07/08/2018 | Yazar: Diren Demir

Lakin, biz “her yerdeyiz” bundan asırlar önce de her yerde idik ve hiçbir yere gitmedik, gitmiyoruz.

“Her yerdeyiz!” “Alışın!” “Gitmiyoruz!”

Bağırın, daha yüksek! Ses, sınır tanımadan tüm evrene yayılabilen tek enerjidir. Varlığımız şehrin en kalabalık caddesinden, sokak aralarından, okullardan ve tüm mekanlardan dışarı taşsın. Sesimiz zamanın sınırlarını aşsın; daima “kazananlar” tarafından yazılan koca dünya tarihinin sayfaları eşcinselleri unuttu! Lakin, biz “her yerdeyiz” bundan asırlar önce de her yerde idik ve hiçbir yere gitmedik, gitmiyoruz.

Antik zamanlarda, doğa temelli inanış biçimlerinin hüküm sürdüğü çağlarda Tanrı ve Tanrıça’nın, dişil ve eril enerjinin, bilincin tek bir noktada tezahür edişi olarak sayılan ve bilgelik taşıyıcısı olarak görülen LGBTİ bireyler, mısır piramitlerinin hiyerogliflerinde, ortak mezar alanlarında, mimaride ve sanatta, masallarda ve nesilden nesle dolaşan mitolojik hikayelerde, yazısız tarihin birçok sınıfında ve her coğrafyada karşımıza çıkmaktadır, kaydedilebilmiş tarih boyunca görülebilmektedir.

Mısır Mitolojisi

Buna getirilen ilk ve en çok bilinen kanıtlardan birisi Mısır tarihi araştırmacısı Greg Reeder tarafından 1998 yılından ilgili bir makale ile karşımıza çıkmaktadır: Greg Reeder’ın kanıtı Niankhkhnum ve Khnumhotep'in mezarıdır. Bu iki adam, yaklaşık M.Ö 2400’de yaşamış, 5. Hanedanlık döneminde Niuserre’in hizmetkarlarıydılar. Eski Mısır şehri Sakkara'da yaşamlarını sürdürmüşler ve evli bir çift gibi gömülmüşlerdi. Niankhkhnum ve Khnumhotep'in mezarı 1964'te arkeologlar tarafından keşfedildi. Bu mezar başlangıçta akademisyenler için oldukça kafa karıştırıcıydı. Onlar kardeş ya da ikiz olabilir miydi?  Niankhkhnum ve Khnumhotep'in isimlerinin “yaşadılar ve öldüler” anlamına geldiği tahmin edilen bir cümlenin içinde aynı yerde geçiyor olması bu ihtimali güçsüzleştiriyordu. Greg Reeder’ın bu konuyla alakalı düşüncesi ise şu şekilde: "Eskilerin inşa ettiği ideal görünüşün hemen ardında da eşcinsel arzu vardı." İkisinin de kendi aileleri ve karşı cinsiyetten eşleri vardı ama öldüklerinde aileleri onları aynı mastaba’da (zengin kesimin defnedildiği piramit benzeri lahit odası) aynı mezarlara gömdüler. Bu mastaba’nın içinde ikisinin birbirlerine dokundukları, burun buruna birbirlerine baktıkları birkaç duvar resmi de karşımıza çıkmaktadır. Antik Mısır’da burun buruna temas etme hali öpüşmek ile eş anlamlıdır.

Orta Krallığa kadar uzanan bir diğer hikayede ise doğum adının Neferkare olduğu söylenen isimsiz bir vatandaşın Kral Pepi II’nin seyirci salonuna gidip belirsiz bir durum yüzünden ağıt yakmak istediğinden bahsedilir. Kral Pepi II yakarış dinlemek istememektedir bu yüzden saray müzisyenlerine enstrümanlarını bu yabancının sesini bastırarak çalmalarını emreder. Yabancı hayal kırıklığına uğrayarak sarayı terk eder. Aynı durum birkaç kez daha yaşandıktan sonra adam, Tjeti arkadaşına kralı takip etmesini söyler. Tjeti, Kral Pepi II’nin sadık general subay Sasanet’i geceleri sık sık ziyaret ettiğini görür. Kral Pepi II’nin bu hikayesinin yazılı olduğu papirüs yoğun tartışmalara tabi olmuştur. Özellikle bu bölümün ortasında yer alan Tjeti’nin söylevi hakkında birçok tarih araştırmacısı farklı yorumlarda bulunmuştur. Bölümde “Majesteleri Sasenet’in evine gitti ve Majestelerinin istediği şeyi yaptı” ifadesi yer almaktadır. Bu ifade seksi tanımlamak için kullanılan yaygın bir ifadedir, bu yüzden bazı araştırmacılar bu bölümün Kral Pepi II’nin eşcinsel yönünü ve görevli subayı ile olan eşcinsel ilişkisini ortaya koyduğunu düşünmektedir.

Mısır Mitolojisinde eşcinsellik konusunda bir çok kaynak tarafından sunulan, ve "en çok bilinen örneklerden birisi" olduğu öne sürülen mitlerden birisi de Seth ve Horus'un hikayesidir. Vicdan sembolü Horus ve  kötülük tanrısı Seth arasında; iki eril arketip arasında geçtiği için "eşcinsel" bir örnek olarak sunulmaktadır. Ancak bu mitosta karşılıklı cinsel rıza ve hazza dair bir ilişki yoktur, bu bir tecavüz hikayesidir. Bu bakımdan, "Mitolojide Eşcinsellik" konusunda karşımıza en çok çıkan örneklerden biri olan bu hikayenin eşcinselliğe veya cinselliğe yönelik gösterilen örneği bir algı politikası olabilir. Mitosun anlatılış tarzının ötesinde, ezoterik ve sembolik ifadesinin içeriğinde de cinsellik ile alakalı bir konu olduğu söylenemez.Mısır coğrafyasından LGBTİ kimlikleri ile ortaya çıkan mitolojik figürlere örnek olarak interseks tasviriyle Nil nehrinin tanrısı Hapy, Hapy’e benzerliğiyle anılan interseks bereket tanrısı Wadj-wer ve hermafrodit tasvirleriyle kader tanrısı Shai sayılabilir. Mısırlılar Shai’nin iki farklı organ ile doğduğuna inandı ama yine de bir tanrıça değil tanrı olarak anılıyordu. Mısır’ın Ölüler Kitabı’nda karşımıza Maat’ın yargılama sahnesinde karşımıza çıkar.

Yunan ve Roma Mitolojisi

Greko-Roma mitolojisi, kendisini oluşturan ana mitlerin çoğunda erkek eşcinselliğine sahiptir, bununla birlikte “LGBT” adı altında gruplanan çoğu yönelime ve toplumsal normlarla kabul edilen kısıtlı cinsiyetlerin ötesindeki figürlere de ev sahipliği yapar.

Yunan mitolojisinde eşcinsellik deyince akla gelen ilk isimlerden birisi Dionysus’dur. Annesi, Zeus tarafından boğularak öldürüldükten sonra Zeus’un kalçasının içinden dünyaya gelir. Şarap tanrısı olmasının yanı sıra “eşcinsellerin, transseksüellerin ve hermafroditlerin ana tanrısı” olarak kabul edilmiştir. Diğer tanrılardan bazıları “erkekler arasındaki homoseksüel ilişkinin” temsilcisi olmuşlardır, Eros gibi. Ayrıca antik Yunan ozanı Sappho’nun şiirinde Afrodit lezbiyenlerin tanrıçası olarak anılır.

Mitler insanlarla ilişkili hikayelerde de devam eder; Caeneus ve Mestra, ikisi de çeşitli tanrıların fani sevgilileridir ve doğduklarında kadın bedenlerine sahiplerdir. İkisine de farklı mitlerde tanrılar tarafından erkeklik bahşedilmiştir. Caeneus bir kadın iken erkeğe dönüşmüştür, Mestra ise onun aksine istediği zaman kadın istediği zaman erkek olabilmektedir.

Apollon’un kör rahibi Thebes’li Tiresias ise bir erkek iken kadına dönüşmüştür, çünkü çiftleşen bir çift yılana sopasıyla vurup rahatsız etmiştir. Bu, tanrıça Hera’nın hoşuna gitmemiştir ve onu yedi seneliğine kadına dönüştürmüştür. Başka bir versiyonda ise Tiresias’ın cinsiyet değişimi Zeus ile Hera arasındaki bir tartışma yüzündendir; erkekler mi seksten daha fazla zevk alır yoksa kadınlar mı diye tartışmaktadırlar, daha sonra bunun deneyini yapmak için onu kadına dönüştürürler. Cinsiyet değişimi geçiren diğer karakterler arasında Siproites, Iphis ve Leucippus da sayılabilir.

Yunan mitolojisi en çok eşcinsel miti barındıran mitolojilerden biridir. Bu mitlerden
çoğu erkek eşcinselliğine sahiptir;

Achilles ve Patroclus
Achilles ve Troilus
Agamemnon ve Argynnus
Ameinias ve Narcissus
Apollo ve Branchus
Apollo ve Carnus
Apollo ve Cyparissus
Apollo ve Hyacinth
Apollo ve Hymenaios
Apollo ve Iapis
Chrysippus ve Laius
Cycnus ve Phaethon
Daphnis ve Pan
Dionysus ve Ampelus
Dionysus ve Prosymnus
Euryalus ve Nisus
Eurybarus ve Alcyoneus
Heracles ve Abderus
Heracles ve Hylas
Heracles ve Iolaus
Hermes ve Crocus
Hermes ve Perseus
Ianthe ve Iphis
Poseidon ve Nerites
Poseidon ve Pelops
Polyeidos ve Glaucus
Orpheus ve Thracians
Orpheus ve Kalais
Silvanus ve Cyparissus
Thamyris ve Hyacinth
Zephyrus ve Hyacinth
Zeus ve Callisto
Zeus ve Ganymede

İskandinav Mitolojisi

Bambaşka bir coğrafyaya, İskandinavya’ya gittiğimizde mitolojide göze çarpan karakterlerden birisi bereket tanrısı Freyr’dir. Eski Danimarkalı tarihçi Saxo Grammaticus’un “Gesta Donorum” adlı eserinde bahsettiği üzere Freyr’e bir grup homoseksüel rahip tarafından tapınılmış olabilir. Ayrıca Odin’in “seior” isimli büyü pratiğinin uygulayıcısı olduğundan bahsedilir. Seior büyü pratiği pasif seksüel pozisyonu barındıran bir ayindir. Ayrıca bazı İskandinav arketiplerinin cinsiyet değiştirme yeteneği vardır. Loki bunlardan biridir ve mitlerin çoğunda biseksüel yada transseksüeldir. İlginç bir şekilde İskandinav mitolojisinde eşcinselliğe dair geniş bir bilgiye rastlanmamıştır ancak eski nordik pagan ekolü olan Asatru inanışında eşcinselliğin yeri ve kutsallığı bilinmektedir.

Kelt Mitolojisi

Kelt mitolojisine baktığımızda da bir gey yada lezbiyen ilişkinin direkt temsilini göremeyiz ancak halk hikayeleri bakımından oldukça yoğun bir birikimi barındıran Kelt kültüründe eşcinsel hikayelere sıkça rastlarız. Keltler kendi yaşam tarzlarını sürdürmek için geleneklerini tamamen sözlü aktarıma dayandırıyordu, bu yüzden klasik akademisyenler ve askeri liderler bu halklar hakkında bildiklerimizin çoğunu kaydettiler. Keltler bulundukları yer ve zaman önemli olmaksızın daima savaşçı bir halk oldu ve savaşçılar arasında yaşanmış aşk hikayelerinden bazıları günümüze kadar ulaştı:

İrlanda mitolojisinden Cuchulain adlı yarı tanrı bir halk kahramanı da eşcinsel olarak karşımıza çıkmaktadır. Cuchulain 17 yaşındayken tek başına Ulster’ın ordusunu yenmiştir. Maskülen ve güçlü, bir o kadar da güzel olduğu söylenir. Onu gören herkes tarafından arzulanır. Neredeyse yenilmezdir ve savaşırken bir canavara dönüşebilir. Halk şiirlerinde onun erkek sevgililerine değinilir. Örneğin Ferdia;

“Yakın dostum, orman yoldaşım
Aynı yatakta yatıp aynı uykuyu uyuduk biz
Savaş sonrası uzak diyarlarda,
Scathach’ın öğrencileri, birlikteydiler.”

Efsaneye göre ikili birbirleriyle ölümüne savaşmaya zorlanır. Göğüs göğse zor bir mücadeleden sonra Cuchullain galip gelir ve Ferdia ölürken birbirlerine sarılıp öpüşmek için yaklaşırlar. Cuchullain sevgilisini öldürdüğü için büyük bir yas tutar ve onun ölü bedenine sarılıp ağlayarak ağıtlar okur; 

“Canım soylu sevgilim,
Canım güzelim, mükemmel görünüşlüm;
Canım, mavi ve gri, berrak gözlerin,
Canım, bilgeliğin ve söylevlerin.”

Bir başka karakter de hilekar Puck olarak anılan doğa ruhu/perisidir. Bazı kaynaklarda asıl ismi Robin Goodfellow olarak da geçer.  Shakespeare’in “A Midsummer Night's Dream” adlı eserinde kullanılmış bir arketiptir. Eserde Kral Oberon’u şarşırtmak ve onun heteroseksüel ilişkisi ile alay etmek için geceleri Kral ile Kraliçeyi rahatsız eder; onları yataktan düşürür, kıyafetlerini değiştirir, mumları söndürür ve hayvan biçimlerine bürünerek onları korkutur. Bu eserden 3 asır sonra Karl Marx da bir konuşmasında bu doğa ruhu Puck’dan bahsetmiştir: “Orta sınıfı, aristokrasiyi ve gerilemenin zavallı kazancını şaşkına çeviren, dünyayı bu kadar hızlı döndüren cesur köstebek arkadaşımız Robin Goodfellow’u Devrimin önderliğine layık görüyoruz.”

Çin Mitolojisi

Çin mitlerine ve geleneksel halk hikayelerine baktığımızda, özellikle Taocu, Konfüçyüs ve Budist olmak üzere dini inançlardan büyük ölçüde etkilendiğini görürüz. Çin mitindeki cinsel aktivite, genellikle askeri açıdan metaforik olarak tanımlanmaktadır. Bu, bazı okuyucuların, savaş sahnelerini cinsel metaforlar olarak yorumlamalarına yol açar. Halk hikayeleri, eşcinsel romantik karşılaşmalar hakkında daha sonraki edebi anlatımlara kıyasla genellikle daha nettir. Geleneksel Çin metinlerinde çok az sayıda lezbiyenlik tasviri görülmüştür.

Taoizm ve Konfüçyüs öncesi Çin gelenekleri daha çok şamanistik idi. Şamanların çoğu kadındı. Erkek eşcinselliği mitsel olarak Güney yönüne atfedilmiş idi, Güney’de yaratılmış olduğuna inanılırdı, bu yüzden gey erkekler bazen hala “Güney rüzgarı” olarak anılır. Bu süreçte birçok ruh yada tanrı eşcinsellik ve transseksüellik ile ilişkilendirildi. Chou Wang, Lan Caihe (sekiz ölümsüzden biri), Shan Gu, Büyük Yu ve Gun bunlar arasındadır.

Cinsel perhiz, kendini tutma ve cinsel dürtüyü inkar etme halinden kaynaklanıyorsa genel olarak erdemli bir hareket olarak görülmüştür ama hadım ediliş buna dahil değildir. Çin mitlerinde hadım edilmiş olanlar genelde açgözlü ve korkak bir mizaç ile tasvir edilmiş, kadınlar ile özdeş bir disiplinleri görülmemiştir.

Eşcinselliğin Çin halk hikayelerinde sık rastlandığı bir yer de Xian isimli doğa ruhlarının anlatıldığı hikayelerdir. Bu ruhlar genellikle erildir ve kendi cinsiyetinden gençler ile birlikte olmayı severler. Bazı hikayelerde bir Xian’ın Perilerin Efendisi’nden erkek sevgilisi ile dünyada kalmak için izin istediği görülür, perilerin realitesinde zaman çok daha farklı aktığından bu onun için uzun bir süre demektir. Eğer Perilerin Efendisi bir gün bunu hatırlarsa, ilişkilerini yarıda kesebilir, dolayısıyla bu tür ilişkiler genellikle kısadır ve insan olan tarafın terk edilmesinin getirdiği melankolik sonlar ile biter.

