17/04/2008 | Yazar: İsmail Alacaoğlu
Ageizm, çok kısa bir şekilde tanımlamak gerekirse, bir kişi ya da gruba karşı yaşı

Bu ayrımcılık, sırf genç oldukları için yetişkin olmayan bireylerin fikirlerini önemsiz görmek ya da sırf yaşlarından dolayı belli davranışları sergileyeceklerini varsaymaktan, yine yaşlı oldukları için üretime katılamayan insanları sosyal bir yük olarak görmek ve onları hem ekonomik hem sosyal hayattan dışlamaya kadar varabilen çok geniş bir yelpaze oluşturmakta. Her ikisi de günlük hayatımızda farkında olmadan oldukça sık yaptığımız eylemler.
Benim asıl değinmek istediğim yaşlılara karşı uygulanan ayrımcılık. Ülkemizde bir nebze de olsa, kültürden gelen bir avantaja sahip olsalar da, birçok yaşlı insan, en yakın aile bireylerinden tutun da hiç tanımadığı, sokaktaki insandan gelebilen çeşitli davranışlara maruz kalabiliyor. Aslında insanın topluma uyum sağlamaya en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemde sosyal hayattan soyutlanmak, sosyal hayatta yok sayılmak daha da ötesi bakılmaya muhtaç ve ekonomi için yük varsayılmak, yaşlı insanları daha da yalnızlaştırmakta.
Yaş Yetmiş İş Bitmiş (Mi?)
Biraz düşündüğümüzde günlük hayatımızda kullandığımız birçok sözün bu ayrımcılığı desteklediğini, desteklemenin de ötesinde ürettiğini görürüz; ‘yaş yetmiş, iş bitmiş’, ‘çürüğe çıkmak’, ‘yaşından utanmıyorsan, ak saçından utan’, ‘artık köşende oturma zamanı’ gibi birçok deyim ve atasözü toplumdaki yaşlılara karşı olumsuz bakışı desteklemekte. Belki de sırf bu yüzden birçok insanın kâbusudur yaşlanmak. Tabii ülkemiz özelinde düşündüğümüzde ekonomik olarak zayıflamak da yaşlanmaktan korkmanın diğer bir nedeni. Ama zaten ekonomiyle sosyal yaşam birbiriyle çok ilintili kavramlar olduğu için genel olarak dışlanma korkusunu üretiyor insanda yaşlanma fikri.

Yaşlılık: biyolojik bir süreç
Zaten bu yazıyı yazmama neden olan da bu sosyal dışlanmaya yakın bir zamanda şahit olmam. Bir gey bar ve o gey barı dolduran bir sürü genç insan… Diğer bir yanda da o genç insanların ‘amca’ diye nitelendirdiği aslında o kadar çok görmeye alışık olmadığımız sayıda yaşça büyük insanlar… Ve kendimin de dâhil olduğu bir bar dolusu insanın, ‘onlar’ hakkındaki sözlerinden ve davranışlarımdan gözlemlediklerim… Bu, sosyal dışlanmanın yaşanabileceği ortamlardan sadece biri. İşin komik yanı o insanların o bara gelmelerini ‘medeni cesaret’ olarak bile görebilmemiz. Oysaki yaşlılık hayattan el ayağın çekilmesini gerektirmiyor, kendini eve kapatmayı ya da yeni insanlarla tanışmamayı gerektirmiyor.
Diğer bir nokta da; birçok insan için yaşlanınca huzurevine gitmek çözüm olabiliyorken LGBT bireyler bunun için iki kez düşünmek zorunda hissedebiliyorlar. Çünkü gittikleri huzurevinde gerek arkadaşları gerekse huzurevinde onlara bakmakla sorumlu kişilerin sırf cinsel yönelimlerinden dolayı kendilerine farklı muamele yapabileceklerini hatta yalnız kalabileceklerini düşünebiliyorlar. Avrupa’da yapılan araştırmalar da gösteriyor ki yaşlılık dönemine kadar açık olarak yaşayan bazı LGBT bireyler yaşlı bakım evlerine gittiklerinde tekrar kendilerini gizleme gereği duyabiliyorlar.
Aslında yapmamız gereken biraz empati (duygudaşlık) kurmak çünkü yaşlılık biyolojik bir süreç ve herkesin bir gün gelip yaşayacağı bir dönem. Belki bizim de LGBT bireylerin yaşlılıklarında yaşadıkları ekstra sıkıntılar, zorluklar hakkında bir araştırma yapmaya başlama ve bunları çözmek için şimdiden gerekli adımları atma zamanımız gelmiştir.
Etiketler: insan hakları