06/11/2023 | Yazar: Berkay Karakaplumbağa

Ben, 20’li yaşlarımı 2010’larda yaşadım. Lubunya ortamı, şu ankinden biraz farklıydı. 2020’lerde, lubunyalar arası ana akımlaşan ve gelişmeye devam eden açık ilişkilenmeler, pek nadirdi o zamanlar. Slutshaming vardı mesela, ben çok madiliğe maruz kaldım bu konuda, Ankara’nın Eskiyeni’sinde. Ne yalan söyleyeyim, bazen de madiledim. Flört şiddeti ve toksik ilişkilerdeki ısrar, daha fazlaydı günümüze göre.

9 paragrafla Sen Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

DİKKAT TETİKLEYİCİ İÇERİK UYARISI (Flört şiddeti, Psikolojik tetikleyiciler, Romantik İlişki Sorunları vb.)  

Merhabalar lubunyalar ve müttefikleri. Umarım herkes, bir önceki yazımda konuştuğumuz gibi, psikoloji biliminin iyileştiriciliği hakkında düşünmüştür ya da düşünmeye devam ediyordur. Bugünkü konumuz da flört şiddeti. Biliyorsunuz, kendi deneyimlerimden yola çıkıyorum her yazımda, bu yazı da gerçek bir deneyim, diğerlerinden biraz farklı olacak çünkü size değil ona hitap edeceğim. Ben, 20’li yaşlarımı 2010’larda yaşadım. Lubunya ortamı, şu ankinden biraz farklıydı. 2020’lerde, lubunyalar arası ana akımlaşan ve gelişmeye devam eden açık ilişkilenmeler, pek nadirdi o zamanlar. Slutshaming vardı mesela, ben çok madiliğe maruz kaldım bu konuda, Ankara’nın Eskiyeni’sinde. Ne yalan söyleyeyim, bazen de madiledim. Flört şiddeti ve toksik ilişkilerdeki ısrar, daha fazlaydı günümüze göre. Bugün size, belki de beni ben yapan, o ilişkimden bahsedeceğim. Bir kenarından benzetebilirsiniz kendi hikayenize, belki de iyileşmek ve iyileştirmek için ilham olur, temennim bu. Hayatımın uzun bir döneminde, birçok lubunya gibi, flört şiddetine tutsak olduğumu sandım ben de. Fail dışlayıcı bir yerde değilim asla, değişmeli çünkü bu düzen, belki failler de rastlar yazıma, değişmek isterler, değişebildikleri kadar. Dayanışmamız bizi yaşatır ya, her rastlayan umarım, oradan okur bu yazıyı. Ben yazdım, hafifledim, bu konuda yardım istemek de, sizi hafifletebilir. Unutmayın, o manipülatör kişilerin, sizi inandırmak istedikleri gibi değil Dünya, yalnız değilsiniz, yanlış değilsiniz. Umarım sabredip okuyabilirsiniz, bir maruz kalandan, diğerlerine. Yaptığı hatalardan öğrenmiş birinden, değişmek isteyen diğerlerine gelsin bu mektup. Yazının sonunda ise, flört şiddeti temalı bir link bulacaksınız. Her zamanki gibi, dayanışmayla…  

9 Paragrafla Sen

Bugün seni anlatacağım herkese. Biliyorum, bir önceki yazımdan irkildin, senden bahsetmemden korkuyorsun, nasıl tariflemiştin? “YKS yeni nesil sorular misali, yeni nesil dayanışma paradigmanda bir içerik unsuru olmak istemiyorum”. Peki iyi anabilir miyim seni? Aa, cevap evetmiş. İyi anmaya çalışmayacağım, ne ise söyleyeceğim, aksın gitsin istiyorum. Senin ismini anmayacağım ama, merak etme, kim olduğunu merak edenlere de boşver diyeceğim. Bizim zamanımızdan kimse kalmadı zaten, herkes gitti bir yerlere, zannediyorum ki, seni benimle hatırlayan çok kişi çıkmayacaktır. Son zamanlarda hep erteliyorsun ya, iyi modunun gelmesini bekliyoruz konuşabilmek için, ben yazmaya karar verdim. Görmezsen var olmaz, bilirsin. Derim ki, ben konuşmaya çalıştım, beceremedim. Yazdım, orada duruyor, istersen okursun. Sana, bizi anlatacağım biraz. Hazır mısın? Yoksa hayatında biri mi var? İyi modunu değil de, onun gitmesini mi bekliyoruz? Yani yine. Ben bekleyemeyeceğim, yazıyorum.

Kasım ayı geldi, bilirsin ben çok severim. Güçlü olduğuna inanırım bu ayın, bana iyi geldiğine, sevmekle bir bağlantısı olduğuna. Bilmiyorum hatırlar mısın ama, kasımda tanıştık biz de. Uzun bir masaydı, biraz kalabalıktı. Birlikte katıldığımız bir etkinlikten sonra, bir şeyler içmeye gitmiştik. Ben, seni okulda görmüştüm zaten, sonra da o lubunya etkinliğinde karşılaştık. Çıkışındaki o mekanda da, masaya ilk önce senin oturmanı bekledim. Sen oturur oturmaz, yanındaki sandalyeye tüm enerjimi gönderdim, o sandalyeyi kaptım adeta. Çakmağım vardı aslında, ama çantamdan çıkarmadım. Senin çakmağın elindeydi, sadece sigaramı dudağıma yaklaştırmam yetti, sohbet ettik. Başka bir gün, yine okulda gördüm, aha dedim kantinde, hemen çay içmeliyim. Yine yetiştim sana, sadece çayımı dudağıma yaklaştırmam yetti, sohbete devam ettik. Bu küçük birkaç çabanın, hayatımı alt üst edeceğini kim bilebilirdi? İyi anlamda, kötü anlamda, 99 ayrı anlamda. 9 rakamını çok severim, ondan mı acaba, zamansal çerçevelerimin hep 9’lu oluşu? 9 ay depresyon, 9 yıl seninle tatlı bir acı. Uğurlu sayım 9 mesela ama pek uğur getirmemiş mi bana?

Seni, 9 paragrafta anlatacağım. 9 farklı tema sunacağım bizi merak edenlere. Bu üçüncü paragraf, nerede kalmıştık, devam edelim. Hatırlar mısın, benle tanıştığında senin zaten bir sevgilin varmış. Uzunca bir süre, direndim bunu anlamamak için, yani saygıdan. Telefonuna bakmayayım, hafiyelik yapmayayım diye, tabii ki biliyordum ama. Sonra bir falcıya gittim, o da söyledi, “senin sevgilinin hayatında başka biri olabilir mi?” ay valla bravo kızz, lubunyaydı o da, tabii ki işinde iyi olacaktı. Son yalanlarına kadar dinledim, sana alan bıraktım, belki sen söylersin diye. Ama beklediğim gibi olmadı, yalan söylemek yorucu değil mi? Neyse söyledin bana daha fazla kaçamayınca, çok da özür diledin, “seni seviyorum” dedin. Ah nereden bileyim ben 19 yaşında insan psikolojisini? Gençtim, inandım sana, düzeleceğine inandım. Düzeltebilirim sandım ama yetkin değildim o zaman, düzeltemedim. 

Psikoloji bilimiyle, ilk seninle tanıştım. Senin, adını bile anlayamadığım tanıların vardı, ama tedaviye erişmek istemezdin, sanırım istememenin de felsefi bir alt yapısı vardı, psikoloji bilimi tartışmalıydı, sen öteki taraftaydın. Çok da inandım sözünün doğruluğuna. Ama sana iyi gelemedim, iyi edemedim, batırdım ben de, biliyorum. Eşyalarla ilişkilenemediğini biliyordum ama benim eşyalarımla da ilişkilenemediğini anladığımda, ilk şokumu yaşadım. Kitaplarım birer birer kayboluyordu, onları çöpe attığını hiç düşünmemiştim. Otobüste, parkta, okulda kaybetmiştin, öyle söylüyordun. Günlüğümdeki her satırı okuyup, bütün parçalarını odaya dağıtmıştın ya bir gün, “İşte eserim! Senin ne yaptığını biliyorum, sen de benim ne yaptığımı bil!” dercesine. O anı unutamıyorum, kendi kendime, “ben kime çattım” demiştim. Ama o zamanlar ateşli ve genç bir koç burcuydum, bir meydan okuma olarak kabul ettim bu davranışını, sana zaten dram olsun yeter. İşte ilişkimiz de, bu noktadan sonra bir mücadeleye dönüşmeye başladı.

Bilmiyorum, bende hep vardı mücadele dürtüsü erk olanla. Sen nasıl değişmiyorsan, bende de bu var. Bir aşamadan sonra, politikayı soktum ilişkimize. Bana yaptıklarını, benim sana yaptıklarımı, ilişkimizdeki fiziksel, duygusal, psikolojik şiddeti politik bir yerden yanlış buldum. Ama deneyimsizdim o zamanlar, yönetemedim bunu da. Hatırlar mısın, artık lubunya partilerine almamayı düşünüyorlardı bizi, rezilliklerimizden, kıskançlıklarımızdan. Birbirimize neler yaptığımızı, tam olarak adlandırmayacağım bu yazıda, biliyorsun zaten. Birbirinden acı ve ağır 6 intihar olayı yaşattın bize sonra, unuttuğumu mu sanıyorsun? Ölümle de sen tanıştırdın beni. Çaresizlikle de. Gidersem, ölürsün, gerçekten mi? Sen gerçek değildiysen bile, ben gerçekten yaşadım ölümle tehdit edilmeyi. Senden önce birkaç ışığa, varlıklara, erdeme inanırdım ama senle birlikte hepsini kaybettim ben. Çünkü sen, bazen saf kötüydün. Bunu ben kendi üzerimden de söylemiyorum aslında, ah o karanlık gün, evimizin, içinde senle birlikte yandığı, o gün. Annenin, kardeşinin gözlerinde gördüm saf kötülüğünü, sen istediğini elde etmek için, her şeyi yapardın. Vicdanına oynardın insanların, paramparça ederdin beni. Merak ediyorum, bu özelliğin hâlâ duruyor mu?

Ah o ten uyumumuz. Hatırlıyor musun, sen başta bilmiyordun, ne öpüşmeyi, ne sevişmeyi. Alt dudağımı emiyordun öpüşmek niyetine, yüz üstü yatırmaktan başka da pozisyon bilmiyordun. Çok güzel geliştin sonra, adım adım. Arzuladığım tek erkeğe çok kolay dönüştün. Bu bilgileri benden öğrendikten sonra, başkalarına gidişine çok bozuluyordum, ne yalan söyleyeyim. Ama, vücutlarımızın bir oluşu, beni tatmin etme arzun, göz temasımız, bana dokunuşun, dünyanın en güzel anlarıydı, kabul ediyorum. Senden sonra, uzun yıllar tenini aradım, senin de aynısını hissettiğini biliyorum. Gidemedik de zaten birbirimizden, ne ayrılmayı becerebildik, ne birleşmeyi. Bunun sorumlusu ten çekimimiz, biliyorsun değil mi? 

Birkaç iyi anı hatırlamaya çalışıyorum ama olmuyor. Bunu ve hiçbirini seni acıtmak için söylemiyorum aslında, çok acıdığı için söylüyorum. Bir tatil anımız var mesela. Amasra’da, rakı içtik, birlikte yüzdük. Hatırlıyorum suyu ne kadar sevdiğini. Denize, su deyişini. Büyük vakitler geçirdiğimiz, İncesu’daki o evi hatırlıyorum, ama sonu hep kötü bitiyor o güzel anıların da. Hatırlar mısın, hiç planımda yokken, senden uzaklaşmak için Erasmus’la İspanya’ya gittim. Gitmeden önce bir gün, İspanyolca kursunda hocam sordu yüzümün halini, “işte suratıma bardak düştü” demiştim, iştekilere “bir mekanda kavga ayırdım”, okuldakilere “evde kapıya çarptım”. Kaç kere yaralarımızı sakladık, ben sayamıyorum. Bir ev partisine gitmiştik, hatırlıyor musun? Benim için önemli bir partiydi, seninle olmamı istemeyen arkadaşlarıma, birlikte ve mutlu olduğumuzu kanıtlayacaktık. Ama sen, en yakın arkadaşıma göz diktin o gece de. İyi bir anımız olsun istemiştim ben sadece. Dans etmiştim, sarhoş olmuştum. Sonra gecenin başından itibaren, hep onun yanına oturmak istemeni, ona dokunuşunu, bakışını, onu öpüşünü dinledim en yakın arkadaşımdan. Senin iddia ettiğin gibi, sarhoşluktan olmadığını yani. Hani yazdın ya bana bu hafta, algılarımız aynı değilmiş ilişkimizle ilgili, ben sana benzemek istemiyorum ki, kalsın, aynı olmasın. 

