyasal iktidar için bir araç”

TİHV, İnsan Hakları Eylem Planı’nı da hatırlatarak şöyle dedi:

“İnsan Hakları Eylem Planı’nı (İHEP) gösterişli sunumlar ile açıklanmasının üzerinden henüz iki hafta geçmişken siyasal iktidar, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni (İstanbul Sözleşmesi) geçtiğimiz Cuma gece yarısı yayımlanan bir Cumhurbaşkanı kararı ile tek taraflı olarak feshetmiştir. Kaldı ki toplumsal cinsiyet eşitsizliği, toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim konularına yer verilmemiş olması da İHEP’in en büyük eksiklerinden biriydi. Aslında art arda atılan bu adımlar (İHEP ilanı ve fesih kararı) insan hakları kavramının siyasal iktidar için bir araç olmaktan öte anlam taşımadığını açıkça ortaya koymaktadır.”

TİHV, “Asli nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık olan kadına yönelik şiddet, ciddi bir insan hakkı ihlalidir ve genelde cezasız kalmaktadır” diyerek açıklamaya şöyle devam etti:

“Dünyanın her yerinde kadınlar her gün hayatın her alanında ama bilhassa kendi evlerinin “güvenli” ortamı içinde psikolojik ve fiziksel şiddet, ısrarlı takip, taciz, tecavüz, genital sakatlama, aileler tarafından evlenmeye zorlanma veya istekleri dışında kısırlaştırmaya vb. sonsuz şiddet örneklerine maruz bırakılmaktadırlar. Ev içi şiddet çoğunlukla kadınlara yönelik olmakla birlikte aynı zamanda çocukları ve yaşlıları da etkileyen yaygın şiddet bir türüdür.”

İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti ele alan ve ayrıntılı bir şekilde tanımlayan en kapsamlı uluslararası sözleşme olduğunu hatırlatan TİHV, İstanbul Sözleşmesi ışığında hazırlanan 6284 Sayılı Kanun’a ilişkin ise şöyle dedi:

“İstanbul Sözleşmesi’nin ışığında hazırlandığı için oldukça kapsamlı ve şiddetin önlenmesinde caydırıcı hükümler içeren bu kanun, eksiksiz biçimde uygulanması halinde kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam haklarının korunmasında etkili olabilecek ulusal bir enstrümandır.”

“Bundan böyle kadına ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık temelli şiddetten devlet sorumlu olacaktır”

TİHV’in açıklamasının devamı şöyle:

“İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını talep eden, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan, bu konuda ifade, toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini kullanan kadınlar, LGBTİ+lar ve diğer hak savunucuları ise kolluk kuvvetlerinin evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesinde kural dışı ve denetimsiz şiddetine maruz kalmışlardır. TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre sadece 2020 yılında kadın ve LGBTİ+ haklarına dair yapılmak istenen en az 18 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale eden kolluk kuvvetleri, en az 164 kişiyi şiddet kullanarak gözaltına almıştır.

“Gelinen aşamada, başta kadınlar ve LGBTİ+’lar olmak üzere erkek şiddetinin son bulması, temel hak ve özgürlüklerin korunması, eşitliğin sağlanması için uğraş veren yurttaşların güçlü talep ve itirazlarına rağmen İstanbul Sözleşmesi’nin tek bir kişinin imzasıyla feshedilmeye çalışılması hiçbir şekilde kabul edilemez. Çünkü, Sözleşme’nin feshedilmesi öncelikle kadın ve LGBTİ+’ları şiddete karşı tümüyle açık ve korunmasız hale getirecektir. Diğer yandan şiddeti önlemek için sürdürülen toplumsal mücadelenin hukuki zeminini zayıflatacak, şiddet eylemlerinin faili erkekleri cesaretlendirip teşvik edecektir. Nihayetinde ev içi şiddet görünmez kılınacak, ihlaller ile mücadele edilemeyecek ve cezasızlık kalıcı hale gelecektir.

“İster Cumhurbaşkanı kararı ister Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) çıkardığı bir yasa ile olsun aslında İstanbul Sözleşmesi’nin reddedilmesiyle devlet, kadına yönelik şiddetin tarafı ve ihlallerin doğrudan sorumlusu olduğunu ilan etmiş olacaktır. Elbette yetkinin yürütme mi yoksa yasama tarafından mı kullanıldığı demokrasi, denge ve denetleme ilkeleri açısından büyük bir önem arz eder. Ancak burada söz konusu olan yurttaşların başta yaşam hakları olmak üzere insan olmaktan doğan en temel haklarıdır. Yetki kimin tarafından kullanılırsa kullanılsın insan hakları hiçbir şekilde feshedilemez. Eğer bu vahim hatadan geri dönülmez ise bundan böyle kadına ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık temelli şiddetten devlet sorumlu olacaktır.

“Sessizlik onaydır ve suça ortak olmaktır”

“Kısacası yetkilileri bu vahim hatadan, İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme fikrinden vazgeçmeye çağırıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 Sayılı Kanun başta olmak üzere ilgili tüm yasaları kararlı ve etkin bir şekilde uygulayın, kadına ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti teşvik etmeyin, durdurun.

“Elbette topluma da sesleniyoruz: Doğuştan sahip olduğumuz haklarımız hiçbir gerekçe ile feshedilemez. Kadına yönelik şiddetin, toplumsal cinsiyete, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dayalı eşitsizliğin ve ayrımcılığın son bulduğu, insan haklarına saygılı bir Türkiye’de yaşamak istiyorsak demokratik itirazlarımızı daha güçlü ve yüksek sesle dile getirmeliyiz. Sessizlik onaydır ve suça ortak olmaktır.”


Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları
İstihdam