27/10/2014 | Yazar: Hakan Özkan

Biseksüelliğe dair incelemelerin, filmlerin daha da artması gerektiğini düşünürken izlediğim film, biseksüelliğin incelenmesi açısından elbette gayet başarılı.

Biseksüelliğe dair incelemelerin, filmlerin daha da artması gerektiğini düşünürken izlediğim film, biseksüelliğin incelenmesi açısından elbette gayet başarılı. Bunun yanında konunun “tabu” olması nedeniyle cesur bir inceleme.
 
The Way He Looks üzerine yazdığım ilk yazıdan sonra, ikinci film yazısı ile karşınızdayım. Bu sefer biraz daha tabuları zorlayan, ilgi çeken bir filmden bahsedeceğim. “Drei”. Bilindiği üzere Almanca Üç demek ve tam da tahmin ettiğiniz gibi, üçlü bir aşk hikâyesini konu edinmiş.
 
Film Cloud Atlas, Run Lola Run gibi ustaca işler çıkarmış Alman yönetmen Tom Tykwer’ın 2010 yapımı filmi. Almanya’nın kalbi Berlin’de geçen filmde, evli bir çiftin birbirinden habersiz olarak aynı erkekle paylaştığı cinsel ve duygusal deneyimler anlatılıyor. Hem yazar hem yönetmen olan Tom Tykwer’ın herkesin aklına gelebilcek konularda, sade ve uyumlu işleyişini bu filmde de görüyoruz. Yazmak, yönetmek ve müzik işbirliğini fazlasıyla önemseyen ve bunu da tek başına başaran Tykwer, Drei filminde de bunu ön planda tutmuş.
 
Bahsettiğim üzere, konunun herkesin aklına gelebilecek bir konu olduğunu düşünüyorum. Ancak alan olarak çok fazla hikâye çıkartılmaya müsait. Daha fazlası yapılabilirken, sade ve basit bir kurgu içinde “biseksüellik” teması işlenmiş.
 
Cinsel tatminin azaldığı bir ilişkide kadının (Hanna), eşini(Simon) aldatması ile başlayan hikaye, eşinin testis kanseri olması ile sürüyor ve çiftin arasındaki iletişimsizlik daha da derinleşiyor.  Hanna’nın hikayenin 3’sü Adam ile derinleşen ortak paylaşımları, Simon’un ameliyat süreci ve annesine dair aldığı haberler, Hanna’nın cinsel tatmin peşinden koşması hikayenin daha karmaşık hala gelmesine neden oluyor. Bunların sonucunda Simon, Adam ile tanışıyor ve Simon’un eşcinselliğini keşfetme sürecini başlıyor. Adam ise, biseksüelliğini kabullenmiş, bunu cinsel pratikte de fazlasıyla yaşamış birisi.
 
Film, Hanna’nın hamilelik haberi ile düğümleniyor ve Hanna’nın uğraşları sonucu çözülüyor. Aslında çok eşliliğe, aşk üçgenlerine ve grup sekse dair görüşleriniz ne olursa olsun, tahmin edilebilir bir son görüyoruz. Filmin bahsettiğim basit kurgusu, film sonunda da kendini gösteriyor.
 
Bunun yanında, film komedi, dram, romantik olarak kategorize edilebilir, hepsinden çok içten ve başarılı bir parça bulabiliyorsunuz. İnsan ilişkilerinin doğasına derin bir dokunuş yaparken, basit çözümlemelerle çıkıyor. Soğuk karakterlerin, cinsel dürtülerin, duygusal hazların pek de sonuca ulaşmamış hikâyesi çıkmış ortaya.  İtiraf etmek gerekirse, filmin iz bırakan yeri de burası: “Bu durumda ne olabilirdi ki?” diye düşünmeden edemiyorsunuz.
 
Biseksüelliğe dair incelemelerin filmlerin daha da artması gerektiğini düşünürken izlediğim film, biseksüelliğin incelenmesi açısından elbette gayet başarılı. Bunun yanında konunun “tabu” olması nedeniyle cesur bir inceleme.
 
Sonuç olarak; Berlin’in sıcak görüntülerinin, ısınan ilişkilerin, farklı sinema tekniklerinin kullanıldığı ilginç ve hoş bir film. Ancak söylemeden geçemeyeceğim bir nokta var: Filmi birkaç hafta önce sevgilim ve ev arkadaşı ile izledim ve onların eleştirilerine karşı, daha olumlu bir tutum sergiledim. Onlar hikâyenin daha fazla irdelenebileceğini düşünürken, ben yaratılan basit hikâyenin birçok okuması olduğunu düşünüyorum. Cinsel yönelimler ve cinsel pratiklere dair, harmanlarmış bir bir biseksüellik filmi. Mutlaka izlenmeli. İyi seyirler. 

Video Haber İkon  İlgili Video:


Etiketler: kültür sanat
nefret