13/05/2020 | Yazar: Aslı Alpar
Online söyleşilerde bu hafta Hatice Kapusuz konuğumuz. İster oku ister izle-dinle. Hatice Kapusuz ile çocuk edebiyatını konuştuk.
Pandemi tedbirleri nedeniyle bir araya gelemediğimiz sosyal izolasyon günlerinde Hatice Kapusuz ile Çocuk Edebiyatı’nı konuştuk. Kapusuz, çocuk edebiyatının toplumdaki yerini tarifliyor ve Michel de Certeau’dan hatırlatıyor: Masallar çocuklara uyusun, yetişkinlere uyansın diye anlatılır.
Çocuk edebiyatına ilgin nasıl ortaya çıktı?
Yüksek lisanstayken “Türkiye toplumu neden isyan etmiyor” gibi bir sorum vardı. Buradan hareketle, resmi tarihte anlatılan dışında halk kültüründe acaba bu mesele nasıldır, sorusunu sordum ve masalları, halk hikâyelerini, şiirleri incelemeye başladım. O zaman aslında toplumun bir sürü isyan etme biçimi olduğunu fark ettim.
Bu ilgi beni dünya masallarına yöneltti. Ermeni, Rus, Balkan masallarıyla ilgilenmeye başladım. Ursula’nın dokunuşu ile yeni bir yön aldı çalışmam, onun “Kanatllı Kediler Masalı”nı okuduktan sonra çocuk haklarını, çocuk kitaplarıyla birlikte incelemenin iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Herhalde 8-9 yıldır inceliyorum çocuk kitaplarını. Bu süreçte de var olan çocuk kitaplarının ne kadar ayrımcı, cinsiyetçi, milliyetçi olduğunu gördüm ve toplumsal yapının çocuk edebiyatıyla nasıl aktardığına tanıklık ettim.
Çocuk kitaplarını, toplumsal yapıyı çocuklara aktarmak gibi işlevsel bir yerden mi yazıyorlar?
Her tür kültür ürününde olduğu gibi mevcut değerleri taşıma gibi bir misyonu var. Daha fazla biçim veren de çocuk algısı. Devlet, toplum ve aile açısından çocuk kendi varlığının devamı olarak tanımlanıyor ve çocuğun ihtiyacından bağımsız olarak çocuk bir çok zihinde bir araç, bir nesne. Toplumun ihtiyaçlarının sürdürülmesi için de bu işlev ortaya çıkmış oluyor.
Herhangi bir kültürel üründen daha fazla bicinde çocuğa yaşlılara saygı, devlete sevgi gibi kaygılarla biçimleniyor çocuk kitapları.
“Çocuklarla ilgili her şey son derece çelişkili ve tutarsız”
Yetişkinlerin çocuk kitabı okumasına nasıl tepkiler alıyorsun?
Başlarda memnuniyetsizlik yarattığını tahmin ediyorum. “Çok güzel bir kitap buldum” dediğimde kaşlar kalktı ama zaman içinde daha duyguları belli davranış biçimlerini konuşabileceğimiz kitaplar çıktıkça ve bu meselenin ideolojik boyutu da anlaşılınca iş değişti. Benim deneyimlediğim kısmı böyle, “çocuk kitabı çocuklar içindir” derken ayrımcılık, cinsiyetçilik örüntülerinin olduğu kitapları gördüklerinde daha dikkatli çocuk kitabı seçmek gerektiğini fark etmiş olduk. Daha önce çocuklarına aldıkları kitapları okumuyorlardı ama bu konuda bilinç geliştikçe “çocuğumun kitaplığına baktım aslında okumaması gereken ne çok kitap varmış” diyenler oldu.
Çok ilginç değil mi, okumadığımız bir kitabı bir yetişkine bile tavsiye etmeyiz aslında…
Evet, ama çocuklarla ilgili her şey son derece çelişkili ve tutarsız. Bazen bir kitabın içindeki şiddet sahnesi için ortalığı ayağa kaldırıyoruz ama televizyonda, sokakta, evde gördüğü şiddet için kaygı duyulmayabiliyor. Mesela Kırmızı Başlıklı Kız masalında kurdun karnı yarılır. Bir yetişkin için korkunç bir sahneyken bu daha önce bu şiddeti maddi olarak deneyimlememiş bir çocuk için korkunç bir sahne değildir bu. Çocuklar bildiği şeyler üzerinden hayal kurar.
