27/02/2020 | Yazar: Havva Kafes

21.yüzyılda halen insanların din, dil, ırk, cinsiyet, yaş, cinsel yönelim gibi farklılıklarla mücadele etmek zorunda kaldığını biliyoruz.

“Benim Çocuğum”a dair Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Koskoca dünyaya sığdıramadılar evladımı’
Melek Okan

Türkiye’den 5 ailenin katılımıyla gerçekleşen “Benim Çocuğum” belgeseli çocuklarının cinsel kimlik ve cinsel yönelimlerinin ‘farklı’ olduğunu öğrenen ebeveynlerin inkârını, çocuklarının ‘düzelmesi’ için çabalamalarını ve bununla birlikte çocuklarının hasta olmadığını anlayarak kabul sürecini anlatıyor.

Çocuklarının başta yaşam hakkı olmak üzere temel kişi haklarının güvenceye alınması için yürüttükleri aktivizmi konu edinen belgesel filmdeki birkaç sahneden bahsetmek istiyorum.

Ebeveynler başta eşcinselliğin bir hastalık olduğunu düşünüyor hatta kendilerini sorguluyorlar. Film, ‘iyi anne-baba olamadık mı?’, ‘çocuğun başına bir şey mi geldi’ gibi benzeri soruları kendilerine soran ebeveynleri gözler önüne getiriyor.

Bir ebeveynin anlattıklarında çocuğu kendisine açıldıktan sonra çocuğunun şizofren olduğunu düşündüğünü dile getiriyor. Başka bir ebeveyn devrimci gençlik içinde eşitlikten söz ettiklerini ancak eşcinsellerin sanki olmadığını ya da varlarsa bile kendilerini gizlediklerini dile getiriyor. Bu son örnek önemli diye düşünüyorum: ‘eşitlik’ diye bağıran bir örgütlenmenin başta kendi içindeki eşitsizliği görmemesi, görmek istememesi, heteroseksizmin her alanda olduğunu ortaya koyuyor.

Başka bir sahnede bir anne çocuğuna renkli sutyenler aldığını, nasıl takılacağını gösterdiğini anlatıyor. Burada annenin duygularını da izleyebiliyoruz, aslında çocuğunun biricik oğlu olduğunu düşündüğünü ancak sutyeni takan çocuğunun ‘anne çok güzel olmadı mı’ sorusuna ‘evet kızım’ diyerek çocuğunu onayladığını dinliyoruz.

Ailelerin Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği’ne (CETAD) gittiklerini, bir araya geldiklerini, konuştuklarını ve konuştukça güçlendiklerini de gösteriyor seyirciye film. Burada aileler birlikte cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerine dair bilgi ediniyor ve ardından örgütleniyor...

Ailelerin bir araya gelmesiyle aslında Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Derneği’nin (LİSTAG) kurulma süreci de anlatılıyor. Belgeselde anne babalar Meclis’e de gidiyor ve eşit yurttaşlık taleplerini dönemin vekillerine anlatıyorlar. Aileler Meclis’teki konuşmalarında ‘ya el alemi seçecektim ya çocuğumu seçecektim ben de çocuğuma destek verdim’ diyor.

Aileler, dönemin Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf’ın eşcinselliğin hastalık olduğunu iddiasına da belgeselde yanıt veriyor. Kavaf’ın düşüncesinin hastalıklı olduğunu, eşcinsel çocukların başta ailede sonra toplumda dışlandıklarını söyleyen aileler sokağa da çıkıyor: ‘Çocuğum için yeni anayasada cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği istiyorum’, ‘Babanım yanındayım’, ‘LGBTİ hakları çocuğumun hakları’ pankartları taşıyor ve slogan atıyorlar: “Kurtuluş yok! Tek başına! Ya hep beraber! Ya hiçbirimiz!”

21.yüzyılda halen insanların din, dil, ırk, cinsiyet, yaş, cinsel yönelim gibi farklılıklarla mücadele etmek zorunda kaldığını biliyoruz. Bu nedenle bu mücadelede bir olma ve mücadeleyi büyütme durumundayız. Son olarak bu mücadelenin sloganının gücünü hatırlatmak istiyorum: Eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecek!

 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam