17/08/2017 | Yazar: Beren Azizi

İnsanları otoriteye gönüllü ve kendi mahallesine kapanmış korkaklar kılmak için şehri olduğundan tehlikeli gösteriyorlar.

İnsanları otoriteye gönüllü ve kendi mahallesine kapanmış korkaklar kılmak için şehri olduğundan çok daha tehlikeli gösterme girişimleri türüyor, buna kötü dünya sendromu da deniliyor…

Bu konuyu güncel olarak değerlendirmeden evvel merak edenlere Noémi Lévy-Aksu’dan Osmanlı İstanbul’unda Asayiş kitabını öneriyorum. Devletin asayiş iddiasının tarihsel arka planını ve bu iddiadaki değişen hükümetlere rağmen bugüne kadarki devamlılığı tane tane izah eden bir kitap. Bahsettiğim kitapta Riskin Simgeleri başlıklı ve sonrasında Marjinalliğin Bastırılması başlıklı bölümlerinde özellikle bu tip şehir-asayiş politikalarının “marjinaller” açısından ne anlama geldiği açıklanıyor. Bu tip şehirde asayiş politikaları şehir karşıtı, şöhret karşıtı, şehrin yoldan çıkarıcı şöhret edici gücüne karşı bir disiplin politikasıdır.

Türkiye’de lgbti+ tarihine baktığımızda lgbti+’lar şehir-disiplin-rant politikalarıyla ilk yüzleşen gruplardan biri. Bir şehre yeni atanan emniyet müdürleri önce şehrin şöhretlilerine bir “ben geldim” derler ki translar ve seks işçileri böyle büyük atamaların ilk gecelerinde ciddi disiplin politikaları ile karşılaşırlar. Bu karşılaşmalarda gördüğümüz bir olgu var: Keyfilik. Örfi idarelerde ya da OHAL’de ya da demokrasi açısından sancılı ülkelerde asayiş değerlendirmeleri “keyfilik” kavramı olmadan konuşulamaz. Bu keyfilik riskinin gerçekçiliğinin aslında herkes farkında. Örneğin İstanbul Emniyet Müdürü, “Mevzuatı iyi bilin.” diyor ve devamında da “Herkes sizi izleyecek.” ve “Yanlış iş yapmayın.” diyor. İşte bu noktada benim gözlemim şu ki daha profesyonel bir keyfilik isteniyor. Yani daha detaylı açıklarsam bekçilerin yetkileri yasada aslında çok geniş tutulmuş ve pratikte yüzde yüz bir şekilde herkese karşı işletilmesi mümkün değil bu görevlerin; ama kişiye göre işletilmesi mümkün. İşte görece hukuk dışı olmayan yani profesyonel keyfilikten kastım bu.

Belki de esnaflar, kabadayılar, zorbalar yani yerel sivillerle sağlanmaya çalışılan disiplin işi fazlaca dağınık ve yönetilemez bir hale geldi. Yeni bir yerel aktöre ihtiyaç vardı ve bekçiler mıntıka bazlı çalıştırılarak bu boşluğu dolduruyor. Esnafla ahbap olacak, kim nerede oturuyor, kim ne iş yapıyor, kimin evine kim giriyor, kimin evinden kim çıkıyor, kim nereden alışveriş eder, kim ne giyer gibi gibi yeni ve muhtar gibi durağan olmayan hareketli biri olacak bekçiler. Önce bekçi olarak göreve başlayacaklar sonra da “bekçi baba” olacaklar.

Toplumları özgürlükten çıkarı olmayan korkak kitleler haline getirecek bir politika aslında, beğenelim beğenmeyelim yüz yıldır şiddete karşı korkusunu eriten kendi özgürlüğünü önemseyen birey sayısının ciddi arttığı bir toplum var. Eskisi kadar azınlıkta değil özgürlükten çıkarı olan gruplar. Şehrin şanlı, şöhretli ve riskli dünyasına kaçıp dalabiliyor insanlar. Bu noktada insanları otoriteye gönüllü ve kendi mahallesine kapanmış korkaklar kılmak için şehri olduğundan çok daha tehlikeli gösterme girişimleri türüyor, buna kötü dünya sendromu da deniliyor. Bunun yanında panik alanlar da inşa ediliyor, pembe otobüs alanları da gene bu asayiş politikalarının devamı olarak pembe olmayan alanları kadına karşı paniğin meşru olduğu alanlara dönüştürmek için yapıldı.

Yukarıda bahsettiğim kitapta hafifmeşrep kadınların “diğer” kadınları yoldan çıkarabileceğinden doğru bir asayiş kaygısından da söz ediliyor. Yani amaç herkesin küçük gruplarında birbirini tanıdığı ve birbirine yabancı olmadığı “azınlığa” temassız çoğunluk muhafazası bir yandan da. Mahallede bir bekçinin duruyor oluşu azınlık grupların üstündeki kadar çoğunluk grupları iyice korkutmak ve korkuları sonucu daha kraldan çok kralcı hale getirmek için de var. Kısaca bekçilerin bu topluma yarardan çok zararı olacağını düşünüyorum.

İlgili haberler:

Aman, bekçi!

“Bekçilerle mahallemizde dahi sokağa çıkamaz olacağız”

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları
2024