23/05/2025 | Yazar: Yıldız Tar

Baskıcı dönemlerde kişisel geri çekilmeler anlaşılır olsa da, tek kişilik yalnızlıklara hapsedilmiyoruz. Güven ilişkisi kurduğumuz, bizim sesimiz çıkamadığında ses çıkartabilecek en az bir yakınımız muhakkak oluyor. Ve bu yakınlıklar, bu temaslar sayesinde her yürüyüşümüz onur yürüyüşü olabiliyor.

Sessiz çoğunluğu harekete geçirmek Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Dilara Açıkgöz / csgorselarsiv.org

Tutuklanmamdan hemen önce, Kaos GL ve 17 Mayıs derneklerinin ortak yürüttüğü algı araştırmasının sonuçlarıyla ilgileniyor, araştırma sonuçlarını rapora dönüştürmek için çalışıyorduk. Bu araştırmayı çok önemsiyordum. Çünkü bugüne kadar hep genel araştırmalarda, olumsuzluk belirten anket soruları üzerinden toplumdaki LGBTİ+ algısı ölçülmeye çalışıldı. Spesifik olarak toplumun LGBTİ+ realitesine ve haklarına bakışını anlamaya çalışan bir araştırma yoktu. Biz de birkaç yıldır böyle bir araştırmayı yapabilmek için kaynak bulmaya çalışıyorduk. Açıkçası, kaynak bulmakta bu kadar zorlanacağımızı düşünmemiştim. Ama kapılar yüzümüze bir bir kapandı. Kaos GL’nin tarihi kapanan kapıları çalmaya devam etmenin de tarihi olduğu için iş biraz da inada bindi ve nihayet araştırmayı yapabildik. Bu araştırma sonuçlarının, LGBTİ+ örgütleri ve LGBTİ+ haklarını destekleyen kurumların strateji belirleme süreçlerine katkı sunmasını ümit ediyorduk. Tutuklandığım için, araştırma yayınlandıktan sonra neler olduğuna vakıf değilim ancak yürütülen veya yürütülecek tartışmalara katkı sağlaması açısından sonuçları biraz değerlendirmek istiyorum.

Sonda söyleyeceğimi başta diyeyim; araştırma sonuçları LGBTİ+ hareketinin otuz yılı aşkın süredir yürüttüğü mücadelenin bir toplumsal değişim yarattığını gösteriyor. Toplumun yüzde 38,8’inin LGBTİ+’ların eşit ve özgür bir şekilde yaşamasını desteklemesi; muazzam bir zemin. O eşitlik ve özgürlüğün nasıl inşa edileceğini pratik adımlarla destekler ve rol model oluşturabilirsek; geleceğe dair umudumuzu yeşertmek ve enseyi karartmamak için nedenlerimiz çoğalacak. Kutuplaşma ve düşmanlık konusu edilen meselelerde, ilk refleks bu düşmanlığı yürüten kesim ve öznelere seslenmek veya onlara laf anlatmak oluyor. Ancak toplumsal mücadeleler tarihi, bu yöntemin hiç işe yaramadığı gibi aksine zararları olduğunu gösteriyor. Her meselede bir destekçi grup, bir karşıt grup bir de ortada duran kararsızlar vardır. Haklara ve özgürlüklere karşıt gruplar, esasen katılaşmış ve değişmeye kapanık bir zihin yapısının propagandasını yapar. Hak ve eşitlikleri destekleyen özneler, bu zihin yapısını dönüştürmeye enerji harcadıklarında hüsranla elbette karşılaşacaktır. Bu zihin yapısı, orda duran kararsız kesim daha pozitif bir yöne evrildiğinde değişebilir veya marjinal kalır. LGBTİ+ hakları meselesinde de kavga kimin marjinal olduğu kavgası. İktidar, LGBTİ+’ları marjinal bir grup ve onları destekleyenleri de marjinal destekçisi ilan ederken bu gerçeğin farkında. Ancak bu kamuoyu araştırması hakikatin hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Yaklaşık yüzde 40 destek, siyasal iktidarın neden LGBTİ+’lara taktığı sorusunun yanıtlarından biri. Daha önemli olan soru ise: LGBTİ+’ların eşit ve özgür yaşaması gerektiğini düşünen yüzde 40’ın neden sesinin çıkmadığı sorusu. Araştırmada bu sorunun yanıtı da mevcut: çevreden dışlanma korkusu ve şiddet tehdidi.

Bu çekincelerin gerçek dışı olmadığını, yaşananlardan biliyoruz. Hem hayatta hem de sanal medyada çok fazla örnekle karşılaştık. LGBTİ+ haklarını destekleyen sanatçıların konserlerinin iptal edilmesi, Onur Haftası’nda logosunu gökkuşağı yapan belediyelere yapılanlar, soru ve araştırma önergesi veren milletvekillerinin yaşadıkları, okulunda homofobik zorbalığa karşı çıktığı için baskıyla karşılaşan öğretmenler, LGBTİ+’ları savunduğu için dava açılan barolar… Liste uzayabilir ve uzuyor da. Ancak bu listeyi uzatmanın kimseye faydası yok. Aksine, korku iklimi yarattığı için zararı çok. Peki bu listeyi yani LGBTİ+ haklarını savunduğu için başına iş gelenlerin sayısını nasıl azaltabiliriz? “Bize ne” diyenler çıkabilir, “Biz LGBTİ+’ların her gün yaşadığını onlar bir kere yaşıyor, ne olmuş yani” diyenler de olabilir. Ancak bu iki tutum da ne mücadeleye katkı sağlar, ne de olumlu bir sonuç yaratır. Bu cümlelerin doğru olması, apolitik oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Bizim yani LGBTİ+ hak savunucularının, mücadeleye davet ettiğimiz kesimlerin endişelerini önce anlamamız sonra da bu endişeleri gideremesek de birlikte gidermek için bir yol haritası sunmamız gerekiyor. Ve bu endişeleri de azarlayarak ya da eksik hissettirerek gideremeyiz. Mücadeledeki tarzımıza dair eleştirilerimi daha önce yazmıştım, o yüzden oraya tekrar girmiyorum. Esas olarak değinmek istediğim mesele; LGBTİ+ haklarını destekleyen bu yüzde 40’ı temsil eden kurum ve kişileri bu desteklerini eylemle göstermeleri yönünde nasıl teşvik edebileceğimiz meselesi. Bununla ilgili çok çeşitli yöntemler geliştirebileceğimiz fikrindeyim. Çeşitli ağlar ve platformlar oluşturmak bunlardan biri. Yerel ve tematik oluşumlar dışında; sadece LGBTİ+ örgütlerinden oluşmayan hatta LGBTİ+ örgütlerinin ana eksenini dahi oluşturmadığı bir tür Gökkuşağı İttifakı’na ihtiyacımız olduğu fikrindeyim. Mesleki örgütleri, sendikalar, dernekler, vakıflar gibi toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden yapıların yanı sıra; toplumda saygı gören, rol model olarak görülen kişilerin de yer aldığı bir birliktelikten bahsediyorum. Geçtiğimiz yıllarda çeşitli vesilelerle LGBTİ+ haklarını desteklediğini ilan eden o kadar çok kişi ve kurum var ki. Bunları refleksif olmayan, sürekliliği olan, gündeme müdahale etme gücü ve kapasitesi olan bir zeminde bir araya getirmek, iktidarın karalama kampanyalarına hep beraber göğüs germek; araştırmadaki endişeleri giderme noktasında ön açısı olabilir. Tabii bu tarz bir birliktelik; LGBTİ+ aktivistlerinin kampanyacılık ve dönemsel eylemler üzerinden örgütlenme pratiklerini de sorgulaması ve o tarzın eksiklerini buraya taşımamasını; LGBTİ+ hareketi içindeki kişisel ve madilik kültürüne dayalı tartışmaları buradan uzak tutmasını ve gelmek isteyen, burada yer almak isteyen kişi ve kurumlardan mükemmel bir sicil kâğıdı beklememesini gerektiriyor. Esnek, sınırlayıcı olmayan temel ilkelere dayalı, karşılıklı öğrenmeyi ve birbirini güçlendirmeyi benimsemiş, ilk hatada birbirinin üzerini çizmeyen bir yaklaşımı gerektiriyor. Bu yapıyı, LGBTİ+ karşıtı adımlara birlikte göğüs gerdiği kadar; etki alanındaki kişi ve gruplarda farkındalık yaratmak için düzenli olarak çalışan bir platform olarak düşünebiliriz.

Araştırmada öne çıkan bir diğer sonuç ise, LGBTİ+’ların karşı karşıya kaldığı ayrımcılığın boyutları hakkında toplumun geri kalanının gerçekçi bir bakışa sahip olmadığı; ayrımcılığın daha az yaşandığı gibi bir yanlış algının hâkim olduğu. Bu algının birçok sebebi olabilir: Sanal medyada fenomen olan tiplemelerin zengin ve şaşaalı hayatları, LGBTİ+’lara uygulanan sansür, derdimizi yeterince iyi anlatamamamız vs. Bu sebeplerin her biri enine boyuna tartışılmayı hak ediyor. Her türlü anlama çabası, dönüştürme iradesine evrildiğinde kıymetli bir çaba. Araştırmada, LGBTİ+ tanıdığı olanların, ayrımcılığın yaygın olduğunu daha fazla belirtmesi ise; gündelik hayattaki sahici temasların hakikat mücadelesinde ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. LGBTİ+ hareketinin kimseyi açılmaya zorlamadan, açılmayı bir hak olarak tarif eden yaklaşımının başarılı olduğunu bu araştırmada da görüyoruz. Baskıcı dönemlerde kişisel geri çekilmeler anlaşılır olsa da, tek kişilik yalnızlıklara hapsedilmiyoruz. Güven ilişkisi kurduğumuz, bizim sesimiz çıkamadığında ses çıkartabilecek en az bir yakınımız muhakkak oluyor. Ve bu yakınlıklar, bu temaslar sayesinde her yürüyüşümüz onur yürüyüşü olabiliyor. Zira, her temas iz bırakır…

Tıklayın-LGBTİ+’lara İlişkin Algı Araştırması'nın sonuçları yayında!

Yıldız Tar

Marmara 5 Nolu L Tipi Cezaevi

Silivri / İstanbul

 *KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, medya, yaşam, aile, siyaset, araştırma
İstihdam