Çok uzun zaman, benim pusulam sendin. Ne zaman yardıma ihtiyacım olsa, ayrı da olsak, ilk aklıma sen geldin. Evime taşınırken, sağlık sorunlarımda, iş mülakatlarına hazırlandığımda, askerlikten muaf olmaya çalıştığımda, ilk seni aradım, hatırlarsın. Kalbimin en derin yerinden söylüyorum, yanımda olduğun için teşekkür ederim. Sen de fark etmiştin bunu, “ne zaman kötü hissetsen beni arıyorsun” demiştin. Ben bunu böyle tariflemesem de, özü doğru. Altındaki patolojiyi fark etmiyor musun? Sonra, birkaç yüzleşme yaşamak istedim, maalesef sen, “tanrıcılık” oyununla, benimle gerçek bir konuşma yapamadın. Gerçekten merak ediyorum, niye kaçıyorsun konuşmaktan? Kaçmanı da anlıyorum aslında ama samimiyetini neden saklıyorsun benden? Bu seferki diyalog çabamdan, elimde bir farkındalıkla ayrılıyorum, en azından. Mesaj geçmişimize şöyle bir bakmam yetiyor, artık beni etkileyemiyorsun. Hem Türkçe, hem İngilizce kurduğun cümleler bayat, ucuz, yalan, biliyorum. En azından, son diyalog çabamdan bir sonuçla ayrılıyorum, bitiriyorum, iyi gelebilme ihtimalimi bile. 

Ben gerçeğim beyaz kokulu adam, sana söylediklerimin hiçbirinde bir gram bile yalan yok, yukarıdakilerin hiçbirinde küçük bir abartı yok. Dedim ya, sen kafanın içindesin, buna yürekten inanıyorum. Sen, benim sana duyduğum aşka laf söyleyemezsin, artık sana inandırmak gibi bir derdim de yok zaten. Ama senin, bizim ilişkimizin aslında ne olduğunu fark etmen gerekiyor. Bana görüntülü konuşmada, alıcı gözüyle bakıp, almayışını fark ediyorum mesela. Benim amacım bize iyi gelmek olsa da, seni kitap gibi okuyabiliyorum, kolay benim için, deneyim. Çok sevdiğin anneannenin vefatında, yanında olan birisi vardı, ondan bahsetmiştin bana. Belki, onu da paramparça ettin, içinde bir kalp müzesi olduğunu çok iyi biliyorum. Belki, benden sonra çok daha büyük ve güzel bir aşk hikayesinin öznesi oldun, belki de şimdi bile birini ayakta uyutuyorsun. Ama, bu patolojik, biliyorum. Yeni nesil dayanışma paradigmamla, lubunyalara, bunu yapmamanı istiyorum. İçten içe, kendine bunu yapmamanı istiyorum. Umarım bir gün değişirsin, umarım bir gün yardım istemeyi, dinlemeyi, her şeyi bilmemeyi öğrenirsin. Ben iyileşiyorum, üzerimdeki etkilerini de geride bırakıyorum, seni bitiriyorum. Elveda, benim biricik ve tek, beyaz kokulu aşkım. 

Sevgilerle, 

Berkay

https://cinselsiddetlemucadele.org/wp-content/uploads/2017/07/flort-brosur-internet.pdf

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam