10/11/2006 | Yazar: Ali Erol

‘11.si Güztanbul olarak yapılan Türkiyeli Eşcinseller Buluşması, çok doğal olarak, eşcinsel grupların ‘politika ve pratikleri’nin seyri doğrultusunda gelişti. Söz konusu seyir üzerine söylenebilecek sözler aynı zamanda ‘Buluşma’yı yaratan gruplara dair değerlendirmeler olacaktır.’

“11.si Güztanbul olarak yapılan Türkiyeli Eşcinseller Buluşması, çok doğal olarak, eşcinsel grupların “politika ve pratikleri”nin seyri doğrultusunda gelişti. Söz konusu seyir üzerine söylenebilecek sözler aynı zamanda “Buluşma”yı yaratan gruplara dair değerlendirmeler olacaktır.”

11.si Güztanbul olarak yapılan Türkiyeli Eşcinseller Buluşması, çok doğal olarak, eşcinsel grupların “politika ve pratikleri”nin seyri doğrultusunda gelişti. Söz konusu seyir üzerine söylenebilecek sözler aynı zamanda “Buluşma”yı yaratan gruplara dair değerlendirmeler olacaktır. Süreç içinde gruplar, “politika”larından hareketle “pratik”lerini şekillendirmeye çalışırlarken haliyle aynı zamanda içinde bulundukları “pratik”lerinden de çeşitli alanlara dair “politika”larını tanımlama gayreti ile yol aldılar. Grupların tanımladığı, “birbirini daha fazla tanıma, ortaklaşma ve beraber hareket etme ihtiyacı”, baharda Ankara’da, güzün İstanbul’da yapılan buluşmalarla ne oranda karşılanmış olabilir sorusu, hem grupların kendi içlerinde hem buluşma ortak zemininde her seferinde yeniden cevaplanmayı bekliyor. Bu durumu eşcinsel grupların omzunda yeni bir yük olarak değerlendirmektense tam tersine kendi üzerimize düşünmekte eleştirel bir yaklaşım fırsatı şeklinde ele almak daha faydalı olabilir.

Heteroseksüel topluma kapalı başlayan buluşmalar, başlangıçta “eşcinsel camia” içinde gerçekten de Türkiye’nin dört bir köşesinden eşcinselin Ankara ve İstanbul’a gelmesiyle yapılıyordu. Ortalama yüz elli kişiyi geçmese de başlangıçtaki coğrafi ve sosyal dağılımın katılıma yansımada devamının gelmediği görülüyor. Elbette ki meselenin “kelle sayısı” olmadığını biliyoruz ve pek çok eşcinsel için şehir içi ulaşım bile artık sorunken şehirlerarası üç-dört günlük bir seyahat hayal bile edilemezken buluşmaya katılımın nicel yönü üzerinde durmak pek de anlamlı olmayabilir. Ancak gruplar, heteroseksüel topluma sosyal açılımlar gerçekleştirmeyi göze alabilecek aşamaya gelirlerken, eşcinsel camia içinde tersi yönde kendi içlerine kapalı bir seyir izlemelerinin ne anlama geldiğini de düşünmek durumunda olsalar gerek; şayet “Türkiyeli eşcinseller”in katılacağı buluşmalar gerçekleştirmeye devam edilecekse.


Başlangıçtaki buluşmalar, sadece sorunların konuşulduğu toplantılardan ibaret olmayıp, toplu yemeği, partisi, pikniği, hamamı, şehir gezileri ile dengeli hatta “sosyal” yönü ağır basan organizasyonlardı. Sosyal etkinliklere katılan “Türkiyeli eşcinsellerin” neredeyse yarısının “toplantı”lara katılmadıklarının fark edilmesi gecikmemişti! Bu duruma yönelik eskiden kalma cevaplarımız işimizi kolaylaştırsa da özellikle son buluşmada ev sahibi Lambdaistanbul’un “parti”sine katılımın, İstanbul düşünüldüğünde, “çok düşük” şeklinde değerlendirilmesi, hazır cevaplarımızı gözden geçirme vaktinin çoktan geldiğine işaret ediyor olabilir mi?

Son buluşmada ne oldu?

Adı konulmasa da son bir iki buluşmadır kendini gösteren “isteksizlik” halinden payını alıyordu “güztanbul”. Farklı şehirlerden gelen bireylerin görünmezliği bir yana kendini grup olarak tanımlayan isimlerin de varlığı ile yokluğu belli olmuyordu. Önceki buluşmada, baharankara’da, eşcinsel grupların sivil toplum ile ilişkisinin tartışılması ortada kalmışken, çok değil altı ay sonra, son buluşmada, heteroseksüel toplumdan iki örgüt ortalıkta, ev sahibi grup üzerinden boşlukları doldurmaya aday olabiliyordu. Buluşmalara, eşcinsel grupların dışındaki yapıların da katılabilmesi noktasında daha önceden ortaklaşılmış olunsaydı bu duruma kimsenin itirazı olmayabilirdi. Önceden ortaklaşmak bir yana fiili duruma dair soru ve sorunların üzerinden atlanıp, olup biteni “olağan” karşılamama yaklaşımı bizatihi bir sorunmuş gibi sunulabildi “misafir” eşcinsel ve eşcinsel gruplara.

Son buluşmanın sürprizlerinden feminist örgüt, lezbiyenler için de çareyi bulmuştu. Geylerden gelebilecek her türlü soru önce “seksizm” ile “taciz” kıskacına alınır, sonra karma örgütlerde geyler tarafından zaten engellenen lezbiyenlere aynı zamanda kadın oldukları hatırlatılır. Ardından da “lezbiyen”, bir birey olarak seçme hakkını kullanır. Ne de olsa feministler, seksizme karşı mücadele ederlerken kendiliğinden heteroseksizme karşı da mücadele etmeleri gerektiğini idrak ederler, homofobi ile yüzleşirler. Gel gör ki geyler, daha doğrusu sonuçta erkekler, bir türlü içlerindeki cinsiyetçilikle yüzleşip, mücadele edip arınamazlar. Bu arada Kaos GL’de ve Lambdaistanbul’da ayrıca toplanan onlarca lezbiyene ne oldu sorusuna sıra gelmez...

11. buluşmada ne oldu; en azından bundan sonrası için bir “buluşma sekreteryası” oluşturuldu... Çalışma birimleri şekillendi...

Politika üzerine konuşmaya da sıra gelecektir.

Kaynak: Kaos GL, Ocak – Şubat 2004 Sayı 19


Etiketler: yaşam
nefret