14/07/2010 | Yazar: Zozan Özgökçe
Biliyorsunuz Bakunin ile dertleşmemizi en son Yüzüncü Yıl Üniversitesi hakkında yapmıştık. Ona kısaca ülkemizde cereyan eden çatışmalardan bahsetmiştim.
Biliyorsunuz Bakunin ile dertleşmemizi en son Yüzüncü Yıl Üniversitesi hakkında yapmıştık. Ona kısaca ülkemizde cereyan eden çatışmalardan bahsetmiştim. Bakunin Bana soruyor; Zozancım neden ülkenizde bu çağda çatışmalar var. Ne zamandır sürüyor? Nasıl başladı?
Sevgili Bakunin; çatışmalar 80 li yıllardan beri devam ediyor. Bu ülkede azınlık gruplar maalesef özgür değiller. Kürtler yüz yıllardır bu topraklarda yaşıyorlardı. Türkler ile Kürtler cumhuriyetin kuruluşundaki kurtuluş savaşında bu topraklar için savaştılar. Sonra cumhuriyet kuruldu ve Kürtler ötekileştirildi. Tek dil, tek bayrak, tek millet denilerek ulus devlet kuruldu. O günden bu güne Kürtlerin bu cumhuriyetle, yasaları ve uygulamaları ile sorunları var. Tabi bir tek Kürtlerin değil diğer tüm azınlıkların yani farklı olanların sorunları var. Örneğin; Alevilerin, Gürcülerin, Romenlerin, Ermenilerin. 30 yıldır süren bu çatışmalarda 40.000 kişi öldü ayrıca faili meçhul 17.000 cinayet işlendi. Devlet içinde çeteleşmeler var. Yıllardır akan kanı kan ile yıkamaya çalışıyoruz. Politikalarımız değişmiyor.
Bakunin öfkeli bir şekilde kafasını sallayarak ‘Dur daha fazla anlatma, bu yaşlı yüreğimi üzme diyor ve ekliyor. Şu üç öğe, ya da üç temel ilke, tarihte, bireysel ya da kolektif, tüm insan gelişmesinin temel koşullarını oluşturuyor. (1) İnsanın hayvansallığı (2) düşünme, ve (3) eylem. Bunlardan birincisi toplumsal ve özel ekonomiye; ikincisi bilime; üçüncüsü ise özgürlüğe denk düşer.
Yani biz hala birinci evrede miyiz? diye soruyorum. Hala öldürmeye ve ölmeye devam ediyorsak?
Bakunin şöyle açıklıyor benim sorumu; bir inancın bir fikrin eskiliği, onun gerçekliğinin kanıtı olmanın tam tersine, bizi ondan kuşkulanmaya sevk etmelidir. Çünkü arkamızda hayvanlığımız, önümüzde insanlığımız yatmaktadır. İnsani ışık, bizi aydınlatabilen ve ısıtabilen tek ışık, bizi kurtaran, bize saygınlık, özgürlük, mutluluk veren ve birbirimizle kardeş olmamızı sağlayan tek şeydir; bu ışık, başlangıçta hiç yokken, içinde yaşadığımız dönemde göreli olarak ışıldamaktadır, tarihin sonundaysa hep pırıl pırıl yanacaktır. Öyleyse geçmişi bırakıp geleceğe bakalım; çünkü güneşimiz gelecektir, kurtuluşumuz gelecektedir. Eğer, geriye dönüp de tarihi incelememiz haklı, yararlı ve gerekli ise, bu, yalnızca, geçmişte ne olduğumuzu, neye inandığımızı saptamak ve bundan böyle ne olmamız, neye inanmamamız ve ne yapmamamız gerektiğini belirlemek içindir.
Of Bakunin, keşke bu söylediklerini herkes duyabilse. Yıllardır ölümler, baskılar bitmiyor. Herkes ölmekten ve öldürmekten bahsediyor. Ölümlerle bir sonuca varmıyoruz bunu ne siyasiler ne de siviller hala idrak edemiyor. Hergün gencecik insanlar toprağa veriliyor. Üstelik bu çatışmalar sadece çatışan tarafları değil, koyun otlatan çocukları, kekik toplayan amcaları da öldürüyor. Geçmişten hiç ders alınmıyor.
Ah Zozancığım diyor Bakunin ve ekliyor. Sana daha önce de söylemiştim. Sizin ülkenizdeki siyasiler tıpkı bilim insanları gibi ayrıcalıklı insanlardır. Ayrıcalıklı tüm konumların en başta gelen özelliği; insanın aklını ve yüreğini öldürmesidir. Hem siyasal alanda hem de ekonomi alanında, ayrıcalıklı kişi akıl ve yürekten yoksun kişidir. İnsana saygı insanlığın en üstün yasasıdır. Tarihin büyük ve gerçek amacı, toplumda yaşayan her bireyin insanileştirilmesi ve kurulmasıdır; gerçek özgürlüğüdür, refahıdır, mutluluğudur.
İyi ama diyerek Bakunin’in sözünü kesiyorum ağlamaklı, titrek bir ses tonu ile. Benim bir birey olarak her geçen gün umudum kırılıyor diyorum.
Bakunin sırtımı sıvazlıyor ve ekliyor. Zozancığım umudunu yitirme. Zamanla senin gibi bu meseleyi sorgulayanlar çoğalacaktır ve ülkenizdeki her bireyin kurtuluşu böyle sağlanacaktır. Tüfek icad olunca mertlik bozulur. Ama insan öyle kendine özgü bir varlıktır ki, tüfek, uzun vadede yetersiz kalır. Tüfekle çözüm olmayacağını elbette insanlık bir gün anlayacaktır diyerek yanımdan ayrılıyor sevgili Bakunin.
Etiketler: yaşam, siyaset