Çocukken bize anlatılan masalları toplumsal cinsiyet bağlamında nasıl buluyorsun?
Burası bana zor ve meşakkatli bir alan gibi geliyor. Masalların çoğu sözlü kültürün, kolektif algının bir parçası. Yaşar Kemal çocuk edebiyatı olmaz der çünkü herkes birlikte oturur dinler masalı. Bu kültürün içinde çocuk doğanın bir parçası, ölümd ersen hemen karşı mezarlıkta. Ama o masalın doğduğu dönem ve koşullardan koparılması meselesi var…
Kimler derliyor masalları, Andersen, Grimm, Türkiye’de Pertev Naili Boratav –gerçi Türkiye’deki derleme geleneğini Andersen ve Grimm’den ayırmak lazım, Boratav çok kıymetli bir iş yapmış- nihayetinde kim derler kendi algısı ile derliyor hoşuna gitmeyeni eliyor. Kadın masalı olsun diyelim erkek bir derleyen geldiğinde çok büyük kısmını sansürleyerek anlatıyor. Ve bugüne yazıya ulaşmayacak o otantik formu.
Cinsiyetçiliğe bakarken de Certeau diyor ki Masallar çocuklara uyusun, yetişkinlere uyansın diye anlatılır. Bir masalı dinlerken çocuk ilk anlamı ile anlar ama aynı zamanda o dönemdeki sembolleri de üzerinde taşır. Mesela Kül Kedisi’ndeki ayakkabı sahnesi. O ayakkabıyı Kızılderililerin “Başkasının ayakkabısını giymeden konuşma” sözü ile düşürsek bambaşka bir anlama erişebiliriz. Özetle o cinsiyetçi kısmı kazıyıp masallardan destek alabiliriz. Mesela bir başka örnek, masallardaki üvey anne aslında fazla iyi annelerin ölmesidir hayatınıda her zman fazla iyi bir anne olursa asla yetişkin olamazsınız. Çatışma ile olacak bir şey büyüme. Çatışma olacak, evden çıkacak ki büyüyebilsin. Bizler genelde çocuk gibi ilk anlamı ile okuyup değerlendiriyoruz halbıki çok farklı anlamlar çıkabilir masallardan.
“Bir toplum istediğini sevebilirsin cümlesinden neden korkar”
Bugüne dönelim… Türkiye’de yayımlanan çocuk kitapları ne kadar kapsayıcı?
Aslında genel bir çerçeve çizecek olursak toplum ne kadar kapsayıcı ise çocuk kitapları da o kadar kapsayıcı. Küçük çocuklar için basılan kitaplarda bandrol zorunluluğu yok bu daha muhtemelen rahatça kitap basmayı sağlayan bir şey. 99 kuruşluk, kırtasiyelerde sepetlerde, marketlerde deterjanların yanı başında satılıyor. Çocuk kitaplarının niteliğine çok bakılmazsa alınan kitaplar bunlar oluyor. Bu kitaplar da küçük yetişkinler yetiştirmek için yazılan kitaplar. Görsel, edebi nitelik, anlatım açısından oldukça kötüler. Çocuklar neden kitap okumuyor sorusunun yanıtı gibiler.100 Temel Eser listesindeki kitaplar da Sefillerin 70 sayfalık baskısı var mesela…
Son 10 yıldır ise çok iyi kitaplar basılıyor aynı zamanda. Hem tematik hem duygular açısından hem de anlatım olarak iyi kitapların odluğunu düşünüyorum. Ayrımcılığı ele alan, farklı anneleri, farklı çocukları, farklı babaları anlatan kitaplar var. Çocuklara istediğin gibi olabilirsin diyen kitaplar var. Bunlar da ne yazık ki pahalı oluyor ve herkes için erişilebilir değil. Bu da kültür politikası ile ilişkili. Alamayan kişinin kütüphanelerden bu kitaplara erişebilmesi için devletin bu kitaplardan satın alması lazım.
