16/03/2022 | Yazar: Sa Bahattin

Kapaktaki koyundan bu sayının veganlıkla iligili bir şey olacağını sezmiştim ama işin içine LGBT’nin karışacağını düşünmemiştim.

Aynı bot*un Lacivert’i Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bu yazı; bir ifşa yazısıdır.

Bir süredir raflarda gördüğüm, bir edebiyat-kültür dergisi zannettiğim hatta bazen kapak tasarılmarını beğendiğim bir dergi meğer iktidarın nefret yayma araçlarından biriymiş ve başımıza yıllardır püsküllü olan akit’ten pek de bir farkı yokmuş.  

Cumartesi günü, yaşadığım şehrin tek alışveriş merkezinde gezinmekte ve kendimi eğlendirecek meşguliyetler aramaktaydım. Ağzımdan salyalar akarak okuduğum bilim kurgu yazı Arthur Clarke’in kısa öykülerini bitirmiştim ve okunacak yeni bir şey bulmak için tüm algılarımı bir avcı köpeğinin kulakları gibi açık ve duyarlı hale getirmiştim. Bu vaziyette bir marketin dergi bölümünde dolaşırken, gözüm raftaki parlak yeşil renge ve onun üzerindeki koyun portresine takıldı (Görsel 1).

ayni-bot-un-lacivert-i-1

Görsel 1. Düşmanca ifadeler kullanmaktan çekinmeyen derginin bu ayki sayısının kapağındaki masum bir canlı.

Bir yerden tanıdık gelse de albenisi olduğunu düşündüğüm bir tasarımdı bu. Kaçınılmaz olarak dergiyi elime aldım ve kapağını incelemeye başladım. 2022 Mart sayısı için derginin seçtiği başlıklar merak uyandırıcıydı

- Yeni ideolojiler: Emoji düşünceler devri

- Yeni ateizm ve bilimcilik

- Çağın havalı putu: kişisel gelişim

Ekolojik diktatörlük, Neo-nazizm, Veganizm, LGBT dayatması

Son cümlede üstü çizgili kelimeleri fark etmemiştim. Kapaktaki koyundan bu sayının veganlıkla iligili bir şey olacağını sezmiştim ama işin içine LGBT’nin karışacağını düşünmemiştim.

Tabii o terimi görsem almaktan vazgeçer miydim? Pek sanmıyorum. Çünkü adımızın kullanıldığı yerlerde hakkımızda ne dendiğini her zaman merak ederim.  

Dergiyi satın alıp göz atmaya başladığımda hayal kırıklıklarım da hemen ardından geldi. Daha bir yere oturmadan, henüz yürürken yaptığım göz gezdirmelerde, ideolojinin (genel anlamda ideoloji denilen şeyin, kavramın kendisinin; bu kavramla ifade edilen düşünce ve söylemlerin bütününün yani) bir batılı uydurması olduğunu duyunca şok oldum.

Belirli bir ideoloji birilerinin uydurması olabilir de ideoloji genel olarak birinin uydurması nasıl olsun yahu?! Bu, savaşlarda ölüme karşı iken ölümün birinin icadı olduğunu söylemek gibi geliyor bana. Hem düşünmek Batılıların icadı mı? Ayrıca ne bu Batı düşmanlığı? Derginin üstüne basıldığı kağıtları da, onun dizgilerinin yapıldığı bilgisayarları da bu dünyanın batılıları-doğuluları birlikte geliştirdi. Hem bizim ülkemizin bile batısı ve doğusu var. Dahası, o derginin yazarlarının büyük çoğunluğu kuvvetle ihtimal ki İstanbul’da, yani memleketin batı ucunda oturuyor. Öte yandan, yalnız üç boyutu tüm varlıklar değil, 2 boyutta var olabilecek şeyler bile bir batı bir doğu kısıma sahip olur…. 

Böyle çıldır çıldır delirsem de, dedim sakin ol! Derginin en saçma insanının yazısına denk geldim büyük ihtimalle. Biraz daha göz atayım.

