07/09/2010 | Yazar: Erdal Partog

Referanduma sayılı günler kaldı. Toplumun genelindeki gerginlik ve korku artıyor. Özellikle hayır cephesi bu korkuyu taşıyan kesimi oluşturuyor.

Referanduma sayılı günler kaldı. Toplumun genelindeki gerginlik ve korku artıyor. Özellikle hayır cephesi bu korkuyu taşıyan kesimi oluşturuyor. Zaten CHP de siyasi iktidarın bir korku imparatorluğu siyaseti güttüğünü ileri sürüyor. Gerçekten korku üzerine kurulan bir siyaset anlayışı var mı? Yoksa CHP’nin hüsnü kuruntusu mu? Her ne kadar CHP’nin bir çok politikasına katılmasam da siyasi iktidarın korku siyaseti güttüğüne katılıyorum. Bu siyaset anlayışı maalesef demokrasilerde baskıya, gerilime sebep oluyor.

Spinoza, siyaset ve korku bağlamını en iyi şekilde ele alan felsefecilerden biridir.  Spinoza, Hobbes’un savunduğu korku siyasetini devlet adına savunmaz. Spinoza siyasi iktidarın kendi vatandaşlarını hâkimiyeti altına almak için sürekli korkuyu kullandığını ileri sürer. Ancak bu yöntem vatandaşlarına mutluluk getirmez. Sadece vatandaşları üzerinde korku yaratan siyaset anlayışı kendi iktidarını sözde sağlamlaştırır. Diğer taraftan korku siyaseti vatandaşlar üzerinde umut siyasetini körüklemek için yapılan sanal bir gerçekliğe de tekabül eder. Böylece vatandaşlar umut ve korku arasında askıda kalır. Bu da ya siyasi iktidarın sözde işine gelir ya da bu durum toplumsal gerilim ve çatışmaya dönüşür. Her iki halde de gerçek anlamda bir demokrasiden bahsedemez oluruz.
 
AKP uyguladığı politikalarla laik kesim üzerinde korku gücünü kullanmayı sürdürüyor. İslami değerleri laik yaşam değerlerinden üstün olduğunu düşünen kesimler için ise AKP iktidarı umut dağıtıyor. Liberal muhafazakâr müslümanlar dini değerler ile ekonomik değerleri birbiriyle uzlaştırdığından beri laik değerleri sürekli aşındırıyor. Çünkü laik değerler ile ekonomik değerlerin aynı şeyler olduğunu zannediyorlar. Maalesef CHP tarihinden yola çıkarak kötü ekonomik politikalar dönemi ile laik değerleri uzlaştırıp, iyi ekonomik politikalar ile laikliği uzlaştıramıyorlar. Hal bu olunca yükselen değer liberal muhafazakâr müslüman değerleri oluyor.
 
Geçenlerde Başbakan Tayyip Erdoğan Türkiye Basketbol Milli Takımı’nın maçını Ankara’da izlemeye gitti. Her maçta devre aralarında gösteri yapan ponpon kızlar bu maçta sahne almadı. Devletin en üst kademesinde yer alan birinin dini inancı kendisini bağlar laik bir devleti bağlamaz. Bu ve buna benzer işaretler laik kesim üzerinde ister istemez bir korkuya sebep oluyor. Bu korku da AKP parti ve tabanın işine geliyor.
 
Geçenlerde bir öğretmen arkadaşım Beyoğlu öğretmen evine gidip bir iki bira içip keyifli vakit geçirmek istemiş. Beyoğlu öğretmen evi içki servislerinin olmadığını söylemiş. Oruç tutanların kamusal alandaki bu hakimiyeti ve kural koyucu tavrı ister istemez kanun önünde ve kamusal alanda eşitlik ilkesini tehdit ediyor. İnsanlar üzerinde yaratmış oldukları bu kaygılar ister istemez gerilim siyasetini de beraberinde getiriyor. AKP iktidarının korku siyaseti içi boş anlamsız bir uydurmadan ibaret değil. Bu siyaset Hobbes geleneğinin liberal muhafazakâr müslüman versiyonudur. AKP iktidarı birilerine rağmen devleti yönetmenin kendi bildiği siyaset anlayışından geçtiğini düşünmektedir. Bu siyaset anlayışı demokrasinin yükselmesini değil demokrasinin krize girmesine neden olmaktadır.
 
Başbakan Erdoğan ekonomik liberal siyasi istikrarı Türkiye’nin kötü tarihi örnekleri ile karşılaştırıp bu liberal istikrarı bir başarıymış gibi gösteriyor. Bunu yaparken bir peygamber vari bolluğun ve bereketin sebebini kendi biricik ekonomik çabalarına bağlıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu kadar ilgi görmesinin arkasında peygamberlerin siyasi iktidarını korumak için ortaya attıkları korku ve aba altında sopa gösterme siyaseti yatıyor. Her muhalife parmak sallayan Başbakan Erdoğan salladığı parmağın kibir dolu siyasetinin bir ürünü olduğunu sıkça unutuyor. Bazıları için umut dağıtan bu siyaset anlayışı bazıları için korku salıyor.
 
Demokraside her iki siyasi anlayış korku ve umut siyaseti gerçeklikten uzak çarpıtma anlayışlara dayanıyor. Gerçek demokrasi hiçbir fark gözetmeden her türlü hizmetten ve haktan vatandaşlarının eşit şekilde faydalanmasıdır. AKP iktidarı maalesef bu topraklara özgü olan kibir ve tahkiye siyasetini sürdürmeye devam ediyor. Bu siyaset, batı tarzı Hobbes’un korku devleti siyaseti ile birleşince, oluşan melez siyaset anlayışı insanların demokrasi adına değil liberal muhafazakar müslüman değerleri adına kamusal yaşamı biçimlendiriyor.
 
Hiçbir zaman gerçek demokrasi anlayışını içselleştiremeyen günümüz siyasi partileri korku ve umut siyasetini ellerinden kaçırmak istemiyor. AKP bir eli ile yandaşlarına umut dağıtırken bir eliyle muhaliflerine korku salıyor. Eğer demokrasi umut siyasetinin haklılığını savunmaksa unutmamalıyız ki korku siyaseti olmadan olmaz. Bu da toplumu korkanlar ve umut edenler diye ikiye bölmek olur. Bu bölünmeyi ortadan kaldırmanın yolu korku yaratma siyaseti yerine laik eşitlikçi toplum siyasetini her kesim adına savunmaktır.
 

Etiketler: yaşam, siyaset
nefret