14/12/2021 | Yazar: Alaz Akdağ

Ama öyle oluyor ki, insanın “ben varım” diye bağırası geliyor. Mesela bak şöyle bağıralım. Vulvası olan erkekler vardır!

Algı/yanılgı, değişim/dönüşüm Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Hey uçurtma, yine ben. Özledin mi? Hadi biraz konuşalım. Bilirsin iletişmeyi pek severim. Sahi, yapabildik mi? Yoktan var olmayan, birden de yok olmuyor değil mi? Kalanlar ve gidenler bizlerle mi alakalı? Dirençsiz yolları seçmişlere ne demeli peki? Düzlüklerde kendini bulmuşlara, tepeleri aşılmaz görenlere. Daha kolay değil mi anlamaya çalışmamak, aynı ötekileştirmek gibi değil mi? Oysa o kadar çok yaşam ve hikaye var ki?

Tek nefeste üflenen mumlar için depolanan nefes gibi hepsini içime çekesim geliyor bazen, bazen izlemeye geldiğimi düşünüyorum, göstermekten çok görmeye, belki de anlaşılmaktan çok anlamaya. Toplumda yeni doğan bir bebek gibi de aynı zamanda. Merhaba, ben Alaz, bir yaşındayım, neredeyse.

Tepelere dönelim mi tekrar? Tamam tamam, kızma hepimizin tepeleri var. Yok demedik, niyet okuması çok da hoş değil sanki, açık iletişimin sularında can bulalım. Kim hatasız, kim pirüpak? Dedim ya grisin, griyiz diye. Ama tabii ki tonlar farklı olabilir. Şu hayatta anlaşılmayan şeyler de olabiliyor, vardır bir rasyonalitesi kendi içinde. Sanki yeni bir çip takıldı şu beynime, eklendikçe ekleniyor, “I know Kung-Fu” diyemiyor öyle kolayca. Sinapslar, nörotransmitter maddeler. Dünyayı anlamak isteyen çocuğa çok yüklendiler, bazen diyorum da gerek var mıydı bu kadarına?

Ama hepsi duvardaki bir tuğla daha değil mi? Kendini ören bir duvar ustası, kendini doğuran bir canlı. Ya da kendi kuyruğunu ısıran yılan mı? Doğarken bazı şeyler de değişiyor, anason kokusu artık daha tolere edilebilir mesela, nasıl oldu diye sorma, ben de bilmiyorum. Ne çok şey var anlatacak aslında duymak isteyen kulaklara, değil mi? Ama öyle oluyor ki, insanın “ben varım” diye bağırası geliyor. Mesela bak şöyle bağıralım. Vulvası olan erkekler vardır! İnsanlar pek şaşırıyor değil mi böylesi var oluşa, neden ki? Şaşırdınız mı arkadaşlar? Her şeyi kafanızdakine göre atamak, sadece algılayabildiğinizden ibaret sanmak çok da güvenilir değilmiş, değil mi?

 

Ben mi? Ben hiçbir şey bilmem şu hayatta. Kafama vura vura öğretti bana, içinde yaşadığımız senfoni. İnişler ve çıkışlar, esler ve sololar. Birbiri ardına düşen damlalar gibi. Damla demişken, pek bi severdim cama vuran damlaları yarıştırmayı, sen de sever misin? İstersen bir ara yapalım. Seninki benimkini geçerse gücenmem, sandığın gibi hırs yoktur içimde. Zaten yürekte de kin tutmuyor, zeytinyağı gibi kayıp gidiyor. Ya da zaman gibi kayıp gidiyor, ama dur zaman sanki bükülüyordu. Lineer değil, demiştik, değil mi zaman?

Başka lineer olmayan şeyler de var; toplum algıları, cinsiyet rolleri, bıyıklarım. Kendi hallerine bıraktım o arkadaşları artık bıyığımsıdan çok bıyığa döndüler. Kendi özerkliklerini ilan etme yolunda ilerliyorlar. Pek sevdiğim tıraş seremonisine bir süredir ara verdim. Hala şaşırıyorum aynadakine, belki de daha sık bakmalıyım. Memnunum aynadakinden, şaşırdığıma bakma sen. Hep istediğim buymuş meğer. İnsanın kendini bulması da, kendini başkasının gözlerine olduğu gibi yansıtabilmesi kadar zormuş meğer.

 

Merak etme, yorulsak da durmayız, akar gideriz. Yaşatırız istedikçe. İnsan isteyince yaşatırmış, bak yine kalanla giden mevzusuna benziyor bu. Avuçlarında ve ceplerinde tuttuğun şeyler, deniz kıyısındaki taşlar gibi, taşlar, taşların ruhu, ruhunda. İlmek ilmek. Kıyıda yuvarlana yuvarlana şekillenen taşlar gibi şekilleniyor her şey, tabii ki Alaz da. Nedir bu değişime karşı direnç? Oldumculuk sevmem, her fikrim yanlışlanabilir, değişebilir. Ama bir su gibi de her kabın şeklini almam. “Dün dünde kaldı cancağızım bugün yeni şeyler söylemek lazım.” Belki helva yer, şarap içeriz. Kolay olan, sıfatlar yükleyip ben buyum, sen de busun demek değil mi? Ben değişirsem, sen de değişirsin istersen. Her şey akarken nasıl değişmeyelim? Korkma, bu yolda yalnız değilsin. Tamam, korkma demek kolay geldi değil mi uzaktan? Bak itiraf edelim biraz, ben de korkuyorum, hem de pek çok şeyden, mesela ameliyat diye bir mevzu var. Önceden, aynada gördüğüm şeyin bende yaratacağı yabancılık hissinden de korkardım, o geçti sanki. 12 ay olacak yakında. Biraz alıştık diyebiliriz.

 

Sorumluluklar, kendine açmaya çalıştığın bronşlar da var. Biraz soluklanmak hepimizin hakkı. Daldan dala zıplaya zıplaya yazıyorum. Yağmur hala dinmedi. Olsun, gökkuşağının açması için yağmur lazım değil mi? Bir de ışık lazım sanki; neydi Güneş miydi ismi? Güneşe doğrudan bakarsan her yer karanlık gelir değil mi, bir filtre, bir gözlük, eski bir röntgen filmi belki de görebilmeyi sağlar. Bir görüş sadece karanlık der, diğeri ise olanı kısmi gösterir. Renkler konusunda bile mutabık değilken çok doğal bazen görememek, anlamamak. Duymak istersen ve görmek istersen ancak. Orada mısın, burada mı yoksa? Karşımda durma, yanım daha sıcak bilirsin, yeterince yaklaşırsan bendeki seni bile görebilirsin.

 

Zaten bak hava aydınlıyor, merhaba yeni gün. Neydi ki o mavi, Güneş'ten önce selam verilen? Güneş bir harf olsa ne olurdu acaba? En başta olsa gerek sanki ya da ilk hece. Yani, Latin alfabesinde Alfa, İbrani alfabesinde Alef, Arap alfabesinde Elif. Bakmayın Güneş'in öyle sessiz sakin gözüktüğüne ne patlamalar var yakında. Çok yaklaşmadan anlaşılmazmış. Yıldız ışıkları bile bugünden değil, zahiri. Kim rezonansın olur? Bu da belki de illüzyon. İnsan en fazla kendini bilir ya da bildiğini sanır. Baksana kendi sesini duymak için bile hayli zaman geçti. Orkestra kalabalık ama seninle rezone olacak çıkacaktır. Belki de çıkmıştır.  Doğru ‘an’ı beklerken yaşamın da bir an’lar bütünü olduğunu hatırlatmak gerekiyor belki de. Bazen de kulağa kaçan su çıkmadan anlaşılmak zor oluyor, ama toplumsal ama kişisel. Evet, sandığımızdan hem daha güçlü hem de sandığımızdan daha kırılganız. Su işini de hallederiz. Biraz inanç, istek ve çaba yeterli. Kayığın öbür küreğini sen çekersen, diğeri de benim avuçlarımda olur. Böyle böyle, aynı Nazım'ın dediği gibi aydınlığa çıkarız.

 

Dayanışma ve sevgiyle.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: kültür sanat, yaşam
İstihdam