29/09/2020 | Yazar: Anjelik Kelavgil

Kendini dayatan eşitlik, en umulmadık yerden, düğünlerden ve nikahlardan vurdu cis heteroları. Ne diyelim, Allah bir yastıkta kocatsın. Fonda Seda Sayan – Evleneceksen Gel…

Asemptomatik sorular Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Duygularımız hakikaten dolar gibi artıyor mu? Kriz deyince aklımıza enflasyon mağduru hayallerimiz mi geliyor? Merkez Bankası’nın eksi bakiyelerde olması, dolarla alınmayan maaşları hakikaten ilgilendiriyor mu? Faizler yükselecek mi, yoksa benim kredi notum kadar düşük mü seyredecek önümüzdeki dönemde de? Çırpınan Karadeniz, çırpındıkça gaz mı çıkarıyor? Durup durup ilan edilen Navtex’ler bir rahatlama sağlıyor mu?  Kriz, sadece ekonomik mi? Pandemi, tutan bir ah mı, ödenen bir bedel mi? En zengin %1 neden bu kadar çok karbon salıyor atmosfere? Bitaraf olan hakikaten bertaraf mı oluyor, yoksa bitaraf olabilmek dahi aşırı lüks tüketime mi giriyor? Yaklaşan ABD seçimleri dünyaya bir nefes aldıracak mı, yoksa Trump ve türevleri yeni normalin Şah’ları mı olacak? İleri demokrasi, ılımlı otokrasi, hantal bürokrasi derken sonumuz hayır olacak mı? Seçimler erken mi, dominant mı, çekinik mi? Yeni güne hangi dış mihrakın, hangi lobisinin hangi büyük oyunuyla uyanacağız? Atanmışlar seçilmişlere, seçilmişler seçmenlere, seçmenler birbirine derken, yüzümüz hiç gülmeyecek mi? AiHM başkanı fahri doktora alırken, AYM başkanının üslup hatırlatması “kötü söz sahibine aittir” demekten öteye geçebilecek mi? “Hamili kart sahibi yakinimdir” geleneği nepotizme nasıl evrildi? Pekmezli aşure tarifine takılan batarya neden bu kadar pahalı? Bavullara sıkışmış 200 ton altın, Kaz Dağları’nın bugününü mü haber veriyordu? Çeyrek altın neden bu kadar pahalı? Terf Cemaati nasıl ayinler yapıyor, kanaat önderleri J.K. Rowling mi? Covid test kitleri doğruyu söylüyor mu? Maske, mesafe derken ellerinizi yıkadınız mı?

Asemptomatik binlerce soru daha eklenebilir bunların ardına. Zaten şöyle bir baktığımızda bütün sorular dönüyor dolaşıyor tek bir kelimede toplanıyor: kriz. Hem de öyle bir kriz ki, tam bir ilgi budalası. Her an, her saniye kendinden konuşturuyor, kendini dayatıyor. Ne krizle ne krizsiz derken, sürekli krizin ortasında buluverdik kendimizi.

Krizi tanımlamaya çalışan birçok kişi var. Kimi ekonomik diyor, kimi politik; kimi demokrasiden kaçışa bağlıyor, kimi dış mihraklara. Bu liste uzuyor da uzuyor – ki mantıklı gelenleri yok mu, elbette var. Ama açıkçası kapsamlı gelmiyor, kapsanmış hissettirmiyor. Lubunyaları görmeyen bu teşhislerin tamamı fahiş hata barındırıyor. Krizin adını açık açık söylemekte fayda var, yaşanan cis-heteropatriyarkanın çöküşünden başka bir şey değil. Bu çöküş önlenebilir mi peki? Palyatif çözümlerle yavaşlayabilir belki, ama önlenemez. Eski yıkılırken de yeniyi yaratmak lubunyalara ve lubunya dostlarına kalıyor. Küllerinden doğma yetisine yalnızca Lubunyalar ve zümrüdü anka kuşları sahip ve en nihayetinde biri gerçek, diğeri fantastik.

Zifaf Çıkmazı

Pandemi hiç şüphesiz bu çöküşü inanılmaz hızlandırdı. Evlere kapanmak durumunda kaldığımız dönemde çöküşü maskelemek adına kimlerin Lubunyaları nasıl hedef haline getirdiğini uzun uzun yazmaya gerek yok, yaşadık gördük ne yazık ki. Lubunyaların pandemiden ne kadar yoğun etkilendiğini de Lubunya örgütleri uzun uzun yazdı, anlattı ve anlatmaya da devam ediyor. Lubunya mücadelesinin bu zor dönemde, ana hızla adapte olarak yoluna devam etmesi dikkat çekiciydi. Dikkat çekici olan şeylerden biri de hareketin “eşitlik ve eşitlenme” söylemlerini öne çıkarması oldu. Bugünün ihtiyacının bu noktadan ivmelenmesi, çöküş sonrası döneme dair ipuçları barındırmakla beraber, nasıl bir dünya istediğimizi de özetler nitelikte; eşitlik bir zorunluluk olarak kendini dayatıyor, öyle ya da böyle.

Pandemi döneminde eşitliğin nasıl mümkün olacağını, sonrasında eşitlenme yolunda ne gibi adımlar atılması gerektiğine de yine hep beraber kafa yoracağımızdan eminim. Ve fakat, kendini dayatan eşitlenme yavaş yavaş başladı diyebiliriz.

HES uygulamasında gün geçtikçe kızaran haritalar, güvenilirliği sorgulanan su yeşili vaka tabloları, filyasyona dahil olan imamlar, kullanılmasın denen sıtma ilaçları, yükselen döviz kurları, 36 ay vadeli tatil kredileri, 60 ay vadeli düğün paketleri derken her yer “Wuhan oldu!” haberleriyle anılıp duruyor. Türkiye’de Koronanın bu denli yayılmasında da başı düğünler çekiyor. Arama motoruna düğün ve korona yazıldığında çıkan haberler trajedi yönü ağır basan komiklikler barındırsa da, sevgili heteronormativite taşıyıcılarının (cis gelinler, cis damatlar ve görümceler, baldızlar, halaylar ve niceleri) düğün ısrarı can almaya devam ediyor (salgının yönetilememesi ve uygulanan politikaların yetersizliği ana neden, evet, ancak verili koşullarda bu tür heteronormatif ayinlerin payı da göz ardı edilemez).

Bu düğün ısrarının yarattığı kaosun önüne geçebilmek için genelge üstüne genelge, kısıtlama üstüne kısıtlama getiriliyor (ki kısıtlamaları koyanlar kurallara en başta kendi uymuyor, bakınız milletvekilinin 1500 kişilik yemekli düğünü). Bu kısıtlamalara karşı yeni dönem heteronormativite taşıyıcıları büyük bir hüzün içerisinde. Twitter’da #düğünümedokunma hashtagi mi dersiniz, gelinli damatlı protestolar mı dersiniz, atılan nişanlar, bozulan çeyiz sandıkları derken; düğün yapamayan cis heterolar bir zifaf çıkmazına sürüklenmiş durumda. Kaçak kına gecelerine yapılan baskınlardan hiç söz etmeyeceğim, çalışmak zorunda olan covidli düğün salonu çalışanına olan oldu anlayacağınız.

Her kavram pozitif yanları kadar negatif yanlarını da beraberinde getiriyor. Eşitlenmekten, pandemide de eşitlikten söz ederken böylesi bir eşitlenmenin yaşanabileceğini hiç zannetmiyordum. Anayasasının cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ibaresini bizlere çok gördüğü, evlilik eşitliği ya da medeni birliktelik talebini konuşamaz olduğumuz cis-heteropatriyark düzen; kendisinin taşıyıcılarını, pandemide, en umulmadık yerden düğün ve nikahlardan “eşitlemiş” (gibi) oldu lubunyalarla. Vur patlasın, çal oynasın.

Cis gelinler ve cis damatlar takı töreni hevesleri kursaklarında kalmışken, “toplumsal” onay almış “resmi” zifafları çıkmazdayken işin bu yanını düşünür mü, lubunyaları biraz olsun anlarlar mı; açıkçası hiç sanmam. Ancak kendini dayatan eşitlik, en umulmadık yerden, düğünlerden ve nikahlardan vurdu cis heteroları. Ne diyelim, Allah bir yastıkta kocatsın. Fonda Seda Sayan – Evleneceksen Gel…

Söyleyecek daha çok söz var da, artık başka yazıya nasip. Kısmet.

Sonraki yazıda görüşürüz.

Anj.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, sağlık
İstihdam