12/01/2022 | Yazar: Gözde Demirbilek

Çarpığı yok etme gayesiyle kurgulanan kentleşme sürecinde kaldırım taşları yerine beton tercih edildiği için; canının kıymetini bilen mankenler için asıl sürpriz, kumda açmaz denilen çiçeklerin bir şekilde yol yarıklarından kendini göstermesinden başka nedir?

Altı üstü bir DSM Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Cinsiyetin bin yayla olduğu coğrafyalarda kimlerin beyanı esastır?

Benim gibi, kesişimsel aktivizmin sınırlarını arayan lubunyalar için oldukça iç karartıcı bir soru olsa gerek.

Türkiye’de sık sık kadın hareketi içinden çıktığı iddia edilen ama özerk feminizmini tırnaklarıyla kazıya kazıya duyurmaya çalışan LGBTİ+ hareketinde bir şekilde örgütlenmiş ve bu iki hareket arasındaki bağı, beyanı ve bedeniyle ortaya koymaya çalışan kararsız öznelerin yöntem krizi hâline gelen bu sorunun sosyal dışlanma ile sonuçlanacağı korkusu; benim hatırladığıma göre geçtiğimiz yıllarda lubunya-sosyal ortamların sık sık buz kesmesine sebep oldu.

Bir sorunun sorulmasından ziyade; verilecek herhangi bir cevabın kişinin ne kadar kendisiyle ilgili olduğu, geçmişin ikili dehlizlerinde kafa karıştırıcı bir hâl alabiliyor diye düşünüyorum. Üçüncü ve başkaları tarafından sahiplenilebilir bir cinsiyetin ötesinde kendi cinselliklerini gökyüzündeki yıldızlardan seçen lubunyaların kaderi, “kâdir” olmakla sınırlı olabilir mi? Olamaz tabii ki.

18 yaşından küçük kişilerin, bedenleriyle kurdukları ilişkinin gözlemle (ister aile ve okul ister “uzmanlar” tarafından olsun) sınırlı kalması değerli ve özel deneyimleri beraberinde getirdiği için; trans gençler, geçmişlerine dönüp baktıklarında bu ikiliğin hangi tarafına daha yakın olduklarını düşüne düşüne geçerli beyanın peşine düşüyorlar; kendilerine bir çıkış yolu arıyorlar.

İster çok sevildikleri bir aileden gelsinler ister şimdi artık üstlerine oturmayan “ayrıcalıklarını” masaya yatırsınlar; özel alanlarını oluşturmak için yarattıkları dehlizlerin neye benzediğini ancak kendileri bildiği için “buldum” sanılan çıkış yollarında türlü türlü yeni taşla karşılaşıyorlar.

Yazımın girişinde iki hareket arasındaki bağı ortaya koymaktan söz etmiştim: Bu bağı ortaya koymak için ilk elden atanan ve seçilenler arasındaki bağları, kişi kendi için görünür bir hâle getirmediğinde nelere sebep olabildiğini görmek için; eğer siz de benim gibi oldukça uzun süredir aynalara bakmak konusunda çekince duyuyorsanız “Bedenimle aramda ne var?” yazı dizime göz atabilirsiniz.

Bilim otoritelerinin, LGBTİ+’ları yıllarca hastalıkla terbiye ettikten sonra bir lütuf gibi sundukları raporlarında yazmasa da; insanın hangi gün hangi maskeyle dışarı çıkacağını seçemediği dönemlerde yüzünden ziyade çeşitli alfabelere yöneldiği gerçeği, trans+ kişilerin neyin feminen neyin maskülen olduğunu ayıramamasından ziyade bir arada yaşama hayallerinden geçiyor olabilir.