Sonra, dosya konusu diye seçtikleri bu ideoloji bilmemnesi için İstanbul’da yeni açılan özel üniversitelerden birinde görev yapan bir hocaya söz vermişler. Onu okuyayım dedim. O da meydanı boş bulmuş da atmış-tutmuş gibi konuşmuş. İlgili hocanın komplo teorilerine mahal vermeye meyilli olduğunu, derginin büyük puntolarla vurguladığı şu cinsiyetçi alıntıdan kolayca anlayabilirsiniz:

Her yıl üç beş yeni kavram geliştirerek düşünce dünyamızı patent altına alıyorlar. Sizin aklınızdan geçen her şey adamların mülkiyetinde…”

Bir üniversitede felsefe profesörü değil de mahalle kahvesinin önünde siyasetten beyni bulanmış bir vatandaş konuşuyor sanki. Üslup aynı. Korkutma ve ötekileştirme. Adamlar diyerek düşünme yetisinin hangi cinsiyetin tekelinde olduğunu zannettiğini de göstermiş oluyor herhalde kendisi.

Neyse; konuyu çok uzatmayayım da LGBTİ hareketini ilgilendiren asıl yazılara geleyim.

 “Yeni Nesil İdeolojilerde Tahakküm Alanı” başlığıyla B.B. şeklinde kısaltacağım biri tarafından hazırlanmış bir yazı üzerinde durayım ilk. Yazı kısa metinlerden oluşuyor. Çerçeveler içerisinde değişik konulara değiniliyor. Çerçevelerden biri gökkuşağı renklerinde bir zemin üzerinde yumruklu bir kadın işareti (Görsel 2). Bu küçük metnin kendine ait bir başlığı var: Yeni Nesil Feminizm Torbasına Doldurulan Davalar

ayni-bot-un-lacivert-i-2

Görsel 2. Derginin feminizmin bozulduğunu ima ettiği yazının görseli. Gericiler bir şeyin bozulduğunu iddia etmeye bayılırlar. Halbuki o kavram ortaya ilk çıktığında ona da düşman olduklarını unutmuşlardır.

Yazının içeriğinde dikkatimi çeken kısımları aşağıda sunuyorum. Yazı bir feminizim tanımlaması/eleştirisi yapma gayreti içerisinde. Bakış açısı, durduğu nokta başlıktan da belli oluyordur sanırım. Ama yine de aşağıdaki incilerden haberdar olmanızı isterim (direkt alıntılıyorum):

Agresif, kadın hakları ve eşitliğin çok ötesinde farklı cinsellik kulvarlarını kucaklayan hatta içinde adeta erkeksi olana karşı bir tür nefreti barındıran bir ideoloji daha çok akla geliyor…”

“…tüm kadınların potansiyel tecavüz tehdidi altında olduğu psikolojisini destekleyen, kadın haklarını ararken sayısı 100’ü geçen LGBT kapsamındaki eğilimleri meşrulaştırmayı da görev addeden bir damar da öne çıkıyor.”

Eril şiddeti reddederken kendi dilinde eril bir şiddet kullanan bir söyleme doğru evrilen ve adeta lezbiyen-gey savunuculuğunu ön şart yapmış yeni nesil bir feminizm…”

Aynı bölümde yer alan bir diğer yazının başlığı ise K-POP ve ONUN AYRILMAZ PARÇASI: QUEER KÜLTÜRÜ (Görsel 3). İçeriğine göz atınca, beynimize kan sıçratacak cümleler ise şunlar:

Gençler arasında popüler olan Kore popu K-pop her ne kadar bir müzik ve eğlence kültürü gibi görünse de bu akım daha ziyade başka kültür ve ideolojileri yaymayı amaçlayan bir taşıma aracı gibi görünüyor.”

Bazı eleştirmenlere göre Kore pop akımının perde arkasında ciddi bir yeni ideoloji yatıyor: Bazıları bunu Queer kültürü, bazıları ile LGBTIQ olarak nitelendiriyor.

ayni-bot-un-lacivert-i-3

Görsel 3.  Kore Popu anlamına gelen K-Pop’un kuir kültürü yaymak için geliştirilmiş bir oyun olduğunu iddia eden dergi yazarı, bu iki güzel insanı da propaganda aracı olarak görmekten öteye gidemiyor büyük ihtimalle.

Dergideki her-şey-fobi bununla kalmıyor, benzer formatlı başka bir yazıda devam ettiriliyor. Bu kez yazının genel başlığı “Yeni Nesil Emoji İdeolojiler”. Bu yazının başlığının altına konulan görsel manidar (Görsel 4). Burada karşımıza çıkan alt başlık bir dumur şahanesi.

“LGBT: Cinsel Dayatma Kültürüne Dönüşen Hareket:”

Yazının içeriğinden yapılacak seçki ise şöyle

LGBT opluluğu görünürde eşcinsel bireylerin haklarını savunuyor. Fakat işin rengi başka. LGBT düşüncesi cinsel tercih üzerinden bir dayatma kültürü oluşturuyor.”

Bunlar tek başına dergiye öfkeyle bakmama neden olabilirdi, ama inanın dergi bununla sınırlı kalmıyor. Kadın yazarlarla yapılan bir söyleşide yazarlardan birine 8 Mart sizin için ne ifade ediyor diye soruyorlar. Cevaının içinde şu cümle var:

Biyolojik cinsiyete yönelik yıkıcı söylemlerin, altının bomboş olduğuna inanıyorum. LGBT’nin bu alandaki propaganda gücü ve etkinliği beni endişelendiriyor.                        

ayni-bot-un-lacivert-i-4ayni-bot-un-lacivert-i-5

Görsel 4. Dergide LGBTIQ+’a karşı inciler döken bir başka ayrımcı yazının görselleri

LGBTIQ+ hareketiyle ilgili olmasa da aşağıdaki cümlelerin, dergideki dil ve tarafı yeterince iyi örneklendirdiğini düşünüyorum:

Ne ki faşizmin prizmasından dünyaya bakanlar, 2013’teki Gezi olaylarından bu yana açıktan hedef tahtasına koydukları Yeni Türkiye’ye ve Cumhubaşkanı Erdoğan’a hala durmadan saldırıyor.

Umberto Eco’nun siyasi, düşüncel ve kültürel anomaliklerini sergilediği bu yerli-yabancı ırkçılar, liderlerine her zor eşikte sahip çıkan Anadolu halkını hep bir ağızdan “ataerkil, otoriter, despot, cahil, yabani, bidon kafalı ve göbeğini kaşıyan barbarlar” diye aşağılıyor.”

İşte laikliği yeni ırkçılığın formu olarak savunan bu kesimler…”

İnanamayacaksınız belki ama, biraz önce yukarıda örneklerini sunuduğum B.B.’nin bölümünde şöyle bir başlık bile var: BÜYÜK ÜLKELERİN TOTALİTER TAHAKKÜM ARACI: İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

İnanabiliyor muyuz? İklim değişikliği “büyük” ülkelerin tahakküm aracıymış. Yahu Trump bunun bir gerçek olmadığını söyleyen bir adam. Zaten İklim değişikliğini dışlayan kim varsa sağcı. Asıl tahakküm kurmayı sevenler de onlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu yahu?!

E tabii böyle saçma sapan şeylerle karşılaşınca; derginin ‘maddi’ kalitesi ve buna rağmen fiyat olarak uygunluğunu birlikte değerlendirdim ve bu derginin arkasında güçlü birileri olduğuna kanaat getirdim. Zaten açılmış algılarımla dergi sayfalarımda gezindiğimde dergiye reklam verenlerin hiç de şaşırtıcı olmadıklarını fark ettim:

Ziraat Bankası, atv, Türk Telekom,  Nun okulları, D&R.

Üstelik D&R verdiği sayfada “Atatürk’ün Mutfağı diye bir kitabı tanıtıyor.

Nefret ve kendincilik ile gözü dönmüş bu para-otorite-güç sarhoşlarının bir an önce ayılmaları dileğiyle.

Hepinize dayanışma ve sabır dolu günler dilerim

Sa

*: bot burada ayaklarımıza giydiğimiz çizme tipi gereç olarak değil “emirlere itaat eden” anlamına gelen robot’un kısaltması olarak kullanılmıştır. Ancak neyi ima ettiği açıktır. 


Etiketler: insan hakları, kültür sanat
İstihdam