23/07/2010 | Yazar: İsmail Alacaoğlu
Yazarlarımızdan İsmail Alacaoğlu’nun Hatay’dan başlayıp Lazkiye, Beyrut, Şam, Hama ve Halep güzergahında ilerleyen gezisinin notlarını okuyacağınız yazı dizisinin ilk böl&uu
Yazarlarımızdan İsmail Alacaoğlu’nun Hatay’dan başlayıp Lazkiye, Beyrut, Şam, Hama ve Halep güzergahında ilerleyen gezisinin notlarını okuyacağınız yazı dizisinin ilk bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ne zamandır aklımdaydı Suriye’yi ve Lübnan’ı görmek ama Avrupa sevdasından bir türlü fırsat gelmemişti oralara gitmeye. Yine bir Avrupa ülkesi olan Hırvatistan’a gitmek üzere yaptığımız plan, turun iptal olması ile suya düştü ve biz de başladık düşünmeye başka nerelere gidebiliriz vize derdine düşmeden diye.
Birkaç ay önce bize vize uygulamasını kaldıran Suriye ve Lübnan geldi aklımıza. Tarihi belirsiz bir gezi böylece gitmemize neredeyse bir hafta kala net bir tarihe kavuşmuş oldu. Serap ile yaptığımız uzun telefon konuşmaları ve internet araştırmaları sonucu güzergah belirledik kendimize ama yola çıkmaya iki gün kala bir de alternatif güzergah belirledik. Ya Cilvegözü sınır kapısından girecektik Suriye’ye ve gezimiz Halep’de başlayacaktı ya da Yayladağ sınır kapısından girip Lazkiye’den. Bunun kararını da Antakya’da buluşacağımız güne bıraktık. Bir de halen kendi arabamızla mı yoksa toplu taşıma aracıyla gideceğimize de karar vermemiştik. Yaptığımız araştırma araçla geçebilmek için triptik denilen bir belge ve uluslar arası sürücü belgesi yerine geçen bir belge almak zorunda olduğumuzdu ve bunun da maliyetli olacağını gösteriyordu.
2 Temmuz Cuma akşamı Adana’ya doğru yola çıktım. Saat 3 civarı mola verdiğimde Bahadır Adana’ya uçmak üzere havaalanına gitmek üzere evden çıkmış, Serap da yaklaşık 7 saat sürecek yolculuğuna başlamıştı Tokat’tan. Hepimiz gecenin üçünde farklı yollardan hedefe doğru ilerleyen kırmızı noktalar gibiydik harita üzerinde. Cumartesi günü saat 2 civarı Hatay’daydık 4 kişi. Yolda arabayla gitmemeye karar vermiştik. O yüzden Hatay’da arabayı kapalı bir otoparka bırakıp, çantalarımızı sırtlandık ve yaklaşık 300 metre kadar ilerde olan garaja doğru yürümeye başladık. Amacımız bir taksi bulup sormaktı bizi kaça götüreceğini makul bir rakamsa taksiye binilecek, değilse otobüs bakılacaktı. Bu arada Suriye’ye girişimizi de Yayladağ kapısından yapmaya karar vermiştik. Hemen yolumuzun üzerindeki döviz bürosundan da suri aldık yanımızda bulunsun diye. (33 TL ile 1.000 suri alınıyor) Otogara geldiğimizde beyaz taksiler Lazkiye Halep diye seslenerek bizi çağırmaya başladılar. Bir taksinin yanından adının Ahmed olduğunu öğreneceğimiz ve Türkçe bilen bir Suriyeli yanımıza geldi ve Lazkiye’ye bizi 2.500 Suri’ye (82,50 TL) götürebileceğini söyledi. Biz de bir an önce yola çıkmak istediğimiz için hiç pazarlığa girişmeden kabul ettik. Kişi başı 20 TL’ye bir ülkeden başka bir ülkeye geçecektik daha ne kadar ucuz olabilirdi ki…
Suriye’ye girdikten 20 dakika sonra bir mola verdik. Daha doğrusu şöför verdi. Daha sonra yapacağımız taksi yolculuklarında da böyle zınk diye durup molalar verdik. Şöförün molası geldiyse duruyor, bizim onayımıza ihtiyaç duymuyorlar. Küçük bir bakkal’ın önünde mola verdik, sanırım bir köyün girişiydi mola verdiğimiz yer. Meyve suyu aldık ve bakkaldan içeri girerek az önce öğrendiğimiz şekilde “kem mesari” diyerek fiyatını sorduk ama bakkal bize Ahmed ödedi dedi Türkçe. Böylece ilk Arapça konuşma deneyimimiz hüsranla sonuçlandı. Bakkal Türkmen olduğunu, buralarda hemen hemen herkesin Türkçe bildiğini söyledi. Meyve suları şirkettenmiş bu arada. Hani otobüsle seyahat ederken çay kahve verirler ya onun gibi işte.
Lazkiye büyük bir şehir, Suriye’nin Kuzey batısında deniz kenarında ve Suriyelilerin tatil yerlerinden biri. Aslında Daha çok bir liman kenti. Şehrin merkezini Liman kaplamış, plajlar ise şehrin dışında. Çok yoğun bir trafik var günün her saatinde ve bir kalabalık. Yemeğimizi yedikten sonra küçük bir tur attık bu fakir ve her şeyin eski göründüğü şehirde. Girerken fark etmiştik ki şehirde trafik lambası yok. Sadece birkaç tane yerde gördük trafik lambası. Onun yerine kafasına ikinci dünya savaşı sırasında Alman pilotlarının taktığına benzer bir şapka ve ellerinde bir sopa olan ve neredeyse dizlerine kadar olan çizmeler giymiş polisler var kavşaklarda. Onlar yönetiyorlar trafiği, yönetmek denirse tabi. Sağa sola dönüşlerde işaret veren bir araca da rastlamadık bu arada ve daha ilk geceden arabayla gelmemekle ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi anlamış olduk. Bir parkın yanından geçerken küçük bir ocak üzerine koyduğu küçük bir sacın üzerinde çekirdek kavuran bir amca gördük. Canımız çekirdek çitlemek istedi, amcanın küçük çaplı kazıklama girişimini atlatıp aldığımız çekirdekleri çitledik etrafı izleye izleye. Dünya kupası’nda dolayı da ekstra bir kalabalık vardı ara sokaklarda. Suriye’nin Almanya fanatikliğini de o gece fark ettik, arabalarla tur atan gençlerin salladıkları, evlerin balkonlarından sarkan Almanya bayraklarını görünce. Orası da bizim buralar gibi sanırım, yaz gelince yollar kazılıyor demek ki. Taşların üzerinden sek sek sekerken Bahadır “bu şehir yapım aşamasında” tanımlaması da cuk oturdu ve güldürdü epey bizi. Sıcak ve nemli bir gece yarısı odalarımıza çekildik günün yorgunluğunu atmak üzere.
Saat 5 civarı Ahmed’in çalıştığı otogara gittik ve ikram edilen çayların arkasından bizi Beyrut’a götürecek taksiye yükledik çantalarımızı ve saat 5’te heyecanla yola çıktık Beyrut’a doğru. Bu seferki şöförümüzün adı Bilal’di ve çok çok az Türkçe biliyordu ve bizi 5.000 Suri’ye (165 TL) götürecekti Beyrut’a.
çıkardığım dersler:
Yanına Arapça bilen birini al!
Önceden otel rezervasyonu yap yoksa kapı kapı dolaşırsın!
Yayladağ kapısı daha bir sakin, o taraftan girmeyi deneyin!
Çay şekeri atılmış şekilde geliyor o yüzden önceden uyar no suka diyerek!
Çay istendiğinde Lipton sallama geliyor, demleme çay için arabik çay demek gerekli!
Pazarlık etmeyi bilmiyorsan öğren gitmeden önce!
bir kaç arapça kelime ve cümle öğren! tabi cevaplarını da! yoksa bizim gibi kem mesari dersin adam fiyatını söyleyince hı deyip kalırsın!
Lazkiye şimdi yapım aşamasında bir yıl sonra git daha iyi!
Önceden otel rezervasyonu yap yoksa kapı kapı dolaşırsın!
Yayladağ kapısı daha bir sakin, o taraftan girmeyi deneyin!
Çay şekeri atılmış şekilde geliyor o yüzden önceden uyar no suka diyerek!
Çay istendiğinde Lipton sallama geliyor, demleme çay için arabik çay demek gerekli!
Pazarlık etmeyi bilmiyorsan öğren gitmeden önce!
bir kaç arapça kelime ve cümle öğren! tabi cevaplarını da! yoksa bizim gibi kem mesari dersin adam fiyatını söyleyince hı deyip kalırsın!
Lazkiye şimdi yapım aşamasında bir yıl sonra git daha iyi!
Etiketler: yaşam, gezi/mekan