Mitlerde Çin ejderhaları güçlü yaratıklardır ve erkek gücün fallik sembolü konumundadırlar. Gey aktivist ve tarih araştırmacısı Xiaomingxiong’a göre Çin ejderhaları hikayelerde yaşlı erkeklerle cinsel ilişkilerden sürekli olarak zevk alırlar. Buna bir örnek olarak “Old Farmer ve Dragon” (“Yaşlı Çiftçi ve Ejderha”) hikayesi örnek gösterilir. Homoerotik etkileşimlere ve transseksüel figürlere sahip diğer öyküler arasında “Farmer and Pig” ("Çiftçi ve Domuz") ve “Fox Fairy and a Scholar” ("Tilki Perisi ve Bilgin") bulunur.

Çin mitinde yer alan “Kadın Krallığı” (veya Kadınlar Ülkesi) de eşcinsel unsurlar içerebilir. Efsaneye göre burası Güney Tibet’te veya yalıtılmış bir adada bulunan bir ülkedir, ada hırçın sular ile çevrelenmiştir ve tüm gemileri batırmaktadır. Bir gün bir grup gezgin bir kasırga ya da hortum yüzünden kendilerini adada bulurlar. Adada sadece kadınların yaşamakta olduğunu görürler. Bu kadınlar erkekler olmadan yaşamlarını işlevsel bir şekilde sürdürmektedirler ve bu nedenle tek ilişki kadınlar arasındadır. Bu kadınlar soylarını dışarıda uyuyarak devam ettirirler, güney rüzgarının onların bedenlerine doğru olan esintileri kadınları hamile bırakır. Bu sayede doğan bebek eğer erkek içe üç yaşına gelmeden önce ölür.

Halk hikayelerinde başka bir Kadın Krallığı’ndan daha bahsedilir. Bu mitsel mekanda ise kadınların ve erkeklerin sosyal rolleri ters yüz edilmiştir. Erkekler kadın, kadınlar erkek olarak tanınır. Erkekler geleneksel kadın kıyafetleri giyip hane halkına bakarlar. Kadınlar ise erkek botları, şapkaları giyerler ve kamu işlerinden sorumludurlar.

Japon Mitolojisi

Japon Mitlerine baktığımızda karşımızda daha belirgin ve radikal örnekler görürüz. Japon kültürü ve mitolojisine göre, eşcinsellik Shinu No Hafuri ve sevgilisi Ama No Hafuri tarafından dünyaya tanıtıldı. Bunlar ilkel bir tanrıçanın, muhtemelen güneş tanrıçası Amaterasu'nun hizmetçileriydi. Shinu'nun ölümü üzerine Ama üzüntüden intihar etti ve çift aynı mezara birlikte gömüldü. Hikayenin bazı anlatımlarında aşıklar mezardan çıkartılıp ayrı ayrı gömülene dek güneş cenaze yerine ışığını vermedi. Güneşe yönelik işlenmiş bir suçtan bahsedilir ama efsanede bunun nedeninin çiftin eşcinsel olduğu için mi kaynaklandığı hala bir soru işaretidir. 

Bir başka masalda, Amaterasu, kardeşi Susanoo'yla çatışmasından, güneş ışığı ve yaşam Dünya’yı kendisinden mahrum ederek bir mağaraya çekilir. Amaterasu'yu mağaradan ikna ederek çıkartmak için mizah ve dans tanrısı Ame No Uzume ona seksüel bir dans performansı sunar, göğsünü ve vajinasını açıp Amaterasu’yu kendisine hayranlık duymaya davet eder. Amaterasu'nun mağaradan çıkması üzerine transseksüel Kami Ishi Kori Dome büyülü bir ayna oluşturur. Dansın ve aynanın yansımasının birleşimi Amaterasu'yu o kadar büyüler ki, diğer ruhlar onun arkasındaki mağara girişini kapatırken o bunu fark edemez.

Eşcinsellik ile ilişkili diğer kamilere örnek vermek istersek akla Shirabyōshi gelir, transmaskülen kami, yarı insan yarı-yılan olarak tasvir edilir. Genellikle transseksüel erkekler olan ve geleneksel erkek giysilerinde ritüel dansları yapan, aynı adı taşıyan Şinto rahipleri ile bağlantılıdır. Doğurganlığı koruyan transseksüel dağ ruhu Makyamakui de örneklere dahildir. Ayrıca Inari, çeşitli cinsiyetler ile tasvir edilen tarım ve pirinç kamisidir, en yaygın temsilleri genç bir kadın gıda tanrıçası, pirinç taşıyan yaşlı bir adam ve androjen bir bodişivadır. Inari aynı zamanda şekil değiştiren hilekar tilki ruhları Kitsuneler ile ilişkilidir. Kitsuneler bazen insan erkeklerini kendileriyle cinsel ilişkiye sokmak için kadın şekline bürünürler. Ortaçağ Japonya'sındaki yaygın bir inanış, özellikle akşam karanlığında ya da geceleri tek başına dolaşan bir kadının Kitsune olabileceğiydi.

Hint Mitolojisi

Belki de Yunan Mitolojisi’nden sonra en çok eşcinsel öğe barındıran mitoloji Hint Mitolojisi’dir. Hindu destanı, cinsiyet değiştiren, farklı zamanlarda farklı cinsiyetler olarak tezahür eden androjenik ve hermafrodit varlıklar olarak tezahür eden birçok tanrı ve tanrıça örneğine sahiptir. Tanrılar cinsel birleşmelere olanak tanımak için cinsiyet değiştirir veya karşı cinsin bir Avatarı olarak tezahür eder. İlahi varlıklar, tanrıların eylemleriyle, lanet ya da nimetlerin sonucu olarak ya da reenkarnasyonun doğal sonucu olarak seks-değişimlerine uğrarlar.

Hindu destanları cinsel ilişkilerin cinsel olmayan, kutsal bir amaca hizmet ettiği birçok olay içerir; bazı durumlarda bunlar aynı cinsiyetten etkileşimlerdir. Bazen tanrılar bu etkileşimleri kınamakta, bazı zamanlarda da onların kutsamalarıyla gerçekleşmektedir.

Genel olarak Hinduizm'in kabul ettiği toplumsal cinsiyet ve cinsel geçiş hikayelerine ek olarak, modern bilim adamları ve queer aktivistleri daha az bilinen metinlerde LGBT temalarına dikkat çekmiş ya da geleneksel olarak homoerotik alt metine sahip olmadığı düşünülen hikayelerden bahsetmiştir. Bu tür analizler antik hikayelerin gerçek anlamı hakkında tartışmalara neden oldu.

Hinduizm’de ve Hint destanlarında pek çok tanrı, hem farklı zamanlarda hem de farklı bedenlerde kadın ve erkek olarak temsil edilir, Tanrı Shiva ve onun eşi olan Parvati'nin birleşmesiyle yaratılan Ardhanarishvara gibi. Ardhanarishvara ismi "yarısı kadın olan Rab" anlamına gelir. Shiva'nın bu biçimi “dualitenin ötesinde olan bütünlüğü” temsil eder; faniler ve tanrılar arasındaki ve kadınlarla erkekler arasındaki iletişim ile ilişkilidir. Alain Danielou, "Hermafrodit, eşcinsel ve travesti sembolik bir değere sahiptir ve ayrıcalıklı varlıklar olarak kabul edilmektedir" der. Benzer birleşme, güzellik ve refah tanrıçası Lakshmi ile kocası Vishnu arasında, hermafroditik veya androjen Lakshmi-Narayana'yı oluşturur.

Bhagavata Purana kitabında Vishnu, şeytanları hayatın iksiri olan Amrita'dan vazgeçirmek için büyücü kadın Mohini'nin şeklini alır. Shiva daha sonra Mohini'ye çekilir ve spermini altına dönüşen kayalara döker. Brahmanda Purana'da, Shiva'nın karısı Parvati kocasının Mohini ile birlikteliğini gördüğünde "başını utançta sallar". Bazı hikayelerde Shiva Vishnu'dan Mohini formunu tekrar almasını ister, böylece kendisi için gerçek dönüşümü görebilir. Shiva'nın Mohini'nin gerçek doğasını bildiği hikayelerin "seksüel çekimde cinsiyetin değişkenliğine işaret ettiği" düşünülür.

Mahabharata'nın Tamil versiyonlarına göre, Vişnu'nun bir enkarnasyonu olan tanrı Krishna da Mohini formunu aldı ve Aravan ile evlendi. Aravan'a ölmeden önce sevgiyi deneyimleme şansı vermek için gönüllü oldu. Krishna, Aravan'ın ölümünden bir süre sonra Mohini formunda yas tutmaya devam etti. Aravan'ın bu evliliği ve ölümü her yıl Thali olarak bilinen bir ayinle anılır.

“Cinsiyet değişimleri ve travestilik/trans deneyimler/drag performanslar”; “karşı cinsiyete özgü giyinme pratikleri”, ilahi olmayan figürler hakkındaki destanlarda da görülür. Mahabharata destanında bir karakter olan Shikhandi böyle bir figürdür. Aslen, Panchala kralı Drupada'nın “Şikhandini” adlı bir kızı olarak doğdu. Bir önceki yaşamda Shikandini, Bhishma kahramanı tarafından tasnif edilemeyen Amba adlı bir kadındı. Aşağılanmış, Amba sert tavırlar üstlendi ve tanrılar onun Bhishma'nın ölümünün sebebi olmasını istediler. Bu yüzden Amba, Shikhandini olarak yeniden doğdu. İlahi bir ses, Drupada'ya Shikhandini'yi bir oğul olarak yetiştirmesini söyledi; Drupada onu bir erkek gibi büyüttü, onu savaşta eğitti ve bir kadınla evlenmek üzere tembihledi. Düğün gecesinde, Shikhandini'nin karısı, kocasının bir kadın olduğunu keşfetti ve onu aşağıladı. Shikhandini kaçtı ama daha sonra onun cinsiyetini değiştiren bir yaksha (doğa ruhu) ile tanıştı. Shikhandini, 'Shikhandi' ismiyle penis sahibi olarak geri döndü. Kurukşetra savaşı sırasında, Bhishma onun Amba’nın reenkarnesi olduğunu anladı ve bir “kadın” ile savaşmayı reddetti. Buna göre Arjuna, neredeyse yenilmez Bhishma'yı yenmek için Shikhandi'nin arkasına saklandı. Javani anlatımında Srikandi bir erkek değildir, ama erkek savaşçılar ile eşit güçte bir kadındır ve Arjuna'nın karısıdır. Ölümünden sonra Shikhandi'nin penisi yaksha'ya geri transfer edildi.

Arjuna da cinsiyet geçişinin bir örneğidir. Arjuna ona sevgisini vermeyi reddettiğinde doğa ruhu Urvashi, Arjuna'yı lanetledi; Üçüncü cinsiyetin bir üyesi olan “kliba”ya dönüştü. Krishna, Arjuna'ya bu lanetin, sürgündeki son yıllarında Arjuna için mükemmel bir kılık olarak hizmet edeceğine dair güvence verdi. Arjuna, Brihannala adını aldı ve kadın elbiseleri giyerek lanetin etkili olmasını sağladı. Böylece Arjuna, müzik sanatını öğrettiği, prensesi Uttarā ve kadın katılımcılarına şarkı söyleyip dans ettiği kral Virata tarafından yönetilen şehre girdi.

Shiva ve Parvati'nin bir ay erkek ve bir sonraki ay kadın olarak lanetlediği bir kral olan Ila'nın hikayesi, birkaç geleneksel Hindu metininde görülür. Seks değiştirdikten sonra Ila diğer cinsiyetten olma anısını kaybeder. Böyle bir dönemde Ila Budha'yla (Merkür gezegeni tanrısı) evlenir. Budha, Ila'nın alternatif cinsiyetini biliyor olsa da bir kadın olarak geçirdiği hayatından habersiz kalan 'erkek' Ila'yı aydınlatmaz. İkisi de kadın ve erkek olarak sürdürdükleri heteroseksüel birlikteliklerine sadece Ila kadınken devam ederler.

Erkek ve kadından farklı cinsel kimliklere sahip ya da eşcinsel yönelimi olan insanların patron tanrısı sayılabilecek (o kişinin diğer arketipler arasından seçip daha fazla odaklandığı tanrı) birçok tanrı mevcuttur. Bu himaye, tanrı yada tanrıçayla ilgili ya da dini uygulamalar ve ritüellerle ilgili farklı epik öykülerden gelmiş olabilir. Örneğin ateş, aşk ve cinsellik tanrıçası Arani'nin onuruna düzenlenen ritüellerin lezbiyen erotizmi ile bağlantılı olduğu iddia edilir: adhararani ve utararani olarak adlandırılan dişil olarak algılanan iki parça odun, bir lezbiyen etkileşimini canlandırmak üzere birbirine sürülür.

Eşcinsellikten bahseden ama homofobik gözüken bir hikayede ise Bahuchara Mata’yı görürüz. Hicra'nın patron (matron da denilebilir) tanrıçasıdır. Popüler ikonografide sıklıkla bir horoza binmiş, kılıç, zıpkın ve bir kitap taşırken tasvir edilir. Çeşitli hikayeler Bahuchara'yı hadım etmeye yada fiziksel ve cinsel bakımdan diğer karakteristik şekillere bağlar. Bahuchara'nın şehit olan fani bir kadın olduğu düşünülüyor. Bir hikayede, Bahuchara'ya tecavüz etmeye çalışan bir haydut saldırır, ancak Bahuchara haydutun kılıcını eline alır, kendi göğüslerini keser ve ölür. Başka bir hikayede, Bahuchara, kocasını ormanda homoerotik pozisyonlarda yakalar ve onu lanetler, bunun sonucunda cinsel organı düşer ve onu bir kadın olarak giyinmeye zorlar.  Bahuchara’nın diğer hikayelerinde de aynı hadım etme durumuyla karşılaşılır. Bahuchara erkeklerin isteklerini yerine getirebilir ama karşılığında onların penislerini hadım etmek ister, eğer reddederlerse onları cezalandırır: sonraki yedi enkarnasyonları için onları kısırlaştırır. Bu destan Bahuchara’ya adanmışların kendi kendilerini hadım etme ve bekar kalma geleneklerini sürdürmelerine vesile olan Bahuchara Mata kültünün kökenidir.

Krişna oğlu Samba da hadımların, trans bireylerin ve homoerotizmin bir hamisidir. Samba, kadın giysilerini insanları kandırmak için giyinir, böylece kadınlarla kolayca dostluk edinip onları baştan çıkarır. Mausala Purana kitabında kadın olarak giyinmiş olan Samba, kendi gebeliğini sorgulandıktan sonra lanetlenir. Erkek bedeninde kalmasına rağmen doğum yapmaya başlar ama doğurduğu şeyler insan değildir.

Homoseksüel ilişkiler tanrılar arasında da gerçekleşir, ancak bu tür etkileşimler çoğunlukla ritüel olarak kabul edilir ve cinsel zevk dışında başka amaçlara sahip olduğu düşünülür. Ateş, zenginlik ve yaratıcı enerjinin tanrısı Agni eşcinsel ilişkiler geçirmiştir. Her ne kadar tanrıça Svaha'yla evli olsa da, Agni ayın tanrısı Soma ile eşcinsel bir ilişki yaşarken de gösterilir. Agni, Soma'nın spermlerini ağzına alarak bu ilişkide pasif bir rol üstlenir, bu Agni'nin Dünya'dan Cennete kurban edilen ruhlara geçiş izni verdiği rol ile paralel bir sembolizm içerebilir. Ortodoks Hinduizm, bunların "mithuna" adında ritüelistik cinsel karşılaşmalar olduğunu ve bu hikayede Agni'nin ağzının feminen rolü temsil ettiğini vurgular. Agni ayrıca erkek güzelliği ve savaş tanrısı Karttikeya'nın spermlerini de alır. Karttikeya'nın doğum hikâyesinin çok sayıda versiyonu var, birçoğunda heteroseksüel seksler de rol oynasa da genelde sadece aktif gey bir temaya sahiptir.

Mitra ve Varuna, büyük mahremiyet tanrılarıdır ve Vedik edebiyatında sıklıkla birlikte bahsedilir. Mitra okyanus derinliklerini ve alt kapıları kontrol edip evrensel sulara hakim olurken, Varuna okyanusun üst bölgelerine, nehirlerine ve sahil şeritlerine hakimdir. Vedik yazınlarda Mitra ve Varuna, erkekler arasındaki sevgi ve yakın dostluk simgeleri olarak gösterilmiştir (Sanskritçe kelime mitra “arkadaş” veya “ortak” anlamına gelir). Zıpkınlar, halatlar ve su kapları taşırken ve birlikte bir köpekbalığına ya da timsaha binerken tasvir edilirler. Bazen yedi kuğu tarafından çekilen altın bir arabada yan yana oturtulmuşlardır. Eski Brahmana metinleri, Mitra ve Varuna'yı ayın iki farklı hali ile ve eşcinsel birliktelikle ilişkilendirmektedir: Mitra ve Varuna, ayın iki yarısıdır: büyüyen ay Varuna ve alçalan ay Mitra'dır. Yeni ay gecesi boyunca buluşurlar, aynı gece Mitra kendi spermini Varuna'nın içine koyar ve daha sonra ayın alçalma döneminde bu alçalma hareketi onun spermleri sayesinde oluşur. Aynı zamanda Varuna’nın kendi spermlerini, bir sonraki ay yükselişini garantiye almak için dolunay gecesi Mitra’ya verdiği söylenir.

Bhagavata Purana kitabında Varuna ve Mitra’nın herhangi bir kadın aracılığı olmaksızın çocuk sahibi oldukları hikayeler vardır. Örneğin, Varuna, spermleri bir termit tepeciğine düşürdüğünde doğan çocuğu bilge Valmiki'ye babalık yapmıştır. Mitra ve Varuna spermlerini Urvasi'nin önüne döktükten sonra Agastya ve Vasistha doğmuştur. Bu sembol, günümüzde taşıyıcı anneler aracılığıyla çocuk sahibi olan eşcinsel çiftlerle ilişkilendirilebilir.

Maya ve Aztek Mitolojisi

Maya tanrısı Chin, Maya kültürüne homoerotizmi kazandırdı ve daha sonra aynı cinsiyetten sevgisiyle ilişkilendirildi. Onun örneği, asil ailelerin genç erkekleri kendi oğullarına sevgili olarak satın almalarına ve evliliğe benzer yasal ilişkiler kurmalarına vesile olmuştur. Klasik dönemden (MS 200-900) “kel mısır tanrısı” olarak bilinen önemli bir Maya ilahı, Maya sanatında sıklıkla sanat ve dansla bağlantılı kadınsı bir genç adam olarak tasvir edilir ve üçüncü bir cinsiyete mensup olduğu düşünülür.

Xochipilli ('Çiçek Prens'i') Aztek mitolojisinde sanat, oyun, güzellik, dans, çiçek, mısır ve şarkının tanrısı ve aynı zamanda homoseksüellerin ve eşcinsel seks işçilerinin patronuydu. "Pislik Yiyen" veya "Dışkı Tanrıçası" olarak bilinen tanrıça Tlazoteotl, acı ve ıstırabı altına dönüştürebilen, yaşam ve ölüm ile ilişkilendirilmiş bir yeraltı tanrıçasıdır. Tanrıça Xochiquetzal ile birlikte "Huastecs"lerin; transseksüel ya da lezbiyen rahiplerin metaforik annesi ve koruyucusudur. Bazı tezahürlerde “eşcinsel tanrıçası” olarak bilinir ve erkek eşcinsel birlikteliğiyle ilişkilendirilir.

Kızılderili ve İnuit Mitolojisi

Inuit şamanizminde, ilk iki insan Aakulujjuusi ve Uumarnituq idi. Bu aynı cinsiyetten çiftin cinsel karşılaşması Uumarnituq için hamilelik ile sonuçlandı. Fiziksel olarak doğum yapacak donanıma sahip olmadığından, bir büyü ile cinsiyeti değiştirildi ve çocuğunun geçebileceği bir vajina verildi. Artık Uumarnituq, aşırı nüfusun engellenmesi için dünyaya savaşı sihirli yollar ile tanıtmaktan sorumluydu.

Tanrıça Sedna, deniz hayvanlarına hakimiyetiyle bilinen bir Inuit yaratıcısı tanrıçasıdır. Bazı efsanelerde hermafrodit olarak tasvir edilir ve iki ruhlu şamanlar tarafından hizmet edilir. Diğer efsaneler Sedna'yı okyanustaki eşi ile yaşayan bir biseksüel ya da lezbiyen olarak gösteriyor. Kızılderililerin birçok hikayesinde lezbiyen çiftleri baştan çıkartmaya çalışan Coyote'u görürüz.

Aborjin Mitolojisi

Avustralya'nın yerli nüfusu, tanrıların bir panteonunu içeren şamanist bir dine sahiptir. Gökkuşağı yılanı tanrısı Ungud, çift cinsiyetli veya transseksüel olarak tanımlanmıştır. Şamanlar erekte olmuş penislerini Ungud ile özdeşleştirir. Onun homoseksüelliği, bazı şamanların penise yönelik merasim törenleri geçirmesine vesile olmuştur.  Angamunggi başka bir gökkuşağı-yılan tanrısıdır, bir "yaşam verici" olarak tapılmıştır ve transseksüeldir.

Diğer Avustralyalı mitolojik varlıklar arasında Labarindja, mavi tenli vahşi "şeytan kadınlar" yer alır. Onlara dair hikayeler, erkeklerle romantizm veya seks konusunda tamamen ilgisiz olduklarını gösterir ve onların dikkatini kendi üzerine çekmeye çalışan herhangi bir adam, "vajinalarındaki kötü büyü" nedeniyle ölebilir. Bazen hermafrodit veya interseks olarak tasvir edilirler. Bu mit erkeklerin kadın kıyafetlerinde oynadıkları roller ile ritüelistik şekilde temsil edilir.

Afrika – Vodoo Mitolojisi

Vodoo geleneklerinde birçok ruh ve tanrı vardır. Bunlara “Iwa” denir. Ghede’ler ve Baron’lar gibi bazı Iwa aileleri vardır. İwa’ların bazıları sihir, ata tapımı, ölüm gibi konularla ilişkilendirilmiştir. Bunların bir kısmı eşcinsel ve transseksüel özellikler taşımaktadırlar. Ghede Nibo bunlardan birisidir, genç yaşta ölenlerin tanrısıdır. Bazen bir drag queen gibi tasvir edilir, insanlar arasında her türlü şehvetli cinsel aktivitelere vesile olur, özellikle kadınlar arasında lezbiyen dürtüleri açığa çıkartır.

Ghede Nibo’nun ebeveynleri Baron Samedi ve Maman Brigitte’dir. Baron Samedi Ghede’lerin ve Baron’ların lideridir ve genelde biseksüel, bazen de transseksüel olarak tasvir edilmiştir. Kadın ayakkabıları ve eteği, bir ceket ve şapka giyer. Samedi toplumsal cinsiyet rollerini aşan şehvetli bir mizaca sahiptir ve anal sekse düşkünlüğüyle bilinir.

Başka bir lwa, Erzulie, sevgi, duygusallık ve güzellik ile ilişkilidir. Erzulie transseksüel özelliklere sahiptir. Erkeklerle iletişimi homoerotik davranışlarla anılır, kadınlarda lezbiyenlik ya da erkek karşıtı duygulara yol açabilir. Erzulie Freda gey erkeklerin koruyucusu olarak görülür ve Erzulie Dantor lezbiyenler ile ilişkilidir.

Sümer Mitolojisi

Mezopotamya ve Kanaan'ın (antik Filistin) antik bölgeleri birbiriyle örtüşen uygarlıklar tarafından iskan edildi: Sümer, Fenike, Akadya, Babil, Asur. Bu insanların mitolojileri birbiriyle bağlantılıydı, çoğu zaman farklı isimler altında aynı hikayeleri, mitolojik tanrıları ve kahramanları içeriyordu.

Eski çağlardan beri Sümer Yaratılış miti "İnsan Yaratılışı", tanrıça Ninmah tarafından yaratılan bir dizi fiziksel olarak farklı insanı listeler. Bunlar arasında "doğum yapamayan kadın" ve üçüncü cinsiyet yada androjen olarak kabul edilen “erkek veya kadın organı olmayan insanlar” vardır. Ana tanrı olan Enki, bu insanları kabul eder ve onlara toplumda "naditu" (rahipler) ve "girsequ" (krala hizmet edenler) olarak rol verir.

Antik Mezopotamya’da tanrıça İnanna’ya tapınış, 3. bir cinsiyete sahip “gala” olarak adlandırılan rahipler tarafından söylenen “rahatlatıcı ağıtlar”ı da içine dahil etmekteydi. Eski Babil yazıtlarına göre bu rahipler tam da bu amaç için Enki tarafından özel olarak yaratılmıştı. Bazı galalar “penis ve anüs” anlamına gelen, androjen statülerini ima eden isimler aldılar. Bazı mitlerde androjen, üçüncü cinsiyete sahip ya da homoseksüel eğilimli bireylerin İnanna tarafından Enki’den çalındığı söylenir. Erra mitinde “kurggaru” ve “assinnu” rahiplerinin cinsiyetlerinin tanrıça İştar tarafından doğa üstü bir çekilde değiştirildiğine inanılır. Kadınsılık, yapılan ritüellerde tanrıça tarafından posede edilme (ilahın bilincini bedene davet etme) hallerini kolaylaştırabilir.

Sümer destanı Gılgamış’ta geçen yarı tanrı kahraman Gılgamış ve onun samimi yoldaşı Enkidu’nun iletişimi de bazı araştırmacılar tarafından eşcinsellik ile ilişkilendirilmiştir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

Kaynaklar

http://www.egyptology.com/niankhkhnum_khnumhotep/dallas.html
https://en.wikipedia.org/wiki/Homosexuality_in_ancient_Egypt
https://everydayheterosexism.blogspot.com/2013/01/celtic-gods-and-their-lovers.html
https://en.wikipedia.org/wiki/Puck
https://historicromance.wordpress.com/2011/01/28/warrior-lovers-in-ancient-ireland
https://en.wikipedia.org/wiki/LGBT_themes_in_mythology
https://www.lgbtqnation.com/2016/02/trans-history-101-transgender-expression-in-ancient-times
http://lgbt.wikia.com/wiki/List_of_LGBT_figures_in_mythology
http://www.thekeep.org/%7Ekunoichi/kunoichi/themestream/shai.html#.W1W7YLjLcg0
https://en.wikipedia.org/wiki/LGBT_themes_in_Chinese_mythology
https://en.wikipedia.org/wiki/LGBT_themes_in_Hindu_mythology
https://en.wikipedia.org/wiki/LGBT_themes_in_African_diasporic_mythologies#Voodoo


 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam