04/10/2010 | Yazar: Sarphan Uzunoğlu

Bir avuç insan olarak ne yapmayı deniyorlarmış?

Bir avuç insan olarak ne yapmayı deniyorlarmış?  Tarihin heybetli bekçisi, yılmaz milliyetçi ve bilge ruh Murat Bardakçı diyor ki onlar yağlı saçlı, soluk t-shirt’li “işsizler”. Onlar canlı yayında azarlayıp yerin dibine sokmayı denediği Pelin Batu ile aynı safta olanlar, onun deyimiyle hiçbir şeyden haberi olmayan “hizmet düşmanları”.  Sahi kimdi 2 Milyon İstanbullu. İktidar’ın çölündeki akbabaları neden bu kadar ürküttüler?
 
Bardakçı’nın hırs sıvıları salgılayarak saldırdığı “2 milyon İstanbullu” 23 ayrı buluşma noktasında sahildeydi 2 Ekim’de. Onları duydunuz mu? İçinden çoğumuzun anılarının geçtiği o şehirde gülümseyen soluk t-shirt’lü çocukların sıcaklığını duymamak için benim bir nedenim yoktu.
 
2 milyon İstanbullu hareketinin ne olduğundan birçoğunuzun haberi vardır. Türkiye’nin “yeniden imar” projesinde mağdur olanın, kısacası insanlık ve doğanın yanında olan, aralarında çevrecilerden sosyalistlere, anarşistlerden liberallere birçok renkten vicdan barındıran bu grubun eylemi nihayet gerçekleşti. Aslına bakarsanız her şey çok netti. 2 Milyon İstanbullunun talebi ortadaydı. Onlar üçüncü rant köprüsüyle ne ulaşım ferahlığının ne de yeni bir İstanbul’un geleceğinin farkındalardı. Birilerinin cüzdanlarını kalınlaştırırken, çoğumuzda nefes darlığı yaratacak 2 milyon ağacı kesenlere karşı saçları kesilmek üzere olan bir kız çocuğunu korur denli masum bir istekle oradaydılar. Onlar birilerinin elemanı/uşağı değil, 2 milyon koca kalptiler.

“Üçüncü köprü İstanbul için cinayet olacak”
Kampanya Koordinatörü Serkan Köybaşı da orada olanlardan biriydi elbette. Aylardır nereden biliyorsunuz 2 milyon ağacın yok edileceğini diyenler için cevabı da yanındaydı. İstanbul Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün Çevre Bakanlığı’na gönderdiği resmi yazıya göre, üçüncü köprü için en az iki milyon ağacın kesileceğini hatırlattı. Köybaşı’nın açıklamasındaki bir cümleye ise ayrıca dikkat kesildim ben: “Üçüncü köprü İstanbul için cinayet olacak”
Orada bir cinayeti durdurmak için sahillerden sesleniyorlardı, “bari bunu yapmayın”.
 
Şu aralar “üçüncü köprü gelsin de rahatlayalım” cümlesi kent semalarında fazlaca duyulur olmuş durumda. Türkiye gibi bir  pazarda otomobil alım satımını yüreklendirmek ve arazi sahiplerini sevindirmek dışında bir şeye yaramayacağı belli olan, yani sermayenin sermayeden alacağı olan üçüncü köprü ile ilgili düşünmemiz gereken tam da budur. İktidarın 8 yıldır sürekli olarak yaptığı şeyi tekrar yapması, bizi o oyuna tekrar getirmesidir. Halka hizmet olanın aslında yükselmekte olan yeni burjuvaya hizmet edeceğini görmüyor muyuz?
İktidar olmak ya da zengin olmak arasına sıkışmış insanların dudaklarının arasına sıkışmış bir kaderi  yaşamak zorunda olmadığımızı bize hatırlattıkları için 2 milyon İstanbullu’ya teşekkürler. Köprü yapılsa da, yapılmasa da bu mücadele hiç bitmeyecek, çevre için ve bu ülke için birçok şey için geç kalınmış olunsa da, aslında hiçbir şey için geç kalınmadığını görmemize yardımcı oldular. Parti flamaları olmadan, vicdanın ve hayata dair arzunun bayrağının altında hayat için yürüdüklerini gösterdiler.
 
Bu hepimize, büyük bir ders olmalı, milli eğitim kitaplarında asla bulamayacak olduklarımızdan biri…

Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam