12/09/2020 | Yazar: Yasemin Öz

LGBTİ+’ların insan hakları alanındaki yasa ve politika eksikliği, hayati sonuçlar ve ağır insan hakkı ihlalleri doğurmaya devam etmektedir.

2019 yılında LGBTİ+’ların insan hakları gündemi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çizim: Aslı Alpar / Kaos GL

Kaos GL Derneği LGBTİ+’ların İnsan Haklarını İzleme Raporu 2019 kapsamında elde ettiğimiz bulgulara göre; LGBTİ+’lar yönünden 2019 yılında da ağır insan hakları ihlallerinin sistematik biçimde yoğunluğu sürerken, 2019 yılı LGBTİ+’ların insan haklarını koruma konusunda, önceki yıllardaki gibi, hiçbir uygulama ve düzenlemenin veya bu alanda herhangi bir kamu politikası değişikliğinin gündeme gelmediği bir yıl olmuştur. Aksine, bizzat otoriteler, politika yapıcı ve uygulayıcılar bu alandaki hak ihlallerinin aktörü olarak artan şekilde devreye girmiş[1], otoritelerin bu yaklaşımları LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı uygulamalarda artış şeklinde kamu uygulamalarına yansımıştır.

2019 yılı ile 2018 yılında gerçekleşen ihlalleri karşılaştırdığımızda; doğrudan kamu otoritelerince gerçekleştirilen İşkence ve Kötü Muamele Yasağı, İfade Özgürlüğü, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ile Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği alanında ihlal sayısının yoğun artış göstermiş olması, kamu uygulamalarındaki yaklaşımların LGBTİ+’lar aleyhine bir seyirde olduğunun açık göstergesidir.

Yine, Nefret Cinayetleri, Nefret Suçları, Nefret Söylemi, Cinsel Şiddet Suçları, Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali, Çalışma Yaşamı, Eğitim, Sağlık, Mal ve Hizmetlere Erişim, Mülteciler ve Cezaevindeki LGBTİ+’ların durumu alanlarında ihlal sayısının 2018 yılıyla benzerlik göstermesi ise, gerek kamu otoriteleri gerekse toplum tarafından LGBTİ+’lara yöneltilen ihlallere ilişkin, LGBTİ+’lara yönelik yasal koruma getirilmemesi de dahil kamu politikası eksikliğinin bir sonucu olarak okunmalıdır.

2019 yılında da LGBTİ+’lara yönelik ihlallerin görünürleşmesine ve ihlallere karşı yasal yollara başvurma süreçlerinde artış olmasına karşın, 2019 yılında da yargı kararlarında LGBTİ+’lara yönelik olumlu yöndeki gelişmeler sınırlı kalmıştır. 2017 yılında Ankara Valiliği tarafından LGBTİ+ etkinliklerin süresiz olarak yasaklanmasına ilişkin işlemin İdare Mahkemesince iptaline yönelik olarak verilmiş karar olumlu karşılansa da, 2018 yılının Ekim ayında getirilen ikinci yasaklama kararı gerekçe gösterilerek yasaklama uygulaması devam ettirilerek, fiiliyatta yasaklamaya ilişkin bir değişiklik yaratılmamıştır. 2018 yılında getirilen ikinci yasaklama kararının geçtiğimiz günlerde iptali de olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir ancak sürecin uygulamada ne şekilde gelişeceği bilinmediğinden, yargıya varmak için süreci izlemek gerekmektedir. Yine, 2018 yılında İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’ne katıldıkları gerekçesiyle Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan yargılanan altı kişi hakkında beraat kararı verilmesi olumlu gelişme olarak kaydedilebilse de, mahkemece verilen beraat kararının gerekçesinde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının özünün doğrudan ve tam anlamıyla korunduğu söylenemez.

2019 yılında LGBTİ+ Onur Yürüyüşlerinin İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Mersin Valilikleri tarafından yasaklanması ve 2017 yılından itibaren Ankara Valiliğince tüm LGBTİ+ etkinliklerinin süresiz olarak yasaklanması ile, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile ifade özgürlüğü neredeyse tümüyle sınırlandırılırken; bu hakların sınırlandırılması için Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yasalarla sınırlama kriteri olarak belirlenen kriterlerin yanı sıra, böyle bir yasal dayanağı olmayan “Yapılmak istenen organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak; birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle de bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olunabileceği, karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmemesi, tesis edilen huzur ortamı ve milli güvenlik ve kamu düzeni ile genel sağlığın ve genel ahlakın bozulmaması, olası şiddet ve terör olaylarının önüne geçilmesi” kriterlerine başvurulmuştur. Hak ve özgürlükler kısıtlanır iken başvurulan bu kriterlerin somut gerekçeleri yargılamalar sırasında talep edildiğinde somut belgelerin mahkemelere sunulmaması; İzmir özelinde olduğu gibi, sunulduğu durumda ise soyut ve anonim CİMER ihbarlarından öte bir bilgi olmaması, bu yasaklama kararlarının hukuki olmadığını göstermiştir. Bu durum, LGBTİ+’ların temel hak ve özgürlüklerini kullandırmamaya yönelik bir siyaset yürütüldüğünün somut göstergelerindendir. LGBTİ+’ların hak ve özgürlüklerinin engellemeye yönelik sistematik bir devlet siyaset geliştirilmesi, LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve ayrımcılığı normalleştirmektedir.

2019 yılında da LGBTİ+’ların toplantı ve gösteri yürüyüşüne ilişkin hakları genel anlamda ihlal edildiği gibi, bu hakların üniversiteler bünyesinde getirilen yasaklamalarla da yoğun olarak ihlal edildiği gözlenmiştir. Ankara’da bulunan ODTÜ[2] ile Hacettepe Üniversitesi[3] Rektörlükleri; üniversite bünyesinde yapılması planlanan LGBTİ+ etkinlik, toplantı ve gösterileri yasaklar iken, Ankara Valiliği’nin il içerisinde LGBTİ+ etkinlikleri yasaklama kararına dayanmıştır. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (KYK), Ankara Emniyeti’nin yazısı üzerine ODTÜ LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredilerini kesmesi şeklindeki, önceki yıllarda gözlemlemediğimiz yeni uygulamalar ile, toplantı ve gösteri yürüyüşüne ilişkin ihlalin eğitim hakkı ihlaline de yansımasıyla, ihlalin katmanlanabildiğine de tanık olduğumuz bir yıl olmuştur 2019. LGBTİ+ etkinlik, toplantı ve gösterileri yasaklama uygulaması 2019 yılında etkinlik yapılması planlanan neredeyse her şehrin Valilik makamlarınca uygulanmıştır[4].

LGBTİ+’ların insan hakları alanındaki yasa ve politika eksikliği, hayati sonuçlar ve ağır insan hakkı ihlalleri doğurmaya devam etmektedir. Eşitliği düzenleyen ve ayrımcılığı yasaklayan Anayasanın 10. maddesindeki düzenleme, madde kapsamında tek tek her ayrımcılık tipi sayılmasa dahi, toplumun herhangi bir statüsü nedeniyle ayrımcılığa uğrayabilecek her kesimini yasal anlamda gerçekte kapsadığı ve bu maddenin yargı mercileri tarafından genişletici yorumlanması Anayasal zorunluluk olduğu halde, madde içeriğinde özel olarak belirtilerek koruma kapsamına alınmamış olan CYCK (cinsel yönelim/cinsiyet kimliği) temelli ayrımcılık meselesinin ele alınması konusunda, mahkemelerin hiçbir kademesinde, maddenin LGBTİ+’lar lehine genişletilerek yorumlanması eğilimi olmadığı görülmektedir. Yargısal uygulamadaki bu durum, CYCK temelli ayrımcılık konusunda Anayasal ve yasal değişiklik ihtiyacının sürmesine yol açmaktadır.

Bu nedenlerle, CYCK temelli ayrımcılığın önlenmesi için özel yasal düzenlemeler ile politikalar, ilgili kamu personeline yönelik farkındalık geliştirici eğitim çalışmaları ve toplumsal dönüşümü sağlayacak farkındalık geliştirici çalışmalar ile Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi /6251 sayılı Kanun) maddeleri çerçevesinde LGBTİ+’lara yönelik iç hukukta sözleşmeye paralel düzenlemeler gerçekleştirilmesine olan ihtiyaç varlığını korumaktadır.

Kaos GL dergisine nasıl ulaşabilirsiniz?

Bu söyleşi ilk olarak Kaos GL dergisinin “Karantina 1” dosya konulu 172. sayısında yayınlanmıştır. Kaos GL Dergisi’ni kitapçılara sorabilir veya online olarak satın almak istiyorsanız NotaBene Yayınları’nın buradan sitesi üzerinden güncel sayılara ulaşabilirsiniz. Evinize düzenli olarak derginin gelmesi için de semih@kaosgl.org adresine mail atarak abone olmanız yeterli! Dergiye abone olduğunuzda derginin dijital arşivine de erişebilirsiniz.




Etiketler: insan hakları
İstihdam