06/06/2008 | Yazar: Selçuk Candansayar

Melih Pekdemir’in bir kaç ay önce dile getirdiği ‘Özgürlükçüyüz ama salak değiliz’ sözü kısa sürede üniversite eylemlerinin pankartlarına taşınmıştı.

Melih Pekdemir’in bir kaç ay önce dile getirdiği ‘Özgürlükçüyüz ama salak değiliz’ sözü kısa sürede üniversite eylemlerinin pankartlarına taşınmıştı. Sözün gençler arasında benimsenmesi özellikle ‘liberalleri’ nerdeyse hayal kırıklığına uğratsa da bir fırsat daha yakalamış gibi, sanki onlar da vurmasalar eksik kalırmış gibi sosyalist sola saldırmışlardı. En çok kızdıkları da eti budu kalmamış gibi duran sosyalistlerin bir sözlerinin bile hala daha gençler arasındaki yayılma hızıydı galiba. Selçuk Candansayar’ın kaleminden.

Geçen hafta Ankara’da düzenlenen Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma sayesinde Pekdemir’e nazire yaparcasına Dinci medya da galiba kendine bir slogan bulmuş durumda; ‘Özgürlükçüyüz ama .bne de değiliz!’.

Mesele Zafer Üskül’ün Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında düzenlenen panellerden birine katılmasıyla patlak verdi. Kaos GL’nin internet sitesindeki habere göre: AKP milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Zafer Üskül Buluşma’nın açılış konuşmasında ‘insanların cinsel yönelimlerinden dolayı ayrımcılığa uğramamaları gerektiğini’ söyledi. Meclisten ilk kez Hükümet üyesi bir Milletvekili, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transeksüel (LGBT) bireylerin insan hak taleplerinin konuşulduğu ve LGBT bireylerin maruz kaldığı homofobik ve transfobik uygulamalara karşı tartışmaların yapıldığı bir konferansa katılmış oldu

Meğer Üskül, AKP’den milletvekili seçilerek Atatürkçüleri kızdırmakla kalmamış, içlerine dahil olduğu grup tarafından da kendisine pek öyle kucak açılmamış. Üskül’ü başlangıçtan beri hazmetmekte zorlandıkları anlaşılan dinci basının hoşgörü ve özgürlükçülük tellalları Homofobi karşıtı buluşmayla çileden çıkmış durumdalar.

Üskül’ün ‘karşısına aldığı ‘gay’lere, lezbiyenlere, travesti, transeksüellere ve diğer bilumum cinsî sapıklara’ AKP adına ‘sapık ilişkilerini özgürce sürdürebilmeleri için gerekli ortamı oluşturmanın, bu sapıkların bu eylemlerini icra ederken, ayrımcılığa uğramamalarının’ teminatını vermesini Lut kavminin başına gelenle benzeştirerek felaket olarak yorumluyorlar. Üskül’ün milletvekili yapılmasının ne büyük bir hata olduğunu bu son olayın iyice kanıtladığını düşünüyorlar.

Liberal demokratların (kendilerini böyle tanımlamaya bayılıyorlar) aslında dertlerinin pek öyle temel hak ve özgürlükler olmadığını anlamak için, özgürlüklerini savundukları dincilerin faşizmine karşı aldıkları tutuma bakmak gerekiyor.

Tamam dincilerin mağdur kavramı üzerinden kendilerini çoğunluk gibi gösterme stratejilerinin anlaşılabilir yanı var tabi ki. Başka türlü kendi iktidar savaşlarını ezilenlerin iktidar savaşı gibi göstermelerinin yolu yok. Bu stratejik manevralar sırasında toplumun en gerici, en ilkel, en muhafazakâr duygularına seslenmeleri de çok doğal. Tabi ki öyle yapacaklar.

İçinde eşitsiz kalkınmanın olduğu tüm kriz dönemlerinde toplumda gericilik ve muhafazakârlığın yaygınlaştığı yüzeli yıldır biliniyor. Üstelik bu muhafazakârlaşmayı destekleyecek en önemli stratejik araçlardan birinin de ‘ahlaki yozlaşmanın çoğaldığı’ söylemi olduğu da bir sır değil. Böyle olunca dincilerin daha ‘eşcinsellik’ sözcüğü kullanıldığı anda bile özgürlükçülük ve hoşgörü yaldızlarının dökülüp ardından faşist homofobilerinin çıkması da normal olacaktır.

Ama liberalliğin özellikle muhafazakâr ahlaka karşı özgürlükçü hoşgörünün bayraktarlığını yapması gerekmez mi? Gerekir elbet ama hakikaten liberalseniz öyle olur. Oysa özgürlüklerinin peşinde koştuğunuz dincilerin özgürlükçülük karşıtı tutumlarını faşizm düzeyinde olsa bile görmezden geliyorsanız, mesele başka demektir.
Türkiye’nin bu döneminin siyaset bilimine ‘iliştirilmiş liberal’ kavramını armağan edeceği söylenebilir. Üskül’ün durumu ‘ne İsa’ya ne Musa’ya’ olarak değerlendirilebilir. Ama ben türbanlı kadınlar ve dindar erkekler arasındaki eşcinsel, biseksüel, travesti ve transeksüel bireylerin ne düşündüğünü daha çok merak ediyorum.

Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam