26/10/2010 | Yazar: Buğra Tokmakoğlu

Yaşanan her olumsuzluğu ve kötü gidişi küreselleşmeye bağlayanlar var ya; bunlar bana CHP’nin her muhalefet eleştirisini laiklik ekseninde yapması kadar bayağı ve itici geliyor

Yaşanan her olumsuzluğu ve kötü gidişi küreselleşmeye bağlayanlar var ya; bunlar bana CHP’nin her muhalefet eleştirisini laiklik ekseninde yapması kadar bayağı ve itici geliyor. Bir durumu açıklamanın bu kadar keskin ve net ifadelerle yapılması ne kadar saçma ve olumsuz. Beyaz ve siyah renklerinin arasında başka renkler de var hani?

***
Küreselleşme demişken, gerçekten her geçen gün dünya toplumları benzer düşünüp, benzer konuşmaya, benzer yiyip içmeye, benzer giyinmeye devam ediyor. Buna küreselleşme denir mi, denmez mi tartışırız ama artık küresel bir köyde yaşadığımızı kimse inkar edemez.
 
Yemek kültürlerinin dahi yok olmaya başladığı günümüzde insanlar evlenip çoluk çocuk sahibi olmaktansa daha çok başarıyı hedefledikleri kariyerleri içerisinde ilerlemeyi tercih ediyorlar. Bunu erkekler kadar kadınlar da yapınca işine bağımlı, tek derdi başarı olan, geç saatlere kadar çalışan ve tek başına yaşamayı tercih eden yepyeni bir kitle çıkıyor karşımıza.
Bu kitlenin de ihtiyaçları var haliyle. Yemek yemekten tutun da yaşamı sürdürebilmek için aklımıza gelebilecek ve ihtiyacımız olan en temel ihtiyaçlara kadar…
***
Sabahın erken saatlerinde evinden çıkan, kahvaltısını çeşitli şekillerde geçiştiren, metroda, otobüste müzik dinleyen ve ofise ulaşan kitle haldır haldır çalışıyor. Öğle yemekleri işyerinde ya da işyerine yakın bir yerde hızlı bir biçimde hallediliyor. Öğle sonrası çalışma temposunun bitiş saati ise net değil. Kimi 6’da paydos ediyor, kimi 8’de… Zaman zaman daha geç saatlere de varılıyor.
Bu koşuşturma nereye kadar gider, kişinin yaşamına ne katar, neler götürür bilinmez ancak kişilerin hayat temposu birtakım duygusal ihtiyaçlarının dozajını da aynı biçimde değişikliğe itiyor. 
 
En basitinden artık öyle uzun süreli ilişkiler yok! Uzun süreli ilişki yaşayanlar da bu ilişkilerinin isimlerini “açık ilişki” olarak tescilliyorlar. Peki, ne demek bu açık ilişki?
 
Kişilerin hayatlarında sabit bir partnerleri olurken bunun yanında zaman zaman yeni kişilerle de cinsel anlamda bir şeyler paylaşabilmeleri demek çok kısaca. Yani duygusal bir birlikteliğiniz var ama bu durumun can sıkıcı olmaması için yeni yeni heyecanlara da kapılar kapatılmıyor. Bu açık ilişki durumu bazen iki kişinin ortak kararıyla bazen de ilişkiyi yürüten taraflardan birinin tekil kararı ile uygulamaya çalışılıyor. Taraflardan birinin tekil kararı ile uygulandığında felaket sonuçlar ortaya çıkabiliyor tabi. Zaten o zamanki ismi “aldatmak” oluyor. Açıklık burada gizil anlamda.
 
8 yıllık, 10 yıllık, 12 yıllık ilişkilerini açık bir ilişki metoduyla sürdüren ve sürdürmeyi başarabilenler yok değil. Hatta sayıca çok bile diyebiliriz. Kendi adıma konuşmak gerekirse bir ilişki yaşanırken araya üçüncü şahısların girmesi ortadaki duygusallığı ve saygıyı bitirir diye düşünüyorum. Bir de benim kıskançlık karakterimi ortaya koyarsak orası da ayrı mesele…
 
Yarım saatlik, bir saatlik cinsel içerikli görüşmelerle hayatın temposundan bir şey kaybetmeyen insanlar bu hızlarını yaşadıkları açık ilişkilere mi borçlular bilemiyorum. Açık ilişkileri ve “fast food” gibi diyebileceğimiz bu tarz ilişkilerin sebebini de küreselleşmeye mi bağlamalıyız acaba?
Açık ilişkiler yaşanmaya devam ediyor, devam da edecek…
 

Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam