29/08/2023 | Yazar: Sa Bahattin

90’ları düşününce içim sevinçle dolmuyor. O dönemki şarkıların çoğu bana hayatımın en can sıkıcı zamanlarını hatırlatıyor. O zamanların geçmiş bitmiş olduğuna memnunum. Çünkü o günden bugüne ailemde şiddetin dozu büyük ölçüde azaldı.

Benim 90’larım Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Geçenlerde tesadüfi bir şekilde İlker Hepkaner ve Sezgin İnceel’in Yine Yeni Yeniden 90’lar Podcast’ini keşfettim. İki kuir-feminist akademisyenin gözünden 90’lar pop müziğinin değerlendirildiği bu programı bu kadar geç keşfetmiş olmaktan utanç duyuyorum. 90’lara ilişkin özel dosya konularını, kendi yaşam hikayeleri ve yer yer akademik araştırmalara da başvurarak değerlendikleri bu podcast’i herkese öneriyorum. Yaklaşık 4 yıldır devam etmekte olduğu için dinleyeceğiniz bolca materyal var. Vakit kaybetmeden başlayın derim. Pek tabii ki bu vesileyle, Hepkaner ve İnceel’e yaptıkları şahane iş için teşekkür ve takdirlerimi sunmak isterim.  

Acılı 90’lar çocuğu

Evet, program 90’lar pop müziği hakkında. Dinlemesi keyifli. Ama açıkçası ben 90’lar popuna karşı çılgın duygular besleyen biri değilim. Çünkü çocukluk ve ergenlik yıllarıma denk gelen bu zamanlar, benim şahsi tarihimin en belirsiz, en çalkantılı ve en zor zamanlarıydı. Ülke gündemini anlayacak ve eleştirecek farkındalıkta olmasam bile, kendim için zor geçen bu zamanların memleket için de güllük gülistanlık olmadığını sezebiliyordum.

82 doğumlu olduğum için 8 yaşımdan 18 yaşıma kadar geçen bu sürede, ailemiz için hiç de iyi olmayan şeyler yaşandığını anımsayabiliyorum mesela: abim evimizin önünde silahla vurulmuştu.  Abilerim o sıralar liseye giden ablamı erkeklerle gördüğü için sürekli dövüyor, evde huzursuzluk çıkıyordu. Bu ablam birkaç yıl sonra sevdiği adamla kaçmıştı ve ailem bu utanca dayanamadığından taşınmak zorunda kalmıştık. Bir abim ve bir ablam, ailemin pek hoş görmediği bir başka aileden aşıklar edinmişler, onlarla evlenmek istiyorlardı.  Bu kişiler her nedense evde mütemadiyen kavga çıkmasına neden oluyordu. Ben yeni serpilip gelişmekteydim. Cinsel güdüler aklımı karman çorman ederken “kız kılıklı” oluşum aile halkınca pek hoş karşılanmıyor; özellikle abilerimden giyimim, el kol hareketlerim, konuşma şeklim yüzünden uyarılar alıyordum. Alkolik babam akşamları canı sıkıldıkça anneme veya bize şiddet uyguluyordu. Kısacası, abilerim salak, ablalarım aptal, annem yobaz, babam lanetlikti.  O yıllarda, babamın ölmesi için duâlar ettiğimi çok iyi hatırlıyorum. Zaten tam da 2000’lerin başında, bu duâlardan umudumu kesecek, önce ateizmi sonra agnostisizmi benimseyecektim.

Bir haller oluyor

Bu yıllarda, Özlem Tekin, Şebnem Ferah, Cem Karaca gibi şarkıcılardan aldığım tuhaf bir haz vardı. Sanırım içimdeki öfkeli çocuğa hitap ediyorlardı. Aramızda iki yaştan az fark olduğu için arkadaş gibi büyüdüğüm ablamla Özlem Tekin-Şebnem Ferah paylaşımı yaptığımızı anımsıyorum. Ben yerinde duramayan çılgın Özlem’i seçerken ablam ‘ailemizin rockçısı’ olmaya aday Şebnem’in kasetini almayı daha doğru bulmuştu. Bu pop-rock girişimlerinden birkaç ay sonra ailemize, sokağımıza, mahallemize, okulumuza, çevremize, ülkemize duyduğumuz isyanı yüksek sesli sert müzikle ifade etmekten hoşlanır olmuştuk. Önce bazı rock gruplarıyla girdiğimiz bu serüven bizi metalcilik seviyesine kadar taşımıştı. Ablam Nirvana ve Kiss gibi grupların müziğine özel bir ilgi duyuyor, bense Iron Maiden, Slayer ve Megadeth gibi yabancı ya da Whisky, Diken, Pentagram gibi yerli grupların gitar riflerinde derinlerime işleyen bir yoldaşlık hissediyordum. Siyahlar içerisinde, kafa sallayacak yer arayarak geçirdiğimiz bu süreçte, pop müzik bizim için pek de iyi şeyler ifade etmiyordu.

“Uyuşuk kitlelerin rahatlatıcı müziği”, “Gerçeği göremeyenlerin eğlence aracı”, “Kapitalizmin sömürü için kullandığı yeni bir endüstri” vs. gibi derinliğine inemediğimiz argümanlarla kendimizi pop müzikten uzak tutuyorduk.

Güya…

Halbuki evde müzik kanalları sürekli açıktı. Bir tane rock şarkısı dinleyeceğiz diye 50 tane pop şarkısını öğreniyorduk. Şimdi abartılı bir sevgiyle anılan Rengin’in Aldatıldık şarkısını o zaman da beğenmemiştim örneğin. Ama 90’lar ana akımından kimsenin bana temas etmediğini de iddia edemem tabii. Özellikle bir isim var ki onun üzerine biraz konuşmak isterim. Ne Yıldız Tilbe’nin hoppalığı ne Yonca Evcimik’in dansı ne Aysel Gürel’in başına buyrukluğu ne Sezen’in ustalığı ne Burak Kut’un bebeksi yüzü ne de Tarkan’ın sözümona seksapeli beni onun kadar etkilemiştir.  Bu isim, Mete Özgencil’dir.

90’larda tanıdığım en önemli isim

Mete Özgencil, birçok sanatçıya verdiği şahane şarkıların yanında Özlem Tekin’in Duvaksız Gelin’inden Umay Umay’ın Düşmedim Daha’sına yönettiği onlarca kliple yetinmemiş, Nazan Öncel’in Göç albümünün ve Gece, Melek ve Bizim Çocuklar filminin sanat yönetmenliğini de yaparak 90’lara damgasını vurmuş çok yönlü bir sanatçıdır. Ayrıca hemcinsleriyle aşk yaşadığını gizlemek gibi bir gayret içerisinde bulunmayan, ancak göz önünde olmaktan da pek hoşlanmayan çok önemli bir şahsiyettir. Kliplerinde fikir hırsızlığı (Asya, Beni Aldattın) yaptığına dair küçük dedikodular dönse de şarkı sözü yazarlığına kimsenin diyecek bir sözü yoktur diye tahmin ediyorum.  Candan Erçetin’in ilk albümünde yazdığı sözlere kısaca bir göz atarsak; hayata ve aşka kafa tutuşunu ve durumları doğru analiz etmek konusundaki becerisini bir nebze olsun hissedebiliriz diye umuyorum:

Candan Erçetin, Hangi Aşk Adil Ki “Aşk hata değil, utanılmaz aşklardan. Gün gelir hata yapmayı da özlersin. Doğrular sarar tatsızca dört yanını, bir anda…”

Candan Erçetin, Vakit Varken “Alışmadan yalnızlığa, affetmeyi öğren, vakit varken. Geç kalmadan kaybetmeli. Zaferlere ödül yalnızlıktır.”

Mete Özgencil üzerine saatlerce konuşabilirim. Benim için Türkiye’de üretilen pop müziğin en güzel örnekleri hep ona temas etmiştir çünkü. Candan Erçetin, Umay Umay, Hande Yener, Hepsi, Mabel Matiz... Öyle çok isimle öyle güzel işler yapmıştır ki. Hatta kendisi 2000’lerin başında elektronik altyapılar içeren solo bir albüm çıkarmış ve bu albümde iki erkeğin romantik konuşmasını içeren Sıkılırsan Değiştir isimli bir şarkıya da yer vermiştir.

-Ben aşka inanmıyorum, ya sen?

+Ben sana inanırım.

Feminist bir albüm: Kırmızı Leke (Banu Akın)

Bunun yanında, 90’ları değerlendiren birçok kişi tarafından adı bilinmeyen, ana akım olmayan, ablamın bir bayram günü Mersin’de rockçı bir çocuğun önerisi üzerine aldığı ÇOK önemli bir albümden de bahsetmek zorunda hissediyorum kendimi. Banu Akın isimli bir yan flüt sanatçısının kendi yazdığı sözlerle oluşturduğu Kırmızı Leke isimli çalışması bu. Yeterince bilinmediği kanısındayım ki bunu kuir-feminist düşünür ve araştırmacılar için bir kayıp olarak nitelendirebilirim.  Çünkü albüm, belki de Türk müzik tarihinin en feminist albümüdür. İçerisindeki tüm şarkılar bir kadın sorununa eğilir. Albüme adını veren Kırmızı Leke, orta çağda cadılık şüphesi bulunan ve onay verilmemiş cinsel edimlerde bulunan kadınların vücutlarında taşıdıklarına inanılan kırmızı lekenin ta kendisidir.  Çirkin Ördek Yavrusu şarkısı “Çirkinim ben feministim, çirkin ördek yavrusu” cümleleriyle başlar. Oya isimli şarkıda Ahmet Bey, kızı olduğunu öğrenince sararıp solmaya başlar; Aşkımı Fakslarım’da da bir kadın ofiste işlerini bitirdikten sonra eve gidip temizlik yapmak ve partneriyle sevişmek zorundadır vs. Gerçekten çok önemli olan bu albümü dinlemeniz için Spotify bağlantısını buraya bırakıyorum [ https://open.spotify.com/playlist/2qZDo6FwJE3KTf8BM6x2Sr?si=qbusIDwpQrSM1wz8ZXVUEQ ]

2000’lerin müziği de hiç kötü değil

Biz, 90’ları yaşayanlar olarak, o sıralarda dinle(me)diğimiz, her yanımızdan akıp duran müziğin gün gelip bu kadar önemli olacağını bilmiyorduk tabii. Neden bu kadar önemli olduğunu ben hâlâ anlayabilmiş değilim açıkçası. Gerçi Hepkaner ve İnceel programlarında bunu kısmen analiz etmeye çalışıyorlar: Uzun süren bir baskı (80’lerdeki askeri darbe) döneminden sonra nihayet kısmen özgürleşen halkın biriken enerjisinin bir dışavurumu ve/veya her gün gelen kötü haberlere karşı bir sığınak olarak... Bilemem. 90’larda bazı iyi pop şarkılarının yapıldığını kabul ediyorum, ama bu zamanlarda yapılan müziğin en iyi müzik olduğunu düşünmüyorum. Hatta 70’lerin müziğini 90’ların müziğinden daha eğlenceli ve derinlikli bulduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.

Dahası, günümüzde müzikal bakımdan hiç de kötü bir dönemden geçtiğimizi düşünmüyorum. Bence şu anda oldukça iyi müzikler yapan insanlar var. Evet, artık albüm yapmanın modası geçti. Ama Brek, Peyk, Kalben, Gaye Su Akyol, Burakbey, Palmiyeler, Jakuzi, Hedonutopia vs öyle ilginç, etkileyici müzikler yapıyorlar ki… Belki bazılarınız bu yazdığım isimlerin bir kısmını hiç duymadınız bile. Ve büyük ihtimalle ben de sizin bahsettiğiniz isimleri bilmeyeceğim. Öylesine çeşitli ve üretken bir dönem bu.

Bugünün güzelliği

Kesin olarak ifade edebilirim ki ben 90’ları düşününce içim sevinçle dolmuyor. O dönemki şarkıların çoğu bana hayatımın en can sıkıcı zamanlarını hatırlatıyor. O zamanların geçmiş bitmiş olduğuna memnunum. Çünkü o günden bugüne ailemde şiddetin dozu büyük ölçüde azaldı. İstediği kişiyle evlenmeyen herhangi bir kadın ya da erkeğin hikayesi dolaşmıyor artık aramızda. Abilerim, ablalarım ‘açıkça’ konuşulmasa da beni biliyorlar. Hatta onların çocukları bile cinsel yönelimimden haberdarlar. Üstelik bu gençlerin büyük çoğunluğu deist ya da ateist. Yani bu kadar yol kat ettikten sonra sıfır noktasına dönüşü ve orayı özlemeyi hayal dahi edemiyorum. Zaten yapı olarak da eskiyi değil yeniyi cazip bulan bir halim vardır. O yüzden bu tercihim beni hiç şaşırtmıyor.

Kaos GL

Unutmadan, Kaos GL dergisinin 90’larda çıkmaya başladığını ve onu ablamla Adana’daki kitapçıdan (Kitap-San) satın alırken ne çok heyecan, korku ve utanç hissettiğimizi hatırlıyorum. O zamanlar dergiyi tesadüfen görüyor, alırken bin bir zorluk çekiyorduk. Şimdiyse Kaos GL dergisine aboneyim (lütfen siz de olun) ve hatta bazen orada yazılarım oluyor.  Böyle bir kazanımın olmadığı zamanları hasretle yâd etmek için hiçbir neden göremiyorum gerçekten.

Spotify listesi

Bu kadar karalama, haksız yere suçlama ve nankörlükten sonra, 90’ları değerlendiren insanların unuttuğu ya da bilmediği, benimse yakından tanıdığım şarkılara (yine de) bir bakmak isterseniz oluşturduğum Spotify listesine şuradan [https://open.spotify.com/playlist/2qZDo6FwJE3KTf8BM6x2Sr?si=qbusIDwpQrSM1wz8ZXVUEQ] ulaşabilirsiniz. Bu listede, yukarıda bahsi geçen Banu Akın’ın ilgili albümünden iki şarkıyı da bulacaksınız. Aslında listeye eklenecek daha çok şarkı vardı, ama uzatmak istemedim. En şok edici olan şey ise Özlem Tekin’in Kime Ne albümünü Spotify’da bulamamam oldu. O yüzden listemde Özlem Tekin’den hiçbir şarkı olmayacak. Bunu gerçek bir skandal olarak değerlendiriyorum.

Hepinize esenlik, sabır ve hoşgörü günler dilerim.

Dayanışmayla,

Sa

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam