18/02/2020 | Yazar: Oğuzhan Uzun

Her zaman ifade ettiğimiz gibi LGBTİ+ hareketi tüm toplumsal kategorileri yataydan kesen bir konumda olduğu için temsiliyet konusu üzerinde daha çok konuşacak, yeni pratiklerimizle, kişisel yöntem farklılıklarımızla harekete, farklı soluklar getirecek gibi duruyoruz.

Aktivizmlere dair bir tartışma: Temsiliyet Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

LGBTİ+ hareketinin bu zor ama umutlu zamanlarında üzerinde düşündüğüm bir konu var. Temsiliyet! LGBTİ+ tarihinde temsiliyeti, kapsayıcı olmayı ve toplumun her alanına nüfuz edebilmenin farklı metodolojilerini, sadece aktivizm sahasında değil, evde, sokakta, iş yerinde ve sosyalleştiğimiz her alan ve etkinlikte konuşuyor ve konuşmaya devam ediyoruz.

Hareket olarak kendimizi yenileyişimiz ve güncel tartışmaları kaçırmamaya yönelik çabamız bizi mücadelemizde bir adım daha ileriye taşırken, temsiliyetlerimizi de çoğaltıyoruz. Temsiliyetin kapsayıcılığı da zaman zaman bu doğal sebeplerden ötürü zedeleniyor. Hal böyle olunca temsiliyetin ehemmiyeti günümüz kültürel, sosyal ve siyasal kaygan zemininde daha çok önem kazanıyor.

Kimimiz için kendimizi mücadele alanında ifade etmenin en önemli yollardan biri. Kimimiz için ise hayatın olağan akışı içerisinde aktivizm arenasının dışında yer alan ve uzaktan izleyen LBGTİ+’lar için günü gelince “bizim için çok güzel şeyler yapıyorlar ama…” türünden “ama”larla devam eden bir şey temsiliyet. Aynı zamanda temsiliyetin kendisinin toplumun tüm kesimleri için memnun edecek düzeyde gerçekleşecek olması da devrim kadar uzak ve tatlı bir hayal.

Peki Temsiliyette Ne Gibi Sorunlar ve Gereksinimler Mevcut?

Temsiliyetle ilgili bu “ama”lar hareket veya aktivizm yapan kişiler ve örgütlenmeler için mevcut sorunlara yönelik çözüm önerilerini daha anlaşılmaz ve anlatılması güç bir noktaya itmektedir. Günümüz şartlarında ortaya çıkan yeni temsiliyetler ve sorunlar, hem LGBTİ+ hareketinin 20 yılı aşkın süredir çiçek gibi devam eden sürecini bir açmaza sokma ihtimalini barındırmakta hem de bu 20 yılı aşkın süreç içerisinde görünürlük temelinde elde edilmiş kazanımların içini boşaltmasının pamuk ipliğine bağlı olduğu bir süreci işaret etmektedir. Bu ifade ettiğim en uzak tablo olarak önümüzde durmakla beraber gerçekleşmesinin de alınacak önlemler ile engellenebilir bir vaziyette olduğunu ifade etmek gerekiyor.

Öncelikle bu sürecin spekülatif doğasının ortadan kalkabilmesi için, aktivizmin ve mücadelenin tek biçimli olmadığı vurgusunun daha sık yapılması ve aktivizm arenasının dışında yer alan olağan hayat akışı içerisinde görünür olmayı seçmemiş LGBTİ+ ların da mücadeleye katkısının olabileceği fikrinin daha sık ifade edilmesi gerekmektedir. Burada şunu belirtmek gerekir ki; bu temsiliyetin, LGBTİ+ hareketini ne derece etkili ve doğru temsil ettiği de sorgulanması gereken başka bir unsurdur.

Kişinin aktif bir şekilde sahada ya da bir örgüt içerisinde “görünür” bir aktivizm yürütmesi, günümüz şartlarında aktivizm arenasının dışında yer alan kişilerin, radikal olmak, sağlanan fonlarla faydalı işler yapmak yerine paraları tatile çıkarak yediğinin iddia edildiği, hareketin fazla “kadınsı” metodolojileri benimsemesiyle toplumda infial yarattığı ve aktivistlerle sosyalleşmek istememe gibi durumlara yönelik söylemlerin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Aynı zamanda bir kişinin illaki görünür bir biçimde aktivizm yapması gerekmez. Burada kastedilen “aktivist” tanımı daha çok örgütlü bir mücadele yürüten ve açık kimlikli bir şekilde hak mücadelesi yapan aktivist tanımıdır.

Twitter’da 2019 Onur Haftası görsellerinin hak talebi çerçevesinde uygun olmadığına yönelik tek taraflı iddialar üzerinden yazılan flood’lar ve eşcinsel erkeklerin sosyalleşmek için kullandıkları uygulamalarda “aktivistsen senle olmam, sen çok görünürsün” minvalindeki söylemler, tam da hareketin önemli bir noktasında duran “görünür’’ aktivistleri dışlamakta ve kişiler hakkındaki negatif söylemleri çoğaltmaktadır. Halbuki sürecin şekillenebilmesi için Onur Haftası’nın beyin fırtınası yapmak ve talepleri alabilmek adına yaptığı herkese açık toplantılar bu sürecin daha sağlıklı yürümesini sağlamaktadır.

