29/06/1996 | Yazar: Ali Erol

Günlük bir gazetede (Hürriyet, 22 Mayıs ve 31 Mayıs 1996) iki cinayet haberi. Tipik bir "3. sayfa" haberi! Ortak bir nokta eş/cinsellik.

Günlük bir gazetede (Hürriyet, 22 Mayıs ve 31 Mayıs 1996) iki cinayet haberi. Tipik bir "3. sayfa" haberi! Ortak bir nokta eş/cinsellik. Daha önce de pek çok böyle haber okumuşuzdur. Bundan böyle de gazetelerde, şu ya da bu sayfada aynı şekilde daha pek çok haber okuyacağız.

İnsanlar için bu cinayetler, tipik "3. sayfa" haberi niteliği taşıdığı sürece, 3 gün sonra hatırlanmayacak bile. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği'nin raporlarında ve bültenlerinde bu cinayetlerin kayıtlarını arasanız da bulamazsınız. Gerçi bu kuruluşlar, raporlarının hazırlanmasında pek çok kaynağın yanı sıra, gazete ve dergilerde yer alan haberlerden de yararlanırlar. Fakat ısrarla ve büyük bir özenle taktıkları heteroseksist gözlükleri, gözaltına alınan, işkence gören, katledilen ve faili meçhule kurban giden eşcinsel ve travestileri görmelerine olanak tanımaz. Heteroseksizmin zindanlarındaki tutsak travesti ve transeksüelleri ise arkadaşları bile unutmuştur. İnsan Hakları kuruluşlarının hiyerarşik listelerinde onlara sıra bile gelmez.

"Haber"i veren medya'nın yaklaşımı ve "haber"i verişi çok mu farklı? Hayır! Üstelik, heteroseksizmin yanı sıra fazladan bir de dezenformasyon devreye girer. Medya'nın görevi olan bilgi vermek, bilgilendirmek -enforme etmek- tersine çevrilir ve sekteye uğrar. Okuyucu/izleyici haberi alır ama dezenformasyon sonucu bilgilendirmez. Bunun tek yolu açıkça yalan ve çarpıtma değildir. Bunlar çok kaba tekniklerdir ve dezenformasyon için öyle yollar vardır ki bunlara gerek bile kalmaz.

Sözünü ettiğim iki "haber"de de aynı dezenformasyon geçerli. Sözkonusu haberlere konu olan olayların eş/cinsellikten kaynaklanıyor olması, haberin içine bir de magazin muhabbeti sokuyor. "3. sayfa" yaklaşımı ise her şeyin üstüne tuz biber ekiyor. Haberlerden biri "Tiyatrocu cinayetinde son iddia" başlığı taşıyor. Üç gencin küçük fotoğrafı veriliyor. 17 ve 16 yaşlarındaki gençlerin gözleri bantlı ve bunlar diğer fotoğraf olan tiyatrocu genci öldürmüşler. Tiyatrocu genç eşcinselmiş. Diğer haber "Ahlaksız teklif canından etti" başlığını taşıyor. Burada cinayeti izleyen 25 yaşında ve sakallı bir erkek. Ne uzun ne kısa temiz bir sakal. Tip olarak beni ilgilendirmiyor ama "yakışıklı" olarak kabul edilen türden. Fotoğrafı büyükçe; öldürdüğü kişi arkadaşı ve bıyıklı. Büyük olasılıkla 30 yaşın üstünde ve tipik bir Türkiyeli erkek olarak adlandırılabilir. Konu yine eş/cinsellik ve yine bıçaklama. Tiyatrocu, bıçaklanıyor ve 4. kattan aşağı atılıyor. Konfeksiyon atölyesi işletmecisi ise "bıçakla delik deşik ediliyor" ve "doğranıyor".

Tiyatrocuyu öldüren gençlerden birinin annesi, "eğer oğlum öldürmeseydi, o yüzlerce gencin, kanına girecekti" demiş. ("Oğlumun eline sağlık" demeyi unutmuş anlaşılan!) Diğer haberde ise kullanılan başlık, anne'nin sözünün bir başka şekilde dile getirilmesi gibi. Eğer ortada konuşan biri yoksa, medya, ortalama zihniyeti dillendirmede bir sakınca görmüyor. Dezenformasyon işlemeye devam ediyor: Eşcinsellik, "ahlaksızlık" oluyor. Eşcinsel ilişki, "ahlaksız teklif", "sapık ilişki" (gazetecinin nitelemesi) olarak adlandırılıyor. "Ahlaksız teklif canından etti" ve "Eğer oğlum öldürmeseydi, o yüzlerce gencin kanına girecekti." Yani eşcinselsen, ölümü hak etmişsindir! Yani, eşcinselsen, temizlenmesi, ortadan kaldırılması gereken bir pisliksindir!

Bu arada "Ahlaksız teklif canından etti" başlıklı haberi hazırlamak için gazeteci olmaya gerek var mı? Diğer haberdeki anne pekala bu haberi hazırlayabilirdi. Bu durumda haberi hazırlayan "gazeteci"nin "anne"den ne farkı kalıyor?

Anne, 16 yaşındaki oğlunun hapse girme olasılığından hareketle duygusal tepki veriyor olabilir falan filan... Siken ve öldüren erkeğin annesi olarak anne, aşağılık ve iki yüzlü orta sınıf ahlakının tipik bir temsilcisi aslında. Aynı şekilde aşağılık ve iki yüzlü orta sınıf ahlakının diğer yüzü ise sikilen ve öldürülen erkeğin annesine utanmasını ve gizlenmesini dayatıyor. Öldürülen tiyatrocunun tarafını savunan Avukat, "Devlet Tiyatrosuna zarar vermemesi açısından duruşmanın gizli yapılmasını" talep ediyor. Acı bir şekilde yalan söylüyor ve büyük olasılıkla tiyatrocunun ailesinin talebini dillendiriyor. Eşcinsellik, utanılacak, gizlenecek bir durumdur! Gizlenmek istenen, tiyatro sanatçısının eşcinsel olması. Haberin başlığında da sözü geçen "iddia", avukata göre, tiyatro sanatçısının, "altın kolye ve künyesi için" öldürülmüş olması. Evet, ben de katılıyorum!

Anne'yi ve avukatı geçelim. Geriye iki haberde toplam 5 erkek kalıyor. Beş erkeğin de, hepsi de, kendisini kabul eden eşcinseller için çok tanıdık kişilikler. "Surat"lar ve "ifadeler"i bile tanıdık desem, heteroseksüel okurlarımız şaşırabilir! Çünkü onların büyük çoğunluğu, "eşcinsel" dendiğinde kafalarında garip yaratıklar canlandırdıkları için, suratları "tanıdık" bulmamı, 5 kişiyi, kişisel olarak tanıdığım şeklinde yorumlayabilirler! Hayır, hiçbirisini tanımıyorum. Farklı şehirlerde olduğumuz için sokakta, sinemada, barda, parkta rastlamam bile mümkün değil. Beşinin de eşcinsel olduğunu iddia etmeyeceğim. Tiyatrocu, tipik bir gizli eşcinsel. Yalnız gizliliği, toplumsal latentlik anlamında. Kendisini öldüren iki gencin gerçek anlamda eşcinsel olup olmadıklarını bilemem. Her iki genç, çift yönlü ilişki yaşamış bile olsalar, "eşcinsel" olmaları gerekmiyor! Tiyatrocunun yaşı yazmıyor ama fotoğrafından anlaşıldığı kadarıyla, kendisini öldüren gençlerden ortalama 10 yaş daha büyük olabilir. Temiz ve parlak birine benziyor. Ne de olsa tiyatrocu ve (eş)cinselliğini yaşama konusunda pek sıkıntı çekmemiş olabilir.

Bence "altın kolye ve künye" takviyesi için erken bir yaşta. Gençleri nerden bulmuş olabilir? Yaşları itibariyle (16-17) barlarda bulması çok çok düşük bir olasılık. Park, cafe ya da sinema olabilir. Gençler, temiz, parlak ve erkeksi. Kendilerine güvendiklerini sanıyorum. Ekonomik durumları fizikleriyle ters orantılıysa, biraz da "piyasa"yı tanıyıp racon biliyorlarsa... Geriye ilgili bir mekana giderek av beklemek kalıyor. (Gençlerin, eşcinsel olup olmadıklarını bilemem derken bunları düşünüyorum.) Yani anne, bir bok bilmiyor ve yalan söylüyor. Tiyatrocu kardeşimiz, sırf fiziğe aldanıp, aptallık yapmış. Tiyatrocu ile konfeksiyoncu, bu noktada birleşiyor. Fakat "riske girdiler ve kaybettiler" diye düşünmek kolaycı ve homofobik bir yaklaşım olacaktır. Konfeksiyoncu ve tiyatrocu, ne kadar aptallık yapmış olurlarsa olsunlar, onlar için ölümle sonuçlanan bir talihsizlik sözkonusu. 16 ve 17 yaşlarındaki genç ve deneyimsiz piç kuruları (anne ve babaları beni ilgilendirmiyor; kalleşlik anlamında kullanıyorum) çok büyük olasılıkla, hem suçlu hem de güçlü rolü oynuyorlardır. Bu iki genç, ne kadar beceriksiz olsalar da kendilerinden yaklaşık 10 yaş daha büyük olan diğer haberdeki katilden (25 yaşında) çok daha deneyimli oldukları ortada. Öldürdükleri erkekle ne yapacaklarını bilerek ve bilinçli olarak gidiyorlar. Diğer katilin ruh halinin tamamen tersi bir ruh haline ve bilince sahipler. (KAOS GL'yi düzenli okuyanlar, benzer olayları "Tanıklıklar" köşesinden hatırlayacaklardır.)

Konfeksiyoncu ve arkadaşının hikayesi de tam bir trajedi. Heteroseksist toplumun, psiko-sosyal ve psiko-kültürel cenderesine kurban gitmiş iki Anadolu erkeği. Tiyatrocunun toplumsal latentliğine bile yaklaşamayan, bastırılan ve kabul edilemeyen bir durum. Bilinçaltısal bir sorun ve şu ya da bu şekilde bilince çıktığında bilincin ve bedenin parçalanması sonucunu doğuruyor. Tiyatrocu ile genç piçlerin ilişkisinde her şey çok net. Burada ise işler biraz karışık gibi. Öldüren ile öldürülen, arkadaşlar. Yani daha önce "sapık ilişki" dışında her türlü ilişkiye girmiş olmalılar. Cinayet öncesi gece, sabaha kadar, bir diskotekte birlikte eğleniyorlar. Sabaha karşı konfeksiyoncunun (öldürülen erkek) evine gidiyorlar. Bu olayda, öldürülen erkek, diğerinden aktif olmasını da istemiş olsa, pasif olmasını da istemiş olsa bu durum bir önem taşımıyor. Öldüren erkek için tam bir panik hali sözkonusu. Zor kullanma olduğunu sanmıyorum. "Teklif"ten sonra "tuvalete gider gibi yapıp, bıçak almak için mutfağa giden" biri pekala evi terk edebilirdi de. Yapmıyor, öldürmeye karar veriyor. Genç piçlerden daha zavallı birisi. Peki, bu panik halinin kaynağı ne olabilir? Vücuda yabancılaşma, kendi bedeninden korkma ve bilinçteki sosyo-psikolojik zincirler.

Açıktır ki homofobi, heteroseksist ideolojinin bir ürünüdür. Heteroseksist ideoloji tarafından, insanın ruhsal ve bedensel olarak zehirlenmesi halidir. Arkadaşının dokunmasından bile dehşete düşen, paniğe kapılan bir insan sağlıklı bir tepki verebilir miydi? "Böyle bir yönün olduğunu bilmiyordum, bana uymaz" diyebilmek, homofobiden ve heteroseksist ideolojinin bütün kalıntılarından arınmakla mümkündür. Ve bunun için ne kadar kurban gerekiyor.

Kaynak: Kaos GL Dergisi, Haziran 1996, Sayı 22, Fotokopi Dönemi


Etiketler: insan hakları
nefret