Erkek / Kız Çocuk Hakları Bildirgesi kitaplarının toplatılması konusunda ne düşünüyorsun?
Özgürleşme korkusu gibi geliyor bana. Bu kitapların içinde ne var, neden rahatsız olmuş olabilir diye baktığımızda, toplumda kız-oğlan çcouklarının üzeirnde inşa edilen normlara karşı içeriklere sahipler. Diyor ki: oğlan çocukları istediği renkte giyinebilir, kızlar da matematik dersini sevebilir gibi… Bunları hatırlatan kitaplar…
Bir devlet, bir toplum neden bunlardan rahatsız olur; kişilerin kendi sevdiği şeylerle ilgilenmesini neden istemez, istediğini sevebilirsin cümlesinden neden korkar… Toplumsal normları sorgulayabilmeye dair bir adım olduğu için, kendi isteklerinin peşinde gitmesinden rahatsız oldukları için yasakladılar…
Toplumsal cinsiyet normlarının dışında kalan çocuk kitaplarından tavsiyeler alsak?
Annelik üzerine birkaç kitap konuşalım istedim. Uçan Balık’tan çıkan “Ufaklık ve Canavar” isimli bir kitapla başlayalım… Kitap boşanma sürecini zor yaşayan bir annenin çocuk tarafından nasıl göründüğünü anlatıyor. Zorlanan ebeveynler varsa faydalanabilirler.
“Başka Bir Anne” Can Yayınları’ndan çıkan bir kitapla devame delim. Çocukken bu toplumsal düzende herkese benzemek istemeye dair bir kitap. Farklı bir anneyi, olduğu gibi sevebilmeye dair.
Bir diğer kitap, Nosotros, kelime anlamı “biz” demek. Bir anne yavru ilişkisi, Nota Bene’den çıkan bir kitap. Zaman içinde değişse bile o “biz”in değişmeyeceğini anlatan duygusal bir kitap. Anne olamk çocuğun özgürleşmesine ve değişmesine olanak tanımak mesajını veren bir kitap.
“Morris ve Turuncu Elbise”yi de önermek isterim. Turuncu elbise giymeyi seven bir oğlan çocuğunun zorbalıkla mücadelesini anlatan bir kitap. Güldünya Yayınları’ndan çıktı.
Son olarak, “Bu Benim Dansım” isimli bir kitap. Okulda pek başarılı olmayan ve akranlarından kısa boylu olan bir kız çocuğunun hikayesi, dansla tanıştıktan sonra hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor. Çok mükemmel bir dansçı oldu demiyor kitap, belki olmuştur belki olmamıştır diyor.
Türkiye kitabı değil ama bahsetmek isterim “Mommy, Mama and Me”. “Anne, Anniş ve Ben” diye çevrilebilir, iki anneli bir çocuğun günlük rutinini anlatıyor kitap. Karton kapaklı bir kitap bu yani 1-2 yaş için de uygun anlamına geliyor. Dolayısıyla cinsel yönelim çocuklarla ne zaman konuşmalı sorusuna da formu ile yanıt veren bir kitap.
En son okuduğun çocuk kitabı ile sohbetimizi bitirelim?
Hakkımı ikiye çıkaralım. En son Uçan Balık’tan çıkan “Uslu Çocuk”u okudum. Yetişkinler için daha uygun bir kitap bence, mükemmeliyetçi bir anne babanın çocuğuna dair bir anlatı.
Bir de “Boşuk”tan bahsetmek istiyorum. En şifalı bulduğum kitaplardan biri. Hem bir kayıp yaşamış çocuk içi hem de travmalardan azade olmayan biz yetişkinler için bir kitap. İçine bakmayı öğreten bir kitap.
Online söyleşiyi izlemek-dinlemek için buyurun:
İlgili Video:
Etiketler: kültür sanat