31/01/2023 | Yazar: Sa Bahattin
Benim isteğim Uykusuz’a (ve onun vedasına) bir okuyucu, hem de LGBTİ+ aktivizmine sempati duyan bir okuyucu olarak bakmak.
Biliyorum, geçtiğimiz hafta, hayranı olduğum çizer/yazar Aslı Alpar, Uykusuz’un kapanma haberinin hemen üstüne “Uykusuz’un Ardından” isimli harika bir yazı yazdı. Olayın özüne inen gerçekçi bir değerlendirmeydi. Alpar’ın kendisi de mizah üreten bir sanatçı olduğundan yaklaşımı o bilinç ve duyarlılıktaydı.
Ben de Uykusuz hakkında yazmak istiyorum. Ama gerçekçi bir bakış sunmak değil benim maksadım. Benim isteğim Uykusuz’a (ve onun vedasına) bir okuyucu, hem de LGBTİ+ aktivizmine sempati duyan bir okuyucu olarak bakmak sadece.
Uykusuz, 2017 yılında Penguen’in kapanmasının hemen ardından takibe başladığım bir mizah dergisi. Aslında çocukluğumdan beri mizah dergilerine bir düşkünlüğüm vardır. Ama Penguen takibi biraz ciddi bir işti. Çünkü o sıralar Facebook’ta Kuir Karikatürler isimli bir grup kurulmuştu ve ben kendimi bu grubun Penguen sorumlusu ilan etmiştim. Her hafta alacak, inceleyecek ve kuir bir ima görürsem derhal paylaşacaktım. Nitekim de öyle yaptım. Bu böyle birkaç yıl sürdü. Sonra bir baktık ki Penguen gidiyor. Hafiften üzülsem de çabuk toparladım. Çünkü Penguen’in iyi bir rakibi olarak ‘Uykusuz’ o sıra zaten raflardaydı. Ben de vakit kaybetmeden kendimi bu kez ‘Uykusuz sorumlusu’ ilan ettim tabii.
Uykusuz, karikatürlerinden çok köşe yazılarıyla benim kalbimi kazandı diyebilirim. Deniz Göktaş, Akın Arslan ve Engin Ergönültaş’ın yazıları sabırsızlıkla beklediğim yazılar oldu. Elbette Fırat Budacı da vardı ama onun yazıları son yıllarda pek düzensiz yayımlanıyordu. O yüzden bir bağlanma gerçekleşmedi.
Takip ettiğim 5 yıl boyunca Uykusuz’da çok fazla LGBTİ+ fobik karikatür yayımlandığını söyleyemem. Hatta bu konuda şaşırtıcı derecede ‘ketum’lardı diyebilirim. Nadiren LGBTİ+ (kuir) espiri yapılıyordu ve bunlar da çoğunlukla ‘rahatsız etmiyor’du. Bir kez Nisan Hakan’ın bir esprisinde yanlışlık görmüş, ona İnstagram üzerinden yazmıştım. Herhangi bir cevap almadım. Öte yandan Fırat Budacı’nın bir yazısında “iki erkeğin öpüşmesi”nin yanlış bir hareketmiş gibi lanse edilmesi üzerine kendisine yazdığımda, derhal bir özür mesajı karşılığı almıştım.
Uykusuz’da LGBTİ+ espriler deyince aklıma üç isim geliyor diyebilirim. Dergiyi almaya başladığım ilk yıllarda Nisan Hakan, yukarıda ifade ettiğim istisnayı saymazsak, doğru yerden mizah üretiyordu bence. Sonra İlker Altungök (bazen heteronormatif bakış açısıyla da olsa) rahatsız etmeden güldürebiliyordu beni. Üçüncü isimse son haftalarda ekibe atılan Kubilay Odabaş. Odabaş, gerçekten çok doğru komik üreten bir çizer. Onun yeni üretimlerini görmek için sabırsızlanıyorum.
Tüm dergiye genel olarak bakarsak, Uykusuz’un çizer ekibinden iki kişinin benim için ayrıcalıklı olduğunu ifade edebilirim. Bunlardan biri Cem Dinlenmiş, diğeri ise Cihan Kılıç’tır. Cem Dinlenmiş bazı çizimlerini Instagram sayfasından da paylaşarak kendini ortaya koyabiliyor, onu belki görmüşsünüzdür. Hatta yakınlarda Kaos GL İnstagram hesabından da bir çizimi işaret edildi (ki o karikatür birkaç hafta önce Kuir Karikatürler’e yüklenmişti). Ama tahmin ediyorum ki çoğunuz Cihan Kılıç’a o kadar dikkat etmemişsinizdir. Genellikle tek karelik değil de 10-16 karelik öyküler anlatırdı, Kılıç. Ve bu öyküler (istisnalar dışında) hep sosyal konulara temas eden, ilginç bir şekilde benim düşünce biçimime benzeyen bir perspektifle çizilmiş öyküler oluyordu. Onu kendime “çok yakın” bir çizer olarak değerlendiriyordum. Bu yakınlık hissini uzun yıllar South Park’ın yaratıcısı/yazarı Trey Parker’a da hissetmişimdir. Bazen nasıl olur da bu kadar benzer düşündüğümüze şaşırtacak denli espriler yapıyordu o da. Hatta birkaç kez arkadaş ortamında yaptığım bir esprinin bir bölümde yapıldığına tanık oluyordum. Şahane tesadüfler hakikaten.
Evet, neyse, ben bu yazıyı Uykusuz üzerine yazıyorum. Bunun nedenlerinden biri, bu derginin Facebook’taki Kuir Karikatürler sayfasını beslemiş olmasıdır. İyi besledi diyemem, çok daha iyi besleyebilirdi. Özellikle geçtiğimiz yıl Boğaziçi Üniversitesi protestolarıyla başlayan LGBTİ+ nefretine ilişkin, örneğin, hiç komik üretmediler. Ama ürettiklerinde çoğunlukla doğru yerden üretiyorlardı. Biraz önce söylediğim gibi Cihan Kılıç ve Cem Dinlenmiş bizi hiç unutmadılar zaten. Onlar, yarattıkları panoramik Türkiye temsillerinde özgürlüğü yağmalanan herkese değindiler. Belki spesifik olarak bir olay üzerine çizmediler, ama Türkiye’de LGBTİ+’ların alındığı ablukanın kesinlikle farkındalardı. Dahası, yazarlardan Deniz Göktaş (ki kendisi aynı zamanda bir Stand-up’çıdır) birkaç hafta önce yazdığı yazılardan birinde arkadaşlarıyla “non-binary”nin ne demek olduğu üzerine sohbet ettiğini bile ifade etti. Bu, dergi ekibinde cinsiyet kimliği/cinsel yönelim bilincinin nispeten de olsa var olduğunun bir göstergesiydi benim için.
Bu hafta, tüm takipçileri gibi ben de Uykusuz’un son sayısını elime aldım. Ve uzun süredir yazılarımı ondan ilham alarak bitirdiğim Engin Ergönültaş’ı orada göremedim. Umarım iyidir kendisi. Onun dışında güncel olarak ekipte kim varsa dergideydi. Ekibin büyük çoğunluğu okuyucuyla vedalaşıyordu. Özellikle Cihan Kılıç açık açık ağlıyordu çiziminde. Benim için hüzünlü bir okuma deneyimi oldu tabii. Neyse ki yazarlar/çizerler bunu bir vedadan çok bir değişim olarak algıladıklarını da ifade ediyorlardı. Yani bir yerlerde karşımıza çıkacaklardı kesin.
Yine de, ne bileyim, 5 yıldır, kendi kesintileri dışında (salgın/kapanma zamanında bir-iki hafta yayımlanmamışlardı sanırım) kaçırmadığım bir derginin artık yok olması fikri beni üzüyor gerçekten.
Bu üzüntüyü hafifletmek için kendime yeni dergi arayışına girdim. OT’a baktım mesela. Bazı sayfalarda karikatürler varmış. Unutmuşum. İyi geldi. Bir umut, belki bazı çizerler buraya transfer olurlar diye dilek tuttum. Yazı ağırlıklı tabii bu dergi, bilirsiniz. Bir sürpriz bekliyormuş beni bilemedim: Sinem Sal. Sanki ismini duymuştum önceden. Onun hemcinslerine olan ilgisini annesine söylemesi üzerine yazdığı bir yazısına rastladım. Bayıldım. Okumadıysanız bulun okuyun derim.
Uykusuz’la başladım, bakın neyle bitirdim. Affedin beni.
Hepinize sabır, hoşgörü ve dayanışma dolu günler dilerim*
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
*: Bu cümle Uykusuz yazarlarından Engin Ergönültaş’ın “Hepinize dostluk, kardeşlik ve muhabbet dolu günler dilerim” son sözünden ilhamla yazılmaktadır.
Etiketler: kültür sanat