Sahada aktif olarak yer almayan LGBTİ+’ların, temsiliyeti ve görünür bir aktivizm yürütmeyi, egemen dili kullanarak negatif manada eleştirmesi, egemen olanın bu söylemleri sahiplenmesiyle birlikte sivil toplum kuruluşlarını çift taraflı kuşatma ihtimalini ortaya çıkarabilir. Bu durumda ifade edilen kazanımları içinde bulunduğumuz konjonktürel şartlarda LGBTİ+’ların hak taleplerini zor sokabilmektedir.

Bir yandan da bireysel temsiliyetlerimiz bir kurum temsiliyeti değildir. Sivil toplum kuruluşlarının doğası gereği böyle bir temsiliyet alanı yoktur. Fakat örgütler veya derneklerin görünürlüğü ve temsiliyet alanının kişilerin bireysel çıkarları yüzünden zedelenmesi ve kötü etkilenmesi “aktif bir şekilde sahada ya da bir örgüt içerisinde “görünür” bir aktivizm” yürütmeyen LGBTİ+’lara için makro bir bakış açısından temsiliyetin kapsayıcılığını sorgulatmakta ve yanlış algılanmasına sebep olabilmektedir.

Temsiliyetteki bu sıkıntılar kazanımlarımız çerçevesinde “egemen ve heteroseksist” dil karşısında yekpare bir duruşa engel olmaktadır. Bu tartışmaların ve sorgulamaların olması elbette hak temelli sivil toplum örgütleri için yapıcı bir form oluşturmanın temel anahtarlarından biridir. Bilhassa bu sorgulamaların daha sık yapılabilmesi hesap verilebilir olmayı ve şeffaflığı sağlayacaktır.

Yeni toplumsal hareketlerde hak talebinin ve temsiliyetin kurumsallaşabilmesi çok önemli bir durumdur. Çünkü kalıplaşmış siyasi anlayışlar içerisinde ve günümüz şartlarında LGBTİ+ hareketinin hak talebinin mevcut partiler aracılığıyla kurumsal bir hale bürünmesi şimdilik olası görünmemektedir. “Dolayısıyla, her ne kadar yeni toplumsal hareketler ile siyasi partiler ve işçi sendikaları gibi geleneksel siyasi yapılar arasında örgütlenme ve kapsayıcılık açısından önemli farklılaşma noktaları olsa da, aslında yeni toplumsal hareketlerin hak mücadelelerinin bir boyutunu bu yapıların dönüştürülmesi ve bir diğer boyutunu ise bu yapılar kullanılarak demokratik karar alma süreçlerinin hareketin talepleri yönünde işletilmesi oluşturuyor.” (Sezen Yalçın, Volkan Yılmaz, 2014)

Bu demokratik karar alma süreçlerinin sağlıklı bir biçimde işletilebilmesi için kurumun temsiliyetinin, hareketin buraya sunacağı katkıların, toplumsal kurum ve kategorilerin dönüştürülebilmesi gerekmektedir. Bu dönüştürme sırasında yeni cinsel yönelimlerin, kimliklerin, yeni pratiklerin, var olma biçimlerinin ve dezavantajlı olma hallerinin kesişimsel noktaları göz ardı edilmemelidir. Bununla birlikte hak talebinin işlevsel olması sadece LGBTİ+’ların temsiliyetinde değil yerel politikada derinlemesine bir nüfuz etme sürecinin devam edebilmesi çok önemlidir.

Sosyal medyanın kamusal alan olarak görev görmeye başlaması ile beraber son dönem tartışmaların sosyal medyada Tweet’ler üzerinden ilerlemesinin, aktivizmin taşındığı mecraların çeşitlendiği görmek açısından çok önemlidir. Örneğin; TERF tartışmalarında Twitter ve Facebook aracılığıyla, aktivistlerin kendilerini bireysel bir şekilde ifade etmesi, kurum temsiliyetinin dışında sosyal medyanın bunun için bir araç olarak kullanıldığını bizlere göstermiştir.

Sonuç Yerine…

Her zaman ifade ettiğimiz gibi LGBTİ+ hareketi tüm toplumsal kategorileri yataydan kesen bir konumda olduğu için temsiliyet konusu üzerinde daha çok konuşacak, yeni pratiklerimizle, kişisel yöntem farklılıklarımızla harekete, farklı soluklar getirecek gibi duruyoruz. Çok sesli ve çok renkli bir noktadan temsiliyetlerimizi ve yöntemlerimizle tartışmaya devam ederken, durduğumuz konum itibariyle Türkiye’nin değişen siyasal /kültürel gündemi ve toplumsal dönüşümü içerisinde manevra kabiliyetimizi daha çok kolaylaştırmalıyız. Her ne kadar yukarıda yekpare bir duruş ifadesi kullanmış olsak da; tüm LGBTİ+’ları bir araya getiren en yegane amaç cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelinde yaşanan ayrımcılıklara karşı olmaktır. Bu noktada geliştirdiğimiz bütünselliğimizi ve mücadelemizi korumamız dileğiyle…

*Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin “Bellek” dosya konulu 169. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye; online aboneler dergi websitesinden ulaşabilir. Dergiyi internetten satın almak için ise Notabene Yayınları ile iletişime geçebilirsiniz.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

Sezen Yalçın, Volkan Yılmaz. (2014, Eylül 29). http://www.stgm.org.tr. STGM: http://www.stgm.org.tr/tr/icerik/detay/gezi-protestolarindan-yerel-secimlere-lgbti-haklari-hareketi-ve-yerel-siyaset adresinden alındı


Etiketler: yaşam
İstihdam