21/12/2022 | Yazar: Aras Örgen
Lubunyalar olarak hepimizin hayatları değerli. Değerli hayatlarımızı yaşamamızı istemeyenlere rağmen burada olduğumuzu, bir yere gitmediğimizi ve her zaman her koşulda mücadeleye devam edebileceğimizi hatırlattık bu yıl.
2022 benim için dönüm noktası niteliğinde bir yıl oldu. Hem kişisel hayatımda hem de ülkenin, dünyanın genelinde ilginç, zorlu ve absürt bir yıl deneyimlediğimizi düşünüyorum. Bu yıl içinde keder, kayıp, zorluk, travmalar ve şiddet barındırsa da birliktelik, dayanışma, aşk ve mutlulukları da unutmadı gibi geliyor bana. Bu yıl çokça aşkı, dayanışmayı ve birlikteliğimizi düşündüm, oraya sarıldım.
Yılın neredeyse her ayında maruz bırakıldığımız nefret söylemleri, artık birileri için normalleşen ayrımcılık ve şiddet sarmalı nefes alanlarımızı oldukça daralttı. Özellikle yılın başından sonuna kadar okuduğumuz haberler, ‘aile’ yürüyüşleri, birtakım cenahların LGBTİ+’lara yönelik tehditleri, gerçekliğimizi sarsan ekonomik kriz içerisinde çoğumuzu çıldırtma noktasına getirdi. Örgütlenmeye ve insan haklarını savunmaya dair çabalarımız inanılmaz örgütlü bir çaba ve nefret ile engellenmeye çalışıldı. Ancak karşımızda bizden çok kaynağı ve çok daha fazla gücü olan bir nefret yığınına karşı hayatta kalmaya, haklarımızı savunmaya ve birilerini kudurtmaya da devam ettik gibi geliyor.
Kişisel hayatımda gündem bu sene love temasıydı. (nazar boncuğu emojisi) İlk kez düzenli bir ilişki yaşarken bir yandan da yeni bir şehir, yeni bir ev ve akışına oturmaya başlayan iş hayatım benim için yılın güzel yanlarıydı. Ama tabi ki yeni olana alışmak, düzensizlik içerisinde bir düzen kurup devam ettirmek her zaman keyifli olmuyor. Hayatta nereye doğru gittiğimi, bir lubunya olarak geçmiş deneyimlerimin şimdiye etkisini, dayanışmanın değerini ve aşkın, sevginin dönüştürücülüğünü yoğun deneyimlediğim bir yıl oldu. Bu sene sık sık ilk örgütlendiğim zamanları hatırladım. Hem kendi keşif yolculuğumu hem de o zamandan bu zaman kadar neler değişirken, nelerin aynı noktada kaldığını fark ettim. İçinden geçtiğimiz nefret sarmalında geçmişte nasıl daha kolay ve stresli örgütlendiğimi düşünürken, lubunyalar olarak sosyalleşmeye, bir arada olmaya dair ihtiyacımızın aslında aynı olduğunu hatta bu ihtiyacın daha da belirginleştiğini düşündüm. İlk örgütlenme deneyimimde olduğu gibi lubunyalarla bir araya gelip sohbet ettiğimiz alanların kıymetini anladım. Ankara benim için yepyeni bir dönemi açtı. Lubunya dayanışmasının ne olduğunu, bunun gündelik pratikte nasıl şekillendiğini, seçtiğimiz ailemizin ne demek olduğunu bu sene kavramaya başladım.
Geçtiğimiz Pazar günü SPoD ve 17 Mayıs’ın ortaklığında gerçekleşen Diyar Diyar Pazar Sohbetleri bana çok iyi geldi. Aynı ilk örgütlendiğim zamanlardaki gibi heyecanlı hissettim. 17 Mayıs ve Pride haftasında Ankara’da yaptığımız etkinliklerde de benzer duyguları yaşamıştım. Lubunyalarla birlikte olmak, fiziksel etkinlikler yapmak, birbirimize hal hatır sormak, dertlerimizi paylaşmak ve bazen deva olmak esenliktir diyorum. Bu nedenle yüz yüze yaptığımız her etkinlik bana çok iyi geldi. Örgütlenmenin oldukça zor olduğu, kriminalleştirildiği ve örgütlenme içinde bazen yaşanan olumsuzlukların bizi ittiği bu dönemde birlikte olmanın ne kadar iyileştirdiğini hatırladım. Bu nefret gündemi içinde lubunyalar olarak birbirimize sarılmak beni güçlendirdi.
Hareketi düşündüğümde aslında tüm bu zorluklara rağmen çalışmaya devam eden örgütler bana ilham oldu. İçinde bulunduğumuz sistem bize başarı hissetini yaşatmak istemiyor gibi geliyor. Bu nedenle de bazen yaptığımızın karşılığını alamadığımızı, içinde yaşadığımız bu sistemin git gide kötüleştiğini ve işimizi değersiz kıldığını düşünebiliyoruz. Ama ben bu yaygın söyleme karşı var olmaya devam ettiğimiz sürece birilerinin hayatına dokunduğumuzu, birilerine iyi geldiğimizi hatırlatmak istiyorum. Özellikle aktivistler olarak başarı hissini nerede tuttuğumuzu hatırlamalıyız gibi geliyor. Büyük ve nefret dolu bir sisteme karşı bize bazen çok küçük gibi gelse de birilerinin hayatında büyük değişikliklere yol açıyoruz. Yıl değerlendirmesi yaparken de bunu düşündüm. Sadece danışmanlık veren yerleri düşündüğümüzde bile ne kadar hayati bir iş yaptığımızı hatırlamalıyız. Buna ek olarak bu sene bir sürü yayın, araştırma ve derlemeler çıktı. Bu da aslında bize oturduğumuz yerde bir şeylerin olmasını beklediğimizi, her şeye rağmen bilgi üretmeye devam ettiğimizi ve hareketin ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor bence. Bu nedenle bu yıl her ne kadar kayıplarımız olsa da zorlansak da varlığımızı koruyor olmamız bile ne kadar gücümüzün de olduğunu gösteriyor.
2022 yılının bir diğer temasının esenlik olduğunu düşünüyorum. Hem LGBTİ+ hareketi hem de insan hakları alanında esenlik meselesini konuşmaya başladık. Bir yerde ortaklaştığımız bir tanım veya bir model olmasa bile aslında meselenin her bir kurum/kişi için değişebildiğini öğrendik gibi hissediyorum. Hepimize iyi gelen bir tema olduğunu düşündüğüm esenlik, oturduğumuz yerden hep sakin ve dengede olduğumuz bir mesele değil. Tam tersi zorluğun içerisinde dayanıklı kalmaya dair çalışma, kolektif olarak birbirimizi düşünmek, bakım almak ve vermek, sınırları çizebilmek ve kendimizi daha iyi tanımaya çalışmak da bu konunun içinde. Bu nedenle hayatta kalabilmek ve aktivizme devam edebilmek için esenlik konusunu konuşmanın oldukça değerli olduğunu ve nerede olduğumuzu bize gösterdiğini düşünüyorum. İçinde olduğumuz zorlukları düşününce bunu konuşmak bize gereksiz veya oldukça bencil gibi gelse de aslında bunun pratikte nasıl işlediğini öğrenmeye dair bir motivasyon ve çabanın da olduğunu görüyorum. Özellikle bu seneyi düşündüğümüzde ‘neresi esenlik ya?’ diye bir soru geliyor olabilir. Ama yukarıda bahsettiğim gibi dokunduğumuz hayatlar, ürettiğimiz bilgiler ve mücadelemiz ile sistemle savaşmaya devam ettiğimiz bir yıl oldu. Bu mücadeleyi yaparken kendimizi ve birbirimizi yormadığımız, hırpalamadığımız ve tüketmediğimiz yolları, alanları düşündük. Bunun kendisi bile bir esenlik pratiği gibi düşünülebilir.
Lubunyalar olarak hepimizin hayatları değerli. Değerli hayatlarımızı yaşamamızı istemeyenlere rağmen burada olduğumuzu, bir yere gitmediğimizi ve her zaman her koşulda mücadeleye devam edebileceğimizi hatırlattık bu yıl. Bireysel olarak da bunu deneyimledim. Hem sevgilim hem de lubunya dostlarım ile güçlendiğim bir yıl oldu. Bizi sarmaya çalışan nefrete karşı kuir neşeyi bir zırh olarak kullandım. Bu her zaman kolay olmasa da o zırhı parlatmaya, zarar gören yerlerini onarmaya çalıştım. Bu da bana devam etme gücünü verdi. 2022’yi güzelleştiren lubunyalara, Ankara’yı benim için ev yapan aşkolarıma ve sevgilime teşekkür ederek yazımı bitiriyorum. İyi ki varız aşko!
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: yaşam