04/02/2022 | Yazar: Defne Güzel

Çağrı merkezi elemanı olduğum zamanlarda açılamadım. Patronlarımın daha sert konuşmam gerektiği uyarılarını işittim. İş arkadaşlarımın arkamdan konuşmalarına, garipseyen bakışlarına maruz kaldım. HIV tanısı aldığım zaman falcıydım, rutin kontrollerim için İstanbul’a gittiğimde patronumun başka birini işe alacağı tehditleriyle karşılaştım.

Aman ne bileyim ben: Çalışmak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

18 yaşına geldiğimde ailemin boyunduruğu altından çıkmak, ekonomik özgürlüğümü kazanmak için can atıyordum. Soluğu İŞKUR’da aldım ve birkaç gün sonra kendimi Maslak’ta plazaların ortasında buldum. “Plaza” kelimesi kulağa güzel geliyor olabilir ama plazaların güzel hiçbir tarafı yok. Bilmem kaçıncı katta havasız ve ferahlıktan yoksun odalar, patrona kazandırmak ve rekor kırmak için canını dişine takmalar, suni iletişimler, belli belirsiz molalar…

Plazalarda iki iş tecrübem oldu. İlki bir gün sürdü. Çağrı merkezi elemanıydım. Penis büyütücü sattım. İnsanların telefonuna önce mesaj gönderiyor sonra gelen çağrıları yanıtlıyorduk. Erkekler bu işi konuştukları erkeklerle ahbapça yapıyordu. Kadınlar ise yapay bir samimiyetle. Satış yapmanın kuralları bunlardı. Daha 18’inde utangaç, feminen bir taze olarak, arayan erkeklerle ahbap olamadım, samimiyet de kuramadım. Bir, iki satış yapsam da müşterilerden bir ton küfür ve teklif işittim. Bu işi hepimizden iyi yapan, bütün profesyonelliğiyle işine konsantre olmuş, yapay samimiyetiyle satış rekoru kuran bir abla vardı. Ona çok özendim ama onun gibi olamadım ve işi bıraktım.

İkinci iş tecrübemde yine çağrı merkezi elemanıydım. Bu sefer her gün Kâğıthane yokuşunu çıkıyordum ve check up satıyordum. Önümüzdeki listelerden insanları direkt biz arıyorduk. Hayatımda yine küfürler, bu işi kıvıran insanlar ve patronumun bana karşı özel ilgisi vardı. Her gün Sarıyer’den Kâğıthane’ye gitmek zor geldi. Yolu bir türlü öğrenemedim. Bu işi de bıraktım.

Sivil topluma girmeden önce son deneyimim falcılık oldu. Sarıyer’de, Taksim’de, Nişantaşı’nda, randevuyla, Bursa’da kafelerde her yerde çok uzun zaman falcılık yaptım. Bir lubunya klasiği olsa da iyi becerdim. İyi kazandım. Öğrencilerin final sonuçlarına, ev arkadaşlarının kavgalarına, küs sevgililerin barışmasına, iş insanlarının ihalelerine cevaplar aradım. Kazandığım harçlıkla kendimi okuttum.

Çağrı merkezi elemanı olduğum zamanlarda açılamadım. Patronlarımın daha sert konuşmam gerektiği uyarılarını işittim. İş arkadaşlarımın arkamdan konuşmalarına, garipseyen bakışlarına maruz kaldım. HIV tanısı aldığım zaman falcıydım, rutin kontrollerim için İstanbul’a gittiğimde patronumun başka birini işe alacağı tehditleriyle karşılaştım.

Bugün yaptığım işimin bir parçası LGBTİ+’ların maruz bırakıldığı hak ihlallerini dile getirmek, raporlamak. Konu çalışma hayatı olduğunda LGBTİ+’lar çok çeşitli hak ihlallerine maruz bırakılıyorlar. Kaos GL’nin hazırladığı Türkiye’de kamu ve özel sektör çalışanı LGBTİ+’ların durumu raporları 2021 yılında da LGBTİ+’ların iş yerlerinde gizlenmek zorunda kaldıklarını gösteriyor. 633 özel sektör çalışanı kişinin katıldığı araştırma yalnızca katılımcıların %17’sinin iş yerlerinde açık olabildiğini gösteriyor. Bununla birlikte iş yerlerinin çoğunda ayrımcı kurallar ve uygulamalar yer alıyor. LGBTİ+ çalışanlar ise bu ayrımcı uygulamalar karşısında işlerinden olma, ifşa edilme korkusu gibi sebeplerle haklarını arayamıyor. Kamu için düşünüldüğünde açık olma oranı yalnızca %6 olarak ortaya çıkıyor.

LGBTİ+’ların çalışma hayatında yaşadıkları ihlaller rakamlarla sınırlı değil. Daha işe alım veya iş başvurusu esnasında ayrımcılıklar başlıyor. LGBTİ+’ların çalışma hayatında yaşadığı ayrımcılık bu anlamıyla oldukça bütünlüklü. LGBTİ+’lar evlilik izni, eş tayini gibi haklardan yararlanamıyorlar, daha düşük ücretlerle daha fazla ve potansiyellerine rağmen vasıfsız işlerde çalıştırılıyorlar. Ayrıca LGBTİ+’lar işlerinden edilme korkusuyla rekabetten kaçınıyorlar.

2021 kamu raporunda öğretmen olarak çalışan bir katılımcı yaşadığı ayrımcılığı şöyle belirtiyor:

“Çok naifsiniz sizinle çalışmayız, dediler ve bu travma hala etkiliyor beni.”

Arkeolog olarak çalışan bir katılımcı ise şöyle ifade ediyor:

“Hak ettiğim rütbeyi alamamamdaki sebebin ‘yeterince olgun olmamam’ ya da ‘çok duygusal, naif olmam’ oluşu, böyle söylenmesi, yaşadığım ayrımcılığın göstergesidir.”

COVID-19 salgını, LGBTİ+’ların zaten ayrımcılıklar silsilesiyle ilerleyen çalışma hayatını daha da derinden etkiledi. Genç LGBTİ+ Derneği’nin hazırladığı COVID-19 Salgınında LGBTİ+ Topluluğunun Durumu Raporu’nda katılımcılar COVID-19’un çalışma hayatlarını nasıl etkilediğini şöyle aktarıyor:

“Dansördüm maalesef uzun süre bu alanda çalışamayacağım sosyal mesafe gerekliliklerinden ötürü.”

“Nadiren sahne alıyordum artık çalışamıyorum.”

Sahne alan biri olarak salgından ilk etkilenen eğlence sektörünün neredeyse silinmesiyle sahne alamaz olduk.”

Aynı barınmak ve taşınmak gibi çalışmak da LGBTİ+’ların herkesten daha fazla zorlandığı bir yaşam pratiği. Bu zorluğun kendisini yaratan şey ise ayrımcılık ve nefret tutumları. Bu tutumlar karşısında kurum politikalarını güncellemek ve LGBTİ+’ları içeren uygulamaları hayata geçirmek önem arz ediyor.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, kadın, çalışma hayatı
İstihdam