Kişiler kendi ailelerini seçmekte özgür olsalar da kendine uygun bir cinsiyet seçmek, metalaşan bedenlerin görünürlüğüyle mümkün gibi sunulduğu için, aynalı ya da aynasız karakollarda bir durup vücudunu inceleyen herkes (günümüz Türkiyesinde ne yazık ki yaşı fark etmeksizin) neresinin kime benzediğini düşünebilir. Düşünme sekteye uğrasa da, hatta sekteye uğradığı yerler sıkı sıkıya bağlı olduğumuz politik zeminler dahi olsa, kime benzemek istediğimizden çok kimlere benzemek istemediğimiz meselesi hayatlarını en çok da teşhir ile ortaya koyan bizler için kafa karıştırıcı bir hâl alabilir. Bu kafa karışıklığının müsebbibi de pozitif bilimlerden ziyade, ürünü ortaya koymadan önceki sürecine tanık olmadığımız ama okul sıralarında bize göz kırpan ve yıldızları zar zor barıştırdığımız fen bilimlerinin dışında bir şey olabilir mi düşüncesi tartışmaya açmak istiyorum bu yazımda ama “Gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” sorusunu bir köşede baki tutma sözüyle.

 alti-ustu-bir-dsm-1

Deneye ve yanıla, sonra yine deneye bir daha yanıla, son denemeye kadar sadece camların ardından izlenen ve dükkânın çalışanları tarafından giydirilmekten başka çaresi olmayan meta manken olsa da onu saran kıyafetleri de diken bir terzi vardır. İşte, cansız bir manken birden hareketlenip yollara düşemeyeceğine göre terzi elinde bir kalıp kalmadıysa (ya da mankenine göre kalıp çıkarmayı önemsiyorsa) dükkânı ziyaret edip mezurayı eline almak zorundadır. Ancak, ne renkte yapılmış olursa olsun plastik bir beden; üstüne geçirilecek elbisenin rengini de desenini de seçemez. Herhalde bu sebeple, üstüne dikilen kumaş ancak cansız bir mankene sürpriz olabilir.

Biraz da o büyük mağazaların vitrinlerinde yolun diğer şeridindeki dükkanın camlarına bakan ve yoldan geçenlerin ve istese de göz göze gelemediği, cansız mankenlerin kalıplarını çıkaranlara dönelim. Dönmek var ölmek yok biliyorsunuz.

Kimlere benzemek istemediğimiz meselesiyle yakından ilgili gibi gözükse de bu ikilikte kalıpları yaratanlar, bedenlerimizi metalaştıran güzellik algı polislerinden başkaları değildir diye düşünüyorum.

Bu coğrafyada yaşayan ve aile evinde televizyon görmüş herkesin en az bir kez karşılaştığı üzere, ünlülerin mekân çıkışı beyaz ışıklı kameralarla basıldığı; kimin şık kimin rüküş olduğunu, kimin bedeninin yaza hazır kimin kışta kaldığını yoğunlaştırılmış cinsiyetçilikle sunan o magazin programlarında hep eksik olan bir şey vardır ama nedir?

İşte o eksiklik, sahnelere çıkması lubun*fobi iktidarıyla yasaklanan ve artık kameraların ardından kırptıkları gözleri göremediğimiz cinsiyet mikserlerinin seslerinden başka bir şey değildir. Görüntülerini hatırlasak da seslerini özlediklerimiz, o çıktığı dolaplara geri sokulmak istenenler; direnmeyi nitekim çok da iyi bildikleri (belki de en birinci bilen oldukları) için o yollardaki çatlaklardan çıkmanın bir yolunu bulurlar.

Çarpığı yok etme gayesiyle kurgulanan kentleşme sürecinde kaldırım taşları yerine beton tercih edildiği için; canının kıymetini bilen mankenler için asıl sürpriz, kumda açmaz denilen çiçeklerin bir şekilde yol yarıklarından kendini göstermesinden başka nedir?

Yazıya büyük bir soruyla başlamıştım, daldan dala atlarken ne kadar küçültmeye çalıştıysam da bu sorgunun kendisini zirvede bırakmak için şimdi bildiğim bir yöntem kullanmayı tercih ediyorum:

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Video Haber İkon  İlgili Video:


Etiketler: yaşam, sağlık